Kabul edin ‘zehir gibi’ mezhepçilik yapan sizsiniz!

Kabul edin ‘zehir gibi’ mezhepçilik yapan sizsiniz!

Kabul edeceksiniz ey mezhepçiler, zaten birlik olmayan Müslüman ülkeleri, önce Irak işgaliyle, sonra Arap Baharıyla zayıflatıldı.. Şimdi de Hamas’ı ve Hizbullah’ı bahane ederek daha da zayıflatmak istiyorlar. Evet Batı ve ABD şeytan ama ya Müslüman feraseti nerede?

Gülbahar Ay Satan

İran, dün gece İsrail’e füzeler attı. Takip etmek için haber sitelerini okurken gözüm alttaki yüzlerce yapılan yorumlara takıldı. Aman Allahım! İnanılmazdı. Önce birkaç tane olabilir dedim, kulaktan dolma büyüyen, tipik sünni bir müslümandır dedim. Ama yorumların yüzde doksanı İran’a resmen kan kusuyordu.

Yorumlardan bazıları şöyleydi:

“İran durduk yere İsrail’e füze attı ki Ortadoğu karışsın ve İsrail kolayca Türkiye’ye saldırsın diye” üstelik bu yorumu yüzlerce kişi beğenmişti.

Bu nasıl bir çıkarımdı! Oysa daha bir gün önce Netanyahu’nun “İran’ı yakında özgürleştireceğim” dediği haberler de aynı sitedeydi.

Diğer bir yorum:

“İsrail, ABD ve İran ortaklığı ile tiyatro sürüyor.”

Bu yorumu o kadar kişi tekrarlamıştı ki… Ve bu yorumu yazanlar kendilerinden o kadar emindi ki insan bir an şüpheye düşüyordu. Vallahi mezhepçilik, şii karşıtlığı onları sarhoş etmişti. Bu dediklerine artık kendileri de inanıyordu.

Acaba bu yorum yapanlara göre şimdi İsrail ile İran ortaksa, İsrail şii miydi? Yoksa İranlılar mı yahudiydi anlamadım?

Evet, haber sitelerinde bunlara benzer yüzlerce deli saçması yorum vardı. Beni en çok şaşırtan küstah yorumlar şunlardı:

“İran, İsrail’e neden daha çok saldırmıyor” diye sitemler vardı. “Neden bu kadar bekledi” diyenler vardı.

İnsan ne diyeceğini şaşırıyor. Sanki İran bir kabile devleti, sanki onların diplomatik denilen süreçlere ihtiyacı yok, sanki orada yaşayan çoluk çocuk yok, sanki orada iç karışıklık için bekleyen muhalifler yok, sanki orada ekonomik kriz yok, sanki orada ambargo yok. Dahası sanki onlarda ölüm korkusu yok! Sanki sadece onlar sorumlu Filistin’den…

Sabah oldu, Arap Baharı diye zamanında Suriye’deki muhalifleri destekleyen İslamcı geçinen abilerin yazılarını, yorumlarını okumaya koştum. Onların da çoğu, yukarıdaki yorumları yazanların mürekkep yalamış hali gibiydi. Neymiş! Eğer şii olan İran, zamanında Esad’la beraber Suriyeli Sünnileri öldürmeseymiş şimdi Ortadoğu böyle zayıf olmazmış. (Yazıda özellikle şiiliğe ve sünniliğe vurgu vardı. Resmen mezhepçilik onların afyonu olmuş.)

Argo konuşmadan nasıl bir cevap verilebilirdi ki bunlara, öyle büyük bir sabır göstermek gerekiyordu ki sakince yazmak için.

Evet, Esad’ın bir zulmü vardı ve bazı muhalifler ayaklanarak baş kaldırdı. Ama ey İslamcı abiler şunu niye saklıyorsunuz!? İki öz kardeşten biri Esad’ın ordusunda, diğer kardeş ise muhaliflerin ordusundaydı. Kardeşler, akrabalar, komşular bir anda düşman oldu. Bunu en baştan bildiğiniz halde tüm savaşı sanki şii-sünni düşmanlığı gibi yansıtıyorsunuz. Gerçekte İran bu iki kardeşten birine yardım edip ötekine kurşun sıktı. Sizin tuttuğunuz kardeşi tutsa sorun olamayacaktı öyle mi?

Gazze’de olduğu gibi, kafirler senin yurdunu işgal ettiğinde, elbette ölümüne taşla tüfekle karşı koyarsın. Lakin kendi yurdunda bir diktatöre maruz kaldığında, ki kardeşlerinin birazı da diktatör dediğin adamın yanında saf tuttuysa, işte o zaman istediğin gibi hareket edemezsin, önce okuyarak, konuşarak, fikirler üreterek dahası hicret ederek yollar, çareler ararsın. Ölümü göze almak sana dünyayı cehenneme çevirme hakkı vermez. Haklı olmak da seni sorumluluk bilincinden, kar- zarar hesabı yapmaktan alıkoymaz. Koymamalıdır. Müslüman akleder, hesap eder. Yüzbinlerce insan öldü, binlerce çocuk kayıp, organ mafyası, porno mafyası mı acaba hangisinin eline düştü bu çocuklar?
Arap Baharında, memleketim Antep olduğu için, Suriye’den kaçanlara, hiçbir şeyden haberi olmayan suçsuz insanların perişanlıklarına, evsiz kalmalarına tanık olmuştum. Onların ne Esad umrunda idi ne muhalifler ama ateş ortasında kalarak toprağını evini bırakan köylüler vardı.

Kabul edeceksiniz ey mezhepçiler, zaten birlik olmayan Müslüman ülkeleri, önce Irak işgaliyle, sonra Arap Baharıyla zayıflatıldı.. Şimdi de Hamas’ı ve Hizbullah’ı bahane ederek daha da zayıflatmak istiyorlar. Evet Batı ve ABD şeytan ama ya Müslüman feraseti nerede?

Şimdi, haber sitelerinin yorum kısmında İran’a kin kusan ve sünni olduğunu iddia eden Müslüman, sen sünnilerin, Irak’ta izzetine şerefine tecavüz eden ABD, muhaliflere destek verdiğinde nasıl kin duymadın, yardımı içine sindirdin. Hatta gündem dahi yapmadın. Ama halihazırda Filistinlilerin neredeyse tek savunanı olduğu halde İran’ı affetmiyorsun. işte bunun sebebi senin mezhepçilik yapmandır. Sünni Müslümanları düşünseydin, Arap baharında onların o ateş ortamına girmelerini desteklemezdin ya da sen de gider savaşırdın.

Evet her devlet, her insan yanlış yapar; ırkına, içinde doğduğu mezhebine, meşrebine sempati duyar. Karşınızdaki mezhepçilik yapsa bile siz mezhepçilik yapmayın. Ona mezhebinizle değil, doğrularla cevap verin. O zaman bu mezhepçilik ateşi sönmeye mahkum olacaktır.

Devletleri, müslümanları elbette eleştirin. Güzel, örnek alınacak davranışları da takdir edin. Yapılan hataları, yanlışları hemen şiilik ve sünnilik yakıştırmaları ile mezhepçilik sahasına çekmeyin!

Şu ya da bu “şii” ya da “sünni” diye etiketlemeyin! Mezhepçilik fitnesine ateş taşımayın. Birbirinize olan kininiz sizi adaletsizliğe sürüklemesin. Allah’tan korkun, her sözünüzden hesaba çekileceğinizi unutmayın!

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *