Afrika’ya Bakış

Afrika’ya Bakış

Dünyanın bazen beyaz tenli de olsalar köleleri, marabaları, zencileri bu küresel efendilerinin rahatı, zevk ü sefası için birer araç/eşya konumundadırlar sadece!

Şu günlerde Somali özelinde Afrika ülkelerine çevrilen yardım ve kuraklık odaklı ilgi ve alakaya bir değinelim hep birlikte. Meselenin Ramazan ayına denk gelmesini ise hassasiyetlerin artması adına bir tevafuk olarak alalım şimdilik! Kapitalizmin tüketimin her boyutu ile ilgili senaryolarını da saklı tutarak!

Konu ile ilgili herkes bir şeyler söyledi söylüyor… ABD’den birilerinin ‘Her meselede olduğu gibi bu konuda da en cömert bağışçının kendileri..’ olduğu özrü kabahatinden büyük açıklaması ise tam bir sıkılmazlık, aymazlık örneği olup muhatabın aklı ve duyguları ile alay eden, tam bir ‘kurt’ söylemi, tavrıdır! Yeryüzünün her bir bölgesinde bu kurt misyonu ile ‘ekini/kültürü ve nesli ifsat eden/bozan/dejenere eden’ kendileri iken yüzleri bile kızarmadan, herkesin gözünün içine baka baka, ‘iyi niyet ve çaba’ rollerine girmeleri, bizce anlaşılır belki ama, izah edilmesi, millete anlatılıp maskelerinin düşürülmesi biraz zor gibi!

Diyanet reisinin bir konuşmasında girizgâh yaptığı ‘Bu mesele sadece açlık ve kuraklıkla izah edilemez, burada insanoğlunun aç gözlüğü, doyumsuzluğu söz konusudur!’ ifadeleri kalın ve italik bir biçimde altı çizilerek vurgulanmalı, bu söz tahkim edilmelidir! Özellikle ‘batıl batılı paradigma’ cürmü meşhud ile gözler önüne serilmelidir. Dünyanın her yöresinde olduğu gibi oraların da yer altı ve yerüstü zenginliklerini talan edip, algı ve idrakleri de bedenler gibi köleleştiren Avrupa ve ABD emperyalizmi ve bunların taşeron, yerli işbirlikçileri deşifre edilmelidir!

Onların hiçbir değer ve bağ tanımayan, kural ve ilkesi olmayan ‘çıkar’ odaklı dünya görüşleri, onlara bu fırsatı sunuyor hâlihazırda. Onların maskeli ve makyajlı yüzleri gibi elleri de temiz değil! ‘Hümanizm, demokrasi, özgürlük, hoşgörü..’ gibi söylemleri kendileri için ve kendilerince! Zehirli ama süslenmiş, bolca soslanmış olduğundan kolayca yutturdukları bu kavramlarla düzenlerini hâlâ rahatça sürdürmekteler! Dünyanın bazen beyaz tenli de olsalar köleleri, marabaları, zencileri bu küresel efendilerinin rahatı, zevk ü sefası için birer araç/eşya konumundadırlar sadece! Onların tekerine taş koymak, kovanlarına çomak sokmak yok! Gerçi onların milletin ensesinde boza pişirmek için mazerete de ihtiyaçları yok; dedik ya onlar ‘kurt’!

Şimdi milletin Allah’ın bu mübarek ayında, sırf insanlık adına oralara el uzatması elbette her türlü takdirin üstündedir. Ancak meseleyi çözme sadedinde, yeterli olup olmaması konusunda pek iyimser değiliz! Bataklık ve bataklığın çöp ve virüs üreticileri işin başında iken, küresel insani değerler bunlara ‘hop!’ demeden bu süreçler daha çok yaşanacaktır! İnsani olanın İslamî olana yakınlığı, aidiyeti, tüm meselelerin olduğu gibi, bu meselenin de çözüm adına bam telidir/can damarıdır!

İslam’ın zekat/sadaka müessesesi başlı başına bir çözüm manifestosudur şüphesiz! Ancak bu hususta da söylenecek, yapacak işimiz daha çoktur! Kendi içimizde dahi bu müesseseyi tam ve doğru olarak işletebildiğimiz bile şüpheli! ‘Balık vermek ile balık tutmayı öğretmek’ meselindeki mesaj bir tarafa daha İslam’ın kendi müntesipleri içinde ‘iman etmek, teslim olmak, hakimiyeti/egemenliği ve hükümleri/idareyi Allah’a hasretmek, tevhid ve adalet, millet ve vahdet olmak, kardeşlik, salih ameller vb. daha bir çok konuda bilgi, ihlas/samimiyet, kulluk eksenli daha çok yol almamız gerekmektedir! Hak temsil edilebilirse/ gelmiş olan örneklenip ortaya konulabilirse batıl zail olacaktır!

Bu meseleyi bu yıl zekât, sadaka ve yardımlarımızla, henüz insanlığını kaybetmemiş kitlelerin katkıları ile hadi aştık diyelim -ki ‘yıl’ iddialı bir ifade olur, buna ‘ay/aylar’ demek daha doğru- sonraki zamanlarda durum ne olacak! Küresel istikbar/zorbalık durdurulmadıkça, bataklık kurutulmadıkça bu yapılıp edilenler bir pansumandan öteye geçmeyecektir! Sakın yanlış anlaşılamasın, bunu Rabbimizin rızası için yapıyor olmak, O’na bir mazeret sunabilmek, kendi elimizle önden kendi lehimize, kendimizi tehlikeye atmadan bir hayr/iyilik sunmak adına bunu önemsediğimi de eklemeliyim ayrıca! Bu çekinceler adına, bu iyilikten geri durmak aklımızın ucundan geçmez! Söylemeye çalıştığımız şey bunu daha ötesinde!

Birileri sömürecek, çalacak çırpacak ve genel kitle oyunun farkına dahi varamadan, ‘balık sunmakla’ yetinecek! ‘Yardımların dağıtılması için bilmem ne kadar asker gerekli!’ ifadesi bile düşünmeye yetecek bir delil! Kabileleri silahlandırıp birbirine kırdıran, silah ticareti için her türlü insani kaygıyı rahatlıkla rafa kaldıran bu sırtlan kümesi insanlık için arıza çıkarmaya, mikrop üretmeye devam etmektedir! Ha bu arada, Türkiye’de üç çocuk teşviki/belki sınırlaması ile ‘Yahu bu adamlar açlıktan bahsediyorlar, bunca çocuk ne demek o zaman!’ serzenişleri ve aradaki tenakuz da bahsi diğer!

Zekatın verileceği yerler ile nisabı ve oranı konusunda titizlenilmemesi, zaten az miktarda tahakkuk eden kısmın da çok fazla hesap kitap edilmeden iyi niyetlerle(!) parçalara ayrılması bu eşsiz müessesenin gerekli işlevi görmesini maalesef engellemektedir! Bugün kurumsal kimliğe bürünen yardım organizasyonları her türlü takdiri hak etmekle birlikte, burada da hassas olunması, Allah’ın rızası her şeyin üstünde tutularak, aşırı hassasiyetler, İslamî endişeler gözetilmesi, ‘güce’ dönüşecek, manipülasyonlara alet edilecek ilişkilerden uzak durulması önemsenmelidir! Allah rızası adına, İslamî faaliyet olarak bu organizasyonlar başkalarını ilgilendirmemekle birlikte, ‘eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürmeden’ müslümanların denetimine açık olmalıdır! Bunları bir şüphe ile değil, endişe ile söylediğimizi takdir edersiniz herhalde! Konu nereden nereye geldi! Ama mesele sonuçta bir yardım ve müslümanlarla ilgili olarak sadakalar la ilgili olduğundan bu hususta ciddi tahliller yapmamız gerekmektedir.

Hasılı Afrika meselesinde olduğu gibi, hiçbir mesele sırf göründüğü şekliyle, arka planına vakıf olmadan çözülemez! Ameliyat gerektiren meselelerin pansumanla çözülemeyeceği gibi! Lakin ateşin düştüğü yeri yaktığı gerçeğinden hareketle ve dinî bir vecibe olarak mükellef kılındığımız için elimizden geldiğince ’açlık ve ölümler’ eksenli bu ateşe su taşıma cehdinde olmamızdan doğal bir şey olamaz. Ateşi yakanlara, odun taşıyanlara, körükleyenlere, bekçiliğini yapanlara, yakıp yıkmasını umursamayarak ısınıp elini ovuşturanlara, közünde her türlü değeri ızgara yapma çakallığı/akbabalığı tutumunda olanlara kinimizi, buğzumuzu koruyup, Kur’anın ‘nasıl bir inkılapla yıkılıp devrileceklerini görecekler’ muştusu ve üzerimize sorumluluk yükleyen hitabı adına her türlü çabayı eksizce gerçekleştirmek zorundayız, mükellefiyetlerimizi ertelemeden! Yalnız, bilmeden ateşe odun taşıyıcısı, körükçü durumuna da düşmeden!

Bizim bu suçta ve günahta payımız yok diyemeyiz! En azından ihamallerimizin, ertelemelerimizin, edilgen tavırlarımızın, hakkı temsil liyakatinden uzak halimizin bu ve benzeri zulümlere fırsat sunması açısından sorumluluğumuzun olduğu kesin! Bu hal ve gidişatla da bu sorumluluğun hesabını veremeyeceğimiz, soruna bir çözüm sunamayacağımız ortada! ‘Kendi himmete muhtaç dede, nerde gayra himmet ede!’ benzeri! Belki işin kolayına kaçmak olacak ama, bari hesabımızı kolaylayacak davranışlar içinde olmamız gerekmektedir! Nisabları geçerek, oranları aşarak, olabildiğince artırarak, gece gündüz, açık gizli, bollukta darlıkta, ona sevgimize rağmen,O’na sevgimiz için verdikçe vermeliyiz. Aç ve susuzun halinden hele şu mübarek günlerde, oruç halimizle biz anlamayacaksak, kim anlayacak? Tabi orucu sırf mide perhizi olmaktan çıkarıp bilfiil aklımızla, irademizle, kalbimizle tutabiliyorsak! Yoksa, ‘İstese Allah’ın doyuracağı kimseleri biz mi doyuracağız!’ diyenlerle farkımız kalmaz! İftar sofralarının şatafatı, yerini/amacını bulmayan biçimselliği, israf boyutu, bu vesile ile bizlere tekraren düşünme, yapıp edilenleri gözden geçirme fırsatı vermeli.

Yalnız son tahlilde, tüm bunların bir ‘iman, bilgi bilinç, ihlas/samimiyet, kulluk’ boyutlarından yalıtılarak, tek başına ele alınıp halledilebilecek meselelerden olmadığı unutulmamalıdır!

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *