Umman körfezinde iki gemiye yönelik saldırılar, 12 Mayıs’ta 4 gemiye yapılan saldırıları akla getirirken, Ahmet Varol, ABD-İran gerginliğinin artacağını ancak savaş ihtimali görmediklerini kaydetti.
Tam bir ay arayla Umman körfezi ikinci kez, gemi ve deniz ticareti güvenliği konusu ile gündeme gelirken, ABD-İran gerginliğine bağlı olarak ne tür gelişmeler olabileceği merak ediliyor. Ahmet Varol, Yeni Akit’teki yazısında bu konuya değinerek, İran’ın yaklaşımını ve Husilerin Suudi petrol tesislerine yönelik saldırılarını hatırlattı ve “Hürmüz Boğazı çevresinde deniz nakliyatına yönelik ciddi risklerin oluştuğunu ortaya koyuyor” ifadesini kullandı.
“Hürmüz Boğazı civarında deniz güvenliği” başlıklı yazısında Varol şu değerlendirmede bulundu:
Hürmüz Boğazı’nın Basra Körfezi tarafında yer alan BAE’nin Füceyre limanı yakınındaki dört kargo gemisine yönelik olarak 12 Mayıs 2019 tarihinde gerçekleştirilen saldırının üzerinden çok fazla zaman geçmeden bu boğazın dışında yer alan Umman Körfezi’nde, dün sabah yani 13 Haziran Perşembe sabahı iki petrol tankerinde patlama meydana geldi. Yapılan açıklamalarda patlamanın sabotajdan kaynaklanması ihtimalinin yüksek olduğu dile getirildi. Arka arkaya iki gemide birden patlama meydana gelmiş olması sabotaj ihtimalini artırıyor. Tabii bu olaydan önce BAE’nin Fuceyre limanının önünde dört gemiye saldırı düzenlenmiş olması şüpheleri daha da artırıyor. Yani olaylar bölgede deniz nakliyatı güvenliğine yönelik tehditlerin artması sonucuna götürüyor.
İran resmi haber ajansı IRNA, patlamaların meydana geldiği iki gemide bulunan 44 kişinin İran askerleri tarafından kurtarıldığını ve İran’ın Hürmüzgan eyaletindeki Cask limanına nakledildiğini haber verdi.
Reuters Haber Ajansı’nın verdiği bilgiye göre saldırıya uğrayan gemilerden biri Norveç’in Frontline şirketine ait Front Altair isimli gemi, diğeri de Kokuka Sangyo adlı Japon şirketine ait olan ancak Panama bayrağı taşıyan Kokuka Courageous isimli gemiydi.
Japonya Ticaret Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada da Japonya’ya yük taşıyan iki petrol tankerinin Hürmüz Boğazı yakınlarında saldırıya uğradığı dile getirildi.
Bütün bu olaylar Hürmüz Boğazı çevresinde deniz nakliyatına yönelik ciddi risklerin oluştuğunu ortaya koyuyor.
12 Mayıs’ta Fuceyre limanı yakınında dört gemiye yönelik saldırının arkasında İran’ın olduğu iddiası gündeme getirildi. İran ise suçlamayı kabul etmiyor ve henüz kimin olduğunu ispat etmeye yetecek miktarda deliller ortaya konabilmiş değil.
İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani 3 Temmuz 2018 Salı günü İsviçre’de yaptığı açıklamada İran’ın petrolünün ihraç edilmesinin engellenmesinin bütün bölgenin yani Basra Körfezi bölgesinin petrolünün ihracının engellenmesi anlamına geleceğine dikkat çekti. Ruhani’nin bu açıklaması tabii Hürmüz Boğazı’nın kullanılmasının engellenmesi veya zorlaştırılması ihtimalini akla getirdi.
Ruhani’nin açıklamasından sonra Devrim Muhafızları Ordusu adına açıklama yapanların söyledikleri de maksadın bu olduğunu gösteriyordu. Bu durumda dünya petrollerinin yüzde yirmisini oluşturan bir miktarın Basra Körfezi’nden çıkarılmasının önüne engel konulması ihtimali akla geldi.
Ancak İran’ın Hürmüz Boğazı’nı kapatma imkanının olmadığını daha önce de yazılarımızda dile getirmiştik.
Bununla birlikte İran’ın tehdidinin bir de arka planı vardı. O da bu ülkenin ilişkili olduğu birtakım örgütlerin yapabileceği saldırılar ve bu saldırılar vasıtasıyla Arap Yarımadası’nda petrol üretimini, Hürmüz Boğazı çevresinde de nakliyatını riskli hale getirmesi ihtimaliydi. Fuceyre limanı yakınında dört gemiye yönelik saldırının ardından Husi örgütüne ait insansız hava araçlarının Suudi Arabistan’ın petrol tesislerini vurması bu konudaki endişeleri haklı çıkaran bir gelişme oldu.
Şimdi de Umman Körfezi’nde iki petrol tankerinde meydana gelen patlamanın sabotajdan kaynaklandığının kesinlik kazanması durumunda İran üzerindeki şüpheler ve ona yöneltilen eleştiriler artacaktır. Olayın arkasında ABD’nin planlarının ve birtakım karanlık işlerinin olması ihtimali de tartışma konusu olabilir. Ama uluslararası platformda yapılacak tartışmaların hedefinde birinci derecede İran yer alacaktır.
Bölgede deniz nakliyatı güvenliğinin ciddi şekilde riskli hale gelmesinin, gerginliği artırması ve ABD’nin İran’a yüklenmek için fırsatı değerlendirmesi söz konusu olabilir. Ama biz bu gerginliğin savaşa dönüşmesini yakın bir ihtimal olarak görmediğimizi belirtelim.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *