Minareden yükselen o sesle her geçen an kuş misali hafiflediğini hissetti; sesin bitmemesini istercesine kafasını yastığın diğer yanına çevirebildiğini iç geçirdi. Pencere gıcırtısına karışan serin bir esinti arda kalan yüklerini de aldı bedeninden…
Mustafa Ceylan
Yılların aşındırdığı taştan eşiğe ayaklarını sürüyerek can havliyle sokağa fırladığını anımsadı hayal meyal. Son günlerde yaşadığı ızdıraplı günler, basık ortamın kasvetiyle harmanlanınca nefes almakta zorlandığını hissetti. Başını yastığın bir yanına, sonra diğer yanına çevirse de sıkıntılarını iç benliğinden gizleyemediği gerçeği altında daha da ezildi. Alnından sızan iri taneli ter damlaları, gözlerinde acı yangılar bırakarak sıkıntılarını biraz daha katladı. Yastığın nemlenmesi uykusunu iyiden iyiye kaçırırken sokakta biraz hava almasının iyi geleceğini düşündü. Yorganı üzerinden attığında üşüme hissinin peydah olması ile kan ter içinde kaldığını anladı; en iyisi üstünü değiştirmekti. Bu esnada parmak uçlarına kadar titremesi dışarı çıkma fikrini sorgulatsa da ortamdan uzaklaşmasının kendini iyi hissettireceğine inanmışlığı tereddüdünü gidermişti.
Geçen aylarda kendini daha iyi hissediyordu oysa; her şey toz pembe olmasa da düşünsel ataklar yaşamadığının tesellisi mazideki umutlarını diri tutmaya yetmişti. Mahallenin tozlu yollarını bisikletiyle aşındıran postacının ulaştırdığı evrakı okuduğundan bu yana keyfi kaçmıştı iyice. İsim benzerliği ile evrakın kendisine yanlışlıkla gelmiş olabileceğine varana kadar durumu kabullenmeme çıkışları olsa da bunu aşması uzun sürmedi; yüzleşmesi gerekiyordu olanlarla. Durumu kabullenmemesinin kendisine kazandıracağı bir şeyin olmadığını içselleştirmesi, süreci gerçekçi yönetmesinin başarısındaki temel dayanağı olacağına inanmıştı. En azından öyle düşünüyordu ve bu da kendisini mutlu edebiliyordu; en çok da buna ihtiyacı yok muydu bugünlerde?
Her şey istifra nöbetleri ile başlamıştı. Sigara ve alkol kullanmıyor, acı, tuzlu, tatlı, ekşi düşkünlükleri de yoktu; midesindeki yangılara anlam verememişti. Endoskopi, biyopsi, patoloji, metastaz… Hastane sürecinin kötü şöhretli kavramları tüm sıkıcılığı ile gündemine ani bir şekilde girmişti; oysa her yenilik izinle girmesi gerekmez miydi insan hayatına? Sonuçlar henüz çıkmamış olsa da teselli ve karamsarlığın tarifsiz girdabında gelgitlere gark olmuştu. Bu durum kendisini fazlasıyla yorduğu için davetsiz kavramların bu cesareti nereden aldığını sorgulamaya gücünün kalmadığını anlaması uzun sürmedi.
Okul yılları, gurbet yolları, kariyer basamakları, bahçeli ev, araba, iyi bir eş, hayırlı evlatlar, huzurlu emeklilik… Ne de çok ve şimdiki idrakiyle anlamsız amaçlar biriktirmişti oysa. İçine düştüğü girdaptan çıkış yolu arıyordu; tek başına ve her gün daha da çekilmez hale dönüşen şiddetli ağrılarıyla. Etrafındaki güzellikleri görmekte ketum davranışı, gündemlerinden sıyrılmayışındaki bencilliği, amaçlarının gerekliliği, geldiği noktada verdiği mücadelelerin tüm bunlara değip değmediği; bitmeyen can sıkıcı yüzleşmeler, cevaplanması dahi sakinlik sunmayan metaforlar…
Geçen zamanla birlikte hava iyice serinlemiş ve esintiyle yüzüne vuran toz taneleri geri dönmesi gerektiğini hatırlatmıştı. Soğuk geceler kışa göz kırpıyordu belli belirsiz; güz ömrün kıdemiydi ne de olsa. Sokak lambasının huzmesinde varlığını bulan hayaller okunan ezanla yavaş yavaş sönükleşiyor ve son zamanlarda birçokları gibi anlamsızlaşıyordu gözünde.
Döndüğünde yatağı hala nemliydi; çarşaf, yorgan, yastık… hepsini değiştirdi. Hayatındaki birçok şeyi değiştirmenin de bu kadar kolay olmasını arzulamıştı; bu fikir benliğinde dürüstçe yankı bulmadı nedense. Gün boyu tutulduğu kanlı istifra atakları ve sokakta geçirdiği saatlerin yorgunluğu ile yatağa uzanması ve uyuması bir oldu.
Güneş tepeye ulaşmıştı neredeyse. Kendine geldiğinde bedenini yatağa adeta zincirle bağlı hissediyor, kalkamayışına anlam veremiyordu. Bu durumu halsizliğine yordu önce; oysa uykusunu almış ve kendisini uzun zaman sonra bu kadar dinç hissetmemişti. Çaresizce kulağında belli belirsiz inleyen sese dikkat kesildi. Minareden yükselen o sesle her geçen an kuş misali hafiflediğini hissetti; sesin bitmemesini istercesine kafasını yastığın diğer yanına çevirebildiğini iç geçirdi. Pencere gıcırtısına karışan serin bir esinti arda kalan yüklerini de aldı bedeninden…













Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *