Yıllar önce alıp okumaya başladığım lakin tamamlamadan bıraktığım bu harika kitabı Mavi Marmara olayı vesilesi ile tekrar elime alıp bitirme fırsatı buldum ve verdiğim aradan dolayı da pişmanlık yaşadım. Aynı pişmanlığı sayın E. Şenlikoğlu’nun çok yıllar önce basın yayında bu konu ile ilgili benzer (Bu kitaptan ne kadar esinlendiğini bilmiyorum!) şeyler söylediğinde bunu sanki Nazileri
Yıllar önce alıp okumaya başladığım lakin tamamlamadan bıraktığım bu harika kitabı Mavi Marmara olayı vesilesi ile tekrar elime alıp bitirme fırsatı buldum ve verdiğim aradan dolayı da pişmanlık yaşadım. Aynı pişmanlığı sayın E. Şenlikoğlu’nun çok yıllar önce basın yayında bu konu ile ilgili benzer (Bu kitaptan ne kadar esinlendiğini bilmiyorum!) şeyler söylediğinde bunu sanki Nazileri temize çıkarıyormuş(!) gibi algılayarak görmezden gelme anlayış(sızlığ)ımda da yaşadım!
Kitabın yazarı Roger Garaudy Fransa’da çok popüler iken ve her kademede üst görevler üstlenmiş iken bu kitap vesilesi ile bir anda yok(!) sayılmaya başlanmıştır! Hemen her gün basın yayın organlarının konuğu iken eserin akabinde sadece Fransa’da değil tüm Avrupa’da ambargoya uğramış, görmezden gelinmiştir! Benzer tavrı merhum Ercüment Özkan da bir tv. programında gerçekleri ayan beyan haykırdığı için yaşamıştı, malumunuz.
Pınar yayınlarından basılmış kitap “efsaneler ve mitler” kurgusunun dünya siyasetini nasıl yönlendirdiğini metinler ve tanıklar ışığında açıkça ortaya seriyor. Yine lobi hareketlerinin işlevini gözler önüne seriyor: Siyasilerin eylemini saptırmak ve kamuoyunu şartlandırmak.
“Bu kitabı niçin yazdım?” adlı önsöz bölümünde ‘İslamcılık’ ile ilgili ve entegrizm vurgulu ifadeleri anlaşılmaya/açıklanmaya muhtaç gibi duruyor! Bunun dışında alıntı yaparak kitabı tanıtmak pek mümkün değil, çünkü her satırı es geçilemeyecek veri ve aydınlatmalarla dolu. Serpiştirme, birer ipucu kabilinden kırıntılar vereyim:
Siyonistlerin asıl gayesinin Yahudilerin hayatlarını kurtarmak değil, Filistin’de bir Yahudi devleti kurmak olması; Hanagah Siyonistleri Hitlerin tehdidinden kurtarmak üzere onları bir adaya sevk etmeye karar vermiş İngiltere’ye karşı öfke ile Yahudileri taşıyan gemiyi havaya uçurmaları; Aushwitz kurbanları levhasında 1994 yılına kadar ‘dört milyon’ (on dokuz dilde) yazarken bugün ‘yaklaşık bir buçuk milyon’ ifadesinin yer alması; toplu göçe zorlamak için ‘yer değiştirenlere konfor sağlamak’ yerine ‘yaşadıkları yerlerde aşırı konforsuzluk yaşatmak’ felsefesi; kelimelerin yerleri ile oynayarak “Alman halkının hayati sahasının dışına atmak” ifadesinin ‘imha’ olarak kurgulanması ve “RIF” ‘yağlı maddeler ikmal ofisi’ ibaresinin, “RJF” yani ‘saf Yahudi yağı’ olarak propagandasının yapılması; gaz odası uydurmasının 1916 Bulgarların Sırpları ‘gazla öldürme’ yalanının yeniden sahnelenmesi ve de isimleri de verilen gazların ‘tifüs’ salgınına karşı dezenfektan olarak kullanıldığı, kadavra yakma fırınlarının buna paralel senaryoya eklenmesi –ki, tamamı gerek tanıkların ve gerekse belgelerin ışığında ortaya konulmuş-; bunların ‘aryen ırkı’ teorisi ve “jüdeo-bolşevizm” ikilemesi ile yani hem Yahudileri hem de Bolşevikleri hedef aldığını –ki binlerce Alman komünisti de öldürtmüş, Slav esirler amansız davranmış- Hitleri temize çıkarmayacağı; ‘seçilmiş halk ve vaad edilmiş toprak’ kavramlarının silinip atıldığında siyonizmin temelinin bir anda çökeceği gerçeği gibi daha birçok efsane ve mitleri çöpe gömecek bilgi (iddia değil!) kitabın sayfalarında gezilirken görülebilecektir.
Yahudi profesör Şahak’ın, İsrail’in Allah’ı yerine İsrail Devleti’nin konması ile ilgili şahadeti: “…Yahudi halkının büyük çoğunluğu tanrısını kaybetti ve onun yerine bir put koydu, tıpkı bir heykelini dikmek için uğruna bütün altınlarını vererek diktirdikleri altın buzağıya çölde taptıkları zamanki gibi. Onların modern putunun adı İsrail devletidir.”
Kudüs İbrani Üniversitesinden profesör Yeşayahu’nun tanıklığı: “…İsrail devleti bir ordusu olan bir devlet değil, aksine bir devleti olan ordudur.”
Kitap, malumumuz olduğu üzre, “zayıflar şiddete başvurduğunda ona ‘terörizm’ damgasını basar, güçlüler şiddet kullandığında onlarınkine ‘terörizme karşı mücadele’ adını veririler” herzesini Hollywood, basın yayın, medya-finans-reklam ekseninde ortaya koyuyor ki, yazar kitabını tüm yayınevlerinden red cevabı alarak kendi imkanları ile (samiszdat) bastırabilmiştir!
1972’den 1996’ya kadar İsrail aleyhine BM’nin kararlarının otuz defa ABD tarafından veto edildiği, milletler arası kanunların bir kâğıt parçası (Ben Gurion) olduğu düşüncesi, tarihin zalimlerince işlenmiş menfur onca katliama rağmen dini bir isimle ‘holokost’ miti yaratma –ki kendi insanlarına yaptıkları birer ibret vesikasıdır- kurnazlığı güçlülerin hukukunun birer yansımasıdır!
Güçlülerin hukukundan İlahi hukukun gücüne geçilebilmesi adına bir bilgi ve bilinç inşasına katkı sunacak bu eseri tavsiye ediyorum.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *