7 Ekim’de başlayan vahşetin ardından 18 Ekim’de bir araya gelen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT), 12 Kasım’da yeniden olağanüstü toplanacağını duyurdu. Teşkilat ilk toplantısında işgalcinin “barbarca” saldırganlığının derhal sona ermesi ve ablukanın kaldırılması çağrısı yapan bir bildiri yayınlamış ve dağılmıştı.
Vahşetin devam etmesi üzerine, 57 devletin üye olduğu İslam İşbirliği Teşkilatı yeniden bir araya gelme kararı aldı. Teşkilat’tan yapılan yazılı açıklamada, işgal rejiminin Filistin halkına saldırılarını ele almak üzere olağaüstü bir zirve gerçekleştirileceği belirtildi. Zirvenin, dönem başkanı Suudi Arabistan’ın çağrısıyla 12 Kasım Pazar günü Riyad’da düzenleneceği ifade edildi.
İlk toplantı, katliamın 11. gününde yapılabilmişti
Suudi Arabistan ve Pakistan’ın ortak daveti ile 18 Ekim’de yapılan toplantı sonunda, İİT Sözleşmesi’nde yer alan ilke ve hedefler hatırlatılarak, teşkilat tarafından Filistin ve Kudüs ile ilgili alınan tüm kararlar açıklandı.
Filistin’in tüm İslam alemi için önemli olduğu vurgulanan bildiride, şu değerlendirmede bulunuldu:
“Özellikle kendi haklarını tayin etme, Filistinli mültecilerin dönüşü, bağımsızlık hakları, başkenti Kudüs olan ve 1967 sınırlarına dayanan bağımsız ve egemen Filistin Devleti’nin somut hale getirilmesi gibi Filistin halkının vazgeçilemez haklarının yanı sıra Filistin’in İsrail’in saldırganlığına karşı kendini savunma meşru hakkını da destekliyoruz.”
Bildiride, “İşgal altındaki Filistin topraklarındaki küstah ve eşi benzeri görülmemiş İsrail saldırganlığı” ve “İsrailli güçlerin Gazze Şeridi’ndeki çirkin katliamına” değinilerek, siyonist rejimin Filistinlilere karşı “barbarca” saldırganlığının derhal sona ermesi ve Gazze Şeridi’ne uygulanan ablukanın kaldırılması çağrısı yapıldı.
“İİT üyesi ülkelerin başkentlerindeki misyonlarının ve uluslararası organizasyonların hemen harekete geçmesi” çağrısında bulunulan bildiride, saldırganlığın kınanması ve durdurulmasının yanı sıra Filistin halkına insani yardımların sağlanması için gerekli çabanın gösterilmesi istendi.
Üye devletlerin, “işgalci güç İsrail’in insanlığa karşı işlediği suçları durdurmak” için mümkün ve etkili tüm diplomatik, yasal ve caydırıcı tedbirleri uygulamaya davet edildiği bildiride, “İsrail’in, Filistin halkına karşı devam eden suçlarını görüşmek üzere” İİT Genel Sekreterlik merkezinde Dışişleri Bakanları düzeyinde olağanüstü toplanma çağrısında bulunuldu.
Bildiride, Genel Sekreterden “olası etkili ve somut tedbirleri” mümkün olan en kısa sürede belirlemesi, bir sonraki “Olağanüstü Dışişleri Bakanları Toplantısına” sunması talep edildi.
Ayrıca, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu (BMGK) kararları çerçevesinde kabul edilmiş uluslararası insancıl hukuk standartlarına uygun olarak ve 2018’deki “İİT Yedinci Olağanüstü İslam Zirvesi Konferansı” bildirisi kararları doğrultusunda, “işgal güçleri ve aşırılık yanlısı sömürgeci yerleşimcilerin devam eden saldırılarına karşı masumları korumak üzere” uluslararası koruma gücü gönderilmesi yoluyla Filistin halkına uluslararası koruma sağlanması ihtiyacı vurgulandı.
Toplantıya katılan Türk Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da toplantıda yaptığı konuşmada; İsrail sorununa adil ve kalıcı çözüm bulunması için yeni yöntemlere ve Müslüman ülkelerin atması gereken somut adımlara ihtiyaç olduğunu; Gazze’de elektrik, yakıt, gıda ve suyun kesilmesi ile sivillerin, cami ve hastanelerin dahi bombalanmasının hiçbir surette mazur görülemeyeceğini; yaşanan olayların İslam dünyasının birlikte düşünmesi, konuşması ve hareket etmesi gerektiğini bir kez daha gösterdiğini vurguladı.
Toplantıdan önceki gece İsrail hastane bombaladı!
Batılı demokrasilerin ve uluslararası kurumların tam desteği ve himayesi altında vahşetine devam eden işgalci İsrail, Teşkilatın toplantısından ve ABD Başkanı Joe Biden’ın gelişinden bir gün önce 17 Ekim’de Baptist hastanesini bombalamış ve 471 Filistinlinin şehid olmasına neden olmuştu.
Siyonist rejim bununla birlikte hastaneyi kendisinin bombalamadığını ileri sürmüş, ABD de buna destek vermişti. Ancak günler içerisinde ortaya çıkan kanıtlar vahşetin İsrail tarafından gerçekleştirildiğini ve üzerine ABD ile birlikte yalan söylediklerini kanıtlamıştı.
İİT’den yapılan yazılı açıklamada ise, “İsrail’in Gazze’deki hastaneyi hedef alan korkunç katliamı” en sert şekilde kınanarak, bunun “insanlığa karşı suç” ve bir “savaş suçu” olduğu kaydedilmişti. “Bu suç, hesap vermeyi ve cezayı hak eden organize devlet terörüdür.” ifadesi kullanılan açıklamada, uluslararası toplumdan İsrail’in Gazze’de işlediği savaş suçlarına son verilmesi için acilen müdahale edilmesi ve Filistin halkına uluslararası koruma sağlanması istenmişti.
Fahrettin Altun’dan 24 Ekim’de İİT’ye mektup
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığından yapılan açıklamaya göre, İİT 12. Enformasyon Bakanları Konferansı Dönem Başkanı Fahrettin Altun, teşkilat üyesi ülkelerin enformasyon bakanlarına, 18 Ekim’de gerçekleşen Baptist hastanesi katliamından bir hafta kadar sonra, Filistin’e yönelik saldırılar ve dezenformasyon kampanyalarını konu alan bir mektup gönderdi.
Mektubunda, Türkiye’nin, İsrail’in Filistin halkına yönelik devam eden askeri saldırısını kınadığını ve daha fazla can kaybının önlenmesi için koşulsuz ateşkes çağrısında bulunduğunu hatırlatan Fahrettin Altun, Filistin halkının haklarını destekleyerek, İİT İcra Komitesi Olağanüstü Toplantısı’nda ortaya konan beyanı yinelediklerini belirtti.
Uluslararası medya kuruluşlarının saldırılara ilişkin insan hakları ihlalini aklama çabalarını şiddetle reddettiklerini vurgulayan Fahrettin Altun, “Gerçeklerin bulanıklaştığı ve yaygın dezenformasyonun kamuoyunu yanlış yönlendirdiği bu süreçte, İİT üyesi ülkelerin enformasyon bakanlarına, Filistinlilere karşı ayrım gözetmeksizin yapılan saldırılara yönelik dezenformasyonla mücadele için ortak çabalarımızı arttırma çağrısında bulunuyoruz. Dünya, Filistin’de yaşanan insani trajediyi görmezden gelemez. Ortaya koyacağımız ortak çaba, uluslararası toplumun dikkatini bu konuya çekebilmemiz için büyük önem taşımaktadır. Türkiye, İslam dünyasının Filistin davasını destekleme ve sivillere yönelik barbarca zulmü sona erdirme çabalarını memnuniyetle karşılamaktadır. İsrail’in zulmüne uluslararası toplum tarafından gösterilen güçlü tepki, konuya ilişkin farkındalığın arttırılması açısından önemlidir.” ifadelerini kullandı.
Erdoğan: İİT, İslam dünyasının kararlılığını ortaya koydu
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Cidde’de gerçekleştirilen İİT İcra Komitesi Olağanüstü Toplantısı’nın, İsrail’in artan zulmü karşısında İslam dünyasının kararlılığını somut bir şekilde ortaya koyduğunu belirttiğini anımsatan Fahrettin Altun, Erdoğan’ın ayrıca El-Ahli Arab Hastanesi’ne yapılan son menfur saldırının insanlığa karşı suç teşkil ettiğini vurgulayarak insani ateşkes çağrısında bulunduğunu ifade etti.
Gıda, su ve elektrikten mahrum bırakılan Filistin halkının toplu olarak cezalandırılmasının uluslararası hukukun ihlali olduğunu vurgulayan Fahrettin Altun, “Uluslararası toplum gözlerimizin önünde cereyan eden vahşete karşı harekete geçmelidir. Saldırılar nedeniyle binlerce çocuk hayatını kaybetmiş ve çocukların geleceğe dair umutları yerle bir olmuştur.” ifadelerini kullandı.
Fahrettin Altun, İİT İcra Komitesinin vurguladığı gibi Türkiye’nin de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin sorumluluklarını yerine getirememesini endişe verici bulduğunu aktararak, şunları kaydetti:
“Temel insan haklarının ihlal edilmesine müsamaha gösterilmemelidir. Dünya, insan haklarının herkes için geçerli olduğunu unutmamalıdır. Filistinlilerin acılarını hafifletmek için daha çok çaba sarf etmeliyiz. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, uzun süredir 1967 sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin devletinin hayata geçirilmesi konusunda daha fazla geç kalınmaması gerektiğinin altını çizmektedir. Orta Doğu’da kalıcı barışın tesis edilmesinin tek yolu Filistin-İsrail çatışmasının çözüme kavuşturulmasından geçmektedir.”
Fahrettin Altun, İsrail’in Filistinlilere yönelik acımasız saldırıları ve bu eşi benzeri görülmemiş trajedinin taraflı bir şekilde yansıtılmasının kamuoyunun doğru bilgilendirilmesinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gözler önüne serdiğini belirtti.
Dezenformasyonla mücadeleye yönelik çabalarının, zulümler karşısında farkındalık yaratmak ve sivillerin acılarını dindirmek için son derece önemli olduğunu vurgulayan Fahrettin Altun, şöyle devam etti:
“Bilgi ortamının, uluslararası hukukun ihlalini gizleyen yanlış anlatılarla dolu olduğunu belirtmek durumundayız. Son zamanlarda Filistin ve İsrail arasında yaşanan bu çatışmaların paralelinde, Müslümanlara yönelik ırkçı saldırılar ve nefret söylemlerinin çok yaygınlaşabileceği bir süreçten geçiyoruz. Bu tür çatışma ortamlarında ne yazık ki dezenformasyon faaliyetleriyle kasıtlı şekilde körüklenen İslamofobik duygular daha fazla öne çıkabilmektedir.
Sosyal medyada ölçüsüz, kontrolsüz şekilde büyütülen dezenformasyon küresel alanda İslam düşmanlığını körükleyen bir unsurdur. Böylesi bir tabloda İslamofobiyle mücadele kapsamında yenilikçi adımlara ve küresel dayanışmaya ihtiyaç duyulduğu aşikardır. Dolayısıyla tüm dünyanın İslamofobiyi bir nefret suçu olarak görmesi ve bu suçla etkili şekilde mücadele etmesi gerekmektedir. Bu suçla mücadele etmek sadece Müslümanların değil, uluslararası toplumun asli görevlerinden biri olmak durumundadır. Nitekim bu doğrultuda İİT üyeleri olarak bu mücadelenin ön saflarında yer almamız oldukça önemlidir.”
Güçlü dini, insani ve tarihi bağlarla birbirine bağlı İİT üyeleri olarak, İslam’a karşı nefretle mücadelede işbirliğinin arttırılması gerektiğine işaret eden Fahrettin Altun, “Masum sivillerin öldürülmesine karşı sesimizi en güçlü şekilde yükseltmeli ve Gazze’deki katliamı durdurmak için dayanışma içinde hareket etmeliyiz.” ifadelerini kullandı.
Tüm insanlığı ve uluslararası toplumu Gazze’deki bu eşi benzeri görülmemiş vahşeti durdurmak için harekete geçmeye davet eden Altun, bakanların, tüm uluslararası platformlarda İslam’a karşı nefretle mücadeleye yönelik girişimlere değerli desteklerini sunacağına inandığını belirtti.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *