28.07.2010–08.08.2010 Tarihleri arasında yapmış olduğumuz umremiz sona erdi. İnşallah Allah kabul etmiştir. Yolculuğumuz öncesinde umreden ziyadesi ile faydalanmak amacıyla epey kitap okudum. Zaman yaklaştıkça ilk kez gidecek olmamızdan da kaynaklı bir merak uyanmıştı. Umrede bol bol fotoğraf çekme fırsatımızda da oldu. İşte bu yolculuğumuzu fotoğraflar ile inşallah sizlere aktarmaya çalışacağım. Uçağımız Adana havaalanından İstanbul’a oradan
28.07.2010–08.08.2010 Tarihleri arasında yapmış olduğumuz umremiz sona erdi. İnşallah Allah kabul etmiştir. Yolculuğumuz öncesinde umreden ziyadesi ile faydalanmak amacıyla epey kitap okudum. Zaman yaklaştıkça ilk kez gidecek olmamızdan da kaynaklı bir merak uyanmıştı. Umrede bol bol fotoğraf çekme fırsatımızda da oldu. İşte bu yolculuğumuzu fotoğraflar ile inşallah sizlere aktarmaya çalışacağım.
Uçağımız Adana havaalanından İstanbul’a oradan Cidde’ye ineceğiz, oradanda otobüsle Mekke’ye geçeceğiz. Uçağa ilk kez bineceğim, o yüzden hafif bir korku var içimde. Adana’dan uçağımıza bindik ve yolculuğumuza başladık. Çok ilginç bir kalkışı var. Uçak saatte 840 km hız ile gidiyor. Üstelik 10.000 m yükseklikte uçuyor. Dışarısı ise -42 derece. Otobüsle 10–12 saatlik yolu 1 saat gibi bir sürede almış oluyoruz. Gece geç saatlerde Mekke’de olacağımız için ihramlarımızı İstanbul havaalanında giyiyoruz. Uçakta ihramlı bir şekilde yolculuk yapacağız. Gece Mekke havaalanına ulaşıyoruz. Kafile başkanımız burada bazen çok sıra olduğunu ve görevlilerinde çok beklettiği uyarılarında bulunuyor. Çok şükür ki biz böyle bir şeyle karşılaşmadık. İşlemler çabuk bitti. Bizi karşılayan otobüs ile tavaf için Mekke’ye haram beldeye giriş yapacağız.
Öğrendiğimiz ve anlatılanlar ışığında umre İhram giyme ile başlıyor. Bayanlar ise normal elbiseleri ile umreye başlıyorlar. İhram haram kılmak manasına geliyor. Normalde yaptığımız bazı şeyleri artık yapamıyoruz. Mesela tıraş olamıyorsunuz. Sonra niyet ve telbiye yapılıyor.
Telbiye ise ;
“Lebbeyk Allahümme lebbeyk, lebbeyke lâ şerîke leke lebbeyk,
innel hamde ve’n-ni’mete leke ve’l-mülk, lâ şerîke lek.”
“Buyur Allah’ım buyur! Emrindeyim buyur! Senin hiçbir ortağın yoktur.
Emrindeyim buyur! Şüphesiz hamd sana mahsustur.
Nimet de senin, mülk de senindir. Senin hiçbir ortağın yoktur.” anlamına geliyor.
Haremi şerif Kâbe’yi çevreleyen mescittir. Ve buraya gelinceye kadar otobüsümüzde yukarıdaki anlamını verdiğimiz telbiyeyi hep birlikte yüksek sesle yapıyoruz. Tavaf yapacağımız Kâbe’ye yaklaşıyoruz. Artık buraya gelince tavafa başlayacağız ve telbiyeyi söylemeyi bırakıyoruz.
Tavafımız başlıyor. Tavaf, Haceru’l Esved köşesi hizasından başlayarak usulüne göre Kâbe’nin etrafında ibadet amacıyla yapılan yedi dönüşten oluşuyor. Buna şavt deniliyor. Tavafa başlamadan önce erkekler, vücutlarının üst kısmına örtülen peştamalın bir ucunu sağ koltuk altlarından geçirerek sol omzuna atıp sağ kollarını omuz ile birlikte açıkta bırakıyorlar. Tavaf bitince omuz tekrar kapatılıyor. Yukarıdaki resimlerde bu giyiniş tarzı görülüyor. Orta kısımda görülen işçiler ellerinde ki paspaslar ile sürekli temizlik yapıyorlar. Tavafımızı yapar iken çeşitli dualar okuyoruz. Zaten herkes kenedince farklı farklı duaları yüksek sesle okuyorlar. Evrende her şeyin döndüğü o muhteşem koroya dahil olduğunuzu hissediyorsunuz. Evrende var olan her şeyin Rablerinin emri ile hareket ettiğinin güzel bir örneği bu. Dünyanın atomların dönüşü gibi bizde bu şekli ile Rabbimizin emrine riayet ediyoruz.
Tavaf yaparken Haceru’l Esved ve hemen bu kısmın kapıya kadar olan kesimi arsında büyük bir hareketliliğin olduğunu görüyoruz. Umre yapan kardeşlerimiz burada birbirlerine zarar verecek boyutta bir çaba içerisine giriyorlar. Amaç Haceru’l Esved taşını öpmek ve Mültezem denilen bu taş ile Kâbe kapısı arasındaki yere elleri ile tutunabilmek. Algılarında buraya tutunarak yapılan duaların kabul edileceği inancı var. Fakat kafile görevlimizin burası ile ilgili tasavvufçu bir alimden! aktardığı “burası Allah’ın elidir ifadesi beni biraz tedirgin ediyor. Belki de bu kimseler Allah ile tokalaşmak adına orayı çok fazla kutsallaştırıyorlar. Halbuki Allah, bizatihi (kendi kendine) ve bizatihi (kendiliğinden) Allah’tır. Kur’an’da Allah hakkında varid olan birçok vasıflar onun bir cisim olduğunun delili değil, ancak ona ait değişmecelerin vasıflanmalarıdır. (Bk: 5/69; 38/75; 39/67; 54/14; 2/109, 274; 6/52; 18/27 ayetler) Bu sıfatlarla Allah’ı cisimlendirme veya bir başka varlığa benzetme söz konusu değildir.
Mustafa İslamoğlu da Hac Risalesi eserinin 81. sayfasında Haceru’l Esved ilgili şu açıklamayı yapmış. “Haceru’l Esved’e dokunan her dudak, bir anlamda Rasulullah’ın dudağının izini aramakta, kendi dudaklarını sevgili Nebi’nin bıraktığı kutlu izle buluşturabilmenin tarifsiz hazzını duymaktadır.” Bu cümleler için ne diyeceğimi bilemiyorum. Ben böyle bir şeyi düşünmekten Allah’a sığınıyorum.
Tavafımız bitti oradan Sa’y yapmaya gidiyoruz. Biz de Sa’y, yaparak Hz. Hacer validemizin hatırasını tekrar canlandıracağız. İleride babası İbrahim’in duası ile İslam’ın varisleri/taşıyıcıları olacak olan İsmail gibi bir emaneti korumak için iki tepe arasındaki yürüyüşünü bizler de canlandıracağız.
Say yapılan yer açık bir alan değil. Bölmelerden karşıya doğru yürüyoruz ve diğer ucunda tekrar diğer bölümden geliyoruz. Safa’dan başlayarak Merve’ye dört gidiş ve Merve’den Safa’ya üç dönüş yapıyoruz.
Yerler mermer ile kaplı ve üstü de kapatılmış durumda. Sa’y hızlı yürümek anlamına geliyor ve biz de sa’y yaparken hızlı hızlı yürüyoruz. Yürürken inşallah memleketimize döndüğümüzde İslam adına bu heyecanlı yürüyüşümüzü sürdüreceğimize dair dualar ediyor Rabbimize söz veriyoruz. Susuz kaldığımız, imkânımızın kısıtlı olduğu anımızda bile bir şeyler yapmak için koşturacak Rabbimizden umudumuzu kesmeyeceğiz. Hacer annemizin Oğlu İsmail’i kurtarmak için koşuşturduğu gibi bizler de aziz İslam ve kendi şerefimiz için koşuşturmalarımızı sürdüreceğiz inşallah.
Sa’y ibadetimizin bitiminde canımızdan bir parça olan saçımızdan bir kısmını sembolik olarak kesiyoruz. Bunun anlamı şu demek oluyor ki gerektiğinde İslam için canımızı verebileceğimizi sembolize ediyoruz. Kendi varlığımızı Allah yolunda vereceğimizin ispatı hükmü oluyor.
Umre ibadetimiz bundan sonra kılacağımız iki rekât nafile namazımızla sona eriyor. Artık ihramlarımızı çıkaracağız. Bu arada kısaca Umrenin tanımını da yapmış olalım. Umre; ‘Belirli bir zamana bağlı olmaksızın ihrama girerek Kâbe’yi tavaf etmek, Safâ ile Merve arasında sa’y yapmak ve tıraş olup ihramdan çıkmak suretiyle yerine getirilen ibadet’ demek.
İnşallah Allah umremizi kabul etmiştir. Artık bundan sonra gezi programımız var. Ben Medine’ye yolculuğumuzdan önce Mekke ve orada gördüklerim ile ilgili de kısaca değerlendirmelerde bulunayım.
Haftaya: Umre Notları 2 – Mekke İzlenimleri
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *