Gazze’den sonra Uluslararası Hukuku Yeniden Düşünmek konferansı

Gazze’den sonra Uluslararası Hukuku Yeniden Düşünmek konferansı

Boğaziçi Üniversitesi Hukuk Fakültesince düzenlenen “Gazze’den Sonra Uluslararası Hukuku Yeniden Düşünmek” konferansında “Adalet ve Uluslararası Hukuk” başlıklı oturum yapıldı. 100’ü aşkın hukuk uzmanının buluştuğu sempozyumda uluslararası hukuk, insan hakları ve küresel siyasi sistem tartışılıyor.

Dünyanın dört bir yanından 100’den fazla hukukçu İstanbul’da buluştu. İsrail’in Gazze’de işlediği soykırım suçuna uluslararası hukukun yaklaşımı konuşuldu.

Boğaziçi Üniversitesi’nin ev sahipliğinde ‘Gazze’den Sonra Uluslararası Hukuku Yeniden Düşünmek’ sempozyumu başladı.

Açılışta konuşan Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Naci İnci, üniversite bünyesindeki Hukuk Fakültesinin 3 yıl önce kurulduğunu hatırlattı:

“Özünde uluslararası hukukun temellerinin nasıl şekilleneceği bundan sonraki dünyanın durumunda bu tip soykırımlar geldiğinde veya olduğunda ki inşallah bir daha olmaz buna karşı olan yaklaşım uluslararası hukukun alacağı tedbirler uluslararası hukukun insaniyeti korumak için ne gibi şeyler geliştireceğini teknikler ve düşünce sistemleri geliştirilecek ona göre nasıl bir yapılanmaya gideceğine dair çalışmalar ve fikirler öne sürülecek.”

İnci, “Gazze halkına yaşatılan felaket, sivil kayıplar, evlerin, ibadethanelerin, hastanelerin ve üniversitelerin yıkımı ancak insani bir felaket olarak tanımlanabilir.” dedi. Uluslararası toplumun, özellikle de Batılı kurum ve hükümetlerin bu duruma kayıtsızlığını eleştiren İnci, “Bu insani trajedi ve buna karşı gösterilen tepki, uluslararası hukukun yetersizliklerini ve reform ihtiyacının aciliyetini ortaya koymaktadır.” diye konuştu.

İnci, bu zorlukları ele almak için yeni yöntemler geliştirilmesinin önemini vurgulayarak, bu konuda daha sık bir araya gelinmesi, araştırma yapılması ve aynı amaç için ses yükseltilmesi gerektiğini söyledi.

Konferansın engellenmesine yönelik girişimlere değinen İnci, üniversitenin Filistinli öğrencilere verdiği destekten ve İsrail işgalini destekleyen kuruluşlara karşı boykot ve yaptırım ilkelerine bağlılığından gurur duyduğunu ifade etti. Rektör İnci, “İnsanlık için vicdanlı bir duruş ve bizim için kötülüğe karşı koyacak güç ve bilgelik diliyorum.” dedi.

Hukuk Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Ali Emrah Bozbayındır ise fakültenin organize ettiği uluslararası ilk konferans olmasına rağmen gerek Türkiye’de, gerek bölgede hatta dünya sathında bu konuyla ilgili yapılan en yüksek profilli, en seçkin katılımlı konferans olduğunu söylemenin abartı olmayacağını vurguladı:

“Fakültemizin organize ettiği ilk uluslararası konferans olmasına rağmen gerek ülkemizde gerek de bölgede hatta dünyada konuyla ilgili yapılan şu anda en yüksek profilde en seçkin katılımlı konferans olduğunu söylemek abartı olmayacaktır. Konferansımızda tebliğ sunacak hocalarımızın uluslararası kariyerlerine baktığımızda çok seçkin bir akademisyen grubuyla karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz.”

Bozbayındır, Gazze krizi ışığında uluslararası hukukun eleştirel şekilde yeniden incelenmesi çağrısında bulunarak, uzun süredir devam eden İsrail işgalinin ve acil adalet ihtiyacının altını çizdi.

Konferansın teması olan “Gazze’den Sonra Uluslararası Hukuku Yeniden Düşünmek” konusunun önemini vurgulayarak katılımcıları daha geniş bir tarihsel bağlamı göz önünde bulundurmaya çağıran Bozbayındır, “Gazze ve Batı Şeria, Altı Gün Savaşı’nın ardından Haziran 1967’den bu yana İsrail tarafından daimi olarak işgal altında tutulmaktadır.” dedi.

Bozbayındır, Gazze’deki ağır uluslararası hukuk ihlallerini kınayarak, “UAD’nin son tavsiye kararı, Batı Şeria’daki İsrail yerleşimlerinin hukuka aykırılığını kabul etmekte ve bunların tamamen kaldırılması çağrısında bulunmaktadır.” değerlendirmesini yaptı.

Uluslararası hukukta sömürgeci etkilerin ele alınmasının önemini vurgulayan Bozbayındır, “Uluslararası hukuki çerçevelerin sömürgecilikten arındırılması, evrensel olarak kabul edilebilir adalet odaklı bir düzenin yaratılması için elzemdir.” görüşünü paylaştı.

“Burada Filistin davasını, Filistin’in geleceğini entelektüel düzeyde tartışacağız”

Hakim Sirajuddin Desai, “Afrika’dan Cape Town’dan geldim. 25 yıldır hakimim. Bu konferansa davet edilmekten onur duydum. Yıllardır Filistin davasıyla ilgileniyorum. Burada Filistin davasını, Filistin’in geleceğini entelektüel düzeyde tartışacağız.” dedi.

Filistin için Adalet ve Uluslararası Adalet Divanı’nın Potansiyeli “Uluslararası İnsancıl Hukuk: Erişim, Haklar, Dijital Alanlar ve Gelecek”, “İşgal Altındaki Filistin Topraklarında Sosyal ve Ekonomik Haklar” gibi başlıklarda konuşmalar yapılacak.

Sempozyumda eski Birleşmiş Milletler Filistin Özel Raportörleri Richard Falk ve Michael Lynk de konuşmacılar arasında yer aldı.

İlk panel

Boğaziçi Üniversitesinin Güney Kampüs Albert Long Hall Binası’nda gerçekleştirilen, moderatörlüğünü Kadir Has Üniversitesinden Dr. Öğr. Üyesi Alfredo Crosato Neumann’ın üstlendiği panelde, Abu Dhabi New York Üniversitesinden Doç. Dr. Jinan Bastaki, İngiltere’deki sivil toplum kuruluşu Filistin için Hukuk’ta görevli Dr. İhsan Adel ve University College London’dan Doç. Dr. Ralph Wilde konuştu.

Doç. Dr. Jinan Bastaki, Uluslararası Adalet Divanının (UAD) geçmişi ve devletlerin şimdiye kadar Divana götürmek istediği konulara ilişkin bilgi verdi, belirli davalar üzerinden ülkelerin uluslararası hukuku daha adil bir vizyon doğrultusunda geliştirme çabalarına işaret etti.

Eski sömürge ülkelerinin bağımsızlıklarını kazanmadan önceki dönemde imzalanan antlaşmaları kabul etmek zorunda kaldıklarını belirten Bastaki, bu ülkelerin uluslararası hukukta gerçek anlamda söz sahibi olamadıklarını ve bu yüzden sürekli bir çıkmazda kaldıklarını söyledi.

Bastaki, büyük güçlerin Birleşmiş Milletler’deki veto yetkisinin, eski sömürge ülkelerinin uluslararası hukuktaki yetkilerini sınırladığını dile getirdi.

‘Uluslararası hukukun temel ilkelerinin ihlali’

Dr. İhsan Adel de UAD’nin İsrail’in Filistin’deki varlığının hukuka aykırı olduğunu ve bir işgal teşkil ettiğini kabul ettiğini söyledi.

Mahkemenin, İsrail’in Filistin topraklarını işgal etmesini açıkça söylemese de bir tür saldırganlık olarak değerlendirdiğini belirten Adel, UAD’nin açıkça bu terimleri kullanmasa da İsrail’in işgalinin devam etmesinin “ortadan kaldırma” gibi bir tehdit oluşturduğunu açıkladığını ifade etti.

Adel, İsrail’in devam eden saldırılarının Filistinlilerin kendi kaderlerini tayin etme haklarını engellediğini ve bunun uluslararası hukukun temel ilkelerinin ihlali olduğunu dile getirdi.

İşgal hukuka aykırı

Arap Birliği’ndeki 22 bölgeyi kıdemli danışman olarak temsil eden Doç. Dr. Ralph Wilde da İsrail’in 1967’de ele geçirdiği Filistin topraklarının, Doğu Kudüs dahil Batı Şeria’nın ve Gazze Şeridi’nin yasa dışı işgalinin hukuka aykırılığına vurgu yaptı.

Wilde, İsrail’in 1967’den bu yaha Filistin’de baskısını sürekli artırdığını söyledi.

‘Çifte standartlar sadece ikiyüzlülüğün ifadesi değil’

ABD Princeton Üniversitesinde Uluslararası Hukuk Uzmanı ve eski Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Raportörü siyaset bilimci Prof. Richard Falk, oturumda yaptığı konuşmada, İsrail’in Gazze’deki eylemlerini sert bir dille eleştirerek uluslararası hukukun Gazze’deki krizi etkili şekilde ele almadaki başarısızlığının altını çizdi.

Uluslararası hukukun rolünü, mevcut eksikliklerini ve daha güçlü uygulama mekanizmalarına duyulan ihtiyacı vurgulayan Falk, “Soykırım devam ediyor ve bölgede Gazze ile doğrudan bağlantılı daha geniş çaplı yıkıcı bir savaş tehdidi giderek artan bir endişe kaynağı haline geldi.” ifadelerini kullandı.

Falk, İsrail’in uluslararası kararları açıkça göz ardı etmesini ve küresel toplumun bu yasaları uygulamadaki yetersizliğini eleştirerek, “İsrail, soykırımı durduracak ve Gazze, Batı Şeria ve Doğu Kudüs’teki işgali sona erdirecek yetkili kararları alenen göz ardı etmiştir.” dedi.

“Soykırım, Filistin’deki apartheid’in bir devamıdır ve postkolonyal bir tarihsel atmosferde meydana gelmektedir.” diye konuşan Falk, 7 Ekim’in “Netanyahu hükümetinin etnik temizlik yoluyla yapmak istediği şey için bir bahane” sağladığını dile getirdi.

İsrail’in Gazze saldırılarına uluslararası tepkilerdeki çifte standardı kınayan Falk, “Bu tür çifte standartlar sadece ikiyüzlülüğün bir ifadesi değil, aynı zamanda uluslararası hukuku düşmanlara karşı kullanılacak bir politika aracına dönüştürme çabasıdır.” şeklinde konuştu.

Falk, eksikliklerine rağmen uluslararası hukukun dayanışma hareketlerinin meşrulaştırılması ve gelecek nesillerin adalet ve insan hakları konusunda eğitilmesi açısından önemini koruduğunu söyledi.

Gazze’nin yeniden inşası onlarca yıl sürebilir

Birleşmiş Milletler (BM) Konut Hakkı Özel Raportörü Balakrishnan Rajagopal da konuşmasında Gazze ve diğer çatışma bölgelerindeki sistematik konut yıkımının etkisini vurguladı.

Rajagopal, uluslararası toplumun bu tür eylemleri uluslararası hukuk kapsamında ayrı bir suç olarak tanıması ve sorunu ele almak için somut adımlar atması gerektiğini dile getirdi.

Uluslararası hukukun Gazze’deki krizi ele almadaki başarısızlığını değerlendiren Rajagopal ,”İsrail, kendi normatif gücüne sahip bir uluslararası hukuk ihlali olan cezasızlığın tadını çıkarıyor.” dedi.

Rajagopal, “Gazze’de uluslararası hukuk işlemiyor gibi görünüyor.” diye konuştu.

“Domicide” kavramını “evlerin toplu olarak yıkılması” olarak tanımlayan Rajagopal, bunun insan onuru ve toplum bütünlüğü üzerindeki derin etkisi nedeniyle bir suç olarak tanınması gerektiğini savundu.

Rajagopal, uluslararası hukukun gelişmesi ve bu tür eylemlere karşı koruma sağlaması gerektiğine işaret etti.

Konut yıkımının insani maliyetine değinen Rajagopal, “Bir evi kaybetmek, insanlığımızı kaybetmemize neden olan derin bir kayıptır.” ifadelerini kullandı.

Rajagopal, evlerin yıkılmasını insanlığa karşı işlenen bir suç ve Gazze örneğinde olduğu gibi bir soykırım eylemi olarak nitelendirdi.

Gazze’nin yeniden inşasında karşılaşılan zorlukların altını çizen Rajagopal, mevcut koşullar altında sürecin onlarca yıl sürebileceğini belirtti.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *