Dış politika konusunda uzman Mustafa Özcan, Mısır’ın son Firavunu SİSİ’yi yazdı. Fikriyat için kaleme aldığı yazısının başlığı ise THUG… yani EŞKİYA…
“Sisi yabancıları üzerine güldürse yerlileri utanca gark etse de bildiği yoldan şaşmıyor.” diyen Özcan, Mısır’ın şahsında Arap dünyasını da değerlendiriyor ve “Dava yerine adam ikame edildiğinde davalar şahsa indirgeniyor ve kaybediliyor.” tesbitinde bulunuyor.
İşte Mustafa Özcan’ın dikkatle okunması gereken o yazısı:
THUG
Sisi ikinci dönem için de adaylığını koydu. Ama karşısına çıkan ciddi her adayı eliyor, adaylığını ilan edenin canına okuyor. Bu nedenle olsa gerek The Economist dergisi ‘The rise and fall of Egyptian Arabic’ (Mısır’ın Yükseliş ve Düşüşü) başlıklı bir yazıya yer verdi. Bu yazıda The Economist dergisi Sisi için önemli bir ibare/ifade kullanıyor: Thug. Eski dilimizde uğru, eşkıya anlamına geliyor. Gerçekten de tek kelime ile eskilerin deyimiyle mütegallibe kültürünü yansıtan, temsil eden zorba, uğru ve eşkıyanın önde gideni. Sisi İhvan düşmanlığını istismar ederek orduyu kullanmış ve halka rağmen keyfi bir rejim kurmuştur. Bu rejim Mübarek rejimini bile mumla aratır hale gelmiştir. Bir zamanlar şarkın yıldızı olan ve ‘ Araplar, Mısır sağa yatsa sağa, sola yatsa sola yatar’ denilen bu ülke eski parlak ve şaşaalı günlerini mumla arıyor. Mısır’ın zenginliği üç kelimeye sığdırılabilir: Nil, Ezher ve Müslüman Kardeşler. Bununla birlikte askeri darbeden sonra Mısır tek kişiye indirgendi. Mısır darbeden sonra Sisi’nin şahsına münhasır kılındı. 4 yıllık ilk başkanlık dönemi şöyle veya böyle atlatıldı lakin Mısır’ın istikrarın ötesinde nispi de olsa çoğulculuğa ihtiyacı var. 25 Ocak/11 Şubat 2011 süreci denklemde olmayan halkı denkleme sokmuştur. Sisi ise halkı denklemin dışına itti. Şimdi ise açıkça halkı tehdit ediyor. Firavun gibi onları ben yarattım dilen Sisi halka şöyle sesleniyor: “Benden sakının, beni tanımıyorsunuz. Ben siyasetin malı değilim …” Nasır demagogdu ve halkı demagojiyle teshir ediyordu lakin Sisi de bu özellik de yok. Buna rağmen Nasır bile halkı bu kadar silkelemiş, hafife almış olamaz.
Kitle örgütsüz ve kurumlar zayıf. Özellikle de istibdat/zorbalık siyasi gelişmeyi, kurumların oluşmasını ve gelişmesini sekteye uğratmıştır. Rejimin demirbaşlarından olan Mustafa Faki bile bu hususa temas ediyor ve şunları söylüyor: 90 yıldan beri kurumlar zayıflatıldı. Partiler kadük/hödük haline getirildi ve cumhuriyetçi saltanattan evvel (cummelikiyye) partiler babadan oğula devreder hale gelmişlerdi. Bu suretle Mısır’da siyaset, ağalık sistemi, feodal sistem haline dönüştürülmüştür. Bu itibarla Mustafa Faki, geniş tabana dayanmayan ve kurumsal kimlik kazanmayan Mısır partilerini naylon partiler olarak tasvir etmiştir. Mustafa Faki partilerin alınan satılan devredilen emtia veya mal gibi şahıslarla veya ailelerle zimmetli olduğunu ve onların irtihaliyle ortadan kalktığını söylemiştir. Ortada kurum kalmayınca müstebitler, mütegallibeler veya uğrular piyasayı istila ediyor. Dümeni ele geçiren bir daha inmiyor. Bunun son zamanlardaki en tipik misali Abdulfettah Sisi.
Halk devre dışı, kurumlar cılız, zayıf. Sisi bu statünün devamını istiyor. Nitekim, 25 Ocak/11 Şubat 2011’dekine benzer bir halk hareketine izin vermeyeceğini söylemiştir. Halk sonraki süreçte yıpratılmış ve yıldırılmıştır. Siyasetçiler ve liderler halkın emanetini heba etmiştir. Aralarına ideolojik soğukluk, saflaşma ve hatta zıtlaşmalar girmiştir. Sisi de iktidara çöreklenmek için bunu fırsat olarak kullanmıştır. Bununla birlikte Sisi’nin içinden çıktığı askerler Sisi’nin tek adaylığını pek içlerine sindiremiyorlar. Basından da homurdanmalar eksik olmuyor. Askeri çevrelerden Sami Annan adaylığını koymuş ama ‘sen misin adaylığını koyan’ denilerek içeri atılmış ve ekibinden Hişam el Cenine (Hesham Gnena) de darp edilmiştir. Olayla ilgili içişleri bakanlığı ise meseleyi makus olarak tasvir etmiş buna göre darp edenler darp edilmiş ve darp edilen Hişam Cenine ise darp etmiş! Hapis nedeni olarak da, Sami Annan’ın da askeri usul ve erkana riayet etmediği ve kanunları ihlal ettiği ileri sürülmüştür! Yani Sisi’nin önünde şansı olan hiç kimse bırakılmıyor. Kazara karşısına dişli bire çıkacak olsa 4 yıldan beri burnundan soluyan halk- kim olursa olsun yeter ki sahici olsun- Sisi’nin rakibini tercih edecektir. Bu açıdan da seçimler fix seçim yani sonucu önceden belli olarak kurgulanıyor. Sami Annan gibi Halit Ali ve benzerleri de elenmiştir. Mübarek’in son başbakanı ve Muhammed Mürsi’nin seçimlerdeki rakibi Ahmet Şefik de BAE/Mısır gergefinde ekarte edilmiştir. Seçimlere hazırlanırken tezgaha getirilmiş ve BAE yönetimi tarafından Paris yerine Kahire’ye sürülmüştür. Şefik de zorla gönderildiği Kahire’de ‘havayı kokladığını ve uzakta kalması nedeniyle ülkesinin şartlarını yeteri kadar bilemediğini ve bu çerçevede aday olmasını yeniden gözden geçirdiğini ve çekilme kararı verdiğini’ ilan etmiştir. İrili ufaklı bir sürü adayın akıbeti böyle olmuştur. Sisi önlerini kesmiştir. Bu durumda Sisi seçimlere rakipsiz mi katılacak? Adet yerini bulsun kabilinden hulleci siyaset devreye girecek ve Sisi’nin karşısına bir hülle adayı çıkartılacak. Hulle, ilk eşi meşrulaştırıcı formalite evlilik veya nikah akdi anlamına geliyor. İkame koç veya ödünç koça da muhallil denilmektedir.
Sisi yabancıları üzerine güldürse yerlileri utanca gark etse de bildiği yoldan şaşmıyor. Sami Annan ve Ahmet şefik gibilerini eledikten sonra karşısına kurgu ille Vefd partisi Başkanı Seyid Bedevi’yi dikiyor. Sahte seçim çekişmesi yapacaklar. Halbuki, dost ve düşman herkesin ittifak ettiği gibi Seyyid Bedevi ile Partisi Vefd muhalif değil muvafık unsurlar. Sisi ve adaylığına karşı değiller. Sisi’nin ikinci dönem de başkan olmasını destekliyorlar. Bu durumda Seyyid Bedevi’nin Sisi’nin karşısına çıkartılması spor deyimiyle şike olacaktır.
Hulle yöntemi veya hulleci siyaset Mısırlı basın mensuplarını utandırıyor. Muhalif 8 parti de bu yönteme itiraz ettiklerini duyurdular ve halkı seçimleri boykot etmeye çağırdılar.
İşte burada üçüncü bir usulsüzlük veya ihlal devreye girdi. Bu da Mısır Müftüsü üzerinden hülle yöntemine meşruiyet atfetmek ve halkın seçimlere katılımını sağlamak. Sisi de ‘beni seçmek zorunda değilsiniz ama mutlaka seçimlere katılın’ diye çağrıda bulunmuştu. Mısır Müftüsü Şevki Allam da fetvayla bu çağrıya destek verdi ve seçimleri boykot etmenin günah olacağını söyledi. Bu ise tartışmayı daha da alevlendirdi. Ezher Şeyhi Ahmet Tayyip ile Vakıflar Bakanı Muhammed Muhtar Cuma bu konudan uzak durdu ve kürsü ve minberlerin siyasi çekişmelere alet edilmemesini istediler. Sisi katıldığı ilk seçimlerde Hamdin Sabahi ile yarışmıştı. Hamdin Sabahi o dönemde Sisi’yi meşrulaştırmakla eleştirilmişti. Şimdi ise bu hülle sistemine ateş püskürüyor. Burada itiraz noktası adaylardan ziyade sistemin yanlış olmasınadır. Dolayısıyla halkın sandıktan uzak durmasının bir hak ve seçenek olduğunu ifade ediyorlar. Sisi bütün ciddi ve şansı olan adayları ıskartayla çıkardıktan sonra bir de katılım üzerinden meşruiyet sağlamaya çalışıyor.
Maalesef Arap dünyasında halk devre dışı ve denklem dışı bırakıldı. Kurumlar ise cılız. Bu durumda tek adamlar ortalığı istila ediyor. Bir millet bir ferde indirgeniyor. ‘Kimin himmeti milleti ise o tek başına bir millettir’ denmiştir denmesine ama bizde ‘kendim için istiyorsam namerdim’ sözünü söyleyenler ‘devlet benim’ diyenler arasından çıkıyor!
Dava yerine adam ikame edildiğinde davalar şahsa indirgeniyor ve kaybediliyor. Sözgelimi Kudüs meselesi geniş açılı bir ümmet meselesidir. Osmanlılar yıkılınca Nasır’ın ifadesiyle Arapların meselesine dönüştürüldü ve kaybedildi. Sonrasında mesele Filistinlilerin uhdesine terkedildi. Araplar da arkasından çekildi. Sonrasında dava Arafat’ın şahsında bütünleştirilmiş; alemşumül ve cihanşümül bir dava bir kişiyle anılır olmuştur.
Müslüman Kardeşlerden kurtulmak için Sisi’ye sırt ve omuz verenler şimdi kara kara Sisi’den nasıl kurtulacaklarını düşünüyorlar. Zamanlarını çalıyor enerjilerini heder ediyor. Kayınbiraderi Genelkurmay Başkanı Mahmud Hicazi’yi görevden almış yerine Muhammed Ferid Hicazi’yi atamıştı. İstihbarat Başkanı Halit Fevzi’yi de görevinden aldı. Halktan sonra dikensiz gül bahçesi oluşturmak için kurumları da elekten geçiriyor. Peter Prensibinde olduğu gibi Sisi bütün makamları kendi ölçüsüne uyduruyor! Bodurluğunu bütün kurumlara yansıtıyor!
Amerikalılar ise art arda gelen ziyaretlerde Sisi’yi ‘teröre karşı ortağımız’ diye selamlıyorlar. Sahi, ABD’nin teröre karşı ortakları nedense ya tiranlar ya da öteki teröristler!
(FİKRİYAT)
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *