Resimdeki şoför kardeş Endonezyalı. Burada tur için şoförlük yapan kimseler genel olarak Endonezya’dan gelmişler. Tur görevlimiz bizleri bu konuda uyarıyor. Arabistan’da mülk edinme hakkı yok. Herkes bir iş yapacaksa Arap olan birinden para karşılığı vekâlet almak zorunda. Ve bu kimseler çok düşük ücretler ile çalışıyorlar. Bizlerin bu kimselere sadaka vermemiz gerekiyor. Maaşları Türk parası ile
Resimdeki şoför kardeş Endonezyalı. Burada tur için şoförlük yapan kimseler genel olarak Endonezya’dan gelmişler. Tur görevlimiz bizleri bu konuda uyarıyor. Arabistan’da mülk edinme hakkı yok. Herkes bir iş yapacaksa Arap olan birinden para karşılığı vekâlet almak zorunda. Ve bu kimseler çok düşük ücretler ile çalışıyorlar. Bizlerin bu kimselere sadaka vermemiz gerekiyor.
Maaşları Türk parası ile 200 ila 400 TL. arsında değişiyor. Bizdeki asgari ücretin de altında. 12 saat çalışıyorlar. Ailelerini memleketlerinde bırakmışlar. Çoğu fakir ülkelerden kimseler bunlar. Temizlik ve otel işlerinde ise Bangladeşliler çalışıyor. Ülkelerindeki gibi fakir ve mağdur durumdalar. Maaşları çok düşük olduğundan yine bizlerin vereceği bahşişe bakıyorlar. Araplarda kölelik sistemi ayrı bir şekli ile sürüyor yani.
Kâbe’nin etrafı devasa gökdelen biçiminde oteller ile çevrili. Bizim otelimiz Kâbe’ye çok yakın. Otelimize gidene kadar zift dökülmüş ağır kokulu yoldan gidiyoruz. Belediyecilik çok gelişmemiş. Bakımsız bir şehir görüntüsü var. Etraftan çok ağır kokular geliyor. Yollar eski parke taşları ile kaplı ve kirli durumda. Turdaki görevlilerimiz buralar hakkında kötü şeyler söylemeyin dedi ama ben yine de söyleyeyim.
Üstteki fotoğrafta anlattığım şeyleri görebiliyorsunuz. Karşıda Mescid-i Haram görülüyor. Ve arada oraya giden sokak. Bizim Darul Nedve, Darul Erkam, Ebu Cehil ve diğer Mekke’li tanıdık simaların evleri hep bu duvarlar içindeki Kâbe’nin yanında bulunuyor. Yani küçük bir alan. Mekke tarım yapılamayan dağlar ile çevrili. Hiç ziraat yapılamıyor. Sert volkanik kaya dağları ve üzerine hiçbir bitki örtüsü yok. Arap hükümeti mezar olayına sıcak bakmıyor. O yüzden bu yerler çok belirgin değil. Zaten bu konu ile de ilgili değiller. Bizim umrecilerimiz memleketlerinden aldıkları bilgiler neticesinde bu konuda hassas davranıyorlar.
Resimde görüldüğü üzere umremizde oldukça fazla çocuk var idi. Bu çocuk bazen babasının kucağında uyuyordu. İzin isteyip fotoğrafını çektim. Buranın hemen karşısında Kâbe var. Bende namazlarımın buradaki kısmını hemen Kâbe’nin karşısında burada kıldım. Cemaat çok ilginç hal ve hareketler sergiliyor. Tavaf yaparken bile cep telefonu ile konuşanları görebiliyorsunuz. Bu kesimde oldukça fazla Kâbe’de tavaf edenleri seyredenler var. Sebebi ise seyretmenin de sevap olduğunu bildiren hadis bilgisine sahip olmaları.
Sabah namazında yine hemen Kâbe’nin yanında namazımı kılıyorum. Bu sabah çok duygulu bir namaz kıldık. Zaten Kâbe imamlarının sesleri çok güzel. Surelerden uzun olanları seçmeleri için dua ediyorum. İmam Tegabün suresinden bir ayeti okurken çok duygulanıyor. Hemen ayetin mealine bakıyorum;
“Toplanma günü (hesap günü) için, sizi bir araya getirdiği zaman, işte o, kimin aldandığının ortaya çıkacağı gündür. Kim Allah’a inanmış ve yararlı işler yapmışsa, Allah onun kötülüklerini örter ve onu, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokar orada ebedi kalırlar. İşte büyük başarı budur.” (Tegabün–9)
İmamın bu ağlayarak okuduğu sure ile birlikte cemaatten de ağlama sesleri geliyor. Bu imamların gerçekten de sesleri çok güzel. Namazımızı bu duygusal atmosferde bitiriyoruz.
Bu fotoğrafta ise ayaklarında rahatsızlık olan kardeşlerimiz için tekerlekli sandalye gözüküyor. Buradaki kardeşler bir yakınları için bu sandalyeyi kiralayacaklar ve pazarlık yapıyorlar. Tavaf ve sa’y için 200 TL. istiyor. Fakat bu fiyat çok fazla, galiba 100 TL.’ye anlaşıyorlar.
Buralara gelen kişi ve kafileler çok farklı dini inançlara sahipler. Genel olarak tasavvuf ağırlıklı bir din algısı var. Kâbe’yi tavaf ederken kimseyi incitmememiz gerektiği söyleniyor. Ve deniliyor ki; “Orada tavaf yapar iken yanınızdan geçenler vallahi billahi melek ve melaikelerdir, evliya ve ermiş zatlardır. Bu zatlar oraları boş bırakmazlar.” Yani haberiniz olmadan bu sevgili Allah’ın kullarının kalplerini kırarsınız ve Allah sizleri affetmeyebilir denilmiş olunuyor. Kâbe haram bölge ve bayanlar peçeli çarşaf giyiyorlar. Hepsi gözleri de dahil kapalılar. Örtünmemek burada yasak. Ayrıca namaz kılma zorunluluğu da var. Hapis cezası ya da sınır dışı ediliyorsunuz. Tabi burada yaşayan bizim Türkler bunun da yolunu bulmuşlar. Namaz vakitlerinde aşağılara inip sigara içip çıkıyorlar. Bunu da bir güzel anlatıyorlar. Bu arada sigara satışı da yasak fakat görevliler tiryakilere el altından bulup getiriyorlar.
Yalnız unutmadan söyleyeyim mescide girdiğinizde ayakkabılarınızı bıraktığınız yerde bulmanız çok zor. Her sütun her yer birbirine çok benziyor. Çok kalabalık da olunca terlikleriniz kayboluyor. Otele ya da bir terlikçiye yürüyerek gitmek zorundasınız. Yerler çok sıcak. O yüzden size verilen poşetlere ayakkabılarınızı koyup namaz kıldığınız yere yani önünüze koymalısınız.
Bir de Mescit de namazların sadece farzları kılınıyor. Farz namazından hemen sonra ise cenaze namazları oluyor. Mekke’de ölen herkes Kâbe’ye getiriliyor ve buraya defnediliyor. Her vakitte mutlaka 3–4 cenaze oluyor. Bizim umrecilerimizin sünnet hassasiyeti burada biraz karışıklığa sebep oluyor. Farzdan sonra sünnet kılacağım diye cenaze namazı kılan cemaatle farklı konuma düşüyorlar. Onlar ayakta iken bizim umrecilerimiz secdede oluyor. Burada ayrıca umrede bizdeki gibi kutsal gecelerin izine rastlayamıyoruz. Araplarda böyle bir gelenek yok. Böyle bir şeyden ne hikmet ise Peygamberimizin (s) hemşehrileri haberdar değiller. Tabi biz binlerce km. öteden bu konuları da onlara öğreteceğiz. Bu konuda onların ne kadar anlayışsız oldukları konuşuluyor çok saygılı olmadıklarından dert yanılıyor.
Bunlarda mescit içerilerinde bulunan zemzem bidonları. Siyah yazılı olanlar soğuk, mavi yazılı olanlar ılık zemzemler. Bol bol içebilirsiniz sınır yok.
Bunlar da dışarıdaki zemzem çeşmeleri. Buralardan zemzem suyu doldurup otellerine götürenler var. Sebebi tabi yine aynı bildik şeyler. Zemzem suyu değen yerlerimizi cehennem ateşi yakmıyormuş. Bu sebeple bu su ile banyo yapıyorlar.
Bu yukarıdaki resimdeki ev peygamber Efendimizin (s) evi imiş. Burası da sonradan böyle bir yapıya çevrilmiş ve kütüphaneye dönüştürülmüş. Hemen Kâbe’ye yakın bir yerde.
Haftaya: Umre Notları 3 – Diyanet’in irşat toplantıları ve Medine
Editörün notu: Okuyucularımızdan ve yazarımızdan özür diliyoruz. Yazının içindeki fotoğraflar elde olmayan teknik sebeplerden dolayı kaybedilmiştir.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *