Durum öyle bir hal almış ki kendilerini İslam’a nispet eden birçokları sanki, Allah’ın izin vermediği konularda onlar için kanun koyan Allah’ın dışında ortakları varmış gibi hareket ediyorlar.
İslam Avrupa’da bir dönem Hıristiyanlığın-Ruhban sınıfının elinden alınarak yetkinin kime verilmesi gerektiği ile ilgli bir pozisyonda değildir.”İslam’da hayatı tümüyle kapsayan ve tümünü düzenleyen bir bütün bulunduğu ve bunu din adamları (ruhban sınıfı) aracılığıyla yapmadığı için hayatı düzenlemenin dinin ya da din adamlarının elinden alınması diye bir şey söz konusu değildir İslam’da. Aklen de mümkün değildir. Zira sokaktaki insanın anlayacağı şekilde ifade etmek gerekirse kulu olan insan Rabbi olarak kabul ettiği Allah’a diyecektir ki “Bir takım emir ve nehiylerin başımın üzerine ama, diğer bir kısım emir nehiylerini dinlemeyecek ve yasama meclisinin yaptığı kanunlara riayet edeceğim”. Tek başına hüküm koyucu olduğunu Kur’an’da bildiren Allah böylesi bir isteği kabul eder mi? Etmesi mümkün mü? Hangi sebep ve geçerli gerekçe ile böylesi bir düşüncenin kabul göreceğini sanıyorsunuz? Allah, hiçbir şeyde kendisine ortak kabul etmediği gibi, hüküm koymada da bir ortak kabul etmemektedir.” (Ercümend ÖZKAN)
Fakat çok ilginçtir ki Avrupa’da çıkan bu durumun tam tersi bizlerin yaşadığı yörelerde oluşmuş durumda. İslam’da ruhbanlık ya da din adamı sınıfı yokken bugün bizim toplumumuz nezdinde din adamının hala ayrıcalıklı bir yeri var. Ve bu toplum hala onların belirledikleri dini hükümlere uymaktadırlar. Ve hala Kur’an’a bakmaya bu toplum ikna edilmiş değildir. Hatta bu toplum hükümlerinin tamamen batılı yasalardan almış bir kuruma kendi temsilcilerini göndermekte bile herhangi bir beis görmemektedir. Koskoca bir tiyatro sahnesinin önünde elimiz kolumuz bağlı sahnelenen bu oyunu izlemekteyiz. Allah’a rağmen kanunlar ihdas eden birbirlerine bu konuda yardımcı olan, İslam’ın temsilcileri olduğunu söyleyen bir topluluk ile karşı karşıyayız. Ve bun yapının bir ayağını da eskinin tevhidi savunan toplumun bakışı ile radikal Müslümanlar oluşturuyor. İşte burasını anlamak zor bir şey? Acaba bizlerin göremediği neleri gördüler de yıllarca ret ettikleri böylesi bir sistem içinde mücadele etmeye razı oldular.
Bu kardeşler Allah’ın kendilerine dinde izin vermediği böylesi şeyleri neden kabulleniyor? neden taguti sistem ve temsilcilerinin kalabalığını oluşturuyorlar?
“Yoksa, Allah’ın dinde izin vermediği bir şeyi onlara kanun kılacak ortakları mı vardır? Eğer azabı erteleme sözü olmasaydı, derhal aralarında hüküm verilirdi. Şüphesiz zalimler için can yakıcı bir azap vardır.” (Şura-21).
Şunu önceden kendilerine hidayet verilmiş kardeşlerimiz unutmasınlar ki “Yüce Allah Müslüman ümmet için hayat sistemi olarak öngördüğü prensibin daha önce Hz. Nuh’a, İbrahim’e, Musa ve İsa’ya tavsiye edildiği, aynı prensibin Hz. Muhammed’e vah yedildiğini açıklıyor. Yukarıdaki ayette içinde yaşadıkları durumu, uydukları hayat sistemini kınama, yerme amacı ile, yüce Allah kendilerine hayat sistemi belirlemediğine göre, ve şu anda uydukları hayat sistemi de bundan önce yüce Allah’ın gönderdiği tüm dinlere, onun koyduğu tüm kanunlara aykırı olduğuna göre kimse buna rağmen bir kanun koyamaz kendilerine göre bir hayat sistemi belirleyemez. Müslümanlarda böylesi bir yapının içerisinde birtakım faydalar adına bulunamaz.
Bu yüzden bu yetersizlikte olan bizler insanlık hayatı için kanunlar belirleyemeyiz.
Bu gerçek olanca çıplaklığı ile gözler önünde olmasına rağmen, birçok kardeşimiz bunu tartışma konusu yapıyorlar veya bu gerçekliğe inanmıyorlar. İslam’ın hakim olması için iyiliği seçtiklerini ileri sürerek yüce Allah’ın koyduğu kanunların dışında da birtakım kanunların çıkartılmasına razı oluyorlar. Gerçi şu günlerde artık İslam’ın hakim olmasına, bir devlet olmasına gerekte olmadığı adalet devletinin bu iş için yeterli olduğu gibi düşüncelere de itibar edilebiliyor. Bunu yapan kardeşlerimiz asla içinde bulundukları şartlarla, kendi kafalarından uydurdukları kanunlar arasında bir paralellik kurmamalılar. Yüce Allah’tan daha çok şey bilmiyoruz, ondan daha iyi hüküm de vermemiz söz konusu olamaz. Hele ki Kur’an’ı referans almayan zalim ama adaletli! birisi bu hükmü hiçbir zaman veremez.
Durum öyle bir hal almış ki kendilerini İslam’a nispet eden birçokları sanki, Allah’ın izin vermediği konularda onlar için kanun koyan Allah’ın dışında ortakları varmış gibi hareket ediyorlar. Seyyid Kutub’un ifadesiyle bundan daha çirkin bir davranış, Allah’a karşı bundan daha küstahça bir tutum olamaz.
İnşallah İslam’a karşı sevgi besleyen kendilerini İslam’a ait gören bu kardeşlerimiz hakikatlerle yeniden yüzleşirler. Gidebilecek herhangi bir yerimiz yok. Kur’an’ın hükmettiği bir yerlerde mutlaka buluşmalıyız. İnşallah Yüce Allah hepimizi buna layık görür bizleri affeder.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *