Çiftlikbank skandalı üzerine: Kandıran ve Kandırılanlar ülkesi

Çiftlikbank skandalı üzerine: Kandıran ve Kandırılanlar ülkesi

Şimdi mağdurların kimi hâlâ yanıp yakılırken, kimi de bir özeleştiri yapıp, “Zekât verirken elimiz titrerdi, ama büyük para kazanmak için koşturduk, cezamızı bulduk” diyenler de çıkmakta.

Türkiye’nin üzerinden bir de Çiftlikbank dalgası geçti. Bir yığın kandırılan insan ortaya çıktı. Milli Gazete’de Mine Alpay Gün “Yolsuzluk ortaya çıkınca haberim oldu, böyle bir bankanın varlığından.” diye yazdı ve şöyle devam etti:

Fakat bu kaçıncı.

28 Şubat esnasında bankaların içi boşaltılıp Meriç üzerinden kaçmaya çalışan ünlü siyasinin yeğeni çuvallarla paralarla yakalanmıştı. Sanki o çuvalla para bu dünya ve öteki dünyada geçiyormuş gibi.

Yeşil sermaye macerası da hüsranla bitmişti. Toplanan onca para, iyi değerlendirilemediği için ne verenlere ne de toplayanlara hayrı dokunmuş, alanlar şimdi hastalıklarla mücadele ederken, verenler de hâlâ beddualardalar.

Lakin bu ülke insanı çalışmadan kazanmayı ziyadesi ile sevmekte. Oturacak, bıkmadan usanmadan hayaller kuracak ve yorulmadan okyanusun suları, paraları ayağına getirecek. Bu hayalin neresi güzel.

Yorulmadan çok para kazanma uğruna, sadece saadet zinciri gibi ne idüğü belirsiz hayali oluşumlar değil mütedeyyin insanlar bile evini satıp ya da Alman bankalarından kredi çekip holdinglere büyük meblağlar yatırdılar.

Elbette içlerinde çok iyi niyetliler de vardı kalkınacağız, büyüyeceğiz ütopyasına sarılanlar da. Fakat sonuç hezimet.

Onca para değerlendirilemedi.

Şimdi mağdurların kimi hâlâ yanıp yakılırken, kimi de bir özeleştiri yapıp, “Zekât verirken elimiz titrerdi, ama büyük para kazanmak için koşturduk, cezamızı bulduk” diyenler de çıkmakta.

Son olay, Çiftlikbank hezimeti.

25 yaşındaki bir çocuk, koskoca bir milleti kandırdı. Kandırılmaya son derece müsait halk, oltada balık. Bir de necip milletimiz çok dizi izlediğinden mi, iyice uyuştuğundan mı, yaşanan tiyatroyu göremeyecek kadar beyni dumura uğramış.

Paraları alıp kaçan Çiftlikbank’ın genç sahibi, adeta yeteneklerini test etmiş, para ile tuttuğu birkaç adamı, takım elbiseleri ile arkasından bodyguard rolü ile gezdirmiş, milletimiz de çok etkilenmiş ki, tutup paralarını koşturmuş. Yetenekli dolandırıcının mesleği de milletin saflığına denk bir düzlemde.

Bulaşıkçı.

Hatta eski patronu onu anlatırken, para kaptıranları üzecek sırlar da ifşa etmekte; “Çok gariban bir çocuktu. Temiz ve güler yüzlüydü. İlk başladığında çorabının üzerine giydiği terliklerle işe gelip gidiyordu. Çok üzüldük, yardım ettik. Kaldığı evin kirasını da çalışan arkadaşları aralarında topladığı para ile ödedi. İçine kapanık gariban bir insanın böyle bir dolandırıcılık olayına girmesine akıl sır erdiremiyorum.”

Hep öyle olur ya temiz yüzlü katiller cinayetten sıyrılır, fakat toplumun tipini bozuk bulduğu biri, o civardan geçerken yakalanıp hapse atılır, gerçek katilin yerine uzun yıllar hapis yatar. Belki bu olayla biraz öğrenebilmiştir bir çocuk kadar saf halkımız; her temiz yüzlünün, temiz yürekli olmayacağını.

Temiz yüzlü zanlı, dolandırıcılığa ‹çıplak gösteren gözlük› satarak başlamış.

Komedi filmi gibi, temiz yüzlü bulaşıkçının kurduğu Çiftlikbank’a tam 5oo bin kişi üye olmuş. Önceleri geri para ödemesi yapılarak güven sağlanmış, sonrası hüsran.

Dolandırıcı Uruguay’a kaçmış.

Hakkında soruşturmalar varken, firar etmesi, yurt dışına çıkış yasağı konulmaması da, temiz yüzünün nimetlerinden herhalde.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *