Esad rejimi, Tahran, Moskova ve Tel Aviv arasındaki güç dengelerinde sıkışmış durumda. İran, Hizbullah’ın zayıflamasını ve Suriye-Lübnan sınırının kapatılmasını kendi ulusal güvenliğine bir tehdit olarak görüyor. İsrail, Hizbullah’ı zayıflatmak ve Suriye sınırını kontrol altına almak istiyor. Rusya ise tarafsız bir tutum sergiliyor, ancak somut bir müdahalede bulunmaya istekli değil.
Habertürk TV Güvenlik Politikaları Koordinatörü Çetiner Çetin’in haberi…
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, babası Hafız Esad’dan İran ile Şam arasındaki ittifakı miras aldı. Ancak bu ittifak, Suriye’de Mart 2011’de başlayan iç savaşla birlikte giderek bir zorunluluğa dönüştü ve günümüzde Orta Doğu’da süren mevcut savaş bağlamında Esad için rahatsız edici bir yüke dönüştü.
Özellikle 17-18 Eylül 2024’te, Hizbullah tarafından kullanılan 3000’den fazla çağrı cihazı ve telsizin patlamasıyla sonuçlanan olaylar, İsrail’in Lübnan’daki Hizbullah’a karşı başlattığı askeri operasyonun bir öncüsü oldu. Bu durum, hem Beyrut’ta hem de Şam’da ciddi bir alarm yarattı.
ŞAM-BEYRUT İLİŞKİLERİNDE GERİLİM
Yönetime yakın bir kaynağım, İsrail’in Lübnan’a saldırmasından bir ay önce, Beşar Esad rejiminin Genel İstihbarat Direktörü General Hüseyin Luka, Beyrut’a gizli bir ziyaret gerçekleştirdi. Hizbullah Genel Sekreter Yardımcısı Naim Kasım ile yaptığı görüşmede, İsrail’in provokasyonlarına karşı dikkatli olunması ve askeri bir tuzağa düşülmemesi gerektiğini vurguladı.
Kasım ise Hizbullah’ın adım adım ilerleyen stratejik bir yaklaşım izlediğini belirtti. Ancak Kasım ve Hizbullah lideri Hasan Nasrallah, İsrail’in kapsamlı bir saldırı düzenleme olasılığını küçümseyerek büyük bir hata yaptılar. Nasrallah, 27 Eylül 2024’te İsrail tarafından düzenlenen bir saldırıda öldürüldü.
Bu gelişmelerle birlikte, Beşar Esad rejimi, 2011’den bu yana en karmaşık zorluklardan biriyle karşı karşıya kaldı: Suriye-Lübnan sınırındaki kontrolün sağlanması. Bu bölge, hem Hizbullah ve İran için stratejik bir öneme sahip hem de İsrail’in güvenlik kaygılarının merkezinde bulunuyor. İsrail Gazze’de işgali sürdürürken ve Lübnan’da bir savaş yürütürken yaklaşık 40 yıldır asıl hedefi hiç kuşkusuz Suriye
HİZBULLAH’IN KRİTİK ROLÜ
İran liderleri, Hizbullah’ın ağır bir yenilgi almasının kendi ulusal güvenlikleri üzerinde ciddi sonuçlar doğuracağını değerlendiriyor. Lübnanlı grup, İran’ın İsrail ve ABD’ye karşı ilk savunma hattı ve stratejik bir pazarlık aracı olarak görülüyor. Hizbullah, ayrıca Yemen’deki Husi hareketi ve Irak’taki İran destekli milisler için lojistik destek sağlıyor. Bu bağlamda İran, Hizbullah’a Suriye-Lübnan sınırından geçişi sağlama önceliği veriyor, bu durum ise Esad rejimi için giderek daha büyük bir sorun haline geliyor.
İSRAİL’İN ASKERİ STRATEJİLERİ
İsrail, Suriye-Lübnan sınırını kontrol altına almayı hedefleyen üç askeri senaryoyu masaya yatırmış durumda:
TAHRAN VE MOSKOVA’NIN ÇELİŞKİLERİ
İran, 2011’den bu yana Esad rejimine askeri ve ekonomik destek sağlayarak Suriye’deki nüfuzunu artırdı. Ancak bu durum, Esad’ı İran’ın çıkarlarına bağımlı hale getirdi. Bu bağımlılık, rejim için hem güvenlik hem de ekonomik açıdan ciddi riskler barındırıyor. Rusya ise farklı bir yaklaşım sergiliyor. Moskova, Suriye’deki çıkarlarını İran’ın çıkarlarından ayırarak önceliğini Esad rejiminin ayakta kalmasına ve Akdeniz kıyısındaki üslerinin korunmasına veriyor.
Rusya’nın bu pozisyonu, İsrail’in Suriye’deki İran hedeflerine yönelik hava saldırılarına sessiz kalmasında da görülebiliyor. Örneğin, Eylül 2024’te İsrail, İran Devrim Muhafızları’na ait bir askeri tesise saldırı düzenlediğinde, bölgedeki Rus S-400 hava savunma sistemleri devreye girmedi.
ESAD’IN ZOR SEÇENEKLERİ
Esad rejimi, Tahran, Moskova ve Tel Aviv arasındaki güç dengelerinde sıkışmış durumda. İran, Hizbullah’ın zayıflamasını ve Suriye-Lübnan sınırının kapatılmasını kendi ulusal güvenliğine bir tehdit olarak görüyor. İsrail, Hizbullah’ı zayıflatmak ve Suriye sınırını kontrol altına almak istiyor. Rusya ise tarafsız bir tutum sergiliyor, ancak somut bir müdahalede bulunmaya istekli değil.
Bu üçlü baskı altında, Beşar Esad rejimi hem iç güvenlik hem de dış ilişkiler açısından kritik bir dönemeçte bulunuyor. İsrail’in Esad’ı artık bir tehdit olarak görmesi ve Rusya’nın desteğine duyduğu ihtiyaç, rejimin geleceğini belirsiz hale getiriyor.
Esad’ın bu karmaşık denklemdeki zorlukları, sadece dış aktörlerle sınırlı değil. İç politikada da ciddi sorunlarla karşı karşıya. Suriye ekonomisi, yıllardır süren savaş ve yaptırımlar nedeniyle çökme noktasına gelmiş durumda. İran’ın ekonomik yardımları sınırlı kalırken, Rusya da Ukrayna savaşı nedeniyle kaynaklarını Suriye’ye ayırmakta isteksiz görünüyor. Bu durum, halkın rejime olan güvenini daha da zayıflatıyor.
ESAD’IN ALTERNATİFLERİ
Bu koşullarda Esad’ın önünde birkaç seçenek bulunuyor:
SURİYE’NİN GELECEĞİ
Bu üç seçenek arasında sıkışan Esad, hem dış politikada hem de iç yönetimde ciddi bir belirsizlikle karşı karşıya. İsrail’in Hasan Nasrallah’ı hedef alarak Hizbullah’ın liderlik yapısını zayıflatması, İran’ın Suriye’deki nüfuzunu korumak için daha agresif bir politika izlemesine yol açabilir. Aynı zamanda, İsrail’in sınır operasyonlarını genişletmesi, Suriye’nin güneyindeki bölgelerde yeni çatışmaların fitilini ateşleyebilir.
Rusya ise bu süreçte, bir yandan Suriye’deki askeri üslerini koruma önceliğini sürdürürken diğer yandan İsrail ve İran arasında bir denge politikası izlemeye devam ediyor. Moskova, bu karmaşık denklemde taraf olmaktan kaçınarak, hem İsrail hem de İran ile olan stratejik ilişkilerini riske atmamak istiyor.
SİYASİ İZOLASYON VE İÇ GÜÇLÜKLER
Esad rejimi, uluslararası arenada yalnızlaşırken iç politikada da giderek daha fazla zorlanıyor. İran’ın taleplerine direnç göstermesi, rejimin askeri ve ekonomik destek kaybına yol açabilir. Ancak İran’la tam uyum sağlamak, İsrail’le çatışma riskini artırarak rejimi daha da kırılgan hale getirebilir. Rusya’nın pasif tutumu ise Esad’ın krizleri kendi başına çözmek zorunda kalacağı bir tabloyu ortaya koyuyor.
Bu şartlar altında Esad, ya iç politikada daha baskıcı bir rejim uygulayarak ayakta kalmaya çalışacak ya da dış politikada tavizler vererek zaman kazanmaya çalışacak. Ancak hangi yolu seçerse seçsin, rejimin uzun vadeli geleceği büyük bir belirsizlik içinde kalmaya devam edecek.
HİZBULLAH’IN ZAYIFLAMASI VE SURİYE ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
Hizbullah’ın askeri gücünün İsrail tarafından zayıflatılması, İran’ın Suriye’deki etkinliğini dolaylı yoldan zayıflatabilir. Bu durum, Suriye’nin İran’a olan bağımlılığını hafifletmek için Esad’a kısa vadede bir fırsat gibi görünse de, Hizbullah’ın bölgedeki savunma hattının zayıflaması, İsrail’in Suriye sınırlarında daha agresif bir strateji izlemesine neden olabilir. Esad, bu güç boşluğunu doldurmak için daha fazla Rus desteğine ihtiyaç duyacaktır. Ancak Rusya’nın bu desteği sağlayıp sağlayamayacağı büyük bir soru işaretidir.
EKONOMİK VE SOSYAL BASKILAR
Suriye’de yıllardır süren ekonomik kriz, halkın rejime olan desteğini ciddi şekilde aşındırmış durumda. Esad rejimi, İran’dan gelen ekonomik yardımların azalması veya kesilmesi durumunda bu krizi daha da derinleştirme riskiyle karşı karşıya kalabilir. Ayrıca, savaşın yıkıcı etkileri nedeniyle yeniden inşa için gerekli olan uluslararası yardımların olmaması, Suriye’yi uzun vadede daha fazla izole bir devlet haline getirebilir.
ASKERİ BASKILAR VE İÇ GÜVENLİK
Esad, İran ve Rusya’nın desteği olmadan kendi güvenlik güçlerini finanse etmekte zorlanabilir. Bu durum, Suriye içinde yeni isyanların veya muhalif grupların yeniden güçlenmesine yol açabilir. Özellikle Deraa, İdlib ve kuzeydoğu Suriye gibi hassas bölgelerde istikrarın tamamen kaybolması, rejimin kontrolünü ciddi şekilde zayıflatabilir.
OLASI DİPLOMATİK AÇILIMLAR
Beşar Esad, bölgede yeni müttefikler kazanmak veya mevcut izolasyonunu kırmak için diplomatik adımlar atabilir. Örneğin, bazı Arap ülkeleriyle normalleşme sürecini hızlandırarak ekonomik yardımlar ve yeniden inşa desteği almayı hedefleyebilir. Ancak bu süreç, İran’la mevcut ittifakı daha da zorlayabilir ve Tahran’ın Suriye üzerindeki kontrolünü artırmak için daha sert adımlar atmasına neden olabilir.
ÇIKMAZDAKİ REJİM
Tüm bu dinamikler göz önüne alındığında, Esad rejiminin önümüzdeki dönemde daha fazla baskı altında kalacağı açıktır. Suriye-Lübnan sınırındaki kriz, sadece bölgesel bir mesele değil, aynı zamanda Esad’ın siyasi geleceğini şekillendirecek bir dönüm noktasıdır. Hem İran hem de Rusya arasında denge kurmaya çalışan Esad, bu süreçte ulusal çıkarlarını korumak için büyük zorluklarla karşılaşacaktır. İsrail’in artan baskısı, Rusya’nın pasif tutumu ve İran’ın giderek daha müdahaleci politikaları, Esad’ı hem içeride hem dışarıda daha kırılgan bir konuma itiyor.
Eğer bu çıkmaz çözülemezse, Esad rejiminin geleceği, ya bir dış müdahale ya da içerden bir güç değişimiyle karşı karşıya kalabilir. Bu senaryoların her biri, sadece Suriye değil, tüm bölge için ciddi sonuçlar doğuracak.
(Habertürk)
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *