Şeytan insana sadece soldan yaklaşmaz sağdan da yaklaşır. İnsan özünde iyidir ama kötülüğe de meyillidir. İşte Müslüman olmak da iyi bir insan olmaya çalışmaktır.
Gülbahar Ay Satan
Bir araç amacın önüne geçiyorsa orada aşırılık var demektir. Şunu bilmeliyiz ki başkalarının mağduriyetinden kendimize bir pay çıkarıyorsak bu durumu suistimal etmektir. Sumud filosu döndükten sonra bazı kişi ve kurumların bu filoyu ve Gazze halkının mağduriyetini suistimal ettiğini gördük. Başkalarının acılarından bile kendine bir kazanç çıkartmak çok düşündürücü. İnsan olmak her zaman ince bir çizginin üstünde yürümek gibi tedirgin etmeli hepimizi.
Şeytan insana sadece soldan yaklaşmaz sağdan da yaklaşır. İnsan özünde iyidir ama kötülüğe de meyillidir. İşte Müslüman olmak da iyi bir insan olmaya çalışmaktır.
Örneğin iyi niyetli bir Müslüman, salih amel işliyor. Böylelikle şeytanın radarına giriyor. Şeytan ona sağdan yaklaşıyor sen çok iyi birisin artık sen oldun diyor. Eğer dikkat etmezse bu Müslüman önce gurura kapılıyor sonra kibirleniyor. Bu kişi dindar bir hayat sürdükçe kendini diğerden üstün görüyor. Kendi gibi olmayanları aşağılıyor. Bir zaman sonra haşa dini sanki kendi himayesine almış gibi Allah adına konuşuyor. Allah adına ahkam kesiyor. Allah Rasulü’nü Mekke fethinden sonra şehre girerken tevazudan o kadar boynunu eğmişti ki sakalları neredeyse deveye değiyordu diye rivayet var. Bundan yaklaşık 15 yıl önce Afrika’da su kuyusu açtıran bir ablamız vardı, gururu öyle okşanmıştı ki tavırlarında kibir seziliyordu. Haşa sanki Afrika’ya o gökten su indirmiş gibi.
Her durumdan nemalanmak, başkasının kahramanlığından kahramanlık devşirmek, mazlumun acısını kullanmak, fakirin fakirliğiyle puan toplamak… Bir ara politikacılar ramazanda iftar yapmak için fakir aileleri seçiyordu. Hatta bir evde masa olmasına karşı yine de yer sofrasında yemek yemişlerdi.
Dini, bir kazanç kapısı görenler elbette çoğunluktadır. Cami avlusundaki bir dilenci dini kullanarak kazanç sağlar. Bazıları hayır adı altında insanlardan sürekli maddi kazanç sağlar. Bir cemaat lideri de dini kullanarak çok büyük kazançlar elde edebilir. Politikacılar da dini kullanarak halkı yönlendirebilir. Bu örnekler çoğaltılabilir. Dini kendi çıkarları için araç haline getirenler bazen sırf kendi nefsini tatmin etmek için bile bunu yapabilir.
Diğer yandan dini şekilciliğe önem verenlere bir bakın sakal, cübbe, klişeleşmiş sözler kısaca papağanlaşmak, yani üretmeden aynı şeyleri tekrar etmek. Peki bir insan neden papağanlaşır. Amacı nemalanmaktır; mevcut durumunu, çıkarını ya da mezhebini meşrebini en önemlisi kendi ideolojisini kendi doğrularını korumaktır. Çözüm odaklı olan, üreten bir insan dini şekillere, dini gösterilere gerek duymaz. Yeni okumalar yapmamak, eleştirileri göz ardı etmek. Ben oldum demek, ben her şeyi biliyorum demek adeta sonun başlangıcıdır.
Ben toy bir kız iken dikkatimi bir kişi çekmişti. Hem din üzerine konuşuyor hem de günümüze uygun takım elbiseler giyiyordu. Bu adam ne demek istiyordu. Evet, şekilciliğe değil, söze dikkat çekiyordu. Laf olsun diye değil, sahiden bir şeyler söylemeye çalışıyordu. Bu adamın adı Ercümend Özkan idi.
Günümüzde peygamberimize karikatürlerle bir hakaret yapılıyor, hakareti yapan kişiye tehditler savruluyor. Seni keseceğiz naraları atılıyor, etraf yakılıp yıkılıyor. Fikri ve ameli olarak sürekli üreten insanlar böyle tepkiler vermez. Gerek duymaz. Çünkü bilir ki din böyle yücelmez! Selam de geç onu cahilliğiyle baş başa bırak ki o kişi yaptıklarıyla yüzleşebilsin.
Neden Müslümanlar olarak, toplum olarak yerimizde sayıyoruz. Çünkü bir eleştiri kültürü yok, ifade özgürlüğü yok. Müslümanlar olarak önce eleştiriye açık olmalıyız. Yani ifade özgürlüğüne saygı duymalıyız. Bunları yazıyorum ama eleştiriye açık olmak o kadar zor ki. Eleştiriyi bir tehdit olarak kodlamış çoğumuz. Çünkü insanlar çoğu zaman kötü niyetli olarak, hatta eleştiriyi özünde hasedini ve kinini saklamak için bir perde olarak kullanıyor. Bir Müslüman fikri anlamda gerçek bir eleştiriyi sahşına hakaret olarak algılamamalıdır. Maalesef bazı insanlar kibirden kendi fikirlerini mutlak gördüğü için sıradan bir eleştiriyi bile şahsına hakaret olarak algılıyor.
Eğer ifade özgürlüğü varsa o toplum en ileri seviyelere çıkar.
İfade özgürlüğünün olduğu yerde yöneticileri eleştirebilirsin, profesörleri, hocaları eleştirebilirsin, büyüklerini eleştirebilirsin. Arkadaşlarını eleştirebilirsin.. Yönetim şekli nasıl olacak diye tartışan Müslümanlar bence önce ifade özgürlüğüne odaklanmalıdır. Birbirleriyle konuşmayı öğrenmelidir. Eleştiri özgürlüğüne odaklanmalıdır. İlk olarak da kendimizi eleştirebilmeliyiz. Sonra da en yakınımızdakileri…
Ne diyordu Hz. Ömer: Yanlış yaptığımızda bizi uyarmazsanız sizde hayır yok, uyardığınız halde dinlemezsek bizde hayır yok.













Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *