193 ülkenin bulunan dünyanın 170 ülkesine Türk dizisi satışı yapılırken, Türk eğlence sektörü, dünyanın en kalabalık ülkelerinden Çin’i hedefine aldı.
Sektör temsilcileri, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türk dizilerinin ihracatına ve yurt dışındaki güncel durumuna ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Hizmet ihracatçıları Birliği (HİB) Eğlence ve Kültür Hizmetleri Komitesi Başkanı Fatih Aksoy, Türk dizilerinin her yıl yaklaşık 170 ülkeye ihraç edildiğini belirterek, hem turizmin büyümesine hem de diğer sektörlerin gelişimine katkı sağladığını söyledi.
Türk dizilerinde daha çok “olayların insanlar üzerinde etkilerinin” ve “duyguların” öne çıktığını öne süren Fatih Aksoy, “Türk dizilerinin tabii içerdiği farklı etkenler de var. Aile ortamında seyredilebilir olması Türk dizilerinin bütün dünyada çok başarılı olmasına yol açtı. Türk dizisi girdiği ülkeyi mutlaka fethediyor.” dedi.
Fatih Aksoy, Türk dizilerinin halihazırda Latin ülkeleri, Orta Doğu, Doğu Avrupa, Türk Cumhuriyetleri, Asya, Rusya, Afrika, İspanya, Portekiz gibi bölgelerde ve ülkelerde yoğun talep gördüğünü belirterek, Kuzey Amerika’da da İspanyolca yayın yapan televizyon kanallarından ilgi gördüğünü anlattı. Fatih Aksoy, Türk dizilerinin sıradaki hedefinin Çin pazarına girmek olduğunu, bu sayede orada da başarılar elde edileceğini anlattı.
Türkiye’de 6 televizyon kanalının “prime time” boyunca dizi yayınladığına dikkati çeken Fatih Aksoy, “Bunların her biri aşağı yukarı bir yılda 10-12 dizi ısmarlıyorlar. Demek ki yılda 60-70 dizi çekiliyor. Zaten bunların da 10-12 tanesi başarılı oluyor. O başarılı olanların içerisinde erkek hikayesi olan diziler pek satılamıyor. Yani daha çok kadın hikayeleri olanlar satılıyor.” diye konuştu.
Fatih Aksoy, Türklerin dizi algısıyla, dünyadaki Türk dizisi algısının farklı olduğunu belirterek, yurt dışındakilerin Türk dizilerinin en başarılı olanlarını izlediğini söyledi. Fatih Aksoy, “En başarılı olanları izledikleri için de Türk dizisi algıları çok yüksek. ‘Türkler çok iyi dizi yapıyor’ diye düşünüyorlar. Halbuki Türkiye’de insanlar dizilerin hem iyisini hem de tutmayanlarını görüyor. Dolayısıyla Türkiye’deki algı biraz daha farklı. Ama yabancılar yalnızca dizilerin en iyilerini gördükleri için çok yüksek algıları var. 170 ülkeye her yıl 8-10 dizi satılıyor.” ifadelerini kullandı.
Dizilerde bölüm başı maliyetin yaklaşık 300 bin dolar seviyesinde olduğu bilgisini veren Aksoy, yapımcıların yurt dışı satışlarıyla birlikte para kazandıklarını bildirdi.
Reklam gelirlerinin televizyon kanallarından dijitale doğru kaymasıyla kanalların para kazanmakta zorluk çekmeye başladığını ifade eden Fatih Aksoy, bu yönde televizyon kanallarının desteklenmesi gerektiğini vurguladı.
Fatih Aksoy, “Bahar” ve “Yargı” dizilerinin şu an çok fazla talep gördüğünü belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bir Türk dizisinin, dünyada 800 milyon izleyiciye ulaşabilecek potansiyeli bulunuyor. Şunu söylemem gerekir; dizilerde sezon satılır. İhracat rakamı da ülkeye ve projeye göre değişiyor. 100 bin dolara ihraç edilen de vardır, 300 bin dolara da… Hem bölüm sayısının çok olması hem de çok fazla ülkeye satılmış olması sebebiyle ‘Muhteşem Yüzyıl’ ve ‘Yasak Elma’ dizilerinin muhtemelen en fazla gelir elde edilen işler olduğunu düşünüyorum. Bölüm sayısı çok fazla olunca ve hepsi de satılınca ciddi bir gelir elde edildiğini düşünüyorum.”
HİB Eğlence ve Kültür Hizmetleri Komitesi Başkanı Fatih Aksoy, Türk dizilerinin Türkiye turizmine de olumlu katkılar sağladığını belirterek, “İstanbul’un dünyada en fazla turist çeken şehir” olmasında Türk dizilerinin önemli bir katkısı olduğunu savundu.
Dizilerin popüler olmasıyla İstanbul’u ziyaret etme isteği arasında bağlantı olduğunu öne süren Fatih Aksoy, “Bizde mesela Japon ve Çinli turist Roma, Paris gibi şehirlere göre daha azdır, o turistlerin henüz gelmemesine rağmen birinci sıradayız. Onun dışında Türk üniversitelerinin, Türk hastanelerinin yanı sıra Türk mallarının kullanımıyla ilgili olarak, siz bir ülkenin dizisini seyreder ve onu severseniz o ülkeyle ilgili iyi bir duyguya sahip olursunuz. Böylece o ülkenin malı da size daha güvenilir gelir.” diye konuştu.
“Dizilerde ABD’nin yerini büyük ölçüde Türkiye aldı”
Fatih Aksoy, Türk dizilerinin Türkiye’nin algısını olumlu etkilediğini savunarak, sözlerini şöyle tamamladı:
“ABD de filmler üzerinden gitti ve filmleri öne çıkararak dünya imparatorluğu haline dönüştü. Amerikan film sektörü gayet başarılı, dizi sektörü o kadar değil artık. Onun yerini büyük ölçüde Türkiye aldı. Türk dizilerinin dünyadaki yaygınlığı Amerikan dizilerini geçti. Amerikan sinema ve dizi endüstrisi daha büyük ihracat yapıyor. Ama dizinin yaygınlığına bakarsak Türk dizileri şu anda dünyanın en yaygın biçimde izlenen dizileri. Bunun da Türkiye ile ilgili batı basınında zaman zaman çıkan tezviratı, çok boşa çıkartan bir yönü var. Siz ne kadar Türkiye ile ilgili olumsuz bir şey söylerseniz söyleyin, insanlar akşam oturup bir Türk dizisi seyrediyor, ‘Bugün bir şey okudum ne alakası var Türkler gayet güzel eğleniyor.’ diye düşünüyor. Bu anlamda, Türkiye kendi dizilerini bütün dünyaya izleten bir ülke haline geldi.”
“Film platosunda 50 bini aşkın turist ağırladık”
Yapımcı ve senarist Mehmet Bozdağ da dünyada dizi ihtiyacının büyük bir kısmını Türkiye’nin karşıladığını belirterek, “Örneğin, salgında bütün dünya durmuşken, biz büyük bir başarıyla hem izole olup hem de kaliteli içerikler üretmeye devam ettik. Bu olay bizi dünyada bir adım daha ileriye taşıdı.” dedi.
Bozdağ Film olarak ürettikleri içerikleri 105’i aşkın ülkeye ihraç ettiklerini dile getiren Bozdağ, ABD’den Tayland’a, Güney Afrika’dan Rusya’ya kadar birçok coğrafyada geniş kitlelere hitap ettiklerini söyledi.
Mehmet Bozdağ, “Bizim kadim hikayelerimiz, çekim kalitemiz ve hızlı içerik üretiyor oluşumuz dünya pazarını, tabiri caizse, yoğun bir şekilde besliyor. Ülkemiz, kültürümüz, töremiz dünyanın dört bir yanında büyük ilgi görüyor. Yaptığımız içerikler sayesinde hem kültürümüzü yabancılara aktarıyor hem de ülkemizin tanıtımına katkı sağlıyoruz.” şeklinde konuştu.
Bozdağ Film Platolarını yakın zamanda ziyarete açtıklarını anımsatan Mehmet Bozdağ, şu ana kadar platoda 50 bini aşkın turist ağırladıklarını bildirdi.
Mehmet Bozdağ, platoya ziyarete gelen turistlerin kimi zaman Türkçe konuştuğunu, kimi zaman da Türk tarihiyle ilgili hikayeler anlattığını ifade ederek, sözlerini şöyle tamamladı:
“Sektörün gelişmesi adına devletimizin öncülüğünde bir birliğin sağlanmasının çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Bu kapsamda yapılan her çalışmaya katılıp ülkemizi ve kültürümüzü anlatmak adına yoğun mesai harcıyoruz. Hedefimiz platolarımızda yıllık 1 milyon ziyaretçiyi ağırlamak. Yaptığımız bu çalışmalar ve içerikler yiyecek-içecek sektöründen turizme kadar birçok sektörün gelişmesinde önemli rol oynuyor.”
Seküler kültür taşıyıcısı
Öte yandan Türk dizilerinin Türkiye’nin tarihi ve geleneksel yaşam tarzını yansıtmaktan ziyade, seküler bir hayat tarzını merkeze alarak, Türkiye’de ve dünyada bunun yayılımına hizmet ettiği yönünde şikayetler de söz konusu. Geçtiğimiz ay Türkiye Gazetesi’ne konuşan uzmanlar bu soruna dikkat çekmişti.
Türk dizilerinin kültürel kodlarını değerlendiren İstanbul Ticaret Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rıdvan Şentürk, “Batı’daki dizi sektörünü izleyen kuruluşlara göre Türkiye seyirci ve satılan dizi bakımından sektörün yüzde 25’ine hâkim. Ancak bu durum yurt dışında farklı şekilde değerlendiriliyor.
Türk dizilerinin kültürel aktarımı dönemlere göre değişiyor. Bazı dönemlerde Türk kültürüne yönelik, tarihe sadık kalan örnekler çıkıyor. Özellikle tarih dizilerinde tam layıkıyla olmasa da birtakım kültürel kodlara dramatik kalıplar içerisinde yöneliş var. Bu tür diziler Batı’da olumlu karşılanmıyor. Ancak Türk dizilerinin büyük bölümünde seküler bir hayat tarzı ortaya konuyor. Bu da Batılı çevrelerce müspet karşılanıyor.
Batı’daki bazı çevreler bunu ‘Türkler aslında yakın coğrafyalarına ve Latin ülkelerine seküler bir hayatı taşıyıp Müslüman bir ülkenin nasıl modernleşebileceğini gösteriyorlar’ diye yorumluyor, Batı’nın propagandası çerçevesinde değerlendiriyor. Fakat ‘Bütün bu kendi kültürünü değiştirmesi bakımından müspet görülürse görülsün, yine de bunlar Türk’ diye düşünenler de var” diye konuşuyor.
Hızlı üretim
Yönetmen ve yapımcı Nazif Tunç yerli dizilerin son yirmi senede gelişme kaydettiğini ifade ederek “Türk dizileri, her ne kadar ‘tefrika’ olurlarsa olsun yine de Türk kimliğini dünyaya taşıyorlar. Bu, ümit ettiğimiz bir yerde mi? Değil.
Öte yandan diziler yirmi sene öncesinin basitliği içerisinde değiller. Senaryo ve oyunculuk noktasında ilerlemeler oldu. Fakat bizim işi özenle gerçekleştirmek gibi bir sabrımız yok. İstiyoruz ki dizilerimiz hemen çok para getirsin ve bizi dolarla abad etsin. Bunun için estetikten, sinemasal dilden, görsel kaliteden kaçınabiliyoruz” şeklinde konuşuyor.
“Dizilerde kendimize has bir anlatım dili oluşturamadık” diyen Tunç sözlerine şöyle devam ediyor: Yani Yunus Emre’nin şiirde yaptığını biz ekranda yapmadıkça tefrika anlatmaya devam edeceğiz. Doldur boşalt gibi diziler çekiliyor. Bu bir müddet sonra duvara çarpmamıza yol açar. Bir zamanlar Brezilya dizileri vardı. İçleri boş olduğu için savrulup gittiler.
ABD dizileri bile bu kadar bile bu kadar marjinal değil
En çok ihraç edilen Türk dizileri arasında dramlar ve aile içi çarpık ilişkilerin işlendiği hikâyeler öne çıkıyor. Global Agency verilerine göre 2020’de dünyaya en fazla satılan diziler şöyle: “Muhteşem Yüzyıl”, “Binbir Gece”, “Paramparça”, “Kaderimin Yazıldığı Gün”, “İffet”, “Aşk ve Ceza”.
Ancak Amerikan dizilerinde %27 ile en popüler tür dram olmasına rağmen, marjinal aile içi ilişkilerin bu kadar öne çıkmadığı görülüyor.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *