İlim mirastır. Her sonra gelenin önceden gelenden devralacağı bir bayrak gibidir. Hayat da bir yarış olduğuna göre, ilim ve fikir sahipleri bildikleri ve düşündüklerini başkalarına anlatarak onların da bunlardan faydalanmalarını ve sahiplenmelerini isterler.
Fikir Miras Değil midir?
Ali Göçmez
Fikir, aklın eşya ile ilgili hükmüdür. Bu anlamda bilgi yani fikir her ne kadar bir insandan sadır oluyor ise de bu fikir açıklandıktan sonra artık şahsa ait olmaz. Açıklanan şey onu kabul edenlerin tamamının olur.
Allah da bu anlamda, gönderdiği dini (inanç ve davranışlara aid hükmünü ) insanlar sahiplensin ve Kendi dini(fikri) insanların fikri ve davranışı haline gelsin için göndermiştir. Bunun için insanlardan para veya karşılık istenmemiştir. Peygamberler de keza Allahın dini(eşya’yla ilgili hükmünü, ölçülerini) insanlara iletirken bunun için onlardan bir ücret istememiştir.
Binaenaleyh, batıdaki gibi İslam’da fikri mülkiyet olmaz. Fikir ve bunları yazılı hale gelmiş halleri -fikri eserler- telif hakkı olmaz. Olmamalıdır.İnsanlar başkalarının fikirlerinden faydalandıkları için ücret ödemeleri gerekmez. Telif ücreti, her şeye menfaat ölçüsüyle bakan batının dünya görüşünün sonucudur ki fikrini kamuoyuna arz ederken bunun için para alınır olmuştur.
Halbuki Rasulullah müslümanlara, başkaları size bir şey sorduğunda fikrinizi ona söyleyin derken bunun için para alınız dememiştir.
Fikir, düşünen insanların, başkalarının yanlışlarını ıslah edici, hayatla ilgili düşündükleridir. Olaylarla ilgili bildikleridir ki başkalarının iyiliğini isteyenler bunu sadece Allah’ı razı etmek amacıyla yapmalıdır. Ücret kazanmak amacıyla değil.
İnsan, doğduğu zaman hazır bir dünya buluyor. Bu dünyayı kendisi yaratmadığına göre, bu demektir ki dünya ona miras kalmıştır. İşte bizler bu dünyayı ve içindekileri, öncekilerden devralıyoruz. Buna miras denilmektedir. Bu mirası da çar-çur ederek heba etmemeli ve bizden sonrakilerin de hakkı olduğunu bilerek dünyayı imar etmeliyiz. Dünyayı ifsad edenlere de destek olmamalıyız. Zira dünya bizim malımız olmayıp bize emanet olarak verilmiştir. En sonunda yine bu dünya Allah’a kalacaktır miras olarak.
Kur’an’da:
“…eğer çocukları yoksa Hanımlarınızın, geriye bıraktıklarınız…”dan (Nisa 4/12) bahsederken, diğer yandan “kadınlara zorla mirasçı olmanız helal değildir…”(Nisa 4/19) demektedir.
Yine “Ana-babanın ve yakın hısımların geriye bıraktıkları maldan -erkek ve kadından her biri için- vârisler kıldık…”(Nisa 4/33) diyen Allah, miras olan şeylerin sadece mal cinsinden olmadığını “Andolsun, Zikir’den (Tevrat’tan) sonra Zebûr’da da, ‘Yer’e (yeryüzü-dünya) muhakkak benim iyi kullarım varis (egemen) olacaktır’ diye yazmıştık.”(Enbiya 21/105) diyerek “dünyadaki zorba yöneticilerin makamlarına salih kulların mirasçı olacakları vaad edilmektedir.
“Hor görülüp ezilmekte olan kavmi (İsrailoğullarını), toprağına bolluk ve bereket verdiğimiz yerin doğu ve batı taraflarına mirasçı kıldık.”(A’raf 7/137) ayetinde ise; eski Mısır’da yaşayan İsrailoğullarının, peygamberlerinin getirdiği vahye iman ettikten ve davranışlarını düzelttikten sonra Mısır’ı yöneten zalim yöneticilerden kurtulup, ezilmekten kurtuldukları anlatılmaktadır. Allah’ın bu vaadi sadece onlara mahsus olmayıp bir ülkede ezilen, fıtrata aykırı yaşamak zorunda bırakılan tüm insanlaradır. Yeter ki üzerlerine düşeni yapsınlar.
“Biz ise, istiyorduk ki yeryüzünde ezilmekte olanlara lütufta bulunalım, onları liderler yapalım ve onları varisler kılalım.”(Kasas 28/5)
Para, pul, şan, şöhret, mal, mülk(hakimiyet) ve aklımıza gelen her ne varsa geçicidir. Bize belirli bir süreliğine verilmiştir. Zamanı gelince bunları miras olarak başkalarına bırakırız. Hem isteyerek hem de istemeyerek de olsa, bu durum değişmez. Bu Allah’ın yasasıdır.
Bütün bunların yanı sıra, ilmin de miras olduğunu Kur’an’dan öğreniyoruz. Yani insanlar ilmi, fikri ve düşünceyi şahısları adına tescil ettirerek başkalarını bunlardan istifade etmelerine engel olamazlar.İlim herkesindir.
“Süleyman, Dâvûd’a varis oldu…”(Neml 27/16)
Görüleceği üzere Süleyman (a.s) Dâvûd’un dinini devam ettirmiş ve aynı dini(fikri)n mirasçısı olmuştur. Bu mirasçılık mal konusunda değil fikir konusunda idi.
Yukarıdaki ayetlerden de anlaşılacağı üzere ilim mirastır. Her sonra gelenin önceden gelenden devralacağı bir bayrak gibidir. Hayat da bir yarış olduğuna göre, ilim ve fikir sahipleri bildikleri ve düşündüklerini başkalarına anlatarak onların da bunlardan faydalanmalarını ve sahiplenmelerini isterler.
Esasen fikir mülkiyet konusu olmadığı içindir ki İslam’da fikri mülkiyet veya telif ücreti anlayışı ve uygulaması yoktur. Telif ücreti, her şeyi mal olarak gören bir zihniyetin ürünüdür. İslam açısından eşya, insanın faydalanması için kendisine verildiğine göre, insanın fikre ücret ödemesi düşünülemez. Şûra’dan bahseden ayetlerde de böyle bir işaret yoktur.
İnsana bütün isimleri öğreten Allah’tır. İnsanlar bu yetiyle doğarlar. Sonradan edindikleri bilgileri de birbirlerine aktararak bilginin çoğalmasını ve hayatı kolaylaştırmasını sağlarlar. Bugünkü teknolojik, ticari, hukuki ve sair her türden gelişme, dünden devraldığımız fikri mirası geliştirmekten doğmuştur. Acaba sıfır (içi boş) sayısını icad eden müslüman ilim adamı olmasaydı, bilgisayar teknolojisi meydana gelebilir ve buna bağlı olan icadlar yapılabilir miydi? Sıfır sayısı icad edilmeseydi insanlar ay’a gitmeyi ancak hayal edebilirlerdi. Değil Merkür’e Venüs’e gitmek, dünyadan dışarı çıkamazlardı…
Evet fikir, düşünce, ister insan ürünü olsun isterse sahibi Allah olsun, sadece bir insana mahsus olmayıp bütün insanların malıdır. Her bir insandan diğerine kalan bir mirastır. Fikirler, düşünceler, yazılı veya yazılı olmayan kitaplar hepsi insan içindir.İnsanın faydalanması içindir. Hiç kimse kendi fikri bile olsa onu diğer insanlardan saklayamaz. Başkası bundan faydalanmasın diyemez. En azından dememelidir. Fikrin tabiatı miras olmaya mâni değildir.Bilakis ona ulaşan herkesin diğerine ulaştırması gereken miras olmalıdır. Hem de mirasların en değerlisi.
Bu Kur’an, diğer kitapların devamı olarak ilk müslümanlara gönderildi ise de onlardan da sonrakilere, bugün de bize, müslümanız diyenlere, miras kalmıştır.
Bizler Allah’ın kitabını hayata uyarlamak ve hayatımızı kitaba göre yaşamak konusunda ne durumdayız ona bakmalıyız.
“Sana vahyettiğimiz kitap (Kur’an), kendinden öncekini tasdik eden hak kitaptır. Şüphesiz Allah (kullarından) hakkıyla haberdardır. Onları hakkıyla görür.
Sonra Biz, o kitabı kullarımızdan seçtiğimiz kimselere miras olarak verdik. Onlardan kendine zulmedenler vardır. Onlardan ortada olanlar vardır. Yine onlardan Allah’ın izniyle hayırlı işlerde öne geçenler vardır. İşte bu büyük lütuftur.”(Fâtır 35/31-32)
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *