Hamas’ın operasyonunu ‘terör eylemi’ olarak niteleyen Prof. Deniz Ülke Arıboğan’a göre bu eylem aynı zamanda, çok önemli küresel stratejik değişimleri tetikleyebilecek “süperpolitik” bir eylem. Arıboğan buna ilişkin yaptığı analizi, Twitter hesabından yayımladı.
İslami Direniş Hareketi Hamas’ın 7 Ekim 2023’te sabah erken saatlerde Gazze’den işgal rejimine yönelik başlayan saldırısını yorumlayan Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, Twitter hesabında 5 soru üzerinden bir analize yer verdi.
Arıboğan’ın analizi şöyle:
Hamas saldırısı, sadece çok yüksek şiddet ve yıkım kapasitesine sahip bir terör olayı değil; aksine çok önemli küresel stratejik değişimleri tetikleyebilecek “süperpolitik” bir eylem. Varsayımlarımızı öne çıkararak küçük bir analiz yapalım.
1- Terörle iştigal eden istisnasız bütün örgütler aynı zamanda taşeron olarak da kullanılırlar. Hepsinin içerisinde, özellikle de lider kadrolarında farklı istihbarat teşkilatlarının elemanları olur. Sıradan terörist, halkını, ideolojisini düşmana karşı koruduğunu sanırken, kararları alan kadroların kendi pozisyonlarını, örgütün legal-illegal gelir kaynaklarını, değişen uluslararası ittifak sistemlerini, marka ve imajlarını vs. korumak gibi kısa ve uzun erimli amaçları, pazarlıkları olur. Bu yüzden hepsi aslında mücadele ettiklerini iddia ettikleri devlet mekanizmaları ve onun çürümüş birimleriyle yan yollardan bir şekilde bağlantı kurarlar. Yani dışarıdan görünen ve dışarıya deklare edilenle içerideki yapı çok farklıdır.
2- Terör örgütleri eylemlerini sıklaştırdıkça ve şiddetlendirdikçe zihin ortamını güvenlikleştirir, kamuoyunu güvenlik merkezli olarak şekillendirir ve merkez otoritelerin aldığı/alacağı baskıcı önlemleri meşrulaştırırlar. Şiddet kullanan bir örgüt varsa doğal olarak karşı şiddet kullanan bir güvenlik mekanizması olur. Güvenlikleştirilmiş süreçler ekonomik kaynak dağılımını, birey devlet ilişkisini, politik öncelikleri ve seçmen davranışlarını belirlerler. 11 Eylül saldırısı, küresel savunma harcamalarını 750 milyar dolar seviyesinden bugün 2.2 trilyon dolara çıkmasına olanak vermiştir. EL kaide ve IŞİD, özellikle ABD’nin palazlanmış askeri-endüstriyel kompleksinin arayıp da bulamadığı fırsatı sağlamıştır.
3- 11 Eylül saldırısı ABD’yi cezalandırma değil küresel düzeni değiştirme amaçlıydı ve başardı. Hamas saldırısı da (özünde) Filistin halkını koruma kurtarma ya da israil’i cezalandırma amaçlı değildir. Düzen değiştirme hedeflidir. Filistin halkının çok daha ağır hasar almasını meşrulaştırarak Gazze’nin tamamen boşaltılmasına da meşruiyet sağlayabilir. İsrail yönetimi uzun süredir aradığı fırsatı bulabilir, zira kuruluşundan bu yana her saldırıdan yeni kazanımlarla çıkmıştır.
Ortadoğu’da ABD’den bağımsız biçimde yürüyen İsrail, Körfez ve İran arasındaki yumuşama ve anlayış eğilimini keser. Bu yumuşamayı destekleyen ve kendi inisiyatifleriyle bölgede çok ciddi yol alan Türkiye ile Azerbaycan’ın etkinliğini azaltır; İsrail ve Hamas arasında sıkışan bu iki ülkenin arasına nifak sokabilir. İki ülkenin birlikte politika üretmesi bu açıdan önemlidir.
4- Bu saldırı zamanla hedef’e İran’ı oturtarak bütün bölgeyi kapsayan bir savaş ortamına zemin hazırlayabilir. İran konusu epeydir pişirilmekte olduğunda dikkatli olunması elzemdir.
5- Bir soru: 11 Eylül saldırısını ABD’nin kendi kendine düzenlediğine inanan ve ABD’nin bu şekilde Afganistan’a ve Irak’a direk şekilde, bazı çevre coğrafyalara ise üsler kurma yoluyla indirek müdahale ettiğini düşünen o derin analizci kitle, İsrail’in 11 Eylül’ünü neden bu kadar “komplo dışı” algılamayı tercih etti? İsrail’in vereceği tepkinin boyutlarını ve Filistin davasına verebileceği zararı neden göz ardı etmeyi tercih etti? Orada komplo vardı da niye burada yok farz ediliyor?
Yazacak çok şey var da bu kadarlık yeter şimdilik.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *