Ordu-İstihbarat-Siyaset üçgeninde Pakistan krizi

Ordu-İstihbarat-Siyaset üçgeninde Pakistan krizi

Pakistan tekrar, belirli kesimlerin çıkarları uğruna, bir kaosun içerisine doğru sürükleniyor. Ordu, istihbarat ve siyaset üçgeninde yaşanan bu krizin dümeninde şu an için, halihazırda ülkeyi yöneten “olağan şüpheliler” bulunuyor.

Halid Abdurrahman / Mepa News

Pakistan bir kez daha yaşadığı siyasi krizler ve “derin güçlerin” müdahalesiyle dünya gündemindeki yerini almış durumda.

Şimdiye dek hiçbir başbakanın resmi görev süresini tamamlayamadığı ve “bir şekilde” devrilerek görevine son verildiği bir ülke olan Pakistan’da hedefteki isim bir süredir İmran Han.

Muhalefetin kendisine karşı yürüttüğü planın ardından meclisteki oylamayla görevden düşürülen eski Başbakan İmran Han’ın partisi Tahrik-i İnsaf, kapsamlı bir sindirme kampanyasıyla hedef alınıyor.

Bu noktada İmran Han’ın da Pakistan siyasetinin kirli tabiatından bağımsız olmadığını, ancak kendisinin ordu ve istihbarat çevrelerince yönetilen Pakistan’ın siyasi arenasında en az kirli isim olabileceğini vurgulamak gerekiyor.

Başbakanlık koltuğuna oturduğu ilk dönemde orduyla yakın ilişkilere sahip olduğu belirtilen İmran Han, zamanla ordu ve istihbarat çevreleriyle arasını açacak adımlar attı. Pakistan’ı perde gerisinden yöneten ordu ve istihbarat çevreleri, bir siyasi otoritenin kendi güçlerini kısıtlaması ve kendilerinin hilafına adımlar atılması üzerine, siyasi bir hamleyle onu koltuğundan ettiler.

Tahrik-i İnsaf ve İmran Han’a yönelik hamle bununla da kalmadı. İmran Han’a karşı çok sayıda dava açılırken Han nihayetinde tutuklandı. Onun yanı sıra partisinden birçok üst düzey isim de tutuklandı ki bunlar arasında eski Dışişleri Bakanı Şah Mahmud Kureyşi ve üst düzey liderlerden Favad Çaudri de bulunuyor.

Tahrik-i İnsaf taraftarları tüm bu olayların ardından sokaklara döküldü, orduya bağlı birçok merkez saldırıya uğradı ve yağmalandı. Aslında bu, Pakistan’ın kurulduğu yıldan bu yana ülkeyi bir tür boyunduruk altında tutarak halkın isteklerini gözardı eden ordu ve istihbarat çevrelerine duyulan tepkinin bir yansıması. Ordu ise bu girişimlere kuvvet kullanarak karşılık verdi.

Ordu ve istihbarat tarafından yönetilen Pakistan sürekli olarak Hindistan ve Keşmir meselesini bahane ederek silahlandı ancak bu silahları hiçbir zaman bahane gösterdiği sebepler için kullanmadı. Bilakis bu silahları bugün de olduğu gibi kendi halkına yönelik kullandı, kullanmaya da devam ediyor.

Pakistan son olarak 2014 yılında kabile bölgelerine yönelik giriştiği, şehirlerin yerle bir edildiği, sivil halkın katledildiği Zarb-i Azab operasyonuyla namlusunu kendi halkından başkasına çevirmeyeceğini açık şekilde göstermişti.

Ancak bölgede ABD ve Batı’nın sadık bir müttefiki olduğu için bu hak ihlalleri hiçbir zaman hak ettiği ölçüde gündeme getirilemedi. Bugün ülkede yaşanan olaylar da ABD ve Batı’nın çıkarlarına hizmet ettiği sürece hiçbir zaman hakkıyla gündem olmayacak.

Pakistan’ın özellikle son dönemde insansız hava araçlarını da kapsayan yeni bir silahlanma yarışına girdiği bölgeyi takip edenlerin malumudur. Bu silahların da tıpkı geçmiş yıllarda olduğu gibi başta kabile bölgeleri olmak üzere bölgede yaşayan insanlara yönelik kullanılacağı aşikardır.

Pakistan, temelleri İslam ile atılmış, İslam ile var olmuş bir ülkedir. Ancak bugün ordu ve istihbaratın güdümündeki ülkede siyasiler vitrindeki bir biblodan ötesi değildir. Pakistan bugün kurulduğu değerlerden uzaklaşmış, içi boşaltılmış, ABD ve Batı’nın Güney Asya’daki çıkarlarını koruyan bir ülke haline gelmiştir.

Bugün Pakistan’da devam eden krizin olağan şüphelisinin, ülkeyi kurulduğu 1947 yılından bu güne kadar yöneten ordu ve istihbarat olduğu açıktır. Ordunun ülkeyi -bir kez daha- içerisine soktuğu krizi bu kez yönetip yönetemeyeceği ise belirsiz.

Pakistan tekrar, belirli kesimlerin çıkarları uğruna, bir kaosun içerisine doğru sürükleniyor. Ordu, istihbarat ve siyaset üçgeninde yaşanan bu krizin dümeninde şu an için, halihazırda ülkeyi yöneten “olağan şüpheliler” bulunuyor. Krizin ne yöne evrileceği, sokakların kararının ne olacağı, ülkenin daha büyük bir kaosa sürüklenip sürüklenmeyeceği ise, dümendeki güç veya güçleri değiştirebilir.

Şimdilik Pakistan’daki kriz, olağan şüphelilerin yönettiği olağan bir kriz niteliğinde olmaya devam ediyor. En büyük bedeli de yoksul halk kitleleri ödemeyi sürdürüyor.

(Halid Abdurrahman, Çatışma bölgeleri araştırmacısı)

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *