Sudan ordusu ile HDK arasındaki çatışmayı izleyen küresel aktörlerin, çatışmanın sonunda ortaya çıkacak durumu beklediklerini vurgulayan uzmanlar, krizden başta çevre ülkelerin etkileneceğini belirtiyorlar. HDK’nın başkentten çıkarılmasının krizi bitirmeye yetmeyeceğini belirten uzmanlar, Darfur’a kayacak çatışmanın Çad’ı da içine alabileceğine dikkat çekiyorlar.
15 Nisan’dan bu yana çatışmanın sürdüğü Sudan’da gerçekleşmesi muhtemel senaryoları Tunç Demirtaş (Mersin Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Doktor Öğretim Üyesi/SETA Dış Politika Araştırmacısı) ve Kaan Devecioğlu (Orta Doğu Araştırmaları Merkezi-ORSAM Kuzey Afrika Uzmanı) AA muhabirine değerlendirdi.
Tunç Demirtaş, Sudan’da yaşanan gelişmelerin bölgesel ve küresel açıdan ciddi etkiler de barındırdığını belirterek özellikle kara sınırı olan Mısır, Güney Sudan, Libya, Çad, Orta Afrika Cumhuriyeti ve Eritre’yi ister istemez etkileyeceğini belirtti.
‘Krizden başta Sudan’ın komşuları etkilenecek’
Mısır’ın Sudan’a sınırı olup en istikrarlı ülke olduğunu, dolayısıyla gelişmeleri ulusal çıkarları üzerinden okuduğunu ifade eden Demirtaş, “Bu krizin Mısır’ı göç açısından etkileme potansiyeli oldukça yüksek. Yoğun düzensiz göç, Mısır ekonomisini olumsuz etkileyebilir. Olası düzensiz göç dalgasından etkilenecek diğer ülke ise Libya. Libya’daki mevcut konjonktür, ülkedeki mülteci sayısını artırabilir. Aynı şekilde bu kriz Darfur’a sınırı bulunan Çad’ın istikrarını etkileme potansiyeline sahip.” dedi.
Tunç Demirtaş, Mısır’ın, Sudan’da yaşanan krize endişeli ve temkinli bir tutumla yaklaştığını, öncelikli endişesinin ise Nil Nehri üzerindeki su paylaşımı ve Etiyopya’nın inşa ettiği Rönesans Barajı kaynaklı sıkıntıların çıkma olasılığı olduğunu söyledi. Demirtaş şöyle devam etti:
“İki ülke arasındaki baraj krizinin yanı sıra sınır anlaşmazlığına ilişkin sorunlar da daha fazla karmaşık hale gelebilir. Göç dalgaları Etiyopya’nın güvenliğini etkileyebilir, Sudan üzerinden Libya’ya ulaşan Eritreli mültecilerin sayısının artması da söz konusu olabilir. Sudan’daki kriz düzensiz göç dalgasının bölgeye yansımaları olacağı gibi Avrupa’nın güvenliğine yansımalarının olacağını da belirtmek gerekiyor.”
Tunç Demirtaş, HDK’nin Hartum’da zayıflatması durumunda lideri Muhammed Hamdan Dagalo’nun çok daha güçlü konumda olduğu Güney Darfur’da daha fazla güçlenebileceğini, bu senaryonun gerçekleşmesi durumunda ise Dagalo’nun Çad’daki milis güçleriyle karşı karşıya kalabileceğini kaydetti.
Sudan’a komşu ülkelerden Orta Afrika Cumhuriyeti’nin etnik, dini ve siyasi açıdan istikrarsızlık içinde olduğunu hatırlatan Demirtaş, “Bu ülkede aynı zamanda Wagner grubunun etkisi de bir gerçek. Dolayısıyla Sudan’da mevcut ortamda Wagner’in aktif faaliyet göstermesi söz konusu olabilir.” diye konuştu.
Demirtaş, 2011’de Sudan’dan ayrılıp bağımsız bir ülke olan Güney Sudan’ın Hartum yönetimi ile sınır anlaşmazlıkları olduğunu, bu krizin iki ülke arasındaki gerilimin daha çok tırmandırabileceğine vurgu yaptı.
Demirtaş, Nil Nehri üzerinde süregelen anlaşmazlığın en önemli aktörlerinden birinin de Etiyopya olduğunu ancak Etiyopya’nın Rönesans Barajı konusunda Mısır ve Sudan ile yaşadığı anlaşmazlıklar nedeniyle Sudan’da yaşanan krize karşı daha temkinli olduğunu belirtti. Demirtaş şöyle devam etti:
Etiyopya, Sudan’da yaşanan krize karşı Mısır’a kıyasla daha rahat görünüyor. Etiyopya, Rönesans Barajı konusunda Mısır ve Sudan ile yaşadığı anlaşmazlıklar nedeniyle Sudan’da yaşanan krize karşı görece daha az tepki gösteriyor. Zira Sudan’da zayıflayan yapı Etiyopya açısından görece avantajlı bir durum meydana getirmekte. Öte yandan Etiyopya, Sudan’daki kriz nedeniyle bölgede istikrarın bozulmasından da endişe duyuyor.”
Uluslararası aktörler neyi bekliyor?
Demirtaş, Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) Sudan’daki krize etkileri konusunda somut bir kanıt bulunmadığını ancak BAE’nin Sudan üzerinde siyası ve ekonomik etkisinin bir gerçek olduğunu dolaysıyla dolaylı yoldan müdahil olma olasılığının mümkün olabileceğini aktardı.
Sudan’daki krizin nereye evrileceğine dair öngörülerde bulunan Demirtaş, ABD, Çin ve Rusya gibi uluslararası aktörlerin Sudan’daki krizi sadece söylem düzeyinde ele aldıklarını, ülkelerin pozisyonlarını ve politikalarını, tahliye sürecinin tamamlanması ve çatışmaların sonucuna göre belirleyeceklerini söyledi.
Devecioğlu: Uluslararası aktörler henüz net bir pozisyon almadı
Kaan Devecioğlu ise Sudan’daki krizde küresel aktörlerin doğrudan ya da dolaylı müdahalesine dair değerlendirmelerde bulunarak uluslararası aktörlerini Sudan konusunda henüz net bir pozisyon almadıklarını söyledi. Uluslararası aktörlerin Sudan’daki en önemli önceliğinin, halen vatandaşlarını ve diplomatların güvenliğini sağlamak ve tahliye işlemini gerçekleştirmek olduğunu kaydeden Devecioğlu, şu değerlendirmede bulundu:
“Küresel aktörlerin tahliye işlemlerinden sonra taraflar arasında barışın sağlanıp sağlanmayacağına dair konumlarının netleşeceğini düşünüyorum. Çünkü şu anda ciddi sıkıntılarla karşı karşıyalar. Eğer 72 saatlik ateşkese uyulursa Afrika Birliği (AfB), Hükümetler Arası Kalkınma Otoritesi’nin (IGAD) ABD ve Avrupa Birliği, Mısır, Suudi Arabistan liderleri düşük bir ihtimal de olsa Hartum’a gidebilir, tarafları müzakere için masaya oturtabilir. Ancak şu anki durum bunun çok düşük ihtimalli bir senaryo olduğunu gösteriyor.”
ABD, Rusya, Çin gibi aktörlerin Sudan’da yaşanan krize müdahil olup olmadıkları konusunda Devecioğlu, ABD’nin Sudan ile ilişkilerini Hartum-İsrail bağlamında şekillendiğini anlattı. ABD’nin Sudan’daki hükümetin demokratik geçiş sürecini desteklediğini dolayısıyla mevcut durumu da yakından takip ettiğini kaydeden Devecioğlu, ABD’nın bu krizde ‘bekle-gör’ politikası izlediğini söyledi.
Devecioğlu, Sudan’ın en büyük ticaret ortaklarından Çin’in, ekonomik çıkarlarını önceleyerek ülkede yaşanan krize doğrudan müdahil olmadığını, barış süreci için müzakere edilmesi konusunda çaba gösterdiğini ifade etti.
Rusya’nın Sudan’daki krizi yakından takip ettiğini söyleyen Devecioğlu, “Degalo’nun Wagner ile birlikte hareket ettiğine dair bazı iddialar var. Öte yandan Rusya’nın Sudan’da Kızıldeniz kıyısında askeri üs ve ticari çıkarlarını geliştirmek için çalışmalar yürüttüğü de biliniyor zaten. Dolayısıyla Rusya krize doğrudan müdahil olmasa da ülkedeki askeri varlığı ve ticari çıkarları nedeniyle bu krize dolaylı yoldan olsa bile müdahil olduğuna dair ihtimaller de konuşuluyor.” dedi.
‘HDK’nın başkentten çıkarılması krizi bitirmeye yetmez’
Sudan ordusunun HDK’yi Hartum’dan çıkarmasının ülkedeki krizi bitirmeye yeterli olmayacağına vurgu yapan Devecioğlu, çatışmaların Darfur’a kayma ihtimalinin çok yüksek olduğunu aynı zamanda ülkenin beşe bölünebileceğine dair senaryoların da konuşulmaya başlandığını kaydetti.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *