Cumhurbaşkanı: “Meseleye, tarihimizin bir dönemini diğerinin karşısına dikmeden, binlerce yılı bir asra sığdırma gafletine düşmeden yaklaşmamız gerekiyor.”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan “Vefatının 100. Yılında Sultan Abdülhamid’i Anlamak” başlığıyla düzenlenen konferans ve sergiye katıldı. Yıldız Sarayı’nda, Sultan Abdülhamid’in torunları olan Osmanlı Hanedan üyelerinin de katılımıyla gerçekleştirilen etkinlikte, Başbakan Yardımcıları ve Bakanlar da hazır bulundu. Bilim, sanat, siyaset ve kültür dünyasından pek çok ismin de de iştirak ettiği etkinlikte, Cumhurbaşkanı Erdoğan bir konuşma yaptı.
“SULTAN ABDÜLHAMİD, KATI İDEOLOJİK KUTUPLAŞMANIN EN BÜYÜK KURBANLARINDAN BİRİ”
Yıldız Teknik Üniversitesi bünyesinde kurulan Sultan 2. Abdülhamid Araştırma ve Uygulama Merkezi dolayısıyla üniversite yönetimini tebrik eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Necip Fazıl Kısakürek’in “Abdülhamid’i anlamak her şeyi anlamaktır” sözüne atıfta bulunarak, düzenlenen etkinliği Abdülhamid’e vefa borcunun bir nişanesi olarak gördüğünü söyledi.
“Âlemi bekaya irtihalinin 100. sene-i devriyesinde Ulu Hakan Sultan Abdülhamid Hanı bir kez daha rahmetle, minnetle, tazimle yâd ediyorum” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Allah’ın Abdülhamid’i cennet ve cemaliyle müşerref kılması temennisinde bulundu.
Etkinlikte, alanında uzman bilim adamlarının yaptıkları konuşmalarıyla, diplomasiden Kudüs meselesine, sanattan ulaşım ve haberleşme alanındaki gelişmelere, kişisel özelliklerinden sürgün yıllarına kadar 2. Abdülhamid’in hayatının farklı dönemlerine ışık tuttuğunu belirten Erdoğan, konuşmacılara teşekkür etti ve “Taht-ı Osmani’de 33 yıl boyunca hükümdarlık yapmış, Devlet-i Aliye’nin en zor, en sancılı yıllarına şahitlik etmiş Sultan Abdülhamid gibi abidevi bir şahsiyetin hayatını birkaç sunuma, fotoğrafa veya hatırata sığdırmamız elbette mümkün değildir” şeklinde konuştu.
Yapılan konuşmalarda Sultan 2. Abdülhamid ile ilgili dile getirilen her hususun, ayrıca incelenmeyi ve kapsamlı bir şekilde ele alınmayı fazlasıyla hak ettiğini ifade eden Cumhurbaşkanı, “Bu anma merasiminin inşallah önümüzdeki süreçte derinlikli, kapsamlı ve objektif çalışmalara, seminer ve sempozyumlara ilham kaynağı olacağına inanıyorum. Zira şu gerçekle hepimiz çoğu zaman içimiz acıyarak da olsa yüzleşmek zorunda kalıyoruz” dedi.
Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın “Dünyanın son hükümdarı, son evrensel imparatoru” olarak tanımladığı Abdülhamid’in Türkiye’de uzun yıllar görmezden gelinip ihmal edildiğine ve karalanmaya çalışıldığına işaret eden Erdoğan, “Sultan 2. Abdülhamid, Türk düşünce hayatını esir alan katı ideolojik kutuplaşmanın en büyük kurbanlarından biridir” diye konuştu.
“SULTANA YÖNELİK BAĞNAZ BAKIŞ AÇISI MARJİNAL BİR KESİMDE HÂLEN HÜKÜM SÜRÜYOR”
Üstüne yapılan onca tartışmaya rağmen hayatı, mirası, karakteri, eserleri ve Cumhuriyet dönemine olan etkisi en az bilinen hükümdarın Sultan Abdülhamid olduğunu kaydeden Erdoğan şöyle devam etti:
“Bir devrin resmî anlayışı, Sultan Abdülhamid’e daha çok hasımlarının, yeminli düşmanlarının ve azılı rakiplerinin penceresinden bakmıştır. Öyle ki ders kitaplarında adı ‘Kızıl Sultan’ olarak dâhi geçirebilmiştir. Bu ülkenin çoğu aydınının, yazarının, akademisyen ve tarihçisinin gözünde kendisi sözüm ona 33 yıllık istibdat rejiminin başıdır. Kimi siyasetçilere göre Sultan, Gazi Mustafa Kemal’in karşıtı, Cumhuriyet rejiminin ötekisidir. Uzun yıllar Sultan Abdülhamid’e hakaret etmek, onun mirasını yok saymak Cumhuriyete bağlılıkla âdeta özdeş hâle getirilmiştir. Sultanın hakkını teslim edecek birkaç tespit bile bunların gözünde sizi Cumhuriyet düşmanı yapmaya yeter de artar bile. Hiç kimsenin bu kalıpların dışına çıkmasına da tahammül edilmemiştir. Sultan Abdülhamid’e hakaret özgürlüğünün alabildiğine geniş olduğu bu dönemde Üstat Necip Fazıl gibi şahsiyetler ise eserlerinden, yazılarından ve yayınlarından dolayı mahkûm olmuştur. Nerede? Bu ülkede. Sultana yönelik bu bağnaz bakış açısının marjinal bir kesimde hâlen hüküm sürdüğünü görüyoruz.”
Birilerinin ısrarla bu ülkenin tarihini 1923’ten başlatmaya çalıştığını, milleti köklerinden ve kadim değerlerinden koparmaya gayret ettiğini dile getiren Erdoğan, “İçinde ana muhalefet partisinin başındaki zatın da olduğu bir çevre, Cumhuriyete bağlılık kriteri olarak hâlen ecdat düşmanlığını esas alıyor” diye ekledi.
Bu çevrelerin, Türkiye Cumhuriyeti’nin köksüz, tarihsiz, nevzuhur bir devlet olduğunu, Selçuklulardan ve altı asır boyunca cihana nizam vermiş Osmanlı’dan Cumhuriyete bir şey tevarüs etmediğini öne sürdüklerini hatırlatan Cumhurbaşkanı, “Yine bunların nazarında Osmanlı padişahları da lüks, şatafat, israf ve sefahat içinde yaşayan müsrif, basiretsiz şahsiyetlerdir. İşte bu şekilde ülkemiz, yıllarca kimi batılı ve batılı zihniyetli kişilerin tamamen yanlış, yalan, hatta husumet ürünü anlatımlarını kendi tarihimiz olarak gören bir zihniyetin pençesinde kıvranmıştır.” dedi.
“TARİH AYNI ZAMANDA BİR MİLLETİN HAFIZASIDIR”
Tarihin, bir milletin sadece mazisinin değil, istikbalinin de pusulası olduğunu vurgulayan ve “Tarih aynı zamanda bir milletin hafızasıdır” diyen Erdoğan, geçmişiyle bağı kopan bir topluluğun millet olarak varlığını sürdürmesinin imkânsız olduğunu söyledi. Erdoğan, “Geçmişleri birkaç yüzyıl olan veya birkaç yüzyılı aşmayan ülkelerin ve toplumların kendilerine görkemli bir tarih inşa etme gayretlerinin sebebi işte budur. Biz ise zaten var olan binlerce yıllık geçmişimize sahip çıkmıyoruz” sözlerine yer verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu milletin bu topraklardaki bin yıllık varlığının hiçbir döneminin yok sayılamayacağını ve görmezden gelinemeyeceğini vurguladı ve sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz birileri gibi tarihimize yüz çevirenlerden olamayız. Biz tarihimize seçici bir anlayışla yaklaşanlardan da olamayız. Tarihe seçici bakmak, hele hele belli dönemleri ideolojinin o dar kalıplarına hapsetmek, kişinin kendisine ve milletine yapabileceği en büyük ihanettir. Şüphesiz tüm milletlerin tarihlerinde şanlı zaferler yanında hezimetler, yıkımlar, kan ve gözyaşıyla yoğrulmuş dönemler hadiseler de vardır. Çünkü bir milleti var kılan, ona hafıza ve karakter kazandıran olayların bütünüdür. Bizler hiçbir ayrım yapmadan tarihimizle iftihar ediyor, gurur duyuyoruz. Bu tarih her milletin yazdığı veya yazabileceği tarih değildir, hamdolsun ki böyle bir tarihe sahibiz. Ancak bunu yaparken geçmişten ibret alıp gerekli dersleri çıkarmayı da ihmal etmiyoruz. Meseleye tarihimizin bir dönemini diğerinin karşısına dikmeden binlerce yılı bir asra sığdırma gafletine düşmeden yaklaşmamız gerekiyor. Ancak artık Osmanlı ile Cumhuriyeti birbirlerinin zıddı dönemler olarak görmekten vazgeçmeliyiz” ifadelerini kullandı.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ OSMANLI’NIN DEVAMIDIR
Etkinliğin yapıldığı Yıldız Sarayı’nın Sultan Abdülhamid’in bir eseri olduğunu ve onun hal fermanın burada yazıldığını hatırlatan Erdoğan, “Böyle bir ihanet olabilir mi? İşte bu ülkede bizim tarihimizin içerisinde böyleleri de geldi geçti. Ama biz onları artık tanıyoruz, biliyoruz. Artık onları kimse anmıyor, ama şimdi Sultan Abdülhamid hamdolsun evet bu mekânda anılıyor ve bundan sonra da Allah’ın izniyle anılmaya devam edecek” şeklinde konuştu.
Türkiye Cumhuriyeti’nin, tıpkı daha önceki devletlerin birbirlerinin devamı olduğu gibi, Osmanlı’nın devamı olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Elbette sınırlar değişmiştir, yönetim biçimleri değişmiştir, yönetime esas belgeler değişmiştir. Ama öz aynıdır, ruh aynıdır, hatta kurumların pek çoğu aynıdır. Bu bakımdan Sultan Abdülhamid’i de devletimizin son 150 yılına damgasını vuran en önemli, en vizyoner, en stratejik zihne sahip şahsiyetlerden biri olarak görüyoruz” diye konuştu.
“Sultanın ufkunun, hayallerinin ve projelerinin Yıldız Sarayı’nın duvarlarının çok ötesinde olduğunu artık hepimiz de gayet iyi biliyoruz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “Dönemin müstekbirlerinin ‘hasta adam’ olarak ilan ettikleri Osmanlı’yı diri diri gömme niyetlerine karşı Abdülhamid Han’ın nice ince ittifaklarla örülü mücadelesi gerçekten takdire şayandır. Bunun içindir ki aleyhindeki onca kampanyaya rağmen milletimizin derin hafızasında Sultan Abdülhamid hep ‘Ulu Hakan’ olarak tanınmıştır. Türk milleti onu, ‘Hasta değiliz, yatağından taşan bir nehre benziyoruz, yapmamız gereken nehrin dağılmış kollarını tekrar yatağında toplamaktır, bizi zinde tutacak yegâne kuvvet İslamiyet’tir’ tespitiyle hatırlıyor. Bu millet onu, burası çok önemli, hele hele bu dönemde, tam bu dönemde, ‘Ben bir karış dahi olsa vatan toprağını satmam, zira bu vatan bana değil milletime aittir, milletim de bu toprakları ancak aldığı fiyata verir, bu topraklar kanla alınmıştır, kanla verilir’ tespitiyle ve restiyle hatırlıyor. İşte Kudüs, bu ara Kudüs’ü yaşadık, olay bu kadar açık ve net ortada.”
Milletin gönlünde böylesine müstesna bir makama sahip olan Sultan 2. Abdülhamid’e, artık yeminli düşmanlarının kalıplarıyla bakmaktan herkesin vazgeçmesi gerektiğinin altını çizen Erdoğan, “33 yıllık hükümranlığı boyunca ayağına bastıklarının iftira ve yalanları üzerinden ona bühtan edenlerin devri artık kapanmıştır. Tarihi hakikatleri kabul etmek yerine, onu kendi ideolojisine göre yeniden yazma teşebbüsleri artık başarısızlığa uğramıştır” dedi.
Sultan 2. Abdülhamid’e ve mirasına tarafsız, ön yargısız ve ahlaklı bir şekilde yaklaşabilenler için ortada gerçekten göz kamaştırıcı bir hazine olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, düzenlenen etkinliğin, bu hazinenin hakkıyla değerlendirilmesi yönünde atılmış doğru bir adım olacağını söyledi.
“ABDÜLHAMİD’İN BAŞLATTIĞI İLERLEME FAALİYETLERİ DEVAM ETSEYDİ TÜRKİYE FARKLI BİR YERDE OLURDU”
Abdülhamid Han’ın ‘Birlik ve beraberlik her kuvvete üstündür’ sözünün, bugün de devletin ve milletin tüm çalışmalarında rehber olmayı sürdürdüğünü dile getiren Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Şayet Abdülhamid Han’ın başlattığı terakki, yani ilerleme faaliyetleri aynı hızla devam etmiş olsaydı, inanın bana bugün Türkiye çok farklı bir yerde olurdu. Maalesef Abdülhamid’e hakaret etmekte pek mahir olanlar, onun eğitim-öğretim, teknik, bilim, sanayi, sanat, kültür, diplomasi gibi alanlardaki reform mirasını sürdürmekte aynı başarıyı gösteremediler. Merhum Abdülhamid Han’ın da şikâyetçi olduğu, çok önemli bu, kaht-ı rical sorununu çözdüğümüz gün ona layık olduğumuz gün olacaktır. Bu her zaman bizim sıkıntımız, bunu aşmamız lazım.”
Konuşmasının sonunda Sultan Abdülhamid için Allah’tan rahmet dileyen ve etkinliğe iştirak eden Abdülhamid’in torunlarına sabır temennisinde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini, “Onun şahsında ülkemiz ve milletimiz için çile çekmiş, ömür tüketmiş herkesi rahmetle, minnetle yâd ediyorum” sözleriyle tamamladı.
1 Comment
haci mehmet
12 Şubat 2018, 18:18Ess. Musluman kardeslerim,
biz biliyoruz ki ummet bir cok savaslari kazanmis zaferler elde etmistir. fakat fikri savaslarda kendi ozune donmedikleri icin kaybetmektediler.
cumurbaskani da ayni hatayi devam ettiriyor. "Meseleye tarihimizin bir dönemini diğerinin karşısına dikmeden binlerce yılı bir asra sığdırma gafletine düşmeden yaklaşmamız gerekiyor. Ancak artık Osmanlı ile Cumhuriyeti birbirlerinin zıddı dönemler olarak görmekten vazgeçmeliyiz” diyor.
kisaca sunu belirtelim
REPLY-Turkiye cumhuriyeti yonetim olarak: kapitalist, laik, demokratik cumhuriyet temellidir.
-Osmanli Islamla hukmetmis Islam hukukunu esas alan bir yonetim olan Hilafetle yonetilmistir.
soruyorum; durum boyle olunca bu ikisini NASIL BAGDASTIRACAGIZ?!!!!!!!!!