Güya biri Ehli Beyt’i savunuyor, güya diğeri de Efendimiz(sav)’in tüm sahabelerini sevmemiz gerektiğini… Türkçe yok. Kendilerini ifade edebilme kabiliyeti yok. Nezaket yok. Letafet yok. Kibarlık yok. Üslup yok.
Yeni Şafak yazarı İsmail Kılıçarslan medyatik kavgaları ile meşhur iki tarikatın kavgasını çok ağır eleştirdi. Mahalle karıları gibi tabirini kullanan Kılıçarslan hangi birinizle nasıl mücadele edelim bilemedik ki! diye yazdı. Çözümü, başta RTÜK olmak üzere devlet kurumlarının müdahalesinde bulan Kılıçarslan bunun için ‘yetmez ama evet’ diyor. Bakın nasıl eleştiriyor Kılıçarslan:
Dinimizle, dini duygularımızla fütursuzca, insafsızca, vicdansızca oynuyorlar. Güya birisi âlim, güya diğeri de şeyh efendi. Birinin adı Cübbeli bilmem kim, diğerinin adı Nurullah bilmem ne.
Mahalle kahveleri şöyle dursun, mahalle karılarının performansını aratmayacak bir sosyal medya kavgası yürütüyorlar. Güya biri Ehli Beyt’i savunuyor, güya diğeri de Efendimiz(sav)’in tüm sahabelerini sevmemiz gerektiğini… Türkçe yok. Kendilerini ifade edebilme kabiliyeti yok. Nezaket yok. Letafet yok. Kibarlık yok. Üslup yok. Yerine mahalle karıları gibi lakırdı var. Hakaret var. Alay var.
Hani insanın ağzını doldura doldura “siz bir şeyi savunmayın ulan” diyesi geliyor. “Ne Allah’ın dinini savunun, ne Ehli Beyt’i savunun, ne sahabe efendilerimizi savunun, ne Sünniliği savunun. Çünkü sizin ‘savunma biçimi’niz tam bir felaket. İnsanları dinden soğutmaktan, uzaklaştırmaktan başka hiçbir şeye hizmet etmiyorsunuz. Bütün hayatı karşınızda oturan yahut videolarını seyreden insanlardan ibaret sanıyorsunuz” diye isyan edesi geliyor insanın.
Yahu, hangi birinizle nasıl mücadele edelim bilemedik ki! Mesela bu Nurullah bilmem kim “elimi öpen cennete gidiyor” diyor. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Efendimiz(sav) kızına “ey Fatıma, sakın babana güvenme, insanı cennete güzel amelinden başkası götürmez” buyururken bu toraman “elimi öpen cennete gidiyor” diyor. Cennet o kadar mı düştü ayağa? Efendimiz(sav)’in değil kızının, kendisinin dahi gireceğinden emin olmadığı cennet senin kıllı ellerinde mi be?
Ya ötekine ne demeli? Yakmayan kefen satıyor yahu adam. İşine gelince her şeye takır takır “helaldir/haramdır” yaftası yapıştıran adam, işine gelmeyince “biliyorsunuz nassen haramlar vardır, hükmen haramlar vardır” diyerek nefsinin hoşuna gideni legalleştirmekten de geri durmuyor. İşi gücü Müslümanları tekfir etmek… Fetoş’a toz kondurmayan bu adam, Mehmet Görmez Hoca’ya ağız dolusu sövmedi mi yahu? Hepimiz mi yutacağız dilimizi? “The Cemaat”e övgüler dizen bu adam önüne gelen İslâm âlimine “kâfirdir” demedi mi yahu? Hepimiz mi saklanacağız kovuklarımıza? Allah’ın dinini, O’nun hükümlerini savunmak konusunda bu kadar mı düştük acze?
Biz Rabbimize ne cevap vereceğiz
“Ne yapalım, bu hocalarımız da böyle işte” mi diyeceğiz? Allah’ın dinini paçavraya çevirirlerken bakışlarımızı mı kaçıracağız sağa sola? Yakışacak mı bu bize? Yarın hesap günü “benim dinim kendisine hoca, şeyh, bilmem ne diyenler tarafından paçavraya çevrilirken neredeydiniz?” diye sorarsa Rabbimiz, ne cevap vereceğiz? “Yaşadığınız ülkede bu madrabazlar yüzünden insanlar dinden soğudu, imanlarını kaybettiler, siz ne yaptınız?” derse Rabbimiz, ne diyeceğiz?
Hadi kanalı değiştirelim.
İstismarın en kötüsü, en çirkini, en aşağılığı din istismarıdır. Ve ülkemiz, giderek bir “din istismarı pazar”ına dönüşmektedir. Adının önünde “İslâmî” ibaresi olan bazı televizyon ve radyolar bir “madrabaz sirki”ne dönmüş durumdadır.
Elli kez yazdım, yine yazayım. Bayram FM bilmem ne gibi patronu bile belli olmayan şer yuvaları halkımızın en temel dini duygularını vicdansızca paraya tahvil etmektedirler. Aşağılık bir tellallık diliyle din pazarlamaktadırlar. Bunları kapatmak, hem de kökünden kapatmak gerçekten bu kadar zor mudur bilmem ki?
“Yetmez ama evet” dediğim yere geleyim. Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci, bir açıklama yaptı. Bakanlığına bağlı Reklam Kurulu eliyle din istismarcılarına göz açtırmayacaklarını söyledi. “Bu kişiler hem tüketicilerimizin ekonomik çıkarlarına zarar vermekte, hem de tüketicilerimizin sağlıkları ile oynamaktadır. Daha da önemlisi bu kişiler temel ilkeleri dürüstlük ve doğruluk olan yüce dinimize ve milli kültürümüze de zarar vermektedir” dedi. “RTÜK’e de, bu mecraların kapatılması için rapor verdik” diye ekledi.
Güzel açıklamalar bunlar. Niçin yetmez peki? Çünkü “din istismarı” dediğimiz şey çok daha etkin mücadeleyi gerektiren bir meseledir. Diyanet, RTÜK, İçişleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı v.d. bu istismarı engellemek için bir dizi tedbir almalıdır.
Sosyal medya gülü kitle hocaları da, cennetin anahtarını elinde sayan şeyh bozuntuları da, milletin beden ve akıl sağlığıyla oynayan bir takım medya kuruluşları da usulünce kapatılmalıdır. Geleceğimiz için bunun böyle olması elzemdir.
1 Comment
mbozac
20 Şubat 2018, 10:35evet, yetmez ama evet… İsmail bey de keşke ‘bu yetmez’ dediği noktadan sonra asıl ve bunlara da yol veren algı ve anlayışlara, saptırmalara da ”yetmez; hayır’ diyebilsin…
REPLY