Yaratılışında bir hedefi olan insanın da amaçsız ve boş işlerden sakınması gerekir. Söz ve fiillerinde bir gayesinin olması elzemdir. İşin önemli tarafı ise gayesini ve hedefini doğru seçmesidir.
Oku! Rabbin Adını
Ahmed Özdemir
Okuma, parça-parça, tek-tek olan şeyleri bir araya getirerek/toplayarak bir bütün elde etmektir. Böylece ortaya tam ve anlamlı bir şey ortaya çıkar. Bu meyanda mutlak okuma dediğimizde harfleri bir araya getirerek, kelimeleri; kelimeleri bir araya getirerek de cümleleri okuyoruz. Okuma, bir eylemdir ve bu eylemin değişik şekilleri vardır. Aklımız, kalbimiz, dilimiz, gözümüz, elimiz, ayağımız ve diğer âzâlarımız hep bir okuma içindedirler.
İnsan yaptığı eylemleriyle değer kazanır. Ve her eylemin de bir amacı ve gayesi vardır. Çünkü kâinatta hiçbir şey başıboş ve gayesiz değildir. Esen rüzgârın, akan ırmağın, yerdeki toprağın, durmadan devam eden gece ve gündüzün vs. her şeyin… Bütün bunları yaratan ve idare eden Rabbimiz abes ve boş şeylerden münezzeh ve beridir.
Yaratılışında bir hedefi olan insanın da amaçsız ve boş işlerden sakınması gerekir. Söz ve fiillerinde bir gayesinin olması elzemdir. İşin önemli tarafı ise gayesini ve hedefini doğru seçmesidir.
İşte bunun için insanın okuması ve bu okuma eylemini de doğru bir şekilde ve doğru olana yönelik yapması istenmektedir. Aksi halde hedeften şaşar ve gayesinden sapar.
Vahiy bize bütün bunlara binaen ilk olarak “okuma” emriyle başlar. Ama sadece bu emri vermekle de kalmaz bu emrin hedefini de bize göstererek bizleri şaşmaktan ve sapmaktan kurtarır. İlk iş olarak bize kıymet kazandıran eylem/fiil/hareket olan okumayı sonra da bu eylemin sadece “Rabbin adını/adına/adıyla!” olması gerektiğini bildirir. Çünkü böylece düşüncede/zihinde devrim yapar. Bize aklı kullanma, zihni toparlama ve düşünceyi canlandırma yolunda rehberlik eder. Dağınık olan zihni, değişik şeylere kayan kalbi, haddini aşan düşünceyi bir hedefe yönlendirir. Bu hedef bizim var oluş gayemizdir. Bu hedef bizim dirim-ölüm amacımızdır.
Bu emri ilk alan Hz. Muhammed bu emirden önce bir arayış içindeydi. Zihni ve düşüncesi dağınık, kavminin içinde bulunduğu cahiliye yaşam tarzından rahatsızdı. Ama kendisi de neyde karar kılacağını ve nereye gideceğini bilmez bir durumdaydı. Düşünce ve eylem olarak yanlışlardan kendisini korumuştu fakat hedefi bulamamıştı. Çünkü aklın da bir sınırı vardır. Vahiysiz akıl, akılsız da vahiy hakikat yolunda hedefe varamaz. İşte aklıyla hakikatin peşine düşen Rasulullah bu yolda çaresiz bir şekilde yolunu bulmaya çalışıyordu. Ve belki bunun ızdırabıyla Hira mağarasında arayış ve yakarış içindeydi.
Ve vahiy son elçinin şahsında insanlığa son kez yardım elini uzatıyordu. Cahiliye devrinde olan akıl vahiyle yeniden can buluyordu. Anlamını yitiren hayata anlam katıyor ve insana doğru eylemi -aslında yapması gerekeni- söylüyordu: “Oku Rabbin adını/adına/adıyla ”
Ama bu emir burada bitmiyor çünkü tahrif edilen ve ekleme-çıkarma yapılan “Rabb” anlayışı düzeltilerek bu kavrama yapılan zulüm ortadan kaldırılıyordu. Bu da hedeften ilk sapmanın bu konuda olduğu vurgusu taşımaktadır. Yani sizin “Rabb” diye zannettiğiniz şeyler asla Rabb olamazlar. Çünkü Rabb’in ‘yaratan’dır.
Ey insan! Senin gerçek anlamda okuyacağın tek şey “Yaratan Rabbin adı” olmalı. Rabb olarak sadece yaratanı bilmen ve hayatını O’nun adına adaman, O’nun adıyla yaşaman gerekir.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *