Kanlı olaylara sahne olan Senegal’de Fransa’ya karşı artan öfke iki nedene dayanıyor: İlki, Sonko’nun uzun süredir ülkedeki Fransız sermayesini ve Auchan’ı hedef alan sözleri, ikincisi ise Cumhurbaşkanı Sall’in “Macron’un adamı” olarak görülmesi.
Senegal’de muhalefetteki Çalışma, Etik ve Kardeşlik için Senegal Yurtseverliği Partisi (PASTEF) lideri Ousmane Sonko hakkında Şubat ayında yapılan tecavüz suçlaması, ülke tarihinin son 10 yılda yaşadığı en büyük şiddet olaylarına neden olurken tarihin büyük ölçüde tekerrür ettiğini de gözler önüne serdi.
Başkent Dakar’da bulunan Sweet Beauty isimli güzellik salonunda yaşananların ya da yaşandığı iddia edilenlerin, Fransız marketlerinin yağlanmasına ve en az beş kişinin ölümüne varacak bir süreci başlatabileceğini 3 Şubat gününe kadar kimse tahmin edemezdi. Güzellik salonunda masöz olarak çalışan 20 yaşındaki Adji Sarr’ın muhalif lider Sonko’nun kendisine birçok kez tecavüz ettiği ve akabinde ölümle tehdit ettiği yönünde savcılığa yaptığı şikâyet ülkede adeta bomba etkisi yarattı. “Sweet Beauty” artık Sacre Coeur semtinde bir güzellik merkezinin ismi olmaktan çıkarak yıllarca hafızalardan silinmeyecek bir davanın etiketine dönüştü.
2019 cumhurbaşkanlığı seçiminde yüzde 15 oy alarak 3’üncü sırada gelen ve 2024’te de aday olacağını her fırsatta dile getiren Sonko hakkındaki bu suçlama, elbette akıllara olayın siyasi bir boyutunun olup olmadığı sorusunu getirdi. Sonko suçlamalara cevaben, çocukluğundan bu yana boyun ağrısı çektiği için çeşitli fizik tedavi yöntemlerine başvurduğunu, maddi gücü imkân vermediği için, bir arkadaşının önerisiyle ancak o masaj salonunda düzenli masaja gidebildiğini söyledi. Muhalif lider söz konusu iddiaları kesin bir dille yalanlayarak bunun mevcut Cumhurbaşkanı Macky Sall’in komplosu olduğunu belirtti.
Sonko suçlamaları kabul etmese de, Sarr’ın 3 Şubat’ta savcılığa yapmış olduğu şikayetle hukuki süreç resmen başlamış oldu. Suçlamalara ilişkin ifade vermesi gereken Sonko’nun milletvekilliği dokunulmazlığı da 26 Şubat’ta düzenlenen meclis oturumuyla kaldırıldı.
Gözaltı kararı fitili ateşledi
Başta reddetse de Sonko din adamları ve sivil toplumun baskısıyla ifadeye gitmeyi kabul etti. Sonko’nun Dakar mahkemesine epey kalabalık bir kortejle gitmek istemesi ise olayların seyrini değiştirdi. Güvenlik güçleri Sonko’dan araç sayısını beşe düşürmesini istedi; fakat talepleri karşılık görmedi. Yaklaşık üç saat boyunca sahil yolunda destekçileriyle bekletilen ve geçişine izin verilmeyen Sonko nihayetinde “kamu düzenini bozmak” suçlamasıyla gözaltına alındı.
Kimsenin beklemediği bu sürpriz gözaltı ise Senegal tarihinde eşine pek rastlanmamış şiddet olaylarının fitilini ateşlemiş oldu. Büyük ölçüde gençler ve üniversite öğrencilerinden oluşan Sonko destekçileri kentin birçok noktasında toplanarak Sonko’nun gözaltına alınmasını protesto etmek istedi. Polisin olaylara müdahalesiyle Sonko destekçileri ve güvenlik güçleri arasında o gün geç saatlere kadar arbede devam etti; ancak asıl uzun yıllar hatırlanacak şiddet olayları 5 Mart Cuma günü yaşandı.
Kanlı Cuma
Sonko’nun 48 saati aşkın süredir gözaltına tutulması öfkeyi de giderek artırdı. 5 Mart Cuma günü ülke çapında sokağa inen Sonko destekçilerine hükümet karşıtları da katıldı. Olaylar Sonko’nun serbest bırakılması talebiyle başlasa da, bir süre sonra yönünü değiştirerek tüm ülkede hükümet ve Cumhurbaşkanı Sall karşıtı kitlesel eylemlere dönüştü.
Sokak olaylarının sık yaşanmadığı ülkede, güvenlik güçleri bu izinsiz gösterileri dağıtmaya çalışsa da başarılı olamadı. Suç çetelerinin de göstericilerin arasına karışmasıyla birlikte, belki bir yıl boyunca kayda geçmeyen gasp, hırsızlık gibi birçok adi suç 24 saat içinde yaşandı. Öfke Fransız perakende zinciri Auchan’a yöneldi ve Senegal, tarihinde pek örneği olmayan kitlesel bir yağmaya sahne oldu.
Ülke çapında 33 şubesi bulunan Auchan’ın 17 şubesi yağmalandı ve ardından yakıldı. Tüm bunlar olurken yabancı sermayeye ait diğer işletmelere dokunulmadı. Fransa’ya karşı yükselen bu öfkenin iki nedeni sayılabilir: İlki Sonko’nun uzun süredir ülkedeki Fransız sermayesini ve Auchan’ı hedef alan sözleri, ikincisi ise Cumhurbaşkanı Sall’in artık Fransa tarafından desteklendiğine inanılması ya da başka bir deyişle “Macron’un adamı” olarak görülmesi.
Dışişleri Bakanı’nın suçladığı “dış güçler” kim?
Bulunduğu bölgenin en huzurlu ve sakin ülkesi olarak bilinen Senegal’de yaşananlar, bazı aktörlerin arabuluculuk için devreye girmesine neden oldu. Sivil toplum örgütleri, tarikat liderleri ve toplumun ileri gelenleri Cumhurbaşkanı Sall ile görüşerek havayı acilen yumuşatmasını talep etti. Halk Sall’in ekranlara çıkması için çağrı yaparken konuşanlar Dışişleri Bakanı Aissata Tall Sall ve İçişleri Bakanı Felix Abdoulaye Diome oldu.
Dışişleri Bakanı Sall France24 yayınında bazı dış güçlerin Senegallileri manipüle ettiğini söylese de kimleri işaret ettiği konusunda ipucu vermedi. Diome’un 5 Mart akşamı yaptığı konuşmada olayları “terörizm” olarak nitelemesi ise ateşi körükledi ve bunun üzerine Sonko destekçileri 8-9-10 Mart’ta sivil itaatsizlik ve eylem çağrısı yaptı.
Sonko’nun 8 Mart’ta tecavüz suçlamasına ilişkin ifade vermesinden sonra serbest bırakılması ise olayların seyrini iyi yönde değiştirdi. Eylem yapmak için toplanan kalabalık Sonko’nun yaşadığı mahalleye akın ederek kutlama yaptı; gerginlik bir anda dağıldı. Aynı gün önce Sonko basın toplantısı düzenledi ve mücadelenin devam edeceğini söyledi; onun ardından da Cumhurbaşkanı Sall ulusa sesleniş konuşmasında sükûnet çağrısında bulunarak gençlerin taleplerini anladığını dile getirdi. Sonko destekçileri 13 Mart için yeni bir barışçıl gösteri çağrısı yaptı. Sonko’ya göre “devrim” çoktan başladı ve 2024’e kadar sürecek.
Tarih tekerrürden mi ibaret?
Son bir haftada yaşanan kaos ortamı akıllara 2012’deki seçim sürecini getirdi, “tarih tekerrürden mi ibaret?” sorusunu sordurdu. 2012 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde dönemin Cumhurbaşkanı Abdoulaye Wade’ye karşı yarışan Sall, tıpkı bugünkü Sonko gibi gençler tarafından destekleniyordu. Aktörler yer değiştirse de verilen sözler ve beklentiler bugünkülerle neredeyse birebir aynıydı. O dönem Wade’yi silahlı milis güçlerle halka ateş açmakla suçlayan Sall, 5 Mart’taki olaylarda aynı eleştiriye maruz kaldı. Geçmiş seçim sürecinde güvenlik güçlerinin açtığı ateşle beş kişinin hayatını kaybetmesiyle ilgili Wade’yi sorumlu tutan Sall, bugün aynı suçlamanın hedefi oldu. Wade’yi cumhurbaşkanlığı döneminde aşırı zenginleşme ve yakınlarını kayırmakla itham eden Sall, Sonko tarafından yıllardır aynı gerekçelerle eleştirilmekte.
Burada şu soruya cevap aramak gerekiyor: 10 yıl önce her üç Senegalliden ikisinin oyunu almayı başaran Macky Sall’i acımasızca eleştirdiği rakibine dönüştüren “şey” tam olarak nedir? Yolsuzluk? Denetim ve denge sisteminin devre dışı bırakılması, güçler ayrılığı dengesinin göz ardı edilmesi ya da sistemin ta kendisi mi?
Seçim sürecine ilişkin Amerikalı yönetmen Elizabeth Chai Vasarhelyi tarafından çekilen “Bozulmaz İrade” (Incorruptible) isimli belgeselde Sall, zaferinin kesinleşmesiyle şu ifadeleri kullanmıştı: “Senegal cumhurbaşkanı olarak prensiplerimi sürdüreceğim. Wade de başta prensiplerine sadıktı ama güç insanı bozar. Umarım Senegal cumhurbaşkanı olarak aynı şey benim başıma da gelmez”.
Senegal siyasetinin, Macky Sall’i 10 yılda Wade’nin bir kopyası haline getirenin ne olduğunu, Sonko’nun da Sall’in bir taklidine dönüşmeden önce tespit etmesi “tarihin tekerrürünü” durdurmak için kaçınılmazdır. Sonko’nun 2024’te cumhurbaşkanı seçilmesi durumunda neye dönüşeceği bugünlere bakılarak anlaşılacaktır.
Fatma Esma Arslan / AA
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *