Gelişmekte olan 5 devletin oluşturduğu BRICS grubu, altı ülkeye daha katılım daveti göndererek Batı’ya karşı yeni bir jeopolitik ve ekonomik güç olarak ortaya çıkmaya hazırlanıyor. Orta Doğu’da bulunan 4 yeni üyenin toplamda 2,5 trilyon dolarlık bir ekonomik gücü bulunuyor.
2009’da Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin’in katılımıyla oluşturulan BRIC, ilk olarak 2010’da Güney Afrika’yı da kapsayacak şekilde genişleyerek BRICS haline dönüşürken, genellikle Batı liderliğindeki dünyaya karşı bir denge unsuru olduğu iddiasını taşıyor.
Güney Afrika Cumhurbaşkanı Cyril Ramaphosa 24 Ağustos’ta kendi ülkesinde düzenlenen BRICS zirvesinde İran, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, Etiyopya ve Arjantin’i 2024 başlarında uluslararası topluluğa katılmaya davet etti.
Johannesburg’daki zirvede Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Başkanı Şi Cinping, genişlemenin grubun iş birliğine yeni bir ivme kazandıracağını belirterek BRICS ülkelerinin önemli bir küresel etkiye ve sorumluluğa sahip olduğunu vurguladı.
BRICS’in Küresel Güney’in çıkarlarını dünya gündemine daha iyi taşıyabilecek, gelişmekte olan ülkelerden oluşan daha güçlü bir koalisyon oluşturmaya çalıştığı belirtiliyor.
Johannesburg’daki zirve öncesi 40’tan fazla ülke BRICS’e katılmakla ilgilendiğini açıklarken, 23 ülke resmi olarak katılım başvurusunda bulundu.
Hakkındaki uluslararası tutuklama emri nedeniyle zirveye gitmeyen Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ramaphosa’ya genişleme konusundaki kararlılığından dolayı teşekkür etti. Putin, “Ekonomik bağlarımızın dolarsızlaştırılması yönündeki hedefli ve geri dönüşü olmayan süreç ivme kazanıyor.” dedi.
Dünya nüfusunun yüzde 40’ından fazlası halihazırda BRICS ülkelerinde yaşıyor. 2000’lerin başında BRICS ülkeleri küresel ekonomik üretimin (GSYH) yüzde 7,7’sini oluştururken, bu oran bugün yüzde 25’ten fazla. Yeni eklenecek üyelerle organizasyonun etkisinin artacağı ve söz konusu oranın yaklaşık yüzde 30’a çıkacağı hesaplanıyor.
Karşılaştırma olarak ABD, Kanada, Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya ve Japonya’dan oluşan G7 ülkeleri halen küresel ekonomik üretimin yüzde 45’ini temsil ediyor. Fakat 20 yıl önce bu oran yüzde 65’ti.
Gelecek yıllarda ekonomik ağırlığın, esas olarak Çin ve Hindistan’ın büyümesi nedeniyle BRICS ülkeleri lehine değişmeye devam edeceği öngörülüyor. IMF tahminlerine göre Hindistan, gelecek 10 yılda Almanya ve Japonya’yı geçerek dünyanın üçüncü büyük ekonomisi olacak.
Ortak para birimi gündemde yok
Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula Silva Johannesburg’daki BRICS zirvesinde, üye ülkelere, dolar kuru dalgalanmalarına karşı kırılganlıklarını azaltmanın bir yolu olarak birbirleri arasındaki ticaret ve yatırım için ortak bir para birimi oluşturma çağrısında bulundu. Lula, zirvenin açılış genel oturumunda BRICS para biriminin üye ülkeler arasında “ödeme seçeneklerini artırdığını ve kırılganlıkları azalttığını” söyledi.
Yetkililer ve ekonomistler ise Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika arasındaki ekonomik, siyasi ve coğrafi eşitsizlikler göz önüne alındığında böyle bir projenin içerdiği zorluklara dikkati çekti.
BRICS ülkelerinin politika ve iş dünyasında farklı öncelikler belirledikleri ve Çin ile Hindistan’ın da önemli alanlarda rakip oldukları için tutarlı bir politika izlemekte zorlandıkları da biliniyor.
Güney Afrikalı yetkililer de zirvenin gündeminde BRICS para biriminin yer almadığını belirtmişti. Temmuz ayında Hindistan Dışişleri Bakanı Subrahmanyam Jaishankar ise BRICS para birimine dair hiçbir fikrin olmadığını dile getirmiş ancak zirveye çıkmadan önce ulusal para birimleriyle ticareti artırmanın tartışılacağını söylemişti.
Putin de video bağlantısı aracılığıyla katıldığı toplantıda üye ülkeler arasındaki ticaretin dolardan ulusal para birimlerine kaydırılmasının tartışılacağını söyledi.
Çin ise bu fikir hakkında yorum yapmadı. Başkan Şi, zirvede “uluslararası mali ve parasal sistem reformunun” desteklenmesi konusunda konuştu.
Dolara karşı rekabet
BRICS liderleri, geçen yıl Amerikan Merkez Bankası Fed’in faiz oranlarını artırması ve Rusya-Ukrayna savaşıyla keskin bir şekilde güçlenen ve birçok ülke için dış borcun yanında ithalatı daha pahalı hale getiren dolar yerine ulusal para birimlerini daha fazla kullanmak istediklerini söyledi.
Rusya’nın geçen yıl yaptırımlar nedeniyle küresel finansal sistemlerden uzaklaştırılması, Batılı olmayan müttefiklerin dolardan uzaklaşacağı yönündeki spekülasyonları artırırken, BRICS zirvesinde doların küresel sistemdeki hakimiyeti masaya yatırıldı.
Putin zirvede yaptığı konuşmada, “Ekonomik bağlarımızın dolarsızlaştırılması yönündeki objektif, geri dönüşü olmayan süreç ivme kazanıyor.” dedi.
BRICS‘in başta Çin ve Rusya olmak üzere mevcut üyelerinin ABD ve dolar karşıtlığı hariç halihazırda farklı çıkarlar peşinde olduğu iddia ediliyor.
BRICS ülkelerinin ortak para biriminden bahsederken, ekonomik farklılıklar nedeniyle, ortak bir serbest ticaret bölgesi bile oluşturamaması dikkati çekiyor.
Yüksek satın alma gücüne sahip ABD, ABD, Kanada, Almanya, İngiltere, Fransa gibi Batı pazarları Çin için BRICS ortaklarına kıyasla çok daha önemli olmaya devam ediyor.
Dolar halen küresel ticarete hakim durumda
Uluslararası ödeme hizmeti sağlayıcısı Swift’in verilerine göre Haziran 2023 itibarıyla dolar, uluslararası ticaret finansmanının yüzde 85’ini oluşturuyorken, Avro yüzde 5,9 ile ikinci sırada yer aldı. Avroyu yüzde 4,2 ile yuan takip etti.
Uluslararası Ödemeler Bankası (BIS) verilerine göre ise dolar, küresel döviz işlemlerinin neredeyse yüzde 90’ını oluşturuyor ve ülkelerin başka ülkelere borçlarının yaklaşık yarısı dolar cinsinden.
Bununla birlikte Uluslararası Para Fonu (IMF) verilerine göre, doların resmi döviz rezervleri içindeki payı 2022’nin son çeyreğinde yüzde 58 ile 20 yılın en düşük seviyesine, döviz kuru değişimlerinden arındırıldığında ise yüzde 47’ye geriledi.
ABD, doları, finans açığını kapatmak için ve jeopolitik güç aracı olarak kullanıyor
Doların küresel ticari ve finansal sistemlerindeki ağırlığı, ABD’ye sadece devasa açıklarını finanse etme ayrıcalığı vermekle kalmıyor, aynı zamanda bu ülkenin doları jeopolitik bir güç aracı olarak kullanmasını sağlıyor. Neredeyse hiçbir büyük banka, hiçbir uluslararası şirket ve hatta hiçbir gelişmiş ülke, ABD sermaye piyasalarından kopmayı göze alamıyor.
Dolar kullanımı Rusya’da azalıyor. Çin, Brezilya ve Rusya doların hakimiyetine kendi para birimleriyle karşı koymak isterken, Rusya-Ukrayna savaşı sonrası Batı’nın Moskova’ya yaptırımlarının bir sonucu olarak Rusya’da yuanın en önemli ticari para birimi haline gelmesi dikkati çekiyor.
“Doların egemenliğini tamamen sona erdirmek gerçekçi bir hedef değil”
Boğaziçi ve Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Altay Atlı konuya ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamada, son dönemde küresel ekonomi üzerindeki dolar egemenliğini kırma yönünde diğer ülkelerin çabalarının arttığını söyledi.
Bunun birkaç sebebi olduğunu dile getiren Atlı, “Bunların en önemlisi son dönemlerde artan yaptırımlar. Yaptırım ekonomik enstrümanların karşı tarafa doğru bir siyasi, stratejik dış politika amacıyla kullanılması. Dolar giderek bu yaptırımlar için daha fazla kullanılıyor. Dolayısıyla doları ne kadar bağımlıysan o kadar kırılgan hale geliyorsun.” diye konuştu.
Atlı, BRICS ülkelerinin Amerikan egemenliğindeki bir dünya sistemine ve dolayısıyla dolar egemenliğindeki bir küresel ekonomik sisteme karşı olan muhalefetlerinden başka çok bir ortak noktaları olmadığını vurguladı. Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin bir de yeni üye olacak ülkelere bakıldığında, bunları bir araya getiren konunun mevcut sistemin reform edilmesi, değişmesi, daha çoğulcu bir yapıya kavuşması taleplerinden başka bir ortak noktasının olmadığını dile getiren Atlı, şöyle konuştu:
“BRICS bünyesindeki Yeni Kalkınma Bankası (NDB) önümüzdeki dönem 10 milyar dolara kadar yeni kredi açacağını söyledi. Bunun en azından yüzde 30’unun da yerel para birimleriyle olacağını açıkladı. Yani yerel para birimlerinin daha fazla kullanılması. Bu zaten böyle, mesela Türkiye ile Çin arasında da bunu gördük. Yerel para birimlerinin kullanılmasının karşılıklı ticarette teşvik edilmesine yönelik anlaşmalar var. Yüzde 30’u yerel para birimlerinde olacak ama niye tamamı değil? Bütün bu çalışmalar veyahut girişimler hepsi tabii ki küresel ekonomik sistemin serbest piyasa dinamikleri içerisinde serbest piyasa dinamikleri üzerinden tanımlanan bir küresel kapitalizm içerisinde şekilleniyor.”
Atlı, her gün dünyada toplam yaklaşık 4 trilyon dolarlık döviz işlemi yapıldığını ve dünya ticaretinin yaklaşık yüzde 60-65’inin dolar üzerinden döndüğünü hatırlattı.
Doların egemenliğini serbest piyasa dinamiklerinin koruduğunu söyleyen Atlı, “Doların egemenliğini tamamen sona erdirmek gerçekçi bir hedef değil. Ama mümkün olduğunca çeşitlendirmek gerekiyor. Günümüz koşullarında da doların mevcut konumunu kaybetmesi söz konusu değil. Ama ne kadar çeşitlendirilirse, ne kadar bu hayata geçirebilirse farklı para bilimleri kullanılırsa ve dolara olan bağımlılıkları azaltılırsa küresel ekonomiye kadar faydalı olacak.” dedi.
Yeni üyelerin ekonomik gücü
Batı ittifaklarına karşı kendini bir güç odağı olarak konumlandırmaya çalışan BRICS grubu, Orta Doğu bölgesinin en büyük ekonomilerine sahip petrol zengini Suudi Arabistan, İran, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Mısır’ın da aralarında olduğu 6 ülkeyi gruba dahil ederek hem 2010’dan bu yana ilk kez genişleme sürecine giriyor hem Batı karşısında uluslararası etkisini artırmayı hedefliyor.
Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’dan oluşan BRICS ülkeleri, Güney Afrika’nın Johannesburg kentinde düzenlenen ve 24 Ağustos’ta sona eren 15. Liderler Zirvesi’nde, dünya düzenini yeniden kurmak ve küresel etkisini artırmaya yönelik adımlarını hızlandırmak amacıyla Suudi Arabistan, İran, BAE, Mısır, Etiyopya ve Arjantin’in bloka üyelik taleplerini kabul etti.
BRICS Liderler Zirvesi’ne ev sahipliği yapan Güney Afrika lideri Cyril Ramaphosa, yeni ülkelerin 1 Ocak 2024 itibarıyla bloka üye olacaklarını açıkladı. Bu kararla yeni yılda BRICS’in üye sayısı 5’ten 11’e yükselecek.
Suudi Arabistan, İran, BAE ve Mısır gibi Orta Doğu bölgesinin en büyük ekonomilerine ve dünyanın en büyük petrol ve doğal gaz rezervlerine sahip ülkelerinin bloka üye olmasının dünyada enerjinin öneminin arttığı bir dönemde, BRICS’in uluslararası alandaki siyasi ve ekonomik gücünü de artırabileceği öngörülüyor.
Suudi Arabistan
BRICS’e davet edilen 6 ülke arasında en dikkati çekenlerden biri dünyanın en büyük petrol ihracatçısı Suudi Arabistan oldu.
Günlük yaklaşık 10 milyon varil ham petrol üreten Suudi Arabistan, bunun 7 milyon varilini ihraç ediyor. Suudi Arabistan Genel İstatistik İdaresi’nin şubatta yayımladığı verilere göre, 2022’de petrol ihracatından 326 milyar dolar gelir elde eden Riyad yönetimi, en çok petrol satışını Çin, Japonya, Güney Kore ve Hindistan gibi Asya ülkelerine yapıyor.
Bölgesel ve uluslararası basına konuşan uzmanlar, son zamanlarda Çin ve Rusya’yla yakınlaşma adımları atan Riyad yönetiminin, BRICS’e katılmasıyla ekonomisini çeşitlendirme hedeflerini yakalayabileceğine işaret ediyor.
Suudi Arabistan’ın “El-İktisadiye” gazetesinin haberine göre, ülkenin 2022 gayrisafi yurt içi hasılasının (GSYİH) toplam değeri ilk defa 4,16 trilyon riyale (1,11 trilyon dolar) ulaştı. Suudi Arabistan Maliye Bakanlığı’nın açıkladığı 2023 yılı bütçesinde ise GSYİH’nin toplam değeri 4,247 trilyon riyal (1,133 trilyon dolar) olarak belirlendi.
Açıklanan 2022 verilerine dayalı olarak Suudi Arabistan’ın ekonomik hacmi, toplam ekonomileri 1,13 trilyon dolar olan 16 Arap ülkesinin ekonomisine denk geliyor.
Gazetenin haberinde, söz konusu Arap ülkeleri de Katar, Cezayir, Kuveyt, Fas, Umman, Ürdün, Libya, Tunus, Bahreyn, Sudan, Yemen, Filistin, Moritanya, Somali, Cibuti ve Komor Adaları olarak sıralandı.
Suudi Arabistan Sanayi Bakanlığı’nın Mayıs 2023’te yayımladığı verilere göre, ülkedeki sanayi yatırımlarının hacmi 1,4 trilyon riyale (yaklaşık 370 milyar dolar) ulaşırken, fabrika sayısı ise 10 bin 966’ya çıktı. Ülkedeki sanayi sektörünün sağladığı istihdam ise mayıs ayının sonu itibarıyla 734 bin 580 olarak açıklandı.
İran
Yaklaşık 88 milyonluk nüfusuyla bölgenin en büyük ülkelerinden biri olan İran, ülkenin Merkez Bankasının verilerine göre, 2022’de 409 milyar 500 milyon dolar GSYİH’ye sahip bulunuyor.
İran Petrol Bakanlığı’nın verilerine göre İran, 160 milyar varil ham petrol ve kondensat ile yaklaşık 34 trilyon metreküp doğal gaz rezervlerine ev sahipliği yapıyor.
Venezuela ve Suudi Arabistan’ın ardından Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü’nde (OPEC) en büyük üçüncü petrol rezervine sahip İran, dünyada da Kanada’nın ardından en büyük petrol rezervine sahip dördüncü ülke konumunda. İran, doğal gaz rezervleri açısından ise Rusya’dan sonra ikinci sırada yer alıyor.
İran, devletin ekonomik faaliyetlerinin yoğun olduğu, petrol ve gaz ihracatının ekonominin performansında önemli yer tuttuğu bir yapıya sahip.
Özellikle ABD’nin 2018’den itibaren başlattığı tek taraflı yaptırımlar nedeniyle ekonomik sıkıntılar yaşayan İran, petrol ve doğal gaz gibi sahip olduğu enerji ürünlerini de yine yaptırımlar nedeniyle ihraç ederken sorunlarla karşılaşıyor.
Orta Doğu’nun petrol rezervlerinin yaklaşık çeyreğini elinde bulunduran İran, yaptırımlarla baş etmek adına izlediği politikaların bir parçası olarak son yıllarda özellikle Çin’e indirimli petrol satarak ekonomisini ayakta tutmaya çalıştı.
Bununla birlikte İran yaptırımlara karşı, “direniş ekonomisi” adını verdiği strateji kapsamında ekonomisini petrolden uzaklaştırarak çeşitlendirme çabasına girişti ve BRICS gibi Doğu ülkeleriyle ticaretini artırdı.
Dünya Bankası’nın verilerine göre, 2022’de 2,7 büyüyen İran ekonomisinin bu yıl da 2,2 büyüme göstermesi bekleniyor.
Batılı olmayan güçlerle ekonomik ve siyasi bağlarını güçlendirmek isteyen İran, son yıllarda Rusya ile güvenlik ve askeri işbirliğini derinleştirirken Çin ile de ekonomik bağlarını güçlendirdi.
İran, “Doğu’ya Bakış” stratejisi kapsamında haziranda BRICS’e resmi üyelik başvurusunda bulunmasının ardından üyeliğinin kabul edilmesini memnuniyetle karşıladı.
Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, ülkesinin BRICS’e üye olarak kabul edilmesinin çok taraflılığı güçlendireceğini söyledi.
Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ise ülkesinin BRICS’e üyeliğinin ABD’nin tek taraflılığına karşı muhalefet dahil olmak üzere topluluğun politikalarını güçlendirmeye yardımcı olacağını vurguladı.
İran BRICS’e üye olarak özellikle ABD’nin tek taraflı yaptırımlarını aşabilmek ve üye ülkelerle ulusal para birimleriyle ticaret yapabilmeyi hedefliyor.
Birleşik Arap Emirlikleri
Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) verilerine göre dünyada en çok rezerve sahip 6. ülke konumunda olan BAE, BRICS’e kabul edilen bir diğer ülke oldu.
“Vizyon 2021” kalkınma planı doğrultusunda ülkede petrol dışı sektörlerden elde edilen gelirleri artırmayı başlıca hedefleri arasına alan BAE, güçlü ekonomisiyle de dikkati çekiyor. BAE, kişi başına düşen gelir ve kişi başına enerji tüketimi gibi bazı ekonomik verilere göre, Körfez ülkeleri arasında Suudi Arabistan’dan sonra ikinci sırada geliyor.
BAE resmi ajansı WAM’ın 25 Haziran 2023’te Ekonomi Bakanı Abdullah bin Tavk el-Merri’ye dayandırdığı habere göre, ülkenin 2022 reel GSYİH’si yüzde 7,9’luk bir büyüme gerçekleştirerek uzmanların beklentilerini de aştı ve 1,62 trilyon dirheme ( yaklaşık 441 milyar dolar) ulaştı.
Federal Rekabet Edebilirlik ve İstatistik Merkezi tarafından yayımlanan rapora da yer verilen habere göre, 2022 GSYİH’sindeki artışa petrol dışı ürünlerin katkısı da büyük oldu.
Burada en büyük payı 2021’e göre yüzde 20,2’lik artışla ulaştırma ve depolama hizmetleri aldı. İmalat sanayi de 2021 yılına göre yüzde 8,7 büyüme kaydederek GSYİH’de 179 milyar dirhemlik katma değer elde etti.
WAM’ın 24 Ağustos tarihli haberinde BAE’nin, BRICS’e kabul edilmesinin, hem bu grupla hem diğer dünya ülkeleriyle ilişkilerde yeni ufuklar açacağına vurgu yapıldı.
BM verilerine göre dünya nüfusunun yüzde 42’sini, Dünya Bankası’nın verilerine göre de dünyadaki GSYİH’nin yüzde 23’ünü oluşturan bu gruba üye olunmasıyla küresel pazarlarda BAE için yeni ortaklık imkanları oluşacağı kaydedildi.
Maliye Bakanı Maktum bin Muhammed bin Raşid Al Maktum ise BAE Maliye Bakanlığının Facebook sayfasından yaptığı açıklamada, BAE’nin BRICS’e katılımının, çok taraflı uluslararası ortaklıkların güçlendirilmesine ve yenilikçi stratejiler yoluyla ekonomik refahın desteklenmesine katkıda bulunacağını ifade etti.
Mısır
Orta Doğu ve Kuzey Afrika’nın kesişim noktasında bulunan Mısır, 476 milyar 747 milyon dolar GSYİH değeriyle bölgesinin en büyük ekonomileri arasında yer alıyor.
Yaklaşık 1 milyon 100 kilometrekare yüzölçümü ve 110 milyonu aşkın nüfusa sahip Mısır, bu anlamda da bölgesinin önde gelen ülkeleri arasında yer alıyor.
Mısır, kadim kültürel değerleriyle “Dünyanın Annesi” lakabıyla anılırken, Akdeniz’den Kızıldeniz’e geçişi sağlayan Süveyş Kanalı ülkeye ciddi anlamda stratejik değer katıyor.
Kamu sektörünün finansal ve işgücü bakımından büyüklüğüyle dikkati çeken ülkede, devlet destekli büyük projeler son yıllarda ekonomik anlamda öne çıkan gelişmeler arasında.
Geçen yıl ekonomisi yüzde 6,6 oranında büyüyen Mısır’da yurt dışı çalışanların gelirleri GSYİH’ye yüzde 6,8 katkı sağlıyor.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *