Yeni yayın döneminde acaba RTÜK ve ilgili kurumlar ne yapacak?

Yeni yayın döneminde acaba RTÜK ve ilgili kurumlar ne yapacak?

“Kadının bedeni üzerinden ticari furya” başlıklı bir yazı kaleme alan Yeni Akit yazarlarından Sabri Şahsuvar, özellikle televizyon programları ve diziler ile toplumda çıplaklığın yaygınlaştırıldığını, kadın bedeninin ticari bir metaya indirgendiğini vurguladı, yeni yayın döneminde RTÜK ve diğer kuruluşların ne yapacağını sordu.

Sabri Şahsuvar, Akit’te bugün yer alan “Kadının bedeni üzerinden ticari furya” başlıklı yazısında şöyle dedi:

Birçoğumuz televizyon programları ile toplum mühendisliği tasarlandığını biliyor ve günümüz şartlarına göre bu mühendisliğin her hane içerisinde uygulandığını anlıyoruz.  

Son zamanlarda Türkiye’de yapılan televizyon programları ve dizilerin de bu mühendisliğin bir eseri olduğunu söyleyebiliriz. Teknolojinin nimetlerinden faydalanalım derken aile yapımızı ve kutsal değerlerimizi bu mühendislik eserine kurban ediyoruz.  

Yeni yayın döneminin başlaması vesilesiyle kaleme aldığımız bu yazıda yayın kuruluşlarının mühendislik politikasından bahsedeceğim.  

“Prim”in her şey olduğu bu dönemde yüksek getirisi olabileceği tahmin edilen figüranların transfer edilmeye başladığını görüyoruz. Özellikle anadan üryan kadın figürü ne yazık ki toplumumuza oldukça hitap eder oldu.  

Kadının toplumuzdaki yeri her zaman saygınlık, zerafet, duruş, nezaket, mertlik olarak bilinirken ne yazık ki bu döneme geldiğimizde kadın bir obje olmaktan öteye geçemiyor. 

Kadın bedeni, bir reyting aracı olarak görülüyor. Çıplaklık, işve, naz bunların hepsi kadının para getireceği şeyler olarak görülüyor.  

Bunun sonuçlarını ise sokaklarda dikkat çekmek için bedenini sergileyen kadınlar gibi gezen, 30 yaşında gibi görünen 12 yaş ve üzeri çocuklarımızda çok daha net görüyoruz. 

Özendirildikleri o saç stilleri, makyajlar, giyim tarzı, yapım şirketlerinin bir eseri…  

Türk toplum değerleri ve İslam hukuku üzerindeki değerleri de göz ardı etmemek gerekir. Çocuklarımızı özgürlük ve bireysel düşünceler adı altında rahat davranışlara sevk edelim derken acaba neyi teşvik ediyoruz?  

Ahlaksızlığı mı, yozlaşmayı mı, ikiyüzlülüğü mü? Yoksa çocuklarımızı, nesilleri kurtaramayacak bir yapay kültürü mü?  

Bu yeni yayın döneminde acaba RTÜK ve ilgili kurumlar ne yapacak? Son zamanlarda özellikle kadınlar üzerindeki bir reklam ve animasyon dünyası bence işi çığırından çıkardı. Dikkat ederseniz ekran başına geçtiğinizde reklamlar boyutuna baktığınızda o reklamların % 85’i kadın bedeni üzerinden şekilleniyor. 

Gerçekten kadın dediğimiz bu varlık bu kadar ucuz mu? Bu bütün yozlaşmış olan yapı kadını asli unsurundan çok amaç doğrultusunda bir mal olarak kullanmayı amaçlayan tüketim sektörünün çalışmasıdır. 

Bu tüketim sektörü o kadar zehirli ki, önümüzdeki süreçlerde de bunun dozajı artırılacak. Artık mahallelerimizde şunu görmeye başladık; bedeni tamamen açık olan ve sadece mahrem yerlerini kapatma gereği duyan kadınlar…  

Oysa kendini bu kadar değersizleştirmektense kendilerini hak ettiğini düşündüğü insanlara, eşlerine mi saklamaları gerekiyor. 

Moda diye peşine takıldıkları bu furya bir zaman sonra kendilerini psikolojik olarak değersiz hissettireceklerinin, bedenlerinin kolay ulaşılabilir bir parça olabileceğini düşünmelerinin önüne geçemeyecek. 

Bu modanın önüne geçilmedikçe peşi gelmeye devam edecek. Bugün sustuğumuz her hata, katlanarak karşımıza daha büyük sorunlar çıkarıyor. Üzülerek söylüyorum ki; sokakta birbirlerini öpen çiftleri eleştirmeyin dediler, sokakta zina yapanlar ortaya çıktı. 

Zina yapanları gündem haline getirmediler, sokakta zinanın da zinasını yapan erkek çiftler üredi. Kıyafet meselesi de aynı hatalar zincirinden biridir. Saygın bir yaşam tarzı ile hayatını sürdürmek, ucuz görünümü hep birlikte eleştirmek her birimizin ailesine daha çok huzur ve şükür getirecektir.  

Bizi aslında doğrudan etkileyen şudur; gerçekten bu bizi yöneten siyasiler ne iş yapar, akılları nerede? Bunları görmüyorlar mı? Bunların çocukları yok mu veya bunların torunları, gelinleri, kızları yok mu?  

Ciddi anlamda toplum olarak zor bir dönemden geçiyoruz. Bu da elbette toplum olarak verebileceğimiz bir sınav. Hani muhafazakârlıktan, mütedeyyinlikten dem vuruyoruz ya… Bir İngiliz kadar kendi bedenini muhafaza edemeyen bu toplum, Avrupa özentisi olmaktan önce Avrupa’da bile daha gelişmiş olan “kaliteli insan” figürünü keşfetmeli… 

Vesselam… 

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *