Beyin yıkama operasyonu başarılı! Böylelikle Müslümanların çoğunun vizyonu, kavramlara verdikleri anlamlar, gelecek kurguları değişti; yani “Öteki İslam” la birlikte yeni bir trende girdik..
İki kitap..
Birinin başlığı “Öteki İslam”..*
Diğerinin de “Endoktirinasyon ve Türkiye’de Toplum Mühendisliği”..**
Tavsiye ederim, tabii ki okumamış olanlara..
Ama önyargıları bir tarafa bırakarak..
Farklı zamanlarda, farklı dünya görüşüne sahip olanların yazmış olduğu kitaplar ama sanki birbirinin mütemmimi gibiler..
Devletlerin, iktidarların, partilerin, üst düzey bürokratların, medyanın, sermaye gücünün, tarikat, cemaat nevinden oluşumların, sivil toplum kuruluşlarının, güya alim diye bilinenlerin, aydınların, entelektüellerin garibim halkı, halkımız dediklerini, insanımızı, tabilerini kendi ikballeri için, iktidar, makam, mansıp, mal mülk hırslarının tatmini için nasıl manipüle ettiklerini, bu uğurda birbirleriyle nasıl paslaştıklarını kendilerince belgelerle, mahkeme tutanak ve bildirileriyle, laboratuar deneyleriyle anlatıyorlar..
Tabii ki bana göre..
Çünkü her okuyucunun daha farklı çıkarımlarda bulunması işin tabiatı gereği..
Toplum mühendisliği tabiri, en azından anlamı itibariyle yeni değil..
Ta ilk zamanlara, Hz. Adem’in Habil-Kabil diye tesmiye edilen iki oğlunun beşeri hazlar için kavgasına yani birinin diğerini öldürmesine yani ilk cinayete kadar uzanıyor..
Yanlışların önce nefislerde, sonra sair nefislerde meşru görülme, meşru gösterilme hamleleri ve bunun için kullanılan her türlü enstrüman malum mühendisliğin gereğidir.
Bir anlamda endoktrinasyon, daha Türkçesi tam bir beyin yıkama operasyonunun karşılığı..
Kur’an’ın bu tarz işlere vesvese, kuruntu, sağdan soldan gelen fısıltı, şeytani telkin vs. dediğini hatırlatmama bilmem gerek var mı?
***
Herkesin malumudur ki bütün peygamberler bu çatışmaların içinde, uğruna çatışılan dünyevi hırsların, beşeri arzuların ayyuka çıktığı vasatlarda, beyin yıkama ameliyelerinin had safhada olduğu zaman dilimlerinde, vahye rağmen oluşmuş dünya görüşlerinin hakim kılındığı toplumlarda gidişata dur demek ve hak olan istikameti göstermek için Hakk’ın sesiyle, vahiyle ortaya çıkmış ve gayr-i meşru sistemlere, anlayışlara Rabb’lerinin yardımıyla, olması gerektiği bir şekilde isyan etmişler..
Ki aynen Ebu Leheb gibi zalim, fasık iktidarlara isyanı, hakikati söylemeyi hainlik olarak tarif edenlere, tefrikacılık, bozgunculuk olarak gösterenlere…
Ve aynen Ebu Cehil ve taifesi gibi iktidarlarını karın gurultularıyla ürettikleri ve Kabe’ye yerleştirdikleri ve dahi gelen gideni sömürmeye vasıta kıldıkları ilahlarıyla meşrulaştıranlara, insanları o sahte ilahlarla, aracılarla kandıranlara inat..
***
Hz. Muhammed, malum, peygamber olarak son örnek..
O da vakt-i zamanında tek ilah, tek otorite gerçekliğini hatırlatmış, kıldığı namazla, tuttuğu oruçla, varlıkta ve yoklukta yaptığı infakla müşriklerin atalarının taptıklarını terk etmelerini, insanlara zulmetmemelerini, fakir fukara üzerinden mal mülk ediniminin haksızlığını, gayr-i İslami, gayr-i insani, gayr-i ahlaki her ne varsa haksız uygulamaların hesabının bir gün sorulacağını açıkça deklare etmiş, vahiy sahibinin yardımıyla olanca gücüyle haykırmış..
Hz. Muhammed’in âlem-i bekâya rıhlet buyurmasından bu yana sahih İslam düşüncesini hakkınca sahiplenenler de bu mücadeleyi sürdürmüş ve bizlere miras olarak bırakmışlar..
Ama öyleleri de varmış ki İslam toplumlarının başında türlü entrikalarla iktidar olmalarıyla, iktidarlara yağ çekenler de güya alimlikleriyle Dinin anlamını tahrif etmişler ve haliyle insanlara da tahrif edilmiş, esasından saptırılmış Dini İslam diye empoze etmeye çalışmışlar..
Böylelikle teslimiyetçi, isyan etmeyen, yoksul ve mağdur olmalarına rağmen niza çıkarmayan, ensesine vurulup ağzındaki lokması kolayca alınan; bir yanağına vurulsa diğerini lütfeden, fasık da olsa, zalim de olsa devlet başkanına biat etmeyi, arkasında namaz kılmayı dinin gereği gören, vatan/millet/Sakarya edebiyatıyla meşgul olmayı Müslümanlığın gereği gören insanlar vasıtasıyla iktidarlarına meşruiyet kazandırmışlar..
***
Yaşıyor ve şahit oluyoruz birlikte..
Elan da böyle işliyor bu işler..
Vazgeçtik ideolojilerden, beşeri kuruntulardan, İslam Dininden mülhem geliştirildiği varsayılan anlayış ve kabuller de; yani mezhepler, tarikatlar, siyasi görüşler yani bunlardan her birine Dindendir diye bir şekilde gönül vermiş insanımız da iktidarlar ve yandaşları tarafından beyin yıkamanın enstrümanı olarak biteviye kullanılıp duruluyorlar..
Kim itiraz edebilir bilemem..
Görüntü ve söylemleriyle bitamam ettikleri İslamcı kimlikleriyle, geçmiş iktidarları yerden yere vurup insanlara türlü türlü vaatler vererek başa geçen ama kendilerine oy verenlere yani yıllardır Müslümanlığıyla “öteki” muamelesine maruz kalmış insanlara hakiki anlamda tam bir hayal kırıklığı yaşatan şimdinin iktidarı ve tabileri toplumsal mühendislikten kendilerine düşen görevi bihakkın yerine getiriyorlar!
Üstelik tarikat ve cemaatleri de sair sivil toplum kuruluşlarını da yedeklerine alarak!
İtiraf etmek gerekir ki Müslümanların beyinlerini yine Müslümanlıkla, Müslümanlarla birlikte yıkama hususunda bir hayli becerikliler!
***
Takip edenler bilir..
Bugünlerde..
Kanaatime göre İslam’ın öngörmediği Müslüman aristokratlar!
Müslüman burjuvalar!
Müslüman elitler!..
Yani seçkinler sınıfı gibi başlıklar gündemde..
Bir de bütün bu sınıflaşmaya ses çıkarmayan, “Allah, nimetini kulunun üzerinde görmek ister..” hadisinden, asırların beyin yıkama ameliyesinden sonra sadece makam mansıp, malk mülk edinmenin vs.nin meşruiyetini çıkaran ve adeta kendi nefislerini azgınların nefislerine feda edenlerin karşılığı olan fakir fukara, garip gureba türü isimlendirmeler de..
İşte buralardan çıkan da “Öteki İslam”..
Küresel güçlerin, emperyalizmin itiraz etmediği; Türkiye’de olduğu gibi iktidar ve yandaşlarının empoze ettiği teslimiyetçi, uzlaşmacı ve kimilerince ılıman İslam denilen bir Din tasavvuruna “Öteki İslam” demek herhalde abes kaçmaz..
Lakin garip bir durum var, bizim buralar sanki tuzu kurular mahallesi!
Bu başlıklardan yola çıkarak iktidar eleştirisi yapmak sanki kabahat!
Kimse kusura bakmasın, durum ayniyle vaki böyle!
Görelim artık sosyal, siyasal ve ekonomik çelişkileri ve gitgide daha da belirginleşen sınıfsal ayrışmaları hem de Müslüman camia arasında..
Devekuşu misali yaşamak işimiz olmamalı..
Kafamızı karıştırıyorlar biteviye, gücün tarif ettiği, güce yaslananların sahiplendiği “Öteki İslam” ı anlam dünyamıza yerleştiriveriyorlar..
Hem de gidişata itiraz edenleri “öteki” sınıfına itekleyerek..
Şaşılası bir durum değil ki iktidar ve tabilerinin tabiatıdır bu..
Peki, sahih İslam düşüncesinin savunucusu olma iddiası taşıyanlara, o istikamette koşturduklarını söyleyenlere ne demeli?
Niye iktidar-lar-ın gölünde maya çalmaya kalkıyorlar?
Çok mu eminler yoğurdun tutacağına, arzularının şekil bulacağına?
Yoksa maksat muhabbet ayağına, “Tutma ihtimali de var birader! “dercesine tabilerini yani dediklerinde hikmet arayan garibim insanları mı oyalıyorlar?
***
Neyse..
İşimiz zor..
Hele “İyi de senin alternatifin ne?” diye soranlarla gerçekten işimiz zor!
Hele hele yıllardır sahih İslam düşüncesi iddiasıyla yola çıkıp DP, MNP, MSP, RP, DYP, MHP, ANAP gibi sağ, milliyetçi, muhafazakâr partilerle birlikte gündeme gelen “Ilıman İslam” projelerine karşı mücadele edip dururken, şimdilerde bilhassa AKP iktidarının payandası olan “Öteki İslam” gerçekliğini görmezden gelenlerle!
O zamanlar, onların alternatifleri ne idi?
Yanlış yaptılar da AKP iktidarı ile mi anladılar hatalarını?
***
RP’sini hatırlayalım..
28 Şubat kararlarına imza atmadıklarını kaçtır deklare ettiler!
Oyuna getirilmişler!
Öyle diyorlar!
Biz de denilene itibar etmek zorundayız!
Öncelikli olarak asker baskısıyla ve hukukun manipüle edilmesiyle parti kapatıldı..
Ama sonrasında mağdur edildikleri gerekçesi ile askerlere, laik kafalara inat, oy kullanmakta beis görmeyen Müslümanların SP’ ye destek çıkmaları gerekmiyor muydu?
Ve yine hatırlatayım..
O demlerde AKP’yi, R.T.Erdoğan’ı bir bölen olarak görenler, şimdilerde AKP iktidarında palazlanmış, makam mansıp sahibi olmuş değiller mi?
Hadi hadi, beyin yıkama ameliyesinden geçirildiğimizi artık itiraf edelim..
Ama hangi türden olduğunu da!
***
Beyin yıkama operasyonu başarılı!
Böylelikle Müslümanların çoğunun vizyonu, kavramlara verdikleri anlamlar, gelecek kurguları değişti; yani “Öteki İslam” la birlikte yeni bir trende girdik..
Varsa yoksa Demokrasi!
İnsanlığın asırlardır aradığı ve şimdilerde kemale erdirdiği bir yönetim biçimi!
Aksini iddia edenler çağı anlayamayanlar, kavramların hakkını veremeyenler!
Ve en akil adamlarımız bile mesajlarını Demokrasi başlığı altında veriyorlar..
Demokrasinin her dediği İslam’ın şekil olarak itiraz etmediği şeylermiş çünkü!
Öyle ya halk var, şura (parlamento) var, seçme ve seçilme hakkı var, özgürlük vs.de var!..
Az buçuk adalet de var!
Daha ne isteyelim ki?
***
Adını verdiğim kitaplardan benim aldığım mesajlar bunlar..
Ki Kur’an, hepsini kuşatan mesajları, her okuyucusuna çoktandır zaten veriyor..
Birileri kendi kabullerini meallerle, tefsirlerle, şerh düştükleri hadislerle esas mesaja rağmen pazarlamaya çalışsa da böyle..
*Öteki İslam: Orhan Gökdemir
**Endoktirinasyon ve Türkiye’de Toplum Mühendisliği: Serdar Kaya
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *