Özlem dolu şehir: İstanbul

Eski eşyalar, eski fotoğraflar, eski kitaplar- kitapçılar, eskiden yaşanmışlar hep etkilemiştir beni. Dinlemeyi de sevmişimdir anılarından bahsedenleri, anlatmayı da sevmişimdir hep.

Zaman zaman bugünden ayrılır geçmişe dalarım. Güzel olan  yaşanmışlar da gelir aklıma, hiç yaşamak istemeyip yaşadıklarım da.

Eski bir ev, bir eşya görsem dalar giderim. Kim bilir neler görmüş ve geçirmiştir; ne acılara, ne sevinçlere şahitlik etmiştir diye düşünürüm. Belki duygularımla bakarım ama kaybolmam da içinde anıların.

Bir fotoğraf eskilerden hatıra. Kırılmış yada bir kızgınlıkla parçalanmış, fırlatılmış dört bir tarafa. Fakat kırılmış yada savrulmuş olsun ne fayda, hafızalarımızdan yüreğimizden silinip giderler mi hiç; iyi yada kötü olsun.

Eski eşyalar, eski fotoğraflar, eski kitaplar- kitapçılar, eskiden yaşanmışlar hep etkilemiştir beni. Dinlemeyi de sevmişimdir anılarından bahsedenleri, anlatmayı da sevmişimdir hep. Hatıraların insan hayatında farklı bir yeri olduğunu düşünmüşümdür. Ve aslında böyle de olması gerektiğine inanmışımdır, inanmayanlara nisbet. Mesela siyah beyaz bir fotoğrafa baktığımda bazen milyonlarca renk çıkartabilirim. Bazen de parmağını dokunsan yıkılacakmış gibi hissettiğin köhne bir evin, küflü duvarlarına sinmiş, kalabalıkların ve mutlu çocukların seslerini duyabilirim.

Bazı anlar olur mekanın ve zamanın hiç önemi olmayan. Belki bir melodi kulağımıza fısıldayan ya da karşılaşmayı beklemediğimiz bir insan. Bir fotoğraf yada eskilerden kalmış bir eşya.

Gözlerimiz açıktır, bedenimizse sanki buzdan bir heykel.

Donakalmışızdır.

Biliyorum hepimiz zaman zaman geriye döner bakarız. Bazen ‘keşke’lerimiz vardır ve bazen de koskocaman ‘of’larımız. Bazen yüreğimizin gitmek istediği ve fakat ayaklarımızın götürmediği şehirlerimiz vardır hatıralarımızda.

…………………………………………

Her mevsim bende farklı duygular yaşatır. Yazın yeri başkadır, baharın yeri başka. Kışın ve sonbaharın hatırlattıkları da elbette bir başka. Şimdi bahar zamanıdır, bakalım hatırlattıklarına.

Ey yedi tepeli koca şehir İstanbul! Sana geldim bu bahar, uzun baharlardan sonra. Hemen her yerinde anılarımın olduğu ve hemen hepsinin de hatırlanmaya değer güzellikte ve lezzette olduğu güzel şehir, İstanbul. Yüzyıllardır yaşayan, ayakta duran, tarih kokan, milyonların yaşadığı şehir, İstanbul. Güzel şehir, acı şehir İstanbul; hüzünlerin de vardır senin, sevinçlerin de. Nice başka hayatlar vardır, bizim bilmediğimiz kuytularında yaşanır.

Bu şehir hep başkadır herkes için ve tabi ki benim için. ‘İstanbul’ dendiğinde ya da ‘İstanbul’u gördüğümde ilk ve tek aklıma gelen; birlikte gezip dolaştığımız, meydanlarda slogan attığımız, teknede ekmek arası balık yediğimiz, Fethi Paşa’nın mekanında karşılıklı kahve içtiğimiz, Çamlıca tepesinde o meşhur simidiyle kahvaltı ettiğimiz güzel kara gözlü arkadaşım, amca kızım, rahmetli Özlem. İstanbul’daydım;bu sefer sen yoktun ve bundan böyle de olmayacaksın, biliyorum!

Baharın geldiği, lalelerin rengarenk açtığı, erguvanların pembeleştirdiği, o masmavi denizin üzerindeki irili ufaklı gemilerin süslediği, camilerinden okunan masmavi semalarına yükselen berrak ezan seslerini, kalabalıklarını, her bir tarafa koşuşturan telaşlı insanlarını, her bir köşesiyle ayrı bir şiir ayrı bir roman olacak kadar güzel olan o şehri hiç unutamaz insan. Bir kere gitmeye görsün; derin bir ÖZLEM’dir artık o şehir.

Ziyaretlerim olacaktı bu şehirde, akraba ve eş-dost ziyaretleri işte. Sen yoktun ziyaret listemde. Yerini biliyor ve fakat varmıyordu ayaklarım o mekana, o ebedi istirahatgahına. Ama seninle ziyaret ettiğimiz Ortaköy’e gidişim ve demli bir çay içişim, Üsküdar’dan tekneyle Eminönü’ne gidişim ve geri dönüşüm, Çamlıca tepesinden kuşbakışı o şehri seyredişim ve gözlerimden akan yaşlarım. Hep sen vardın yanımda; kahkahaların, o sevimli muzip davranışların. Ve senden miras kalan çocukların vardı aklımda ve akan gözyaşlarımda. Yaşamın da ölümün de Allah rızası içindi. Kısacık olan ömrüne güzel şeyler sığdırdın. Azığın için elinden geleni yaptın. Rabbim razı olsun inşaAllah senden ve senin gibi Rabbimin rızasını gözeterek yaşayan ve ölenden. Umarım sağ olan tüm insanlık bir gün ölümü mutlaka tadacaklarını unutmadan yaşarlar ve yaşamları kadar güzel olur ölümleri de.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *