Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, “Bu Cuma 12 Mart darbesinin yıldönümü, o dönem asılan gençlerin ailelerinden devletin özür dilemesi gerektiğini düşünür müsünüz?” sorusunu, “Bu tür kararları devlet almaz. Devletimizi hep birlikte koruyacağız.” diye yanıtladı.
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Habertürk TV’de Kübra Par’ın sunduğu ‘Açık ve Net’ programında gazeteci Mehmet Akif Ersoy, Nagehan Alçı, Nihal Bengisu Karaca ve Deniz Zeyrek’in soruları yanıtladı.
İnsan Hakları Eylem Planı’yla ilgili ayrıntılı bilgi veren Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, “Adaleti tecelli ettirecek olan yargıçlar, yargı mensupları gözü kapalı bir şekilde süreci işletirler. Adaletin gözü kapalı, vicdanı açıktır. Faile bakmaz, kimliğine, düşüncesine, mezhebine, meşrebine, siyasi görüşüne, kılık kıyafetine bakmaz. Delile bakar ve ona göre karar verir. Geçtiğimiz yıl 10 milyonun üzerinde yargının önünden geçen dosya var. Kimse şikayet etmemiş. Burada iyi bir işleyen sistem var demek. Eksikler yok mu? Yok deseydik bu reforma girmezdik. Elbette eksiklikler var. Mevzuattan da kaynaklanıyor. Şimdi tutuklama itirazlarıyla ilgili çok önemli bir devrim getiriyoruz. Yargının pardonu olmaz, hedefimiz sıfır hatadır. Savcının karırı, sulh ceza bir süreçtir. Yanlışlık varsa niye Yargıtay var? İstinafta kesinleşmiyor, Yargıtay’a gidiyor. Niye üst merciler var, çünkü o kararın yanlış olma ihtimali vardır. Gelelim Berberoğlu meselesine. Yargı reformunda konuştuğumuz bir meseleydi. Tüm bunlardan bağımsız AYM, AİHM’in verdiği kararları uygulama zorunluluğunu, o karar ilgili yargı mensubuna tebliğ edilecek. Ocak ayından itibaren faaliyetler başladı. Bugün diyelim ki Trabzon’da görev yapıyor yarın İstanbul’a geliyor. Senin verdiğin karar AYM’de bozuldu diye ona tebliği yapıyoruz, bir daha o kararı vermesin diye. Bu verilen kararlar Adalet Bakanı’na geliyor, Bakan HSK’ya gönderiyor. İlgili hakim savcıya senin verdiğin karar böyle çıktı. Terfi ettirip ettirmemeyi değerlendiriyoruz denilecek” diye konuştu.
Bakan Gül’e yöneltilen sorular ve yanıtlar şöyle:
“KADINA YÖNELİK ŞİDDET SİYASET ÜSTÜ BİR MESELEDİR”
KÜBRA PAR: Bugün 8 Mart Dünya Emekçiler günü. Fakat maalesef 7 Mart’taki Samsun’da yaşanılan olay hepimizin içini yaktı. Bu olayın travmasını atamamışken Ankara’da bir adam eşini vahşice katletti. Bu failler bir süre yatıp, hemen serbest bırakılacak diye toplumda bir arayış, bir güvensizlik var. Öncelikle bunu sorayım. Biz kadınlarımızı koruyabiliyor muyuz?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL: Kadına yönelik şiddetleri, bu eylemleri nefretle kınıyorum. Kadına yönelik tüm suçlar, şiddet eylemleri insanlığa karşı işlenmiş suçlardır. Bu konuda en yetkili mücadeleyi, tüm insanlık ve kurumlar olarak kararlı bir şekilde sürdürmek durumundayız. 1 yıl boyunca bu konudaki bütün kararlılığı diri tutmak gerekiyor. Kadına karşı şiddet Avrupa dahil bu sorunla yüzleşmekte. Bunun temeline indiğimizde ya zihniyet anlamında, ya da eğitimden itibaren ele alıp değerlendirme lazım. Yargı sonuçtur. Yargı oradaki fiili cezalandırır. Bir kadın öldürüldüyse müebbet hapisle cezalandırılır. Eşe karşı işlenmişse ağırlaştırılmış müebbettir. Çok etkin bir şekilde kanunlarla müeyyidesi arttırılan bir konudur. İşin temelinde sivil toplum, medya, siyasi partilere, medyadaki duyarlılık, farkındalık, sivil toplum kuruluşlarının atacağı adımlar ve tüm kamu kurumları bu mücadeleyi sürdürmek zorundayız. Bu mesele bir kurumun değil toplumun her kesiminin kanayan yarası olduğu için siyaset üstü bir meseledir.
NAGEHAN ALÇI: Yalnızca 8 Mart değil her gün konuşmamız gereken bir konu. Yargıda İnsan Hakları Eylem Planı’nda önemli değişikliğe gidiyorsunuz. Kadını korumak anlamında İstanbul Sözleşmesi çok önemli bir temeli teşkil ediyor. Tartışmaya açılmıştı İstanbul Sözleşmesi. Son durum nedir?
GÜL: AK Parti ile birlikte sayın Cumhurbaşkanımızın özellikle kadınların, ailenin korunması çok önemli adımlar oldu. Uluslararası sözleşmeler, hazırladığımız kanun, bir kadını daha haksızlığa uğramasın, etkin mücadele nasıl yapılır şeklinde hukuki adımlar atıldı. Şiddeti önleme merkezleri kuruldu. İçişleri Bakanlığı’nın yoğun çalışmaları var. Adalet Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı olarak Aile Bakanlığı koordinasyonunda önemli adımlar atıldı. Kadının bu anlamda almış olduğu hakları daha ileri götürecek hangi adımlar varsa bunları yapmaya hazırız. Kadına, ailenin korunmasına dair verilmiş haklarla geri adım asla olmaz.
MEHMET AKİF ERSOY: Kadına karşı suçlar diye düşünüyor musunuz?
GÜL: Daha ziyade insanlığa karşı. Kadın-koca ilişkisi olmuştur. Mağdurun korunması hususlara kanun daha da önem vermiştir. Eşine karşı işlenmişse ağırlaştırılmış sebepler olur. 6284’de daha farklı tedbirleri ihtiva eden önlemler sözkonusu.
PAR: Hem Samsun hem Ankara’da yaşanan vahim olayda kadınların daha önceden şikayeti ve erkeklerin uzaklaştırılması sözkonusu. Daha önceden şikayet olmuş veya boşanma aşamasında ya da boşandıktan sonra. Bir kez şiddete uğrayan kadınların başvurusundan sonra yeterince önlem alınıyor mu?
“HER VAKA BUNDAN SONRA ATILACAK ADIM İÇİN BİR DONE”
GÜL: O konuda kurullarımızın yapmış olduğu açıklamalar, sabıkası olmayan, daha önce vakası olmayan yoğun şiddet eylemlerine dair. Vaka analizini yaparak tüm kurumların ekranında S.O.S verecek, ‘Bu kişi daha önce bu hikayeyle geldi’ diye. Vaka vaka bakıldığında tedbir sonra. Bakıyorsunuz bazen tedbir süresi bitmiş, o konuda kadın tekrar başvurmamış. Başvurmasan bile ayrı kalacaksınız diye bir şek kendiliğinden yapılabiliyor. Ne olursa olsun şiddet önleme merkezleri Eylem Planı’nda var. Bu süreçte kadına avukat desteği verme, fiil devam ediyorsa kollukla, yargıyla, Aile Bakanlığı ile yakın işbirliği içinde olacak. Her vaka bizim bundan sonraki atacağımız adımlar için önemli bir done oluyor.
ERSOY: Kadına şiddetin önleneceği yer anladığım kadarıyla yargı değil.
GÜL: Samsun’daki hadiseye bakalım. Asla tasvip etmeyeceğimiz menfur hadisede konu savcıya intikal ediyor gözaltı kararı veriliyor ve mahkeme tutukluyor. Sokak ortasında bir kadın eski eşi tarafından bu hadiseyi nasıl yaşar? Bu büyük travma. Çocuk için, aile için, o mahalle için bir travma. Mahkemeye geldiğinde karar veriliyor, bir şekilde ceza veriliyor. Aslolan en ağır cezayı vermek mi, yoksa o fiilin hiç yaşanmaması mı? Yaşanınca da elbette etkin bir şekilde yargıda ihmal etmeksizin.
DENİZ ZEYREK: Birçok vakada uzaklaştırma kararı görüyoruz. O beyanları esas alma sıkıntısı olabilir mi kollukta?
GÜL: Daha önceki vakaların bir yerde görülmesi, ihtisaslaşması adına 2019’da önemli adımlar attık. Tedbir kararı verecek hakimlerin HSK kararları ile ona göre eğitimler verildi, ihtisaslaştırılma yapıldı. Kadının mağduriyetini çok daha iyi anlatması için hangi adımlar atılması gerekiyor? Şimdi her adliyede tedbire karar vereceksiniz. Tedbir telafisi zor konu. Kolluk tedbiri veriyor ve hakimlere geliyor. O konuda tedbiri ilgili kişi belki yeterli görüyor ya daha önce vakası yok. Olayların çoğunda böyle vakalar da var. Tüm bunlara bütüncül yaklaşımla çok etkin birşekilde mücadele yapılıyor.
“ISRARLI TAKİP FİİLLERİNİ AYRI BİR SUÇ YAPIYORUZ”
ALÇI: Kadına karşı şiddet artıyor ama gazetecilere karşı şiddet de artıyor. Bundan 10-15 dakika önce Levent Gültekin, Halk TV’de programının bitiminde tekme tokat şiddete maruz kaldı.
GÜL: Geçmiş olsun, şiddet asla tasvip edilemez. Özellikle kadına karşı boşanmış olsa bile Eylem Planımızda var. Okuluna, işine giden bir genç kadın ısrarlı bir takip ediliyor. Normalde toplumun huzurunu bozmaktan 1 yıl cezası var. Biz çok önemli kanunlar çıkardık ama daha etkin, caydırıcı anlamda ne varsa buna hazırız. Israrlı takip fiillerini ayrı bir suç yapıyoruz. Umarım ki kadına yönelik şiddet asla görmediğimiz bir dönem olur. Bu konuda kararlı bir şekilde mücadele yapılır. Yargı sonuçtur, toplumun her kesimi olarak bu bir siyaset üstü olaydır.
PAR: Etkin cezaların uygulandığına dair kamuoyunu şeffaf bir şekilde bildirmek iyi olur. Çünkü toplumda çok yaygın bir isyan var.
“GAZETECİ GÜVENLİĞİ ÖNEM VERİLMESİ GEREKEN BİR KONUDUR”
ALÇI: Gazetecilere yönelik şiddetle ilgili neler yapılabilir?
GÜL: Basın özgürlüğü anayasada da güvence alınmıştır. Faaliyetleri sansürlemez. Kamu hizmeti yapan bir meslektir. Gazeteci güvenliği İnsan Hakları Eylem Planı’nda geniş bir şekilde yer aldı. Gazetesi doğası gereği eleştirmeye müsaittir. Bu konuda gazeteci güvenliği önem verilmesi gereken bir konudur. Bu hususta önemli adımların atılacağı bir hedef olarak karşımıza aldık.
ZEYREK: Müesser Yıldız iki yazısından dolayı yargılanıyor. 5 ay hapis yattı. Şimdi galiba 3 yılın üzerinde ceza verilmiş. Bir milletvekiline, siyasi partinin genel başkan yardımcısına saldıranlar 20 gün yatıp çıktılar. Bir milletvekilini sopalarla dövüyorsunuz, 20 gün sonra elinizi kolunuzu sallayarak çıkıyorsunuz. Tweet attı diye 5-6 gün cezaevinde kalındı.
GÜL: Davaların, dosyaların içeriğini yargı mensupları bilir. Delilden sanığa ulaşır. Elbette bahsettiğiniz somut konularla ilgili dosyanın içeriğini yargı mensubu olmadığımız için yorum yapmak doğru olmaz. Bir kişinin serbest kalması, o kişinin yaptığı fiilinin cezasız kalacağı anlamına gelmez. O kişi tutuksuz yargılanıyordur. Yargılama bir süreçtir. Bir kişi serbest kaldı, bu fiiler cezasız mı kaldı? Hayır. Tutuksuz devam ediyordur. Mahkeme mahkumiyet verirse tekrar o kişi cezaevine girer. Katalog suçlarda somut delile dayanma koşulunu öngörüyoruz. 14-15 suç var CMK’da. Bunlar olduğunda uygulayacılar otomatik olarak delil vardır yaklamışıyla ele alır. Somut delil bulunma şartı tutuklama için bir gerekliliktir diye düzenleme düşünüyoruz. Otomatik olarak katalog suç varsa tutuklanıyor. A dosyasında niye böyle oldu? B dosyasında niye böyle oldu? Bunlar yargının vereceği kararlar. Bize düşen eksiklik varsa, ya mevzuat eksiktir, ya uygulama eksiktir, hatalıdır. Her ikisi de çözülmesi gereken bir sonuçtur. Belki de kanun eksiktir. Kanun eksiklikleri Eylem Planı’nda düzenlemesini yapacağız. Uygulamada eksiklik varsa farkındalık, eğitimler, denetleme gibi mekanizmalarla önemli adımlar atılacak.
ZEYREK: Cezasızlık kültürü şiddet olaylarının önlenmemesinde faktör oluyor. 5 gazeteci dövüldü cezasız kaldı, dolayısıyla 6.gazeteciyi de döverim gibi.
NİHAL BENGİSU KARACA: Adalet Bakanlığı olarak vatandaşların görüşlerinden dolayı, görüşlerini açıkladığı için hürriyeti tahdit edici şekilde vatandaşlar karşılaşmayacak. Biz Bakanlık olarak bunun teminatını veriyoruz, garantisiz biziz diyebiliyor musunuz?
ERSOY: Heyecanlanmalı mıyız?
GÜL: Heyecanlanın. Gazeteci güvenliğine yönelik her türlü saldırı kabul edilemez. Etkin mücadele, soruşturmaların etkin yapılıp, yapılmadığı gibi başlık olarak alınması çok değerli. Gazeteci güvenliğiyle ilgili çok önemli adımlar var Eylem Planı’nda. Bu konudaki bir fiil TCK’da cezasız kalmıyor. Genel itibariyle tutuksuz oldu, cezasız kaldı diye bir algı var. Kanunlarımız, mevzuatımız bu hususta önemli düzenlemeler getirmiş durumda. Hiç kimse düşüncesinden dolayı, eleştiriden dolayı özgürlüğünden mahrum bırakılamaz. Bu evrensel bir ilkedir, Eylem Planı’na, kanuna bile yazmaya gerek yoktur. Cumhurbaşkanımızın açıkladığı Yargı Reformu Strateji Belgesi’nde bir hedef olarak vardı. Şimdi de Eylem Planı’na koyuyoruz. Bir ifadenin eleştiri mi, düşünce mi, yoksa hakaret mi? Terör propagandası mı, nefret suçu mu, ayrımcılık suçu mu? Bunun kararını verecek olan yargı merciidir. Sizin terör propagandası dediğiniz eleştiri olabilir, nefret suçu dediğiniz düşünce olabilir. Biz bu konuyla ilgili eğitimler yapacağız, farkındalık oluşturacağız. Bir sihirli değnek var herşeyi düzelecek, öyle bir şey vaad etmiyoruz. Ama Türkiye’de herkes düşüncesini açık bir şekilde ifade etme özgürlüğüne sahiptir. Herkes aynı şeyi söylese orada demokrasi olmaz. Eleştiri olacaktır, farklı görüşler olacaktır ve hukukun koruması altındadır.
PAR: Gazeteciler direk hapse atılıyor…
GÜL: Yazısını yazmış, tutuklamaya başvurmak doğru olmadığını, tutuklamanın istisna olduğu noktada tavrımız açıktır. Ama bu hakaret mi, eleştiri mi? Mahkeme bu bir düşünce açıklamasıdır diyebilir, Yargıtay bu bir eleştiridir diye bozabiliyor. Düşünce ve ifade suç değildir.
ALÇI: Siz hakikaten İnsan Hakları Eylem Planı’yla birlikte çok özgürlükçü, Türkiye’yi hukuk devleti yapacak bir çerçeve çiziyorsunuz. Dolayısıyla bu umut verdi. 5 yılı aşkın süredir cezaevinde Ahmet Altan. Kitaplar yazıyor. Türkiye’de yayınlanmadı. İngilizce yayınlandı. ‘Bir daha asla gökyüzünü göremeyeceğim’ diyor. Hakikaten bir daha gökyüzünü göremeyecek mi? Mesela Ahmet Altan’ın avukatının mesajını gördüm, 71 yaşında olmasına rağmen hala aşıya ulaşamamış.
GÜL: Sağlık Bakanlığı’nın belirlediği takvim konusunda yaş skalasına bağlı olarak aşılar yapılıyor. Bu konuda dezenformasyon var. Mahkemeler delile göre karar verir. Eksik olduğunu düşünen Anayasa Mahkemesi’ne, Yargıtay’a gidebilir. Bu konuda yorum yapmak doğru olmaz.
“ADALETTE ÖNEMLİ ADIMLARI ATIYORUZ”
ERSOY: Geçmişte şöyle bir eleştiri vardı. Onlarca defa benzer şeyler açıklandı. Önemli olan uygulama dendi. Türkiye çok kaotik süreçler yaşadı. Hendekler, 15 Temmuz darbe girişimi. Güvenlik- özgürlük ilişkisinin ayarının bozulduğu süreçler. Biz yeni bir döneme giriyoruz, Türkiye normalleşiyor gibi bir şey olarak algılayabilir miyiz?
GÜL: Çok önemli bir değerlendirme. Türkiye vesayetle mücadele eden bir iradesi var. Ne zaman ileri gitmeye çalışsa darbelerle geri götürülmüş. AK Parti de iktidara geldiği günden itibaren 2002’de OHAL’i ortadan kaldırdı. Türkiye’de red, inkar, asimilasyon politikaları vardı. Kürtçe kaset gizli kapaklı, başıma iş gelir diye insanlar doğduğu dille şarkı dinleyemezlerdi. Bugün Ahmed-i Hani’nin kitapları devlet eliyle basılıyor. AK Parti geldiği günden itibaren özgürlükler dedi, millet dedi. Makbul, makbul olmayan insan anlayışını ortadan kaldırdı. Bunu yaparken vesayetçileri karşısında buldu. Parti kapatmaktan kurtulduk. En son 15 Temmuz darbe girişimi. AK Parti özgürlükler için adım atarken, AB perspektifi derken içeride ve dışarıda vesayet tarafından engellenmeye çalışıldı. AK Parti vesayetle ilgili çok önemli başarılar elde etti. Cumhurbaşkanımızın karizmatik liderliği, güçlü sağlam iradesi en büyük başarılardan biridir. Terörle etkin mücadele yaptık. Şimdi tam da özgürlükleri, güvenlik anlamında Türkiye’nin bağımsızlığını koruduk, şimdi özgürlükleri bu anlamda daha normalleşerek önemli bir imkana sahip olduğumuzu düşünüyoruz. Ekonomi adımları önümüzdeki günlerde atılacak. 2021 bunların adım adım uygulanacağı bir yıl olacaktır. Bu kabinemizin bir taahhüdür. Recep Tayyip Erdoğan’ın taahhüdüdür anlamında çok önemli bir belgedir. Şimdi yeni bir döneme giriyoruz. Türkiye’nin mevcudiyetini ayakta tuttuk, şimdi özgürlük, adelette çok önemli bir adımları atıyoruz.
ALÇI: Yargı mensuplarının ayrıca biraraya geleceği...
ERSOY: Zihniyet dönüşümü...
GÜL: Bu konuda eksiklik varsa her eylemin karşısında faaliyetin adı var. Eğitim mi, denetim mi olacak. Tüm bunlarla ilgili çok önemli adımlar var. Zihniyet dönüşümü, değişimi. Bugün şu programı yapıyor olmamız bile değişim ve dönüşümün olduğunu biliyoruz.
ALÇI: 2 yılda bir değerlendirme yapacak mısınız?
GÜL: 2 yıl bitmeden yapacağız. Bunlar kağıtta kalmayacak. Şimdi eylem zamanı.
PAR: Muhalefetin en büyük eleştirisi ‘samimi bulmuyoruz’ diyorlar. Hep AB kriterlerine vs. uymak için, yabancı yatırımcıyı çekebilmek için kağıt üstünde yapılıyor, karşılığı yok diye eleştiriler var deniyor.
GÜL: OHAL’i kaldıran, özgürlükleri genişlettiren AK Parti değil mi? AK Parti’nin mevcudiyeti zaten bu. AK Parti insana temas eden hikayesiyle yoluna devam ediyor.
ZEYREK: Bir tarafta parti kapatmayı konuşuyoruz, bir tarafta uzun tutukluluklar var. İkisini birarada götürmeyi nasıl mümkün kılacaksınız. Bir iklim diğer iklimi reddeden bir durumda. Mesela AİHM kararları bizim iç hukukumuzun üstünde.
KARACA: O iklimin zorluğunu betimlemek için bir iki örnek vermek gerekir. Yakınlarda olan talihsiz bir olay oldu Gara’da. İnsan Hakları Derneği bir açıklama yaptı. Açıklamaların doğruluğunu yanlışlığı bir yana o derneğe olumsuz bir ifadelerle yönetildi. Az önce bir gazeteciye saldırı oldu. Bazen siyasetçilerin hedef göstermesi gibi durum da olabiliyor. Sözünü ettiğiniz ‘yeni dönem başlıyor’ cümlesinin altını doldurmakta siyasetçiler ne kadar istekli? Şu anda kabinede 16 bakandan sadece üçü siyaset kökenli. Acaba onunla da bir bağlantısı var mı?
“BU SADECE İKTİDARLA OLUŞTURULABİLECEK BİR İKLİM DEĞİL”
GÜL: Bu konuda çok olumsuz düşünmüyorum. Cumhurbaşkanımız sayın Erdoğan’ın özgürlükçü tutumunu hepimiz biliyoruz. Atmış olduğu adımları biliyoruz. Bu konuda tüm ilkelerle, mevzuatla bunları destekleyeceğiz. Önümüzdeki dönem bunu herkes görür. Zaten siyaset bu taahhüdü yerine getirmezse millet hesap görür. Burada AK Parti olarak yaptıklarımız 18 yılda ortada. Bu konularda söyleyince demek ki yapılabiliyor. Bundan sonrası için takvime bağlı olarak taahhüdümüz var. İklim sadece iktidarla oluşabilecek iklim değil. Muhalefet, sivil toplum, medyası ile birlikte oluşturmamız lazım. Özgürlükler, insan hakları, terörle mesafe koyması gerekenler de bu iklime katkıda bulunması lazım. Başörtüsü temel bir hak değil midir? Ama iklim adına her olumlu adıma karşı çıkan bir yaklaşım da var. Biz AK Parti olarak bu adımları atma yönünde taahhüdümüzü verdik. Çok uzak değil yakında adım adım bunların Meclis’e geldiğini hep birlikte göreceğiz. Birkaç ay sonra bunların yansımasını konuşacağız. Bu belgenin yüzde 50’si hayata geçti, pandemiye rağmen. Bir arkadaş tutuklandı, iddianame hala hazırlanmamış. Sen bu kişiyle azami şu kadar ayda davayı açmalısın diye zorunluluk getirdik. 1 yıldır bu uygulanıyor. Sen o davayı şu kadar süre içerisinde açmazsan o kişiyi serbest bırakmak zorunda bırakmalısın diye kanun çıkardık.
ALÇI: Bir yandan uzun tutukluluk problemi var. Bir yandan da tutuklanmama problemi var. Gazeteciler dövülüyor ve olayın sahipleri tutuklanmıyor.
GÜL: Tutuklamaya karar verecek olan yargı merciidir. Her türlü araştırma için kolluğa talimat verir. Tutuklama ile ilgili mevzuata bakar sonra adım atar. Herkesin özgürlüğünü, kişilik haklarını hukuk teminat almak zorundadır. Savcımız itiraz eder, o da bir yargı mensubu.
ZEYREK: Geç gelen adalet adalet değildir diye yerleşmiş bir şey var. Enis Berberoğlu örneğinde adalet yerini buldu. Ama uzun süredir haklarından mahrum kaldı. Bununla ilgili yargı mensuplarına yönelik bir yaptırım, önlem vs. sözkonusu mu? Yargıda çifte standartlık algısı adaletsizlik algısını da besliyor. Mesela birisi bizim gazete yazarı Yılmaz Özdil için ‘Bunun cenazesini cami avlusuna aldırmayın’ diye. Bunu düşünce özgürlüğü olarak kabul ettiler. Sen muhalifsen yargı tıkır tıkır işliyor, ama iktidar yanındaysan koruma kalkanı altındasın diye bir hissiyat oluşuyor.
GÜL: Adaleti tecelli ettirecek olan yargıçlar, yargı mensupları gözü kapalı bir şekilde süreci işletirler. Adaletin gözü kapalı, vicdanı açıktır. Faile bakmaz, kimliğine, düşüncesine, mezhebine, meşrebine, siyasi görüşüne, kılık kıyafetine bakmaz. Delile bakar ve ona göre karar verir. Geçtiğimiz yıl 10 milyonun üzerinde yargının önünden geçen dosya var. Kimse şikayet etmemiş. Burada iyi bir işleyen sistem var demek. Eksikler yok mu? Yok deseydik bu reforma girmezdik. Elbette eksiklikler var. Mevzuattan da kaynaklanıyor. Şimdi tutuklama itirazlarıyla ilgili çok önemli bir devrim getiriyoruz. Yargının pardonu olmaz, hedefimiz sıfır hatadır. Savcının karırı, sulh ceza bir süreçtir. Yanlışlık varsa niye Yargıtay var? İstinafta kesinleşmiyor, Yargıtay’a gidiyor. Niye üst merciler var, çünkü o kararın yanlış olma ihtimali vardır. Gelelim Berberoğlu meselesine. Yargı reformunda konuştuğumuz bir meseleydi. Tüm bunlardan bağımsız AYM, AİHM’in verdiği kararları uygulama zorunluluğunu, o karar ilgili yargı mensubuna tebliğ edilecek. Ocak ayından itibaren faaliyetler başladı. Bugün diyelim ki Trabzon’da görev yapıyor yarın İstanbul’a geliyor. Senin verdiğin karar AYM’de bozuldu diye ona tebliği yapıyoruz, bir daha o kararı vermesin diye. Bu verilen kararlar Adalet Bakanı’na geliyor, Bakan HSK’ya gönderiyor. İlgili hakim savcıya senin verdiğin karar böyle çıktı. Terfi ettirip ettirmemeyi değerlendiriyoruz denilecek.
PAR: AİHM karlarında aynı kararlılığınız var mı? Çünkü Osman Kavala ve Demirtaş kararları pratiğe yansımadı diye eleştiriler vardı…
GÜL: Benim HSK Başkanı ve Adalet Bakanı olarak bir ihsasda bulunmam doğru olmaz. Biz içe kapalı bir devlet değiliz, uluslararası toplumun parçasıyız.
“TÜRKİYE HANGİ KARARLARA İMZA ATMIŞSA MÜKELLEFİYETİ VARDIR”
ALÇI: AİHM kararları bağlayıcı mıdır diyorsunuz?
GÜL: Elbette bu kararlara uyuyoruz. Ama AİHM’in aslolan kendi ülkesinin verdiği kararlardır yaklaşımı vardır. Terör eylemlerine karşı sessiz kalmayı demokratik toplum için tehdit görürken bakıyorsunuz Türkiye ile ilgili çok yanlı kararlar verdiğini görüyorsunuz. Asla kabul edemeyeceğimiz kararlar da veriyor. Ama esas itibarıyla Türkiye hangi kararlara imza atmışsa elbette mükellefiyeti vardır. Biz AİHM’le ilgili süreçte karar verdik. Yeniden yargılama sebebi olarak düzenlemeyi yaptık. Egemenlik hakkı var. Türk milleti adına Türk yargısı karar veriyor. Kararı bu çerçevede verecek olan Türk mahkemesidir. AYM temyiz mercii değildir. Bir hak ihlali var mı, yok mu onu tespit eder. Sözleşme neyi gerektiriyorsa Türkiye’de işleyen hukuk sistemi vardır. Uygulamada aksaklıklar varsa giderilmesine yönelik her türlü adımları atıyoruz.
ALÇI: AK Parti hükümetleri ‘işkenceye sıfır tolerans’ şiarıyla hareket edildi. Son dönemde e-mailler, mektuplar alıyorum. Çok sayıda insanların kaybolduğu yönünde vs. Bu hakikaten dezenfermosyon da olabilir. Ne dersiniz?
PAR: Belki buna çıplak aramayı da eklemek lazım.
GÜL: İşkence suçlarına karşı zaman aşımını kaldırıyoruz diyen nadir ülkelerden biriyiz. İşkence kötü muameleden dolayı kamu yöneticisine disiplin cezalarında zaman aşamını kaldırıyoruz. Öncelikle Türkiye’de işkence, kötü muameleye ilişkin gerek kollukta, gerek cezaevinde iddiaları kabul etmiyoruz. Sistematik bir işkence Türkiye’de asla yoktur.Bir kişiye bile kötü muamele varsa sonuna kadar takipçisi olarak hukuk devleti ve AK Parti hükümeti olarak takipçisiyiz. Diyelim ki AYM kötü muameleyi tespit etti. O işi yapan kişiye disiplin soruşturması yapacakken zaman aşımından cezasız kalıyor. Biz burada Eylem Planı’nda işkence konusunda zaman aşımını kaldırıyoruz.
ZEYREK: İşkence iddiası da iddia edenin değil, suçlananın ispat etmesi gereken bir durum olarak kabul ediliyor. Son zamanlarda konuşulan çıplak arama konusu var. Siz duyduğunuzda ‘bunu soruşturun’ diye bir noktada mı duydunuz? Mesela Özlem Hanım ‘onurlu bir kadın 1 sene beklemez’ diye yaklaştı. Terör örgütü mensupları dezenformasyon yapıyor diye ciddiye de almayabilirsiniz. Böyle bir iddiayla karşılaştığınızda hangi tepkiyi gösteriyorsunuz?
“DEVLETE EMANET EDİLMİŞ KİŞİ İYİ MUAMELEYİ HAK ETMEKTEDİR”
GÜL: Uşak’ta emniyetteki olayla ilgili gündeme geldi. İçişleri Bakanlığımız tüm belgeleri ile asılsız olduğunu ispat etti. Bu konuda Özlem Hanım’a büyük haksızlık yapıldı. Kendisi özgürlükçüdür, hukuk insanıdır. O da ‘sonuna kadar mücadele ederiz’ demesine rağmen çok ağır bir linçe tutuldu. Bizim mevzuatlarımız uluslararası standartlardadır. Bu mevzuatın vermiş olduğu alanın dışında keyfilik, yani keyfi bir şekilde uygulama varsa sonuna kadar soruşturmasını, takibini yapıyoruz, kim keyfi davranmışsa gerekli adımları atıyoruz. Nitekim Eylem Planı’na hem eğitim, hem mevzuatla ilgili dahil olmak üzere yeni bir müesses olarak Cezaevleri İzleme Komisyonu’nu kuruyoruz. İllerde var ama merkezi bir teşkilat olarak insan hakları temelinde sivil toplum, baro, üniversitelerden katılımcı şekilde olacaktır. Biz merkezi bir komisyon kuruyoruz, bu kurul tüm Türkiye’deki uygulamalarla ilgili kararlar alabilecek. Denetlemeler yapabilecek ve sivil toplumla katılımcı şekilde bağımsız bir kurul oluşturacağız. Devlet olarak tüm eylemlerimizi orada bir denetime daha tabi tutacağız.
Terör örgütlerinin ‘şunu söyleyin’ diye bir talimat verdiği açıktır. FETÖ, PKK’nın kampanyasına Türkiye’yi alet etmeyiz. İnsan onuru bizim için önemlidir. Cezaevine, kolluğa, devlete emanet edilmiş bir kimse en iyi muameleyi hak etmektedir. Onun cezasını zaten mahkeme veriyor. Bu konuda biz sonuna kadar takipçisi oluyoruz.
KARACA: 283 bin gözaltı 25 bin tutuklu var. Aradaki fark çok değil mi?
GÜL: Bizim en büyük gücümüz terörle mücadeleyi hukuk çerçevesinde yapma kararlılığıdır. Her insan hukuk önünde eşittir. Hukuk çerçevesinde yargılamaya tabi olmak zorundadır. Türkiye ilk defa darbeyi yargılayan bir yargıya kavuştu. Bugün darbeciler yargılanıyor. Bir kişi şikayet etti, hemen tutuklansın değil. Bu savcılığın, mahkemelerin çok titiz bir şekilde çalıştığını gösteriyor. FETÖ neden mutlu olur? Herkesi bir çuvala koy, herkes FETÖ’cü olsun, aradan biz sıvışalım. FETÖ ile mücadeleyi FETÖ yöntemi ile yapamazsınız. Ergenekon’da olduğu gibi delil üreterek yapılan yargılamaları gördük. Bu mücadeleyi hukuk dediğimiz delillerden sanığa ulaşılır. Gerçek suçlu ile masumu ayırt etmek çok önemli. Bunu da mahkemeler yapıyor. 332 bin kişi hakkında, bu siz de ben de olabilirim. Muhalif, farklı düşünen birisi ‘Bu FETÖ üyesi’ diye suçlamalar yapabilir. Bizim yargıdan beklentimiz lekelenmeme hakkını koruyun. Biz insanlar lekelenmesin diye bu düzenlemeyi getirdik. 70 yaşında teyze pazardayken alınıp adeta terörist muamelesi yapmak bu işi sulandırmak anlamına geliyor. Adamın ömrü FETÖ’yle mücadele ile geçmiş, FETÖ’den suçlanıyor.
ALÇI: Elbette örgüt propagandalara karşı uyanık olmak lazım. Bir sorgu sırasında konuşturmak için işkence ve kötü muamele olduğu ve birtakım insanların kaçırılıp, yok edilme iddiaları dolaşımda…
GÜL: Bizim polisimiz, yargımız asla kötü muamele iddiası geldiğinde sonuna kadar inceler.
PAR: KHK ile ihraç edilip OHAL komisyonunda bekleyenler. Aklanıp göreve iade edilmeyenlerle ilgili bir kitle var.
GÜL: Bu konuda Türkiye bir darbe girişimini püskürttü. O gece topyekün mücadele ettik. Elbette 40 yıllık bir örgüt, kripto takiyeyi bir din olara gören örgüt. Böyle bir örgütle mücadele ederken devlet içindeki yapılanmayı kamu görevinden ihraç etti. Aslında dönüş yolu kapalıydı. KHK ile ihraç oldular. Cumhurbaşkanımız, hükümetimiz bir kişi bile haksız yere mağdur olmasın, vebale girmeyelim diye OHAL komisyonu kuruldu. OHAL kararına karşı da yargı yolu açıldı. Bunu biz getirdik. Haksızlığa müsaade edemeyiz. Bunun kararını kim verecek? Bağımsız komisyon karar veriyor.
PAR: Komisyonun üstünde çok mu yük var?
GÜL: Gerek komisyonun gerek mahkemenin verdiği göreve iade kararları bihakkın uygulanıyor.
ZEYREK: Önümüzdeki dönemde yargı mensupları iktidar partilerinden, sizi kast etmiyorum etkilenmeyecek artık denilebilir mi? En çok hükümetinize yöneltilen eleştiri yargı bağımsızlığını yitirdi eleştirisi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Yargıtay’a seçildi örneği veriliyor. Tek bir karara imza atmadan AYM’ye üye seçildi. Bu çelişen bir durum değil mi?
“SAYIN BAHÇELİ EYLEM PLANI’NA BÜYÜK DESTEK VERDİ”
GÜL: Muhalefet Ergenekon kumpas davalarında, 28 Şubat brifing davalarında biri cübbesini iliklediğinde ses çıkarmıyor. FETÖ Mehdidir, Mesihtir diye mahkeme kararı çıkıyor, ses çıkarmıyor. Şimdi darbecileri yargılayan, ülkemizin demokrasisini koruyan yargıya bu kadar haksızlık yapmak, töhmette bulunmak gerçekten haksızlıktır. Ana muhalefet bir karar çıkıyor ‘namuslu hakimler var’, bir karar çıkıyor ‘hakimler namustan yoksun’ diyor. Böyle bir şey olabilir mi? Yargının üzerinden siyaset devşirmek, birtakım nema gelir mi diye düşünmek yargıya yapılacak en büyük haksızlıktır. Yargı ele geçirilmesi gereken bir yer değildir. Bugün biz varız, yarın başka siyeset gelir, ne olursa olsun bu milletin yargısına hepimizin sahip çıkması lazım. Elbette kararları eleştirelim, daha iyisi olması için çalışma yapalım. Bu yargı AK Parti’nin, hükümetin yargısı değildir, daha iyisini yapalım diye çalmadığımız kapı kalmadı. TÜSİAD’a, MÜSİAD’a, CHP’ye gittik, görüşleri aldık. Farklı görüşteki gazetecilerden görüş aldık. Görüşlerimiz ne kadar farklı olursa olsun bir görüşte hepimiz birleşiriz; adalet hepimize lazımdır.
KARACA: O süreçte dirençle karşılaştınız mı? Güvenlikçi yaklaşım tarafından sabote edilmeye çalışıldınız mı? Partisi önemli değil.
GÜL: AK Parti’nin reformcu duruşu çok değerli bu konudaki en büyük şansımız sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dır. Hem başlatıcısı, yürütücüsü, en büyük destekçisi.
ZEYREK: MHP’nin yaklaşımı nasıldı?
GÜL: Sayın Bahçeli de büyük destek verdi. Eylem Planı açıklarken gelip desteklerini ifade ettiler. Hakimin karşısına çıktığında hangi partiden, hangi yaklaşımda olursa olsun tek şey arıyoruz adalet.
PAR: Özellikle düşünce, basın özgürlüğü vurgusu yaptınız. Bunların da hepsi İnsan Hakları Eylem Planı’na girdi. Bir yandan da basın özgürlüğünün güçlendirilmesi meselesiyle çelişen bazı RTÜK uygulaması görüyoruz son zamanlarda. Bu konuda Habertürk haksız cezalar aldı. Ne dersiniz? Uygulamalar bu alana yansır mı?
GÜL: 11 temel ilkemiz var. Milletimizin seçtiği devletimizin başı olarak sayın Cumhurbaşkanımız bunu ortaya koydu. Bunların hiçbirisi lütuf değil, devlet olarak bizim görevimiz. İnsan düşünemiyorsa, düşündüğünü ifade edemiyorsa orada isterse dünyanın en güzel ülkesi olsun. İnsan inandığını yaşabildiği için özgürdür. Su gibi, ekmek gibi en değerli varlıktır. İnsan doğduğundan itibaren bu haklarla dolar. Bizim varlık sebebimiz insanı yaşatmak. İnsanın hakları ile birlikte yaşamasıyla devlet bekasını sağlar.
ERSOY:Bu denge biraz şaşmış mıydı?
GÜL: Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı meydan okumalarla, gündem itibarıyla denebilir. Şu anda bütün bunlarla ilgili önemli başarılar elde edildi. Bizim temel gündemimiz budur. İnsan onuru bütün hakların üzerindedir. Bizim AK Parti öncesi özellikle OHAL uygulamaları, sonrasında ya inandığı için, inancını yaşamayamadığı için makbul olmayan vatandaş olduğu baskılayıcı bir statüko vardı. Tanımlanamayan bir dil diye, annesi çocuğu ile bunu konuşamasın diye bir anlayış vardı. Biz bu dilleri yaşatacağız dedik. Kürtçeyle ilgili önemli adımlar attık, inanç özgürlüğüyle ilgili önemli adımlar attık. Bunlar bir lütuf değildi. Bunlar herkesin hakkıydı. Kamu hizmeti önünde herkes eşittir dedik.
ALÇI: RTÜK medya kuruluşlarına yönelik olarak daha insaflı davranacak diyebilir miyiz?
PAR: Basın özgürlüğünün güçlendirilmesiyle ilgili olarak…
GÜL: Buna yönelik uygulamalar, itiraz mekanizmalarıyla ilgili değerlendirmeyi hep beraber genişletiyoruz. Hukuk güvenliği ilkesi en önemli ilkelerdendir. Oyun başladıktan sonra kural değiştirilirse orada hiçbir oyunun anlamı olmaz. Hukukun güvenliği varsa ekonominin güvenliği vardır. Bunların hepsi öngörülebilir, kurallar açık ve nettir. Hukuk bir labirent değildir. Önünü göremeyen kişi yatırım yapar mı, gelecek kaygısı taşır.
ALÇI: İstinaf mahkemeleri de bu mantıkla kurulmuştu. Kurulma amacına ulaşamadığına dair çok eleştiriler geldi. Mahkemelerin noteri gibi her kararı onaylıyor diye. Ağır ceza mahkemelerinde genç ve tecrübesiz hakimlerin olduğu eleştiriler geliyor.
ZEYREK: İstinafa bozma hakkı veriliyor şimdi değil mi?
“EYLEM PLANI TOPLULUMUZ İÇİN ÇOK ÖNEMLİ SONUÇLAR DOĞURACAK”
GÜL: İstinaf darbeden 5-10 gün sonra girdi. FETÖ’cü hakimler ihraç oldu. 4 yıllık uygulama masaya yatırıldı. İstinafla ilgili nerelerde gecikme sözkonuu. Bunlar hedefimizde var. Bu konudaki sorunları ortadan kaldırıyoruz. Ağır cezada üyelerle alakalı olarak belli mahkemeler ağır ceza, sulh ceza, başsavcılık gibi belirli kıdem şartı öngörüyoruz. Yargıtay’a seçilmek için 45 yaş gibi. Bunlar yargıya daha kalitesini artırıcı neticeye ulaşmış olacak. Kıdemli diye FETÖ’cüler devam edecek diye bir şey yok. Son tahlilde Anadolu’dan genç çocuklar var. Bunlar abilerden değil anayasadan talimat alıyorlar. Bu Eylem Planı’nın toplumumuz için çok önemli sonuçlar doğruacağına inanıyoruz.
ZEYREK: Herhangi bir yargı mensubu hükümetin hoşuna gitmeyecek, rakiplerini sevindirecek bir kararı verebilir diyebiliyor muyuz?
PAR: Verdiğiniz bir karardan dolayı ‘ben acaba bu karardan ötürü başka bir yere tayinim olur mu’. Hayır.
ERSOY: Kaldıkları yerde görev değişikliği, pasifize edilme…
GÜL: Disiplin kararları olabilir. Teftiş anlamında asla hukuk ve anayasaya uymayacak karar olduğunda bunun müeyyidesi olabilir. Onun ötesinde bu kararı verirsem buradan bir başka yere, istemediğim bir yere gönderirler mi diye kaygı olmayacak. Bunu sağlayacağız. Bir yargı mensubu dosyadaki delile göre karar verir. Onun dışında ne derler, failin kimliği bu, ben bunu verirsem ne olur diyorsa o yargı mensubu değildir. Verdiğim karardan hükümet rahatsız olur, bunu vermek zorundayım derse o kişi hukuk adamı değildir.
ERSOY: Somut olarak bizi izleyen AK Parti’ye muhalif bir genç arkadaşımız için yarın ya da 1 sene sonra hayatında değişecek ne olacak? Özgürlükler, hukuk, toplantılar, gösteri yürüyüşü…
ALÇI: Genç bir komedyen 2 yıl hapis cezası aldı mesela…
GÜL: İşin temel noktası suçu sadece uygulayacılara bırakmak haksızlık olur. Tutuklamalarla ilgili Eylem Planı’nda hedefimiz var. Biz burada bir üst mercinin itiraza bakmasını öngören düzenleme getireceğiz. Sulh ceza karar vermiş ama bu doğru mu diye bir üst mahkeme bakacak. Özgürlükler anlamında çok önemli bir aşama. Eğitim, farkındalık, düşüncesinden ötürü özgürlüğü kısıtlanamaz. Hukuk güvenliği dediğimiz konuda Trabzon’da farklı İstanbul’da farklı karar insanların yargıya güvenini zedeliyor. Akademisyenler bir mahkeme cezalandırıyor, öbür mahkeme cezalandırmıyor. Ya suçtur, ya değildir. Burada ne yapabiliriz? İstinaf, yüksek yargı, uygulayıcılarla düzenli içtihat toplantıları öngördük.
ALÇI: Geriye dönük olarak düzeltmeler yapılacak mı? Mesela Akademisyenler olarak bildiriye imza atılanlar bir kısmı hapiste bir kısmı hapiste…
“PARTİ KAPATACAK VEYA REDDEDECEK OLAN ANAYASA MAHKEMESİ’DİR”
GÜL: Biz bunlara Yargıtay yolu açtık. İçtihatlarıyla emsal oluşturacak, ceza ise de beraat ise de bunun kararını verecek. Biz ancak düzenlemeleri ortaya koyarız. Bankanın önünden geçti, yardım yaptı, gazete abonesi oldu vs. Yargıtay’a gitmediği için insanlarda mağduriyet olabilir. Biz bunu Yargıtay’a taşıdık çok önemli adım attık.
PAR:Parti kapatma, HDP’nin kapatılması tartışması var. AK Parti kurulduğu günden bugüne parti kapatmaya karşı olduğunu söyleyen bir partiydi. AK Parti’nin çeşitli kurmayları siyaseten çözüm olmadığını vurguladılar. MHP kapatılması gerektiğini söylüyor. Sizin görüşünüz nedir?
GÜL: Parti kapatmayla ilgili kanunlar usulü belirlenmiştir. Kapatma kararını verecek olan veya tersi yönde reddedecek olan Anayasa Mahkemesi’dir. Yargının yetkisinde olan bir konuyla ilgili yürütme üyesi olarak ihsasda bulunmam doğru olmaz.
PAR: Fezlekeler konusunda…
GÜL: Yargı mercilerinden gelen dosyalar, bizler Meclis’e gönderiyoruz. Meclis burada yetkili. Gündemine hakim. Siyaset kararını verecektir. Milletvekillerimizin değerli iradeleri sözkonusu. Yasama adına bir şey söylemem doğru olmaz.
ZEYREK: 6 yıl öncesinin meseleleri bunlar. Niye bugüne kadar beklediniz diye eleştiriler var…
GÜL: Meclis’e geliyor, siyasetin önüne geliyor. Anayasa bunu siyasetin önüne bırakıyor. Siyaset bu meseleyi çözsün, yargılama olacaksa siyaset versin deniyor.
ERSOY: İrfan Fidan’ın atanmasıyla ilgili tartışmalar var.
GÜL: Hukuken bir engel yok. Kıdem şartı kanunla gelecek. Yargıtay Kanunu değişecek. 45 yaşla seçilebilecek.
KARACA: Kaçırılmalarla ilgili iddialar var. Çok sayıda mesaj geliyor. Kayıp ve kaçırılmalarla ilgili.
GÜL: Türkiye bir hukuk devleti. Her şey şeffaf. Hak arama yolları açıktır. Türkiye hukuk neyse onu yapan bir devlettir. O konularla ilgili öyle bir şeyi kabul etmemiz mümkün değildir.
“LEKELENMEME HAKKI İÇİN HERKESE SORUMLULUK DÜŞÜYOR”
ALÇI: Bugün geldiğimiz noktada 17 bin faili meçhul var bu ülkede. Devletin içinde çeteci zihniyetin tamamen temizlendiğini söyleyebilir misiniz?
GÜL: AK Parti o dönemin uygulamalarını sona erdirmiş, devletin hiyerarşisi dışında yapılarla mücadele eden partidir. Bizim varlık sebebimiz budur. Kimse Türkiye’yi eski Türkiye’e getiremeyecektir. Vizyonumuz 2023’dür.
ZEYREK: Lekelenmeme hakkından bahsettiniz. Masuniyet karinesi de önemli. Son zamanlarda siyasette böyle herkes her önüne gelen etiketler yapıştırıyor. Terörist, hain gibi. HDP, Boğaziçi tartışmaları. Nasıl değerlendiriyorsunuz? Hakkında soruşturma dahi olmayan insanlara siyasette en üst düzeydeki insanlar terörist diyor.
GÜL: Cumhurbaşkanımızın da paylaştığı adli ve idari işleyiş masuniyet hakkı, lekelenmeme hakkı. Bu konuda herkese sorumluluk düşüyor. Mesela medyaya bakıyorsunuz çarşaf çarşaf. Medyanın da bu konuda bir ortak şekilde sorumluluğu var. Cezanın şahsiliği ilkesi temel ilke. Babası, kardeşi suç işlemiş ben bunu kamuya almayacağım gibi sözkonusu değil. Bu konuda net yaklaşım ve atılacak adımlar var.
ERSOY: Çek Yasası mağdurları çokça mesaj atıyorlar bir de infaz koruma memurları kadrosu.
GÜL: Buradan tüm adliye çalışanlarına selamlarımı sunuyorum. Adalet orada tecelli ediyor.Bu hususta özlük haklarıyla ilgili bakanlıklarla yoğun çalışıyoruz. Umarım bu sene onlar içinde müjdeli bir yıl olmuş olur. Yıpranma payını getirdik, daha da iyileştirme anlamında olacak. Çek ile ilgili yoğun mesaj geliyor. Şimdiden bağlayıcı bir şey söylemem doğru olmaz.
ALÇI: Arabuluculuk nasıl gidiyor?
GÜL: Arabuluculuk çok önemli. 1 milyon kişi mahkemeye gitmeden arabuluculukla meselesini halletti. Eylem Planı’nda vatandaş devleti mahkeme etmeden önce İdari Sulh’u devreye getireceğiz. Devlet vatandaşla biraraya gelecek. Devlet vatandaşıyla, vatandaş devletiyle mahkemelik olmayacak. İdarenin devleti dikkate alan yaklaşımla dikkate alan mekanizmayı kuracağız. Bu Eylem Planı’nın öznesi insan. AK Parti, MHP, doğu, batı değil. 83 milyonun kendisi bizatihi öznedir. Eylem Planı’nda 30 gün geçmeden cevap verilecek vatandaşa. Onbinlerce dava açılıyor, aynı konuda, hipsi istinafa gidiyor. Bir pilot dava olacak, o dosya karara bağlanacak. Diyelim ki memur vatandaşımızın özlük haklarıyla ilgili dava. Bir kişinin davası üzerinden gidecek 9 bin 999 kişi o dava üzerinden gidecek. Kesinleşmiş bir karar, kurul işlem yapmış. Memurumuz da biliyor ki dava açınca kazanacak. Diyorsunuz ki dava aç, kazan ben bunu uygulayayım diyorsunuz. Burada biz diyoruz ki, kesinleşmiş emsal karar varsa, ‘bu senin hakkındır, bunun için dava açmana gerek yok, bu hakkı veriyorum’ diyeceğiz.
PAR: Eylem Planı öncesinde yargı reformu getirmiştiniz.
GÜL: Yargı reformuna 2018’de başladık. Reform başlayıp, biten bir süreç değil. Özgürlükleri ve ekmeği arttırdık. Ama biz diyoruz ki daha fazla özgürlük vereceğiz, daha fazla refahı arttıracağız. Yargı reformunu sayın Cumhurbaşkanı 2019’da açıkladı. Pandemiye rağmen yüzde 50’si hayata geçti. Bu sürecin yansımalarını görüyoruz. Eylem Planı yargı reformunun hedeflerinden birisiydi. Yargıda daha fazla demokratikleşme, güven veren adaleti sağlayacağız. Özgür birey, güçlü toplum, daha demokratik bir Türkiye…
ALÇI: Türkiye geçmişe baktığımızda çok zor süreçlerden geçti. Bu Cuma sayın Cumhurbaşkanı ekonomi paketini açıklayacak. Bu Cuma 12 Mart darbesinin yıldönümü. O darbeden sonra Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan hukuk dışı kararlarla malesef idam edilmiştir. O gençlerin ailelerinden devletin özür dilemesi gerektiğini düşünür müsünüz?
GÜL: Bu tür kararları devlet almaz. Devletimizi hep birlikte koruyacağız. Devletin kurumlarında yanlış karar veren ya da bir şekilde vesayet anlamındaki tavırlar, yanlışlar elbette eleştiri konusu olabilir. Türkiye geleceğe yürüyerek daha özgürlükçü, güçlü olarak yoluna devam ediyor. ‘Bir soldan, bir sağdan’ diyerek idam edilen gençler değil, gençlerimiz daha güçlü bir şekilde, emin adımlarla geleceğe bakacak. Türkiye sayın Cumhurbaşkanımızın eski Türkiye örnekleriyle ilgili yapılan yanlışları hep ifade eden bir siyaseti vardır. Bu tür yanlışlıklar hiçbir şekilde olmasın diye ortaya konan bir yaklaşım var.
KARACA:Siz hem Refah, hem Fazilet Partisi’nde görev almış milli görüş kökenli bir siyasetçisiniz. Son dönemde sayın Cumhurbaşkanı ile Oğuzhan Asiltürk arasında görüşmeler oldu. Bu görüşmeler çeşitli şekilde yorumlandı. Sizin görüşünüzü merak ederim. AK Parti ya da hükümet milli görüş açılımı mı yapıyor?
ALÇI:Türkiye geçmişe baktığımızda çok zor süreçlerden geçti. Bu Cuma sayın Cumhurbaşkanı ekonomi paketini açıklayacak. Bu Cuma 12 Mart darbesinin yıldönümü. O darbeden sonra Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan hukuk dışı kararlarla malesef idam edilmiştir. O gençlerin ailelerinden devletin özür dilemesi gerektiğini düşünür müsünüz?
“BİR SAĞDAN BİR SOLDAN İDAM EDİLEN GENÇLER DEĞİL…”
GÜL: Bu tür kararları devlet almaz. Devletimizi hep birlikte koruyacağız. Devletin kurumlarında yanlış karar veren ya da bir şekilde vesayet anlamındaki tavırlar, yanlışlar elbette eleştiri konusu olabilir. Türkiye geleceğe yürüyerek daha özgürlükçü, güçlü olarak yoluna devam ediyor. ‘Bir soldan, bir sağdan’ diyerek idam edilen gençler değil, gençlerimiz daha güçlü bir şekilde, emin adımlarla geleceğe bakacak. Türkiye sayın Cumhurbaşkanımızın eski Türkiye örnekleriyle ilgili yapılan yanlışları hep ifade eden bir siyaseti vardır. Bu tür yanlışlıklar hiçbir şekilde olmasın diye ortaya konan bir yaklaşım var.
KARACA: Siz hem Refah, hem Fazilet Partisi’nde görev almış milli görüş kökenli bir siyasetçisiniz. Son dönemde sayın Cumhurbaşkanı ile Oğuzhan Asiltürk arasında görüşmeler oldu. Bu görüşmeler çeşitli şekilde yorumlandı. Sizin görüşünüzü merak ederim. AK Parti ya da hükümet milli görüş açılımı mı yapıyor?
GÜL: Bu konuda siyasette iki partisi kapatılmış gelenek itibarıyla bakıldığında temel yaklaşımız adil düzen, yeni dünya hayaliyle siyasete çıktık. Zincirler kırılsın Ayasofya açılsın, mazlumun yanında yer alan yaklaşım temel paradigmamız oldu. Bu anlamda milli, yerli ayağı Anadolu’ya basan siyasi hareket olarak sayın Cumhurbaşkanımız çok önemli hizmetler yaptı. Erbakan hoca hayatta iken karşısında, başörtüsüne, müslümanların inançlarına karşı, Erbakan’a karşı siyaset yapanların bugün farklı yerlerde olmasını bir tarafa bırakıyorum. Cumhurbaşkanımız bu siyasi hareketin bu anlamda 1994’de mücadelesiyle önemli başarılar elde etmiştir. AK Parti olarak toplumsal merkez, toplumun her kesimi, CHP’ye oy vermiş bir kişi de AK Parti’ye oy verebilir. AK Parti’nin atılımlara bakıldığında ülkenin birliği, dirliğine yapılan adımlardır. Toplumun her kesiminden merkez, muhafazakar, sağ, Küçükömer’in dediği gibi özgürlükçü düşünen herkesimin solun da destek vereceği bir partidir. Bu ruh çok önemlidir. AK Parti’nin bu düşüncedeki herkese kapı açıktır.
“BEN DE KILIÇDAROĞLU’NA YARGININ BAĞIMSIZ OLDUĞUNU HATIRLATIRIM”
PAR: Muhalefetten Eylem Planı’na ilişkin samimiyet sorgulaması oldu. Kılıçdaroğlu somut bir öneride bulundu. Cumhurbaşkanı hakaret diye açılan davalarından vazgeçilmesi, AİHM kararlarının uygulanması lazım. Birkaç güzel davranış yaparlarsa samimi adımlar atılıyor dedi.
GÜL: Ben de Kılıçdaroğlu’na yargının bağımsız olduğunu hatırlatırım. Yürütmenin cübbesinin olmadığını hatırlatayım. Onların demokrasi anlayışı bir parti genel başkanının ‘şu kişi tahliye olsun, şu kişi kalsın’ diye bir yargı anlayışları var demek ki. Sayın Kılıçdaroğlu bu ülkenin yüzde 50’sinden fazla oyunu almış sayın Cumhurbaşkanımıza hakaretten vazgeçmeye ne dersiniz diye sorarım. Reformlarla ilgili AK Parti sınavını geçmiştir. Burada samimiyet isteniyorsa şu belgeye karşı çıkacak hangi retoriğiniz var. Buyrun daha da zenginleştirin. Gelin şunu genişletmek adına her türlü desteği vereceğiz diye bir şey söyleyin. İlla 60 darbesi, 12 Eylül darbesiyle mi anayasa gündeme gelecek. Anayasa diyoruz, ‘biz istemezük’ deniyor. Bu reformlar hayata geçtiğince AK Partiliye uygulayacağız, CHP’ye uygulamayacağız diye bir şey yok.
ALÇI: AB’nin fonladığı iddia edildi bu reformlarla ilgili.
GÜL: AB de ‘bu hükümetin kendi çıktısıdır’ diye açıklama yaptı. Fon alımı doğru değil. Eylem Planı’yla ilgili AB anlamında projelerimiz var. Ama bu Eylem Planı’na fon geldi iddialarını Avrupa Konseyi de yalanladı. Bu belgede bir gece vakti Antalya Havalimanı’nda çocuklarımla yurt dışına çıkacağım yakalama kararı var diyen arkadaşımızın feryadı var bu belgede. Müfid Yüksel’in cezaevine alınacağım diye feryadı var. Aydınlık’tan bir kişi gözaltına alınıyor. İfade alınıp serbest kalacak. Burada Cumhurbaşkanımızın da açıkladığı, ifadesini alıp, serbest bırakın diye talimat var ama adliye gece vakti, otelde denk gelmiş, onu almak zorunda. Ne oluyor? Devlet sanki ona düşüncesinden dolayı, hiçbir düşünce suçu da olmasa farklı tavra giriyor. Burada bir taahhüt vererek, diyelim ki 3 gün yurt dışında kalacak, dön gel adliyeye ifade ver deniliyor bu belgede. Gece yakalıyorsan ifadeyi alacak mekanizmayı kuracaksın. Her eylemin karşısına bir tarih koyacağız.
ALÇI: Farklı inanç sahibi vatandaşların dini bayramda izinli sayılması çok önemli.
GÜL: Hangi dine mensup olursa olsun hem cezaevinde hem kamuda izin gündeme gelecek.
ERSOY: Şimdi yeni dönem dediniz, normalleşiyoruz dediniz. Bu program dahil olmak üzere güvenlikten özgürlük dengesine gittiği havasını aldık. Bu iş aslında yukarıda söyleniyor ama adliye koridorunda bittiği yerler. Kollukta bittiği yerler. Emniyet müdürleri, başsavıları, orada karar verenler. Oraya doğru senkronize olsun diye söylüyoruz.
GÜL: Bunların hepsi olması gereken uygulamalar ve bizim atacağımız adımlar. Bir eğitim eksikliği varsa Eylem Planı’nda var.
“TAM BAŞARIYA ULAŞMASI İÇİN YENİ BİR ANAYASA YAPILMASI ZARURİ”
ERSOY: Eğitim eksikliğinden ziyade, bir ruh hali…
GÜL: Çok istisnai olarak oradan kaynaklıysa Cumhurbaşkanımız bu iklimi ortaya koyuyor. Mevzuatsa adımlar atacağız, farkındalıkla ilgili çalışmalar yapacağız diye hepsini bir bütün şekilde, sürece tabi olarak yapıyoruz. İnsan hakları dersleri, hukuk fakültesinin kalitesini artırılmasına kadar. Gerekçeli karar vermediği için Yargıtay bozduysa bu HSK’ya gidecek. Uzmanlaşma sağlanacak, uzmanlaşma yapılırken eğitim verilecek. İyi reform iyi uygulamayla hayat bulur. Suçu da hep uygulamaya atmamak lazım. Kanunda eksiklik varsa, biz bunu düzelteceğiz diyoruz.
PAR: Samimi pozitif bir değişim adımı…
GÜL: Dünya, hayat sürekli değişim içinde. Vatandaşa kaliteli hizmet vermek için değişimi ıskalamamanız lazım. Anayasa’yı da böyle yapacağız diyoruz. Tam başarıya ulaşması için yeni bir sivil Anayasa’nın yapılması bir zarurettir diyoruz.
ALÇI: Sivil bir anayasadan ziyade yapılmak istenen yeni bir seçim anayasası çıkarmak diye ifadeler var…
GÜL: Demokrasilerde niyet okuması yapılmaz, eylemlere bakılır, icraatlara bakılır. Seçim Kanunu’nu değiştirmeye sayımız yetiyor ama bunu katılımcı şekilde yapalım diye Cumhurbaşkanımızın çağrıları oldu.
ALÇI: Hedefiniz herkesi kapsayacak masa yapmaktansa. Biz Cumhurbaşkanı Hükümetinden yanayız biraraya gelelim. Siz de kırmızı çizginizi kaldırı, biz de kırmızı çizgimizi kaldıralım.
GÜL: Sayın Cumhurbaşkanımız milletimizin gözü önünde yapalım çağrısında bulunmuştur. Muhalefet olarak fikriniz varsa niye kaçıyorsunuz, gelin söyleyin. Milletin gözü önünde yapılan çağrıya milletten kaçarak bir şey yapamazsınız. Biz diyoruz ki, herkes görüşünü ortaya koysun. Milletin hakemliğinde bu süreci yapalım.
PAR: Muhalefet ve iktidarın Meclis’te biraraya gelmesi HSK seçiminde gerçekleşecek. 7 üye 360 vekilin oyuyla seçilmesi lazım. Burada iktidar ile muhalefet biraraya gelecek mi?
GÜL: Biz tüm süreçleri katılımcı çoğunlukla yapmayı hedefleriz. Siyaseten verilecek önümüzdeki süreçlerde vereceği karar. Teknik olarak nitelikli çoğunluğu örgöner bir düzenlemeyi ortaya koyduğumuz göstergesi.
ZEYREK: Biraz önce yargı bağımsızlığına dair Kılıçdaroğlu’na cevap verdiniz. Sayın Cumhurbaşkanının açıklamalarına bakıyorum. Şimdi Demirtaş, Kavala için sert açıklamalar yapıyor. Sayın Bahçeli de sert açıklamalar yapıyor. Böyle bir atmosferde yargı mensubu cesaret edebilecek mi?
“SİYASETÇİLER YORUM YAPABİLİR AMA KARARI HAKİMLER VERİR”
GÜL: İndirgemeci yaklaşımla meseleye bakarsak netice çıkmaz. Reform gibi genel bir düzenleme genel bir iklimdir. Bu düzenlemelerden kimin yararlanacağına bakılmaz. Siyaseten kararı eleştirebilirsiniz, farklı tutumunuzu değerlendirebilirsiniz. Ama ‘hodri meydan’ gibi reformun sınamasını belli isimler üzerinden yapmak kabul edilemez. Önemli olan haklı olmak. Mahkemeler kişilerin failine değil fiiline bakar. Önemli olan hakim savcıların beyanlardan değil delillerden yola çıkarak karar verir.
ZEYREK: Mesela Osman Kavala tahliye edildi. Sayın Cumhurbaşkanı çok eleştirel ifadeler kullandı.
GÜL: Siyasetçiler değerlendirme yapabilir. Ama hukuk devletinde hakimler, savcılar ‘Bu şu yorumu yapmış, ben buna göre karar vereyim’ diyemezler, dememeliler.
ALÇI: Önümüzdeki hafta Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nde Osman Kavala ele alınacak. AİHM kararına uyulmadığı için Bakanlar Komitesi 47 üyeyi oylamaya davet eder. O zaman şimdiye kadar bir kez işlemiş olan yaptırım kararı çıkabilir.
GÜL: Bunlarla ilgili kişisel, somut, yürüyen davalarla ilgili bir şey söylemenin doğru olmadığını ifade ettim. Türkiye hukuk çerçevesinde mekanizma işlemektedir. Türkiye bir hukuk devletidir, daha da güçlendirmeye devam edeceğiz. Bunların hepsi hayata geçecektir. 2023 sonrasına emin adımlarla yürüyeceğiz. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Yaptık daha da iyisini yapacağız. Cumhurbaşkanımızın liderliğinde yürüyüşümüzü kararlılıkla sürdüreceğiz.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *