Yalan…

Yalan…

Sorunlar yaşayan kardeşlerimiz dışında üçüncü kişiler olan kardeşlerimiz de ne yazık ki kriz ortamlarında ne yapacaklarını bilemiyorlar. Bu dönemlerde öyle görülüyor ki en fazla dolaşan sözler hep yalan ya da söylenmemiş sözler oluyor.

Yalan, herhangi bir kişi, topluluk veya kuruma, yanıltmak amacı güdülerek yapılan rol veya doğru olmayan herhangi bir ifadedir. Daha yalın bir anlamda, yalan yanlış olduğu (doğru olmadığı) bilinmesine rağmen, üçüncü kişi, topluluk veya kurumun doğru olarak algılamasını amaçlayan bir hareket veya ifadedir.

Birbirlerimiz arasında eğer yalan söylüyorsak ve bu şekli ile yalanımız ortaya çıkmıyorsa bunun sebebi birbirlerimize aşırı güveniyor olmamızdır. Müslüman bir kimsenin yalan söylemesi asla düşünülemez. Çünkü din olarak seçtiğimiz İslam bu konuda kesin hükümler içerir. Hatta verdiğimiz sözlerin yerine getirilmesi gerektiğini, getiremediğimiz zaman bu sözünden dolayı sorumlu tutulacağımızı o yüzden de yerine getiremeyeceğimiz sözleri vermememiz gerektiğini vurgular. Yoksa bu şekli ile kişilerin yalan söyleyiciler durumuna düşeceği görülecektir. Yalan tarih boyunca büyük bir ahlâksızlık, kötü bir davranış olarak görülmüştür.

İstatistiklere göre ortalama bir insanın karşısındakini %50 oranında yakalayabilmektedir. %90 doğruluğa yaklaşanlara ise ancak 1/10.000 oranlarında rastlanır. Yalan söyleyen kişinin yalanı ortaya konulmadığı sürece yalanı uzun süre sürdürebilir. Ancak bu kendisi için bir ekstra bir yük teşkil eder.

Gerçektende bir Müslüman’ın hem inancını ortaya koyup hem de çeşitli sebeplerden ötürü yalan söylemeyi tercih etmesi çok stresli ve de çelişkili bir durumdur. Bu inanan bir kişiye huzursuzluk verecektir.

Son dönemlerde görülmektedir ki Müslümanlar arasında oluşan kırılganlıklar ve kriz anlarındaki konuşmaları haklılıklar adına yalana dönüşebilmektedir. Hiçbir şey değilse bile, birbirlerini yalan söylemekle itham eden İslam dininin bağlıları bulunmaktadır. Müslümanların bu noktada sözlerinin bir ağırlığı olmalıdır. Belki bu hayatları pahasına koruyacakları bir durumdur. O işten çok büyük zararlar görsek bile öfke anlarımızı kontrol edebilmeli ve yalana başvurmamalıyız. Bizler her daim önce kendimize inanarak bir davayı yüklenmeliyiz. Çünkü ; “Kendi kendine inanmayan her zaman yalan söyler. “(Friedrich Nietzsche) Öfke ve kırgın olduğumuz anlar önemlidir. Şunu unutmayalım ki ; “Kimse öfkeli insan kadar çok yalan söyleyemez.”(Friedrich Nietzsche)

Birde kardeşlerimiz her olayda kendilerini özne olarak görmemeliler. Aralarında oluşan sorunlarda sorun yaşadığı kardeşleri tarafından olaya bakmayı bilmeliler. Ve onlar adına endişe duyarak üzüntüye kapılmalılar. Çünkü bizler artık kardeşlerimize inanmamaya başlar isek bu çok daha yıkıcı bir etki oluşturabilir.

Nietzsche güzel söylemiş.

“Bana yalan söylemiş olman değil, artık sana inanmamam sarsıyor beni.”

İnşallah bizler çok fazla sarsıntılar yaşamayız. Bir şeyleri yoluna koymanın çaresi olmayan şeyleri dillendirmek değildir. Belki her şeyin sona ermesi pahasına doğru sözlerimizden bir şeyler ortaya koymaktır. Sorunlar yaşayan kardeşlerimiz dışında üçüncü kişiler olan kardeşlerimiz de ne yazık ki kriz ortamlarında ne yapacaklarını bilemiyorlar. Bu dönemlerde öyle görülüyor ki en fazla dolaşan sözler hep yalan ya da söylenmemiş sözler oluyor. Yani ;“Doğru sözler pabucunu giymeden, yalan dünyayı dolaşıyor. “(Mark Twain) Fakat şu bir gerçektir ki; “Yalan dörtnala gider. Hakikat ise adım adım yürür, fakat yine de vaktinde yetişir.”(Japon atasözü) O yüzden bizler birbirlerimize doğru sözlerimizle ulaşmaya çalışalım. Zanda kaçınalım. Hiçbir zaman şartlar ne olur ise olsun yalana başvurmayalım. Ağzımızı masum yalanlar adı altında yalan söylemeye alıştırmayalım. “Az yalan söylenmez; yalan söyleyen her yalanı söyler!”(Victor Hugo) Bir kere alışmak böyledir. Bu tarz şeyleri hafife almayalım. Oluşa gelen hatalarımızda özür dilemeyi, helallik istemeyi alışkanlık haline getirelim. Kardeşlerimiz arasındaki sıkıntılarda isimler üzerinden sorunları anlamaya ve taraf olmaya yönelmeyelim. Çünkü İslam dini birilerinin ismi üzerinde şekillenmemiştir. Yaşanılması gereken buyruklar Yüce Yaratıcımızın buyruklarıdır. Öyle ya da böyle tüm bunların yaşanılması gerekmektedir. Kardeşlerimiz arasında oluşan sorunları çözmesi gerekenlerde bizleriz. Böylesi dönemlerde mümkün olduğunca laf taşımamaya özen göstermeliyiz.

Son söz Yüce Rabbimiz bizleri inşallah tek ve büyük bir ümmet olmaya layık görür. Tüm kardeşlerimizi Allah için seviyoruz. Hepimizin böylesi karşılık gütmeden sevgilere ihtiyacımız var. Ve her birimiz kendi koşullarımız ve kapasitemiz oranından sınavdan geçirileceğiz.

Selam ve dua ile…

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *