Süreç bu noktaya gelene kadar, modern demokratik toplum yapısının oluşmasında emek(!) sarf eden bir yönetime var gücüyle destek veren Sivil Toplum Kuruluşları, kime neyi şikâyet ettiklerinin farkındalar mıdır?
Modern Demokratik Toplumda
“Kırmızı Çizgi” Hülyası
Türkiye’de son 20 yıldır artarak devam eden modernleşme sürecini okuyabilenler, toplumun İslamsızlaşmasına nasıl da demokrat kılıflar bulunduğunu çok iyi gözlemlemektedirler. Ancak, durumu anlayamamış veya anlamak istemeyen bir grup STK, Van’da gerçekleştirilmek istenen bir gençlik festivalini, gayri ahlaki olmasından dolayı protesto etmek istemiş. Bu konuda söylemek istediklerimiz var.
Takip edenleriniz belki olmuştur; geçtiğimiz günlerde Van’daki 72 STK birleşerek son günlerde gündemde yer alan ‘Gezgin Fest’ isimli bir gençlik festivali(!) ile ilgili basın açıklaması yapmak için bir araya geldi. Kendilerine “Van Ahlak Hareketi” olarak da güzel bir isim bulan bu STK’ların büyük çoğunluğu da muhtemelen “merdiven üstü” yapılardan oluşuyor. Yani resmi hüviyeti olan ve sivil toplum kuruluşu olmaya hak kazanmış, sistem tarafından da onaylanmış kuruluşlar bunlar… Öyle ki, yardım toplama ve dağıtma faaliyetleri, bir takım gençlik hareketleri…v.s. için ulusal ve uluslararası çeşitli fonlara resmi bir kurum olarak başvurabiliyorlar ve buna karşılık da en azından şimdiye kadar ciddi bir muhalefet göstermiyorlar. İki taraflı kazan-kazan ilişkisi de yıllardır bu şekilde devam etti.
Van’ın Gevaş ilçesinde Haziran 2019’da düzenlenmesi planlanan bu festival hakkında “Gezgin Fest Rezaletini Van’da İstemiyoruz” konulu bu basın açıklaması, Verenel Derneğinde yapılmış ve açıklamayı da Ahlak Hareketi İcra Kurulu Başkanı Gazanfer Güler okumuş.
Güler, söz konusu festivalde Kur’an ayetleriyle alay edildiğini hatırlatıp; “Bir alkollü içecek firmasının ana sponsorluğunda yapılan festivalde yaş sınırı gözetilmeden, limitsiz içki tüketildiği görülmüştür. Alanda uyuşturucu tüketimi kullanımı, 3 gün boyunca kadınlı erkekli her türlü fuhşiyyatın yapıldığı tespit edilmiştir. Eğlence adı altında kiralık çadırlarda aleni bir şekilde zinanın teşvik edilmesi halkımızın değerlerine örfüne kültürüne inançlarını aykırıdır. Hepimiz için vazgeçilmezimiz olan çocuklarımızda büyük tahribatlar oluşturan bu tür ortamlar, kadim medeniyetlerin de hüküm sürdüğü bu topraklarda yaşayan her erdemli insanın karşı çıkması gereken çirkinliklerdir. Genelde toplumumuzun özelde de ilimizin temel dinamiği, toplumu birbirine bağlayan barışın, sükunetin asıl kaynağı olan inanç ve ahlaki değerlerini dejenere eden bu gibi bilinçli ve sinsi organizasyonlar, gençler üzerinde çok yıkıcı sonuçlar oluşturmaktadır. Dolayısıyla neslin korunması toplum ve aile değerlerinin ifsat edilmemesi temel amacımızdır” demiş.
Güler konuşmasına şöyle devam etmiş: “Festival adı altında alkol ve uyuşturucu kullanımının Van gençleri arasında yaygınlaştırılmasının Van ekonomisine ne tür bir katkısı olacaktır? Zaten bu etkinlikte yerel esnafın kazandığı bir şey yoktur. Ulusal düzeydeki firma ve organizatörler kazançlı çıkmaktadırlar. Alkollü içecek firması geçen yıl tırlar dolusu satış yapmıştır. Bizler Van Ahlak Hareketi olarak ahlaki ve toplumsal değerlerimiz çerçevesinde ilimizin turizm ve ekonomisine katkı sunacak her etkinliğe taraftar olduğumuzu ifade ediyoruz. İlimizde yaşayan hiç kimsenin özel hayatına müdahalemiz söz konusu olamaz. Kutuplaşma istemediğimizi, ötekileştirici bir dil kullanmadığımızı, toplumsal barışı önemsediğimizi vurgulamak isteriz. Sadece kötülüklerin toplum hayatında yaygınlaşmasına itiraz ettiğimizin bilinmesi gerekir. Kırmızı çizgilerimiz olan inançlarımız ve toplumsal ahlaki değerlerimizin ekonomik kaygılara feda edilmesine müsaade etmeyeceğiz. İnançlarımızla alay edilen, içki, fuhuş ve uyuşturucu gibi her türlü kötülüğün icra edildiği bu ve benzeri çirkinliklere tüm gücümüzle karşı duracağımızın bilinmesi gerekir.”
Şimdi hafızalarımızı biraz eskiye götürüp 07 Haziran 2015 seçimleri öncesinde 100 STK tarafından oluşturulan “Ortak Akıl Platformu”nu hatırlayalım. Buradaki derneklerin isimleri ekseri olarak o platformda da mevcuttu ve sistemin bila kaydı şart yanında yer almışlardı. Hakeza aynı şekilde tüm seçimlerde hükumete verilen destek ve demokratikleşme yolunda atılan adımlara, milli-muhafazakâr ve seküler, kimsenin bir başkasının tavuğuna “kışt” demeyeceği bir Türkiye ve Dünya düzeninin kurulması için herkesin var gücü ile çalıştığı ve özgürlük(!) naralarının atıldığı geçmiş günlerde (ve hatta şimdi de) yukarıdaki Basın bildirisinde şikâyet edilen bütün konularda altta alta hızla yol alındı. Ve Modern Yeni Türkiye’nin inşaası büyük oranda tamamlandı.
Peki, süreç bu noktaya gelene kadar, modern demokratik toplum yapısının oluşmasında emek(!) sarf eden bir yönetime var gücüyle destek veren bu Sivil Toplum Kuruluşları, kime neyi şikâyet ettiklerinin farkındalar mıdır acaba? Acaba, yaş haddi gözetilmeden içki tüketildiğini söylerken, yaş haddini gözetildiğinde şikâyetçi oldukları mevzunun itibarsızlaşacağını düşündüler mi? Veya şöyle de söyleyebiliriz; Bu festivalden rahatsızlıklarını ifade ederken bile “kimseyi ötekileştirmemeye” karşı adeta yemin edilmesi, bir takım şerlerden demokrasiye sığınmanın bir dışa vurumu değil midir? “Haddimizi de aşmak istemiyoruz” ifadesi değil midir?
Vergisini verdikten sonra her türlü fuhşun bu ülkede yasal olarak yapılabilir hale gelmesi bu STKlarımız tarafından güçlü bir şekilde dillendirilip ahlaksızlığa karşı bir duruş haline gelememişken, Van’daki bu etkinlik öncesi yaptıkları açıklamanın, oluşan “sivil gazın” alınmasından başka bir işe yaramayacağının veya köklü bir çözüm sağlamayacağının farkında olmaları gerekir. Farklı Dünya görüşlerine sahip STKların, kendilerince fikirlerini beyan etmeleri, tam da demokrasinin gereği ve sistemin beklentisi değil midir? Taraflar içini döker, deşarj olur, enerji boşalması olur ve sistemde aksaklık ortaya çıkmaz.
Bir başka atlanan nokta da şudur: GezginFest’i düzenleyenler olmasa bile, bu Gençlik Organizasyonlarının bir çoğunu düzenleyen bir takım sivil toplum kuruluşları da yine devlet tarafından onay verilen ve demokratik(!) haklarını kullanan yapılanmalardır. “Van Ahlak Hareketi” çatısı altındaki kuruluşlar da demokratik(!) haklarını kullanmak istemektedirler. Her Muhafazakâr demokrat(!) vatandaşın kullandığı gibi, sistem içinde kendi rahatsızlıklarını dile getirme haklarını kullanmaktadırlar. Oysa Müslümanlar Rabblerine karşı sorumluluk bilinci taşıdıklarından dolayı, istediklerini Rahman’ın emir ve yasağı olduğu için isterler. Bunu bir hayat felsefesi olarak ve bir duruş olarak tavizsiz yapmak isterler. Örneğin, bir münkerin münkerliğini değerlendirirken; ülkenin ekonomisine katkısının olup olmadığına, yaş sınırı koyulup koyulmadığını hesaba katmazlar. Allah istemişse kafidir onlar için. Demokratik bir kılıf ile söylem geliştirmezler.
Modern demokratik sistemin koruyucusu olacağına yemin etmiş bir hükumet sistemine tam destek verdikten sonra, demokrasinin toplumlara sunmuş olduğu festival gibi nimetlerden(!) şikâyet etmeye kimsenin hakkı kalmakta mıdır? Bu soruyu sadece bu olay üzerinden düşünmek de abestir. Zira halen çok tartışmalı bir konu olan İstanbul sözleşmesi ve “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” projelerinin toplumun her alanında yaygınlaştırılması aile ve neslin ifsadı değilse nedir? Eğer ifsad projesi ise, Müslümanların bundan ve buna destek olanlardan tamamen beri olması gerekmez mi? Kur’an ayetleri ile alay edilmesi medyada, eğitimde, turizmde veya ticarette yaşanmakta değil midir? Sadece Festival adı altında yapılan bu çirkinliklerin ve fuhşiyatın ifşa olduğu zaman mı vicdanlar rahatsız olmaktadır? Kur’an’ın yüzüstü bırakılıp terkedilmesi de Allah’ın buyruklarına bir hakaret değil midir?
Demokrasinin kulpuna sarıldıktan sonra bu ipin ucunun pislik yuvasına çıktığını söylemek, basiretsizliğin itirafından başka bir şey değildir. Bu çirkinliklere tüm gücümüzle karşı durmak, ancak kendisine kulluk edip ancak kendisinden yardım bekleyeceğimizi söylediğimiz Rabbimiz’e sırtımızı yaslayarak mümkün olacaktır. Sistemler toplumların hayatlarına girerken ayağının birini dışarda bırakmamakta, hayatlarımıza topyekûn saldırarak girmektedir. Dolayısı ile demokrasinin tüm nimetlerini(!) kullandıktan sonra neslin fesadını konuşuyor olmak ve kırmızı çizgilerin olduğundan bahsetmek rüya görmektir. İnsanoğlu tarafından koyulan helaller ve haramlar, Allah’ın koydukları ile ancak bu kadar tutarlılık göstermektedir. İşinize gelirse…
Sonuç olarak biz gidişatımızı değiştirmediğimiz sürece, Allah bizler üzerindeki takdirini değiştirmeyecektir. (Rad Suresi 11) Vesselam..
Venhar Haber
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *