Düşmanım, yalnızca…

Anlatmak güzel, ancak ifade ettiklerini anlayanın olursa eğer. Anlaşılmamak değildir anlatmak, elbette herkese hitap da değildir anlatmak. Kolay değildir yazan için demir perdeyi yıkmak ve yüreklerdekini anlatmak.

Bazen kelimelerle oynayan bir çocuğa benzetiyorum kendimi. Çünkü kovalamak zorunda kaldığım oluyor bazen, bazen de dizmeye çalışıyorum ardı ardına; manalı ya da manasız…

Kelimeler…

Bize öğretilen şekliyle düşünüyorum. Koşuyorum… Koşarken yoruluyorum, bazen düşüyorum, yeniden kalkıp yeniden kovalıyorum, bu sefer de yorgun düşüyorum. Yanlış anlatmaktan ya da yanlış anlaşılmaktan korkuyorum. Oysa zihnimden geçenleri yürekten dökmek istiyorum kaleme. Ama orada tehlikeler sarıyor kelimelerin etrafını. Sanki pusuda bekliyorlarmış gibi. Sanki bir anda al aşağı edivereceklermiş gibi. Seni lime lime doğrayacaklarmış gibi.

Bazen de bir taş yontucusuna benzetiyorum yazanları; belki bir heykeltraş yada mermer ustasına. Hani taşlara keski vurup bir şekle sokarlar da işe yarar hale gelir ya. Yada bir surete bürünürler ya; işte kelimelere de bir sıra verince içine sığmaz olduğun dünya birden yaşanası bir hale gelir anlatmak istediklerini anlatınca sanki. Demir perde yıkılmış, mülteci yürek anlatmış içindekileri der, rahatlarsın. Anlattıklarınla yürekleri çalkalarsın. Alır götürürsün hasrete, sevgiye ve sevince ve belki de hüzne yürekleri.

Anlatmak güzel, ancak ifade ettiklerini anlayanın olursa eğer. Anlaşılmamak değildir anlatmak, elbette herkese hitap da değildir anlatmak. Kolay değildir yazan için demir perdeyi yıkmak ve yüreklerdekini anlatmak. Takılı kalıp da parmakların klavyede; düşünmek. Korkmak belki de anlaşılmamak adına.

Ah işte o zaman acılı büyük bir uçurum olur yazıyla yazarın arasında. Hazırdır, beklemektedir okuyucu balta elinde, koparıp atıverecektir başını bir tarafa gövdeni bir başka tarafa. Paçavraya döndürecektir bir anda bedenini. Elbette her şeyin bir bedeli vardır ancak hüznü yaşamak vakit ister. Sevgiyi, sevinci ve hasreti de öyle. Hüznü anlayan yalnızca onu yaşayandır. Sevgiyi, sevinci ve hasreti de öyle.

Şaşmasın pusulan, dünya bazen yaşanası bazen de…

Boş ver, her şey her yerde söylenmiyor bazen. Hazır ve de nazır olanı görmek lazım, pat pat yazmamak, söylememek lazım.

Bazen de buz üzerine yazmak lazım gelir bir çok şeyi. Sonra biriktirip sel yaparım belki.

Bir de şöyle düşündüm de şimdi kanat da lazım gelir bazı bazı sanki. Hani kendi dünyandan sıyrılıp da başka başka dünyalar görmek için belki. Çünkü yerdeyken değişmez görünen açı kimselerde, ancak yukarıya erdiğinde çok açılı görebilmektedir ve onu ifade edebilmektir gerektiğinde.

Anlaşılmazlık değildir amacımız. Bilakis anlattıklarımızı doğru aktarabilmektir isteğimiz; yüreklere konuşabilmektir ve düşündürebilmektir zihinleri. Ufak bir dalgadır belki!

Fırtınalar koparıp dev dalgalar oluşturamasak bile; durgun kalıp yosun tutmayız kimbilir ve kokuşmayız belki!

Akmayınca durulmayan su olmaz, akan su da yosun tutmaz. Selam ile…

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *