Eskiden geleneksel medya araçlarıyla yayılmak istenen korku psikolojisinin bugün mecra değiştirdiğini dile getiren yazar İsmihan Şimşek, “Türkiye’de Tanzimat’tan bugüne devam eden İslamofobi ve Batı karşısındaki aşağılık kompleksi hiç azalmadan devam ediyor.” sözlerini sarf etti.
Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat’ta meydana gelen ve 11 ili etkileyen depremlerin ardından sosyal medyada dezenformasyon ve Müslüman karşıtı söylemlerin arttığı belirtiliyor.
Yazar İsmihan Şimşek, AA muhabirine, deprem gibi doğal afetlerin, özellikle sosyal medyada nasıl Müslüman karşıtlığına dönüştüğüyle ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Şimşek, medya kuruluşlarının haber, bilgi ve fikirlerin üretim ve dağıtım sürecinde temel rol üstlendiğini kaydederek, medyanın gerçek gündem yerine ideolojisi ve önceliklerine göre yapay gündem ya da kamuoyu da oluşturabildiğini söyledi.
Geleneksel ve sosyal medyanın, konuları kamuoyu gündemine nasıl ve ne kadar taşınacağını belirlediğine dikkati çeken Şimşek, “Kamuoyu gündeminin oluşturulması ve bilgi değişiminin sağlanmasında özellikle medyanın önemli yeri ve işlevi var.” ifadesini kullandı.
“Sosyal medya dezenformasyonun en kolay yapıldığı yer”
Şimşek, eskiden geleneksel medya araçları ile yapılan Müslüman karşıtı dezenformasyonun sosyal medyada da yayıldığını aktararak, buna rağmen doğru bilginin de daha ulaşılabilir hale geldiğini söyledi.
Kahramanmaraş merkezli depremlerde sosyal medyanın olumlu ve olumsuz yönlerinin bir kez daha ortaya çıktığına işaret eden Şimşek, “Sosyal medya hızlıca depremzedelerden haber alma ve yardımların ulaştırılması konusunda oldukça işe yaradı. Diğer yandan ‘Baraj patladı, taştı’ gibi paylaşımların nelere mal olduğuna şahit olduk.” dedi.
Şimşek, yeni medya haberciliğinde araştırma ve olgular yerine kişisel inanış ve kanaatlerin ağır bastığının altını çizerek, uluslararası araştırma şirketlerinin yaptığı anketlere göre toplumların yarısından çoğunun “gazeteci ve haberlere inanmadığı” şeklinde görüş bildirdiğini belirtti.
Sosyal medya platformlarının, reklam için kullandığı özgür düşünce ve çoğulcu katılım vaatlerinin, dezenformasyon ve kullanılan ayrımcı dil nedeniyle yerine getirilmediğini ifade eden Şimşek, “Artık sosyal medya, dezenformasyon ve algı yönetiminin en kolay yapıldığı platform olarak görülüyor.” diye konuştu.
‘İslam karşıtı söylemler sosyal medyada sürekli var’
Şimşek, sosyal medyada birçok konuda gündem ve korku oluşturulduğunu belirterek, “İslamofobik söylemler sosyal medyada sürekli var. Suni korkular en çok dindarlar üzerinden oluşturulmaya çalışılıyor. Türkiye’de Tanzimat’tan bugüne devam eden İslamofobi ve Batı karşısındaki aşağılık kompleksi hiç azalmadan devam ediyor.” sözlerini sarf etti.
Medya yoluyla topluma, Müslümanların “barbar, terörist ve istismarcı” oldukları yönünde mesajlar verildiğini dile getiren Şimşek, “İslami simgeler, Müslüman yaşam tarzı aşağılandı. Mizah dergileri İslamofobinin en yaygın propagandasının yapıldığı mecralardan oldu.” görüşünü paylaştı.
Şimşek, propagandanın en önemli ayaklarından birinin de sanat olduğunu kaydederek, “İslamofobi, Cumhuriyet döneminin başlangıcından bu yana resmi ideolojik söylemlerle medya ve sanat yoluyla yayılmaya çalışıldı. Vatandaşlara İslam’ın şiddet dini, Müslümanların korkulması gereken kişiler olduğu fikri yerleştirilmek istendi.” değerlendirmesinde bulundu.
Eskiden geleneksel medya araçlarıyla yayılmak istenen korku psikolojisinin bugün mecra değiştirdiğini dile getiren Şimşek, sosyal medyadaki denetimsizliğinin ve anonim hesaplardan yapılan paylaşımların Müslüman karşıtı söylemlerin artarak devam ettiğini gözler önüne serdiğini söyledi.
Şimşek, sosyal medyada depremlerin ardından Müslüman karşıtı söylem ve nefret dilinin arttığının altını çizerek, Diyanet İşleri Başkanlığının, sosyal medyada enkazdan kurtarma yapılırken tekbir getirilmesi ya da deprem bölgesine mobil mescit gönderilmesi nedeniyle “linç edildiğini” kaydetti.
Afet zamanı oluşan dezenformasyon ve Müslüman karşıtlığının en temel sebebinin İslam’ı bilmemekten kaynakladığına işaret eden Şimşek, afetlerle ilgili dinle ilgisi olmayan geleneksel kader inancının İslam’a mal edildiğini söyledi.
Şimşek, afet zamanlarında üretilen hurafelerin de sosyal medyadaki Müslüman karşıtı nefreti körüklediğini aktararak, sözlerini şöyle tamamladı:
“Afetlerdeki kayıplarımızda bizi ayakta tutacak, harekete geçirecek ve teskin edecek dinin yerini kadercilik ve boşvermişlik empoze eden geleneksel anlayışlar alıyor. Dolayısıyla İslam’a mal edilen bu anlayışa karşı öfke ve düşmanlık oluşuyor. Afetlerdeki dini dezenformasyonun bir diğer yanı da üretilen hurafeler. Deprem sırasında ya da sonrasında kulaktan kulağa yayılan olağanüstü, parapsikolojik olaylar bir şekilde dinle ilişkilendiriliyor.”
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *