Şu anda günümüzde eli kalem tutan kim varsa, adıyla müsemma tam bir kültürel dergâh olan o zamanki Ülke Kitapevini ve özellikle de Ahmet Fatih Gökdağ’ı her zaman hayırla yadediyordur.
İbrahim Eryiğit
1980’li yılların ikinci yarısında, sanırım 1987 yılında, merkezi İstanbul’da bulunan Dergâh Yayınlarının, ileride Ankara’nın en önemli kültür merkezlerinden biri olacak olan Ülke Kitabevi’nin kurulmasına karar vermesinin ve bu kararın gerçekleştirilmesinin bu günlerden bakıldığında hayli isabetli olduğunu ve faaliyette olduğu 1999 yılına kadar da dönemli bir işlevi yerine getirdiğini söyleyebilirim.
Kızılay Sakarya bölgesinde Tuna Caddesi üzerinde bulunan Türk-İş Binasının altında bulunan pasaja girip, Dergâh Yayınevine ait Ülke Kitabevine girdiğinizde sıcak bir mekâna girdiğinizi hissederdiniz. O zamanki kitapevlerine göre büyük hacmi ve kaliteli kitap çeşitliliği sizi içine çekerdi coşkuyla. Geniş bir kitleye hitap eden Ülke Kitabevinin -şimdiki tabirle- konseptini oluşturan Ahmet Fatih Gökdağ, her zamanki mütebessim bir yüzle karşılardı kapıdan içeri giren herkesi. Gelenleri sadece bir müşteri olarak asla görmezdi. Mekânın iç kısmında yer alan küçük odada ağırlardı konuşacak bir şeyi olan insanları. Şimdi gözümün önüne geliyor da o küçük oda (evet fiziken çok küçüktü) ama evreni içine alacak kadar da büyüktü her anlamda.
O küçük odada çok derin ve geniş ufuklu sohbetler yapılırdı saatlerce, özellikle de cumartesi öğleden sonraları. Kimler yoktu ki? Rıza Akdemir, Mahir Kaynak, Ercüment Özkan, Aydın Menderes, Musa Çağıl, Kemal Kelleci, Ezel Erverdi, Mehmet Doğan, Muhsin Mete, Mustafa Kutlu, İsmet Özel, Ali Birinci, Mustafa İsen ve Mukbil Özyörük şimdi aklıma gelen isimler. O zamanın biz yeni yetme gençleri için Ülke Kitabevi tam bir kültür havzasıydı. Artık bu dönemin orta yaşlıları olan Mehmet Erdoğan, Nihat Genç, İlhan Kaya, İlhami Atmaca, Alaattin Karaca, Mustafa Şahin, Hayrettin Orhanoğlu, Ali Sali, İsmail Hocaoğlu, İsmail Kasap, Osman Özbahçe, Ahmet Çiğdem, Necati Polat, Ercan Şen, Mustafa Alphan, Hüseyin Baltacı, Yusuf Ziya Yağmur, Osman Özbahçe ve İbrahim Eryiğit… gibi şair ve yazar adayları her ne kadar o küçük odaya giremeseler de kapı ağzından içerideki sohbetleri kaçırmak istemezlerdi. Oda biraz tenhalaşınca özellikle Rıza Akdemir’in yanında oturarak onunla sohbet etme keyfinin yerini hiçbir şey tutamazdı.
Şu anda günümüzde eli kalem tutan kim varsa, adıyla müsemma tam bir kültürel dergâh olan o zamanki Ülke Kitapevini ve özellikle de Ahmet Fatih Gökdağ’ı her zaman hayırla yadediyordur. Günümüzde kitap-kafe konseptinde, o zamanki mekânlardan daha ferah, daha konforlu güzel yerler olmasına rağmen, o zamanki sıcaklığı, samimiyeti yaşayan için aynı tadı vermediğini söylemek mümkün. Sanat, kültür ve edebiyatla uğraşan kişiler için, özellikle de şu anda hayatta olmayan sözkonusu kişilerden ve onların sohbetlerinden mahrum kalmak ayrı bir hüznü barındırıyor.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *