Afgan ordusu dağılıyor ve silahlarını üslerinde bırakarak kaçıyordu. Bu trajik duruma, Pentagon’un Taliban’ın stratejik bir ivme kazandığını kabul etmesine rağmen ve Hareket ülkenin yarısının kontrolünü ele geçirmişken, ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, ABD’nin Afgan ordusuna 3 Black Hawk tipi helikopter ve daha fazla askeri teçhizat teslim ettiğini duyurdu.
Racih Huri (Lübnanlı Yazar) / Şarku’l Avsat
ABD’nin Afganistan’dan geri çekilmesi 2 hafta önce Başkan Joe Biden’ın Afgan ordusunun 300 bin askeri olduğunu ve 78 bin savaşçısı olan Taliban’a karşı mücadele edebileceğini ve ilerlemesini durdurabileceğini açıklamasıyla başlamıştı. ABD Genelkurmay Başkanı General Mark Milley ise bir yandan, Taliban’ın saldırılarında stratejik bir ivme kazandığını doğrularken, diğer yandan “ancak bu, zaferinin kesinlikle garanti olduğu anlamına gelmez” diye vurgulamıştı. ABD’nin Afganistan Özel Temsilcisi Zalmay Halilzad ve Taliban Siyasi İşler Yardımcısı Molla Abdulgani Birader’in eski ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun katılımıyla Katar’da imzaladığı anlaşmanın çok ayakta kalamayacağı belli olmaya başlamıştı. Taliban Hareketi güneye doğru ilerlemeye ve eyaletleri kontrol etmeye devam etti. Eşref Gani hükümeti ile arasındaki görüşmeler, ülkede yeni bir otorite kurmak için düzenlenecek seçimler hakkında söylenenlerin Taliban için hiçbir şey ifade etmeyen sözler olduğu açığa çıktı.
Afgan ordusu dağılıyor ve silahlarını üslerinde bırakarak kaçıyordu. Bu trajik duruma, Pentagon’un Taliban’ın stratejik bir ivme kazandığını kabul etmesine rağmen ve Hareket ülkenin yarısının kontrolünü ele geçirmişken, ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, ABD’nin Afgan ordusuna 3 Black Hawk tipi helikopter ve daha fazla askeri teçhizat teslim ettiğini duyurdu. Austin, “Gelecekte Afgan ordusuna ve Afgan hükümetine yardımımızı sürdürmeye kararlıyız” diye konuştu.
On gün içinde, Taliban başkent Kabil’in kontrolünü ele geçirdi ve Biden yönetimi kaotik geri çekilme sürecini hızlandırmakla meşgul oldu. Tam anlamıyla utanç verici çılgın tahliye uçuşları düzenleme girişimleri, Amerikan yönetimine karşı içeride ve Atlantik müttefikleri tarafından güçlü bir eleştiri kampanyası başlattı. Şu soru açıkça sorulur oldu: Lloyd Austin, neden çökmekte olduğu aşikar Afgan ordusuna Black Hawk helikopteri gönderildiğini duyurdu? Afganistan’ın hızla Taliban’ın eline geçmesinden sonra şimdi de şu soru soruluyor: ABD yönetimi, Pentagon ve tüm Amerikan istihbarat servisleri, modern uçaklar dahil olmak üzere, yurtdışına transfer edilmeyen ve yerinde bırakılan büyük bir silah cephaneliği olduğunu neden fark etmediler? ABD’nin Afgan ordusuna gönderdiği silahlardan oluşan bu cephaneliğinin büyük bir bölümünün, onu ele geçirecek tarafın kullanımına açık olduğunun neden ayrımına varmadılar?
Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan geçen hafta Çarşamba günü “önemli miktarda Amerikan silahı Taliban’ın eline geçti ve onları bize geri vereceklerinden emin değiliz” itirafında bulundu. Taliban ise daha ikinci gün, Kandahar Havaalanında Afgan ordusuna ait Amerikan Black Hawk helikopterlerinin etrafında kutlama yapan savaşçılarını gösteren bir kayıt yayınlamıştı!
Sullivan’ın şöyle demesi garipti: “ABD, Black Hawk helikopterlerini Taliban’a vermedi. Cumhurbaşkanı Eşref Gani’nin isteği üzerine Afgan güçlerine verildi.” Ne var ki Başkan Biden, bu helikopterlerin başka tarafların eline düşme olasılığının farkında olmasına rağmen bu isteği kabul etmeyi seçti.
Bunun, bölgedeki ulusal güvenliğin geleceği ile ilgili sorulara kapı araladığına şüphe yok. Bu da, Avrupa’daki bazı analistleri Washington’un bunu bilerek yapıp yapmadığını sorgulamaya sevk etti.
Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham’ı, Biden’ı bu hızlı ve utanç verici geri çekilmesinin sonucunu ihmal ettiği için eleştirmeye iten de buydu. Graham, El Kaide’nin Afganistan’a dönmesinin ve ABD’yi yeniden tehdit etmesinin an meselesi olduğunu da vurguladı. Biden ise “ABD’nin geri çekilmesi meşru, çünkü Amerikan güçleri çekilmeden önce Afganistan’ın yabancı cihatçıların Batı’ya karşı komploları için yeniden bir üs haline gelmeyeceğinden emin oldu” dedi.
Defence News sitesinin aktardığına göre, Washington Afgan Hava Kuvvetleri’ne 211 helikopter veya sabit kanatlı hava aracı teslim etti, ancak geçen Haziran ayında bunların 167’si uçuşa elverişliydi. Şimdiye kadar ABD Savunma Bakanlığı, ele geçirilen ve hala uçuşa elverişli olan uçakların sayısını doğrulamadı. Ancak geçen hafta, Jane’s Defense dergisi, Özbekistan’a nakledilen yaklaşık 40 uçağı gösteren uydu görüntülerini yayınladı. Ne var ki, Haziran ayı itibariyle Afgan kuvvetlerinin elinde Black Hawk saldırı helikopteri dahil olmak üzere 150 helikoptere ek olarak 23 A-29 saldırı uçağı ve dört C-130 uçağı uçuşa elverişliydi.
Çok sayıda Afgan ordusu pilotu ve askerinin Taliban saflarına katıldığını belirtmekte de fayda var. Bu mesele, Afgan ordusunun saflarındaki kargaşanın ve yolsuzluğun boyutunu bilen Amerikalılar için ne gizli ne de garip. Bu nedenle şu temel soru akla geliyor: ABD ordusu neden bu uçakları ve silahları Afganistan’dan çekmedi? Bir amaç için saklamayı mı düşündü? ABD Hava Muharebe Komutanlığı Komutanı General Mark Kelly, Taliban’ın bu ekipmanı kendisi çalıştırmaya çalışırsa uzun bir yaptırımlar listesiyle karşılaşacağını söylese de, Savunma Bakanlığı Sözcüsü John Kirby geçen hafta Pentagon’un bu silahları imha etmeyi planladığını doğruladı!
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov daha önce ABD’nin çekilmesini eleştirerek Moskova’nın Afganistan’ın kuzeyindeki ülkelerde DEAŞ güçlerinin toplanmasından duyduğu endişeyi dile getirmiş ve “DEAŞ’ın Kabil’deki yetkililerin sorumsuz davranışları ve NATO’nun aceleyle geri çekilmesinin ortasında müttefiklerimizle sınırı olan kuzey Afganistan’da toprak kazanmasından endişe duyuyoruz” demişti. Afgan gelişmelerine ilişkin raporlar, İran’ın Taliban’a nüfuz etmeye ve ona yaklaşmaya çalışmasına, Temmuz ayında Afgan hükümeti ile Taliban arasında arabuluculuk için iki delegasyonu ağırlamasına rağmen, şimdi 945 kilometrelik Afganistan sınırındaki askeri varlığını güçlendirmek için acele ettiğini söylüyor. Gözlemciler, Tahran’ın Irak ve Suriye’deki deneyimlerinden yararlanabileceğini ve Afganistan sınırına “Fatimiyyun” Tugayını konuşlandırabileceğini söylüyorlar. Fatımiyyun Tugayı 2012’den beri İran Kudüs Gücü tarafından Suriye’de savaşmak üzere silah altına alınmış ve eğitilmiş Afgan savaşçılardan oluşan bir milis grubudur. Avrupa’daki bazı analistler, ABD’nin Afganistan’daki kayıtsızlığının, “Bir Kuşak ve Bir Yol” bağlamında Çin’in planlarını dinamitlemek amacıyla önünde engeller oluşturmayı amaçladığını söylemekten çekinmiyorlar.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *