Yargı sistemindeki yerini 25 Nisan 1962’de alan Anayasa Mahkemesi, siyasi parti kapatma davaları, Yüce Divan yargılamaları ile sistem içerisinde kritik bir karar mercii konumunda.
Anayasa Mahkemesinin kuruluşu, görev ve yetkileri, yargılama ve çalışma usulü ile kararlarının niteliği 1961 Anayasası’nın 145-152. maddelerinde düzenlendi. Buna bağlı olarak Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun 22 Nisan 1962 tarihinde kabul edildi. Kanun, 25 Nisan 1962’de yürürlüğe girdi.
Kuruluş kanununda tanımlanan görevler
Anayasa Mahkemesine ilk kuruluşunda, kanun ve Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) iç tüzüklerinin, Anayasa’ya “şekil ve esas” bakımından uygunluğunu denetleme görevi verildi.
Mahkeme, bu görevin yanı sıra vazifeleriyle ilgili suçlardan dolayı Anayasa’da sayılan kişileri Yüce Divan sıfatıyla yargılamak, siyasi partilerin kapatılması hakkındaki davalara bakmak, siyasi partilerin gelir kaynakları ile giderlerine ilişkin hesapları incelemek ve Anayasa ile verilen diğer görevleri yerine getirmekle yetkili kılındı.
Anayasa Mahkemesi, 1961 Anayasası’nın 145. maddesine göre, 15 asıl ve 5 yedek üyeden oluşacak şekilde kuruldu, üyelerden 4’ü Yargıtay, 3’ü Danıştay, 1’i Sayıştay Genel Kurulu tarafından, 3 üye TBMM, 2 üye Cumhuriyet Senatosu, 2 üye ise biri Askeri Yargıtaydan olmak üzere Cumhurbaşkanınca seçiliyordu.
1982 Anayasasında görevler genişletildi
1982 Anayasası’nda Anayasa Mahkemesine, kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve TBMM İç Tüzüğü’nün Anayasa’ya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetleme, Anayasa değişikliklerini ise sadece sınırlı sayıdaki şekil eksiklikleri yönünden inceleme görevi yanında, Anayasa’da sayılan bazı kişileri görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan sıfatıyla yargılama ve siyasi partilere ilişkin dava ve başvurulara bakma görevi verildi.
1982 Anayasası’nda Anayasa Mahkemesi, 11 asıl ve 4 yedek üyeden oluşacak biçimde şekillendirildi. Cumhurbaşkanı, 2 asıl ve 2 yedek üyeyi Yargıtay, 2 asıl ve bir yedek üyeyi Danıştay, birer asıl üyeyi Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi ve Sayıştay Genel Kurulu’nca kendi Başkan ve üyeleri arasından, üye tam sayılarının salt çoğunluğu ile her boş yer için gösterecekleri üçer aday içinden, bir asıl üyeyi ise Yükseköğretim Kurulunun kendi üyesi olmayan yükseköğretim kurumları öğretim üyeleri içinden göstereceği 3 aday arasından, 3 asıl ve bir yedek üyeyi ise üst kademe yöneticileri ile avukatlar arasından seçiyordu. Anayasa’ya göre, Anayasa Mahkemesine seçilen üyeler 65 yaşını doldurunca emekli oluyordu.
2010 Anayasa değişikliğiyle oluşan yapı
Anayasa’da değişiklik öngören 7 Mayıs 2010 tarihli 5982 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın Bazı Maddelerinde Değişiklik yapılması Hakkında Kanun’un, 12 Eylül 2010’daki halk oylamasıyla kabul edilmesinin ardından Anayasa Mahkemesinin kuruluşu, görev ve yetkileri yeniden düzenlendi.
Anayasa değişikliğinin ardından kabul edilen 30 Mart 2011 tarihli 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun ile de Anayasa Mahkemesinin çalışma usul ve esasları belirlendi.
Değişiklikle üye sayısı 17’ye çıkartılan Anayasa Mahkemesinin, 2 bölüm ve genel kurul halinde çalışması benimsendi, Mahkemeye mevcut görevlerinin yanı sıra bireysel başvuruları karara bağlamak ve bireysel başvuruların kabul edilebilirlik incelemesini yapmak üzere komisyonlar oluşturulmasına imkan tanındı.
Ayrıca 12 Eylül 2010’da yapılan Anayasa değişikliği ile Anayasa Mahkemesine, Yüce Divan sıfatıyla, “görevleriyle ilgili suçlardan” dolayı Cumhurbaşkanını, Bakanlar Kurulu üyelerini, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başkan ve üyelerini, Başsavcılarını, Cumhuriyet Başsavcıvekilini, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ve Sayıştay Başkan ve üyelerini yargılama görevine ilave olarak TBMM Başkanı, Genelkurmay Başkanı, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanları ve Jandarma Genel Komutanını yargılama görevi de verildi.
2010 Anayasa değişikliğiyle, Anayasa Mahkemesi üyelerinin görev süresi 12 yıl ile sınırlandırıldı, üyelerin yeniden seçilememesi esası da getirildi.
2017 Anayasa değişikliği sonrası dönem
Anayasa değişikliğinin 16 Nisan 2017’deki halk oylamasında kabul edilmesinin ardından Anayasa Mahkemesinin kuruluşu, görev ve yetkileri de yeniden düzenlendi. Bu Anayasa değişikliğinin ardından 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’da da değişiklik yapılarak Anayasa Mahkemesinin kuruluşu ile usul ve esasları yeniden belirlendi.
Değişiklikle Anayasa Mahkemesinin üye sayısı 15’e düşürüldü, Genel Kurulun, başkan veya başkanvekilinin başkanlığında 10 üye ile toplanması, bölümlerin üye sayısı ise 6 olarak düzenlendi.
6771 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle “Kanun Hükmünde Kararname” kavramı kaldırıldı, Cumhurbaşkanına, Cumhurbaşkanlığı kararnameleri çıkarma yetkisi verildi. Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin şekil ve esas bakımından Anayasa’ya aykırılığı iddialarını inceleme yetkisi ve görevi de Anayasa Mahkemesine verildi.
Aynı kanunla Anayasada yapılan değişiklikle Başbakanlık kaldırıldı ve Anayasa Mahkemesine iptal davası açabilecek olanlar da değişti.
Buna göre, kanunların, Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin, TBMM İç Tüzüğü veya bunların belirli madde ve hükümlerinin şekil ve esas bakımından Anayasa’ya aykırılığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesinde iptal davası açabilme hakkı, Cumhurbaşkanına, TBMM’de en fazla üyeye sahip 2 siyasi parti grubuna ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az 5’te biri tutarındaki üyelere ait oldu.
Bu değişiklikle ayrıca, Cumhurbaşkanı Yardımcılığı kuruldu, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ibaresinden “Yüksek” kelimesi çıkarıldı, Askeri Yargıtay ile Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kaldırıldı. Askeri Yargıtay ile Askeri Yüksek İdare Mahkemesinden seçilen üyelerin görev sürelerinin sona ermesinden sonra anılan mahkemelerden yeni üye seçilmedi.
Bu değişikliklerle beraber Anayasa Mahkemesinin Yüce Divan sıfatıyla yargılayabileceği kişiler de değişti. Buna göre, Anayasa Mahkemesi, Cumhurbaşkanını, TBMM Başkanını, Cumhurbaşkanı yardımcılarını, bakanları, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay Başkan ve üyelerini, Başsavcılarını, Cumhuriyet Başsavcıvekilini, Hakimler ve Savcılar Kurulu ve Sayıştay Başkan ve üyelerini görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan sıfatıyla yargılayabiliyor. Genelkurmay Başkanı, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanları da görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divanda yargılanabiliyor. Anayasa Mahkemesinin Jandarma Genel Komutanını yargılama yetkisi ise kaldırıldı.
Bireysel başvuru hakkı
Türkiye’nin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesindeki (AİHM) ihlal davalarını azaltmak amacıyla 23 Eylül 2012’de getirdiği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkı, aralarında ünlülerin, siyasetçilerin, çocuğuna kendi soyadını vermek isteyen boşanmış kadınların, şiddet mağdurlarının da bulunduğu çok sayıda kişi başvuruda bulundu. 23 Eylül 2012’den 31 Aralık 2020’ye kadar geçen sürede Yüksek Mahkemeye yaklaşık 300 bin bireysel başvuru yapıldı.
Bu süreçte bireysel başvurularda Yüksek Mahkeme kritik kararlara imza attı. Anayasa Mahkemesinin 2015’teki “boşanan annenin çocuğuna soyadı vermesine” ilişkin kararı pek çok boşanmış anneye yol gösterdi. 2015’teki kararıyla boşandıktan sonra velayeti kendisine geçen çocuğuna kendi soyadını verme isteği reddedilen anneyi haklı bulan Yüksek Mahkeme, annenin Anayasa’nın 20. maddesiyle güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının ihlal edilmesini gerekçe gösterdi. Bu kararın ardından açılan pek çok davada boşanan annelerin çocuklarına soyadlarını vermesinin önü açıldı.
Kamuoyunun gündeminde yer alan şiddete uğrayan kadınlar hakkındaki koruma tedbirlerinin zamanında uygulanmamasıyla ilgili de önemli bir karara imza atan ve şiddet gören kadını koruma tedbirlerinin gecikmesini hak ihlali sayan Yüksek Mahkeme, başka bir bireysel başvuruda ise nitelikli cinsel saldırı sonucu hamile kalan genç kadının gebeliğin sonlandırılması talebinin reddedilmesini hak ihlali olarak kabul etti, başvurucuya 100 bin lira tazminat ödenmesine karar verdi.
Başörtüsü kararları
Bireysel başvuru hakkı tanındığından bu yana, pek çok mağdurun başvurduğu Anayasa Mahkemesi, süreçte başörtüsüyle ilgili de önemli kararlara imza attı.
Başörtüsüyle duruşmaya alınmadığı için bireysel başvuruda bulunan avukatın haklarının ihlal edildiğine karar veren Anayasa Mahkemesi, başörtüsü kullandığı gerekçesiyle devlet memurluğundan çıkarılan kadının da din özgürlüğünün ihlal edildiğine hükmetti.
Yüksek Mahkeme, başörtüsü yasağından dolayı üniversiteden ilişiği kesilen öğrencinin aldığı bursları iade etmek zorunda kalmasını, din özgürlüğü ve eğitim hakkının ihlal edilmesi olarak gördü.
Ayrıca Anayasa Mahkemesi, bir vatandaşın arsasından kamulaştırma yapılmadan enerji nakil hattı geçirilmesini mülkiyet hakkının ihlali saydı.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *