Kirpiler

Kirpiler

Eski zamanların dondurucu bir kışından bütün hayvanlar çok etkilenmiş, büyük kayıplar vermişler. Ama en çok kayıp veren kirpilermiş. Çünkü onların pek çok hayvan gibi kalın kürkleri yok, kendilerini sıcak tutması zor olan dikenleri var. Bu durumdan en az zararla kurtulmak için kirpiler meclisi toplanmış, çözüm aramaya başlamış. Tartışa tartışa, nihayet gece olunca tüm kirpilerin bir

Eski zamanların dondurucu bir kışından bütün hayvanlar çok etkilenmiş, büyük kayıplar vermişler.

Ama en çok kayıp veren kirpilermiş.

Çünkü onların pek çok hayvan gibi kalın kürkleri yok, kendilerini sıcak tutması zor olan dikenleri var. Bu durumdan en az zararla kurtulmak için kirpiler meclisi toplanmış, çözüm aramaya başlamış.

Tartışa tartışa, nihayet gece olunca tüm kirpilerin bir araya toplanmasına, birbirlerine yakın durarak geceyi geçirmelerine karar verilmiş.

Böylece kirpiler birbirlerinin vücut sıcaklığından yararlanacak, aralarındaki hava tedavülünü önleyerek donmaktan kurtulacaklarmış.

İlk geceki deneyimlerinde bunun işe yaradığını görmüşler.

Ama başka bir problem çıkmış ortaya.

Üşüyen kirpiler birbirlerine fazla yaklaştıklarından yaralanmalar gerçekleşmiş.

Daha sonraki gece yaralanma korkusundan birbirlerinden uzak durmuşlar ama bu seferde donmalar meydana gelmiş.

Ne var ki, her gece kâh uzaklaşa kâh yakınlaşa, deneye yanıla birbirlerinin vücut sıcaklığından yararlanacak kadar yakın, ancak birbirlerini incitmeyecek kadar uzak durmayı öğrenmişler.

KISACA ;

Bizim de uzun dikenlerimiz var.

Bunlar hayata karşı filtrelerimiz.

Bazen faydalı, bazen de zararlı.

Çoğu zaman, kimseleri yaklaştırmıyoruz yanımıza.

Filtrelerimizden elemeden kimseleri sokmuyoruz özel dünyamıza.

Ne var ki, sıcaklık ancak yakınlaşmakla mümkün.

Birbirini incitmeyecek kadar uzak, hayatın soğuk zamanlarında üşümeyecek kadar da yakın olmayı öğrenmeliyiz.

Bu hikâyeyi ilk okuduğumda çok hoşuma gitmişti. Sizlerle paylaşmamak olmazdı. Bizlere ne kadar çok benziyorlar. Filtreleri olan ne de çok kardeşlerimiz var. Birbirlerine yakınlaşmayı denemiyorlar. Halbu ki sıcaklık ancak yakınlaşmakla mümkün. Birbirlerimizi incitmeyecek kadar uzak, hayatın soğuk zamanlarında üşümeyecek kadar da yakın olmak. Kardeşlerimizle ilk tanışıklıklarımızı hatırlayın. Böyle içten kardeşlerimizle karşılaşmaktan ne kadar çok heyecan duymuştuk. Fakat bu heyecanla birbirlerimizi o kadar çok yaklaştık ki ölçüp biçmeden ve biri birlerimizi incitmeyecek kadar uzak duramadık üstelik soğuk zamanlarda da hep üşüdük.

Bizlerin bu olayı isimlendirmemiz galiba sıradanlaşmak şeklinde oluyor. Birbirlerimizi çok fazla görmek, hep aynı şeyleri yapıyor olmak bir müddet sonra bizlerde bir yılgınlığa dönüşüyor. Kardeşlerimiz ile yaşadığımız güzel ilişkiler, birbirlerimiz için yaptığımız fedakârlıklar bile artık normal, sıradan iyiliklermiş gibi algılanıyor. Bu da ilişkilerimizde kırılganlığa dönüşüyor. Bir müddet sonrada hiçbir sebep yok iken ya da çok basit bir meseleden küskünlükler yaşanıyor. Sebeplerin bunlar olduğunu bilerek birbirlerimiz için vazgeçemeyeceğimiz kardeşler olma bilinci ile ilişkilerimizdeki heyecanı sürekli kılmaya çalışabiliriz. Bu belki de birbirini incitmeyecek kadar uzak, hayatın soğuk zamanlarında üşümeyecek kadar da yakın olmayı öğrenmekle olabilir.

Ne dersiniz?

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *