“Küçük bir kasabanın dört ayrı mahallesi varmış. Birinci mahallede “evet ama”lar yaşıyormuş. “evet ama”lar her zaman ne yapılması gerektiğini bildiklerini düşünürlermiş. Yapma zamanı geldiğinde ise, “evet ama” diye yanıtlarlarmış. Yanıtları hep yanlış olurmuş. Suçu başkalarına atmakta da ustalarmış. İkinci mahallede “yapıcam”lar yaşarmış. Ne yapacaklarını bilirlermiş. Kendilerini yapacakları şeye adım adım hazırlarlarmış ama yapacakları sırada şanslarını
“Küçük bir kasabanın dört ayrı mahallesi varmış. Birinci mahallede “evet ama”lar yaşıyormuş. “evet ama”lar her zaman ne yapılması gerektiğini bildiklerini düşünürlermiş. Yapma zamanı geldiğinde ise, “evet ama” diye yanıtlarlarmış. Yanıtları hep yanlış olurmuş. Suçu başkalarına atmakta da ustalarmış.
İkinci mahallede “yapıcam”lar yaşarmış. Ne yapacaklarını bilirlermiş. Kendilerini yapacakları şeye adım adım hazırlarlarmış ama yapacakları sırada şanslarını kaçırdıklarının farkına varırlarmış. Bu mahallede insanların dizleri dövülmekten yara bere içindeymiş. Yaşamı ertelemek için verdikleri kararı bile ertelerlermiş.
Üçüncü mahallede yaşayan “keşke”cilerin yaşamı algılama güçleri mükemmelmiş. Neyin yapılması gerektiğini her zaman en doğru biçimde bilirlermiş ama… Maalesef her şey olup bittikten sonra… “keşke”cilerin de başları hep kanarmış, duvarlara vurmaktan!
Kasabanın en yeşil bölgesinde, en güzel evlerin olduğu mahallede ise “iyi ki yaptım”lar otururlarmış. “Keşke”ciler bu mahallede yürüyüşe çıkar, çevreye hayranlıkla bakarmış. “Yapıcam”lar” keşke”cilerle birlikte bu mahallede yürüyüşe çıkmak ister ama bir türlü fırsat bulamazlarmış.
“Evet ama”lar ise, mahallenin güzelliğini görmek yerine, ağaçların gölgelerinin yeterince geniş olmadığından, güneşin daha erken saatte doğması gerektiğinden şikayet edermiş. Bunlara göre “İyi ki yaptım” mahallesindeki insanların kusuru da beyinlerinde mazeret üretme merkezlerinin olmayışımıymış. Bu yüzden yaşadıkları ortam her zaman güzel, düzenli ve huzurluymuş.”
Yaşamı ertelemek için verdikleri kararı bile erteleyen “yapıcamlar”, mahallenin güzelliğini görmek yerine güneşin daha erken bir saatte doğmamasını şikâyet eden “evet amalar”, neyin nasıl yapılması gerektiğini her zaman en doğru bir biçimde her şey olup bittikten sonra bilen “Keşkeciler”…
Bu karakterler hepimize tanıdık geliyordur mutlaka. Yaşadığımız gelişen süreçte bu karakterlerin çoğalmasına yol veriyor. Yaptığınız her işi eleştiren ama kendisi adına hiçbir şey yapmaya yanaşmayan evet amalar ile doldu etraf. Tenkitçilik hastalığı sarmış dört yanımızı. Kibirli ve mağrur nefisler bir şeyi beğenmiyor. Onun busu var, ötekinin şusu. Arkadaşlık edecek, dostluk kurulacak, Allah adına birlikte bir şey yaşanılacak kimseler yok gibi hareket ediyor herkes. Allah adına yaptığınız her şey her olay birde bakıyorsunuz evetamaların, keşkecilerin, yapıcamların büyüteci altında inceleniveriyor. Bu insanlar dört gözle sizlerin davranışlarını inceliyorlar. Hal bu ki taktir etmek iman kardeşliğinin bir gereğidir. Kardeşinin hatalarını gözetlemek çok çirkin bir davranıştır. Bir kardeşimizin sürekli karşısındaki kardeşine neyini tenkit edebilirim diye dikkat kesilmesi çok üzücü bir davranış şeklidir.
Daha önceki yıllarda İslam’ın yükünü omuzlarında taşımız birçok ağabeyimiz, kardeşlerimiz şu günlerde bu karakterlere dönüşmüş durumdalar. Yapa geldiğiniz hiçbir şeyi beğenmiyorlar. Hep bir kuşku var, umutsuzluk var. Maalesef eleştirdikleri konular ise bizlerle hiç alakası olmayan şeyler. Bizler güneşin doğuşunun zamanı üzerinde etkili kimseler değiliz. Allah’ın rızasını kazanma adına yaptığımız koşuşturmalarımızın bu mantıkla eleştiriye tabi tutulması çok tuhaf kaçıyor. O yüzden bizler sorumluluklarımızı hiçbir zaman ertelemeyeceğiz. “Evet ama” diye başlayan hiçbir sözcüğü yürüyüşümüze azık yapmayacağız.
Evet bizler Allah için yaptığımız koşuşturmalarımızın boşa gitmeyeceğini düşünüyor ve “iyi ki yaptık” diyoruz. Ve tekrar hatırlatıyoruz ki bizlerin beyinlerinde mazeret üretme merkezleri yoktur. Kimse bu işin, tevhid mücadelesinin burada bittiğini düşünmesin. Bu iş burada bitmedi. Gerekirse tüm dünyayı baştan aşağıya dolaşırız. O yüzden bizler ile konuşurken örneğini verdiğimiz diğer karakter tiplemeleri ile konuşmayınız. Keşkecilerle arkadaşlık kurup pişmanlık duyacağınız bir döneme doğru akıntıya sürüklenmeyin. Hayatınızda yapacağınız olumlu değişiklikleri “yapacam amalar” ile sürekli ertelemeyiniz. Bizleri eleştirmekle İslam adına yapmadığınız sorumluluklarınızdan Allah katında kurtulmuş sayılmazsınız.
Son söz tüm sıkıntılarınızla birlikte inşallah bizim kurduğumuz/kuracağımız mahallelerimize sizleri davet ediyoruz. Fakat ne olursunuz bizim hiçbir müdahalemizin olmadığı güneşin doğuş vaktinin uygunsuzluğunu bizim hatamız olarak bizlere yüklemeyiniz. Biz bizde olanlar ile gücümüz ile orantılıyız. Ve biz şunu iyi biliyoruz ki; Bizi imtihan eden, bize bizden daha merhametli ve daha şefkatlidir. Bize asla taşıyabileceğimizden fazlasını yüklemez. Bizi ne unutur, ne de ihmal eder!
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *