Uluslararası İslam Peygamberine Destek Komitesi isimli kuruluşun Genel Sekreteri Muhammed Es-Sağir, Stockholm’de Kur’an-ı Kerim yakılmasına tepki olarak İslam dünyasına, İsveç mallarını boykot çağrısında bulundu, “Batı, gücün, paranın ve ekonominin dışında bir dil bilmez.” ifadelerini kullandı.
Stockholm’de, Irak asıllı Salwan Momika’nın 28 Haziran’da, Stockholm Camisi önünde polis koruması eşliğinde Kur’an-ı Kerim yakmasına İslam ülkeleri ve uluslararası kuruluşlarından gelen tepkiler sürüyor.
İstanbul’da 2021’de kurulan ve çeşitli dillerde Hz Muhammed’in (S.A.V) tanıtılmasını amaçlayan Uluslararası İslam Peygamberine Destek Komitesi Genel Sekreteri Sağir, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ekonomik boykotun İslam’ın kutsallarına yönelik tekrarlanan suiistimallere karşı kullanılabilecek etkili ve medeni bir yöntem olduğunu savundu.
İsveç mallarının boykot edilmesi konusunda komitelerinin öncü bir rolü olduğunu öne süren Sağir, “Batı, gücün, paranın ve ekonominin dışında bir dil bilmez.” ifadelerini kullandı.
İsveç’in Kur’an-ı Kerim yakılmasıyla ilgili yaptığı kınama açıklamasını, “İsveç’in özrü kabul edilemez kör ve eksik bir özürdür.” diyerek eleştiren Sağir, açıklamadaki “ifade özgürlüğü” vurgusunun gelecekte yeniden Kur’an-ı Kerim’e yönelik yapılacak saldırıların “habercisi” olduğunu yorumladı.
“Müslümanların duygularını kışkırtan meydan okuma”
İsveç tarafından tekrarlanan bu tutumun, dünyadaki 2 milyardan fazla Müslümanın duyguları ve hassasiyetlerine “meydan okuma” şeklinde değerlendiren Sağir, “Aynı suç ilk kez işlendiğinde güçlü ve etkili bir tepki olsaydı İsveç, tekrar bunu yapamazdı.” diye konuştu.
Batı’da halihazırda aşırı sağ ideolojisinin hakim olduğunu ve aşırılık yanlısı partilerin çoğunluğun iktidara gelmeye başladığına dikkati çeken Sağir, “İslamofobi’nin slogan haline geldiğini” söyledi.
Benzer olayların meydana gelmesini önlemenin yollarının aranması gerektiğini savunan Sağir, “Öncelikle, tüm dinlere hakareti suç sayan uluslararası yasalar olmalıdır. Özel muamele talep etmiyoruz, ancak tüm dinlere saygı gösterilmesi gerekiyor.” ifadelerini kullandı.
Ülkelerin, büyükelçiliklerin, insan hakları kuruluşlarının ve yasal kuruluşların, bu türden olayları engelleyecek yasalar çıkarılması için çaba sarf etmesi gerektiğini anlatan Sağir, Batı’daki Müslüman vaizlere bulundukları ülkelerde İslam’ı tanıtma konusunda büyük görev düştüğünü vurguladı.
Tepkileri yetersiz buldu
Kur’an-ı Kerim’in yakılmasına gösterilen tepkilerin istenilen düzeyde olmadığını dile getiren Sağir, aktivistlerin iyi propaganda kampanyaları yürütmesine ve ekonomik boykot çağrıları yapmasına rağmen, Kur’an-ı Kerim’e saldırı suçunun büyüklüğüyle orantılı ciddi eylemler yapılmadığını kaydetti.
“Ekonomik boykotun, suiistimallere yanıt vermek için kullanması gereken medeni bir silah olduğunu” vurgulayan Sağir, İslam ve Arap ülkelerinin çoğunun, tepki için bazı adımlar attığını ancak suçun büyüklüğüyle orantılı önlemler almadığını savundu.
Türkiye’nin olaya tepkisi ve tutumunun “övgüye değer” olduğunu savunan Sağir, “Türkiye’nin tutumu, bu suçla ilgili, Müslüman bir yetkilinin ortaya koyduğu en açık tutumdur. Türkiye’nin açıklamaları bu konuda yapılmış en güçlü açıklamalardır; Türkiye İslamofobi ile mücadelede rotasına devam etmelidir.” dedi. Sağir, Türkiye’nin artık İslam’ın bir sembolü olarak görüldüğünü, bu nedenle Danimarkalı aşırılık yanlılarının mart ayında Kur’an’ı Kerim’i yakmak istediklerinde başkent Kopenhag’daki Türkiye Büyükelçiliğini seçtiklerini öne sürdü.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *