İran İstihbarat Bakanlığı, eşi benzeri görülmemiş bir operasyonla çocuk katili Siyonist İsrail’e büyük bir darbe indirildiğini bildirdi. Öte yandan İran’ın UAEA’ya ilettiği gizli belgelerin İsrail’e Avrupa tarafından sızdırıldığı da ortaya çıkarıldı. İsrail’in nükleer tesislerine ilişkin binlerce belge İran’ın eline geçti.
İran’ın belgeleri İsrail’e iletilmiş
İran’ın Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’na (UAEA) gönderdiği gizli ve resmi belgelerin, gizli kanallar aracılığıyla İsrail istihbaratına iletildiği ortaya çıktı.
Konuya ilişkin Fars Haber Ajansı’na konuşan yetkili bir kaynak, “Belgeler açıkça gösteriyor ki UAEA, tarafsız bir kurum olmak yerine, İsrail rejiminin amaçlarına hizmet eden bir araca dönüşmüş durumda” ifadelerini kullandı.
Daha önce de İranlı nükleer bilim insanlarının isimlerinin Ajans aracılığıyla sızdırıldığı ve bu durumun suikastlara yol açtığına dair iddialar gündeme gelmişti. Son gelişmeler, UAEA’nın geçmişte de benzer biçimde ülkelerin bilgi güvenliğini ihlal ettiğini gösteriyor.
Bu gelişmelerin ardından, İran Dışişleri Bakanlığı’nın Ajans’a karşı sert diplomatik adımlar atması bekleniyor. Analistler, söz konusu belgelerin Batılı güçler ve İsrail ile UAEA arasında örtülü işbirliklerini açığa çıkardığını ve kurumun tarafsızlığını ciddi şekilde sorgulanır hale getirdiğini belirtiyor.
İran’ın İsrail’e yönelik istihbarat başarısı
Siyonist rejimin rejimin hassas, stratejik ve son derece gizli belgelerine erişmek için tasarlanıp icra edilen operasyonu ‘’tarihi’’ olarak nitelendiren bakanlık, bu operasyonun yakın zamanda ülkeye büyük miktarda belgenin getirilmesiyle başarıyla sonuçlandığını aktardı.
Bakanlıktan operasyonun kazanımlarına dair yapılan yazılı açıklamada şu ifadelere yer verildi:
1. Ele geçirilen belgeler, içerik ve konu çeşitliliği açısından değelidir ve araştırma ve bilimsel alanları kapsıyor. Bazı belgeler İsrail’in yasadışı ve gizli nükleer silah programları, ABD ve Avrupa kurumlarıyla nükleer işbirliği ve rejimin nükleer programıyla ilgilidir. Bazıları ise askeri ve füze programları ve projeleri hakkında. Askeri projelere ilişkin teknik dokümanlarda, bu projelerde yer alan yöneticilerin, yetkililerin ve bilim insanlarının adları, özellikleri, görselleri ve adresleri bulunuyor.
Ortaya çıkan önemli belgelerden biri de, Siyonist rejimin yalnızca kendi vatandaşlarını değil, başka ülkelerin vatandaşlığına sahip araştırmacıları da kullandığıdır. Bu kişilerin kimlik bilgileri de mevcut bulunmaktadır. Elbette belgelerin bir kısmı, büyük İran milletinin bilgisine sunulacaktır. Ayrıca elde edilen bazı bilimsel ve araştırma çıktıları, ülkemizde kullanıma uygundur ve ilgili kurum ve kuruluşlara iletilecektir. Belgelerin önemli bir kısmı, kahraman silahlı kuvvetlerimiz tarafından kullanılacaktır. Bazı bölümler ise dost ülkelerle paylaşılabilecek ya da Siyonizm karşıtı kurum ve gruplara sunulabilecektir.
2. Belgeler açıkça göstermektedir ki, ABD ve bazı Avrupa ülkeleri, Siyonist rejimin silahlanma programlarını geliştirme sürecinde nasıl bir destekçi, ortak ve müteahhit rolü üstlenmiş ve hâlâ üstlenmektedir. Aynı zamanda bu ülkeler, çifte standartlı yaklaşımlarıyla, yalan söyleyerek İran İslam Cumhuriyeti’ni barışçıl olmayan bir yolda ilerlemekle suçlamaktadır. Yıllardır bu uğursuz Siyonist rejim, küresel tahakküm çevresinin sessizliği ve desteğiyle gizemli bir nükleer gizlilik içinde, onların “dünya barışı ve güvenliği için tehdit” dediği yolun sonuna kadar gitmiştir. Ancak bu zalim ve kibirli güç odakları, ülkemize en ağır baskıları uygulamaktadır. Oysa İran İslam Cumhuriyeti yalnızca vatandaşlarının sağlığı ve refah seviyesini artırmak amacıyla nükleer enerjiden barışçıl şekilde yararlanmak istemekte ve kesin bir dille nükleer silah üretme hedefi olmadığını ilan etmektedir.
3. Elde edilen belgeler arasında en dikkat çekici olanlardan biri de, Siyonist rejimin ülkemizin barışçıl nükleer programlarına karşı bazı uluslararası kurumlara sunduğu çok sayıda asılsız ve yalan dolu raporlardır. Daha da ilginç olanı, bu kurumların raporlarında, rejimin bu sahte ve aldatıcı iddialarının birebir yansıması yer almaktadır!
4. İstihbarat biriminin rejimin belgelerine erişim yöntemleri ve bu belgeleri işgal altındaki Filistin topraklarından çıkarma taktikleri, öyle bir şekilde tasarlanıp uygulandı ki, sözde güçlü rejimin çok katmanlı güvenlik ağlarını ve iç içe geçmiş koruma koridorlarını tamamen etkisiz hale getirdi. Bu rejimin, stratejik nitelikteki bu belgeleri koruma konusundaki özel hassasiyeti, onların korunması için en sıkı önlemlerin alınmasına yol açmıştı. Buna paralel olarak, bu belgelere erişim çabalarının da tamamen akıllıca ve çok katmanlı bir planla gerçekleştirilmesi gerekiyordu. Dolayısıyla söz konusu operasyonun karmaşıklığı, bu rejimin olayın çeşitli boyutlarını kavrayabilmesinin ötesindedir. Yine bu rejim, göstermelik adımlarla güvenlik ve istihbarat zafiyetlerini örtbas etmeye çalışsa da başarılı olamamıştır. Son günlerde bazı Siyonistlerin tutuklanması ve aslında onların kurban edilmesi, bu rejimin kamuoyu nezdindeki yıpranmış imajını onarmaya yönelik bir girişimdi; ancak bu da sonuçsuz kalmıştır.
Şu anda İran İstihbarat Bakanlığı’nın elinde bulunan belgeler, Siyonist rejimin kendisini aşılmaz bir kale gibi göstermeye çalıştığı bir ortamda elde edilmiştir. Onlar, geçmişteki istihbarat başarısızlıklarından dersler çıkarıp, sözde tüm sızma yollarını kapattıklarını sanırken, Filistinli kahraman savaçıların gerçekleştirdiği büyük “Aksa tufanı” operasyonuyla karşılaştılar ve eşi benzeri görülmemiş bir istihbarat-güvenlik fiyaskosu sergilediler. Şimdi İran İstihbarat Bakanlığı tarafından gerçekleştirilen bu operasyon ise, Siyonist rejimin istihbarat ve güvenlik alanındaki utanç verici siciline bir başka kara leke olarak geçmiş ve Direniş Cephesi için tarihi ve benzersiz bir zafer olmuştur. Bu da rejimin “aşılmazlık efsanesini” bir kez daha alaya almıştır.
Bu operasyon, İstihbarat birimlerinin, aziz İran halkının düşmanlarıyla profesyonelce ve titizlikle yüzleşmek adına verdikleri kadim ahde olan tam bağlılıklarının ve samimi mücadelenin bir başka göstergesidir. Bu yaklaşım, hikmetli önderimiz ve güçlü liderimiz Ayetullah Hamanei’nin liderliği altında, Allah’ın izniyle Hz. Mehdi’nin (a.c) zuhuruna kadar sürecektir.
İran’dan ABD ve üç Avrupa ülkesine uyarı
İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın (UAEA) İran’ın nükleer programına yönelik suçlamalarını reddederek, Ajans Başkanı’nın son raporunu Batılı ülkelerin ve ABD’nin siyasi ve yönlendirilmiş yaklaşımının açık bir göstergesi olarak değerlendirdi.
Bir radyo programında konuşan Bekayi, “İran, ulusal çıkarlara yönelik her türlü yasa dışı adıma güçlü ve orantılı şekilde karşılık verecektir,” dedi.
UAEA Yönetim Kurulu’nun son toplantısında hakim olan siyasi atmosferden duyduğu endişeyi dile getiren Sözcü Bekayi “Başkan’ın raporu teknik kanıtlara değil, üç Avrupa ülkesi ve ABD’nin siyasi talimatlarına dayanarak hazırlanmış ve maalesef daha önce çözülmüş, eski iddiaları tekrar gündeme taşımaktadır.” ifadesini kullandı.
Raporda İran’ın yükümlülüklerine uymadığına ya da barışçıl nükleer yolundan saptığına dair hiçbir unsur bulunmadığını belirten Bekayi, “Bugün Kurul’un gündeminde olanlar, uluslararası hukuka ve işbirliği ruhuna aykırıdır. Bu girişim, daha önce nükleer anlaşma (KOEP) kapsamında kapatılmış dosyaları yeniden açmak ve İran’a yeni suçlamalar yöneltmek için kasıtlı bir çabadır,” açıklamasını yaptı.
ABD ve üç Avrupa ülkesinin (Almanya, Fransa ve İngiltere), önerdiği karar taslağını da açık şekilde eleştiren Bekayi “Bu taslakta İran, yükümlülüklerine uymamakla suçlanıyor. Ancak UAEA’nın asıl raporunda bu yönde en küçük bir ifade dahi yer almamaktadır,” şeklinde konuştu.
İranlı diplomat “Tüm Avrupa’yı suçlamıyoruz. Çünkü Avrupa ülkeleri arasında farklı bakış açıları var. Ancak bu düşmanca yaklaşımın asıl sahipleri, bilinen üç Avrupa ülkesidir. Bu ülkeler, hazırladıkları karşıt karar taslağı ile İran’ın yapıcı yaklaşımını görmezden gelmiştir.” diye kaydetti.
İtalya Dışişleri Bakan Yardımcısı’nın Tahran’a yaptığı son ziyarete ve bazı Avrupa ülkelerinin farklı tutumlarına da değinen Bekayi, İran’ın yapıcı diyalog ve işbirliğine inandığını ancak siyasi oyunların ve tekrar eden dosya açma girişimlerinin işbirliğini ilerletmeyeceğini vurguladı.
Yeni bir karar tasarısının kabul edilme ihtimaliyle ilgili bir soruyu yanıtlayan Bekayi, son iki yılda İran’a karşı en az dört benzer kararın kabul edildiğini belirtti.
Bekayi sözlerini şöyle sürdürdü:
“Üç Avrupa ülkesi ve ABD’nin bu kararı da geçirme yönündeki planlamaları göz önüne alındığında, kabul edilme olasılığı oldukça yüksektir. Ancak şimdiye kadar gördük ki karşı taraf, mantık ve diyalog yolunu terk ettiğinde, İran her zaman dengeli ve karşılık veren bir tutum sergilemiştir,”
Olası tepkilere dair ayrıntı vermekten kaçınan Bekayi, “Gerekli kararlar Atom Enerjisi Kurumu ve diğer yetkili kurumlar tarafından alınmış olup, zamanında kamuoyuna duyurulacaktır,” dedi.
İran’ın nükleer müzakerelerdeki kırmızı çizgilerini hatırlatan İranlı diplomat, şu ifadeleri kullandı:
“İki temel ilkeyi içermeyen hiçbir teklif kabul edilemez ve hatta değerlendirilmeye alınmaz. Bu ilkelerden biri, İran halkının ülke içinde zenginleştirme dahil olmak üzere barışçıl kullanım hakkının tanınması; diğeri ise halkın refahını doğrudan hedef alan tüm yaptırımların etkili ve fiili şekilde kaldırılmasıdır,”
İran’ın istihbarat operasyonu İsrail medyasında büyük yankı uyandırdı
İran güvenlik kaynakları, Siyonist İsrail’in nükleer tesislerine ilişkin binlerce stratejik belgeye ulaşıldığını ve belgelerin güvenli şekilde İran’a getirildiğini duyurmuştu.
İran’ın gerçekleştirdiği başarılı operasyon, Siyonist medyada büyük yankı uyandırdı.
İsrail medyası, İran’ın büyük bir istihbarat başarısını duyurmasını Tahran ile Washington arasındaki dolaylı müzakerelerle bağlantılı olduğunu bildirid.
Maariv: Endişe verici rapor
İsrail’in Maariv gazetesi, İran’ın İsrail’in nükleer tesisleri ve stratejik projelerine dair binlerce gizli belgeye ulaştığını aktardı. Gazete, bu bilgilerin İran’da güvenli bölgelere taşındığını ancak henüz başka kaynaklarca doğrulanmadığını vurguladı.
KAN televizyonu: Büyük hacimde stratejik belgeler İran’ın elinde
Siyonist İsrail’in KAN televizyonu, İran’ın elinde İsrail’e ait çok sayıda stratejik ve hassas belgenin olduğunu bildirdi.
Kanal, belgelerin ele geçirilme operasyonunun uzun süredir tamamlandığını, ancak belgelerin hacmi ve güvenli taşınma gerekliliği nedeniyle konunun şimdiye kadar gizli tutulduğunu aktardı.
Ayrıca, el-Meyadin’e göre, İran lehine casusluk şüphesiyle tutuklanan bazı Siyonistlerin belgelerle bağlantılı olabileceği belirtildi.
Ynet: “İran, İsrail’in nükleer programına dair çok sayıda belge ele geçirdi”
Ynet haber sitesi, İran yanlısı ağların iddialarına dayanarak, bu belgelerin İsrail topraklarındaki gizli bir operasyonla elde edildiğini ve başarıyla İran’a aktarıldığını duyurdu.
Sitede, belgelerin yakın zamanda açıklanmasının beklendiği belirtildi.
Tel Aviv Üniversitesi Ulusal Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü (INSS) İran ve Şii Ekseni Programı Başkanı Dr. Raz Zimet, Ynet’e yaptığı açıklamada, İranlı hackerların 2014-2023 yıllarına ait Atom Enerjisi Komisyonu sunucusundan bilgi sızdırdığının daha önce bildirildiğini söyledi.
Zimet, bu sızıntının da daha önceki operasyonla bağlantılı olabileceğini belirtti.
El-Meyadin: Binlerce belge İran’ın elinde
Lübnan merkezli el-Meyadin kanalı, İran güvenlik servislerinin İsrail’e ilişkin çok sayıda stratejik belgeye ulaştığını açıkladı.
Operasyonun uzun süre önce tamamlandığı ancak belgelerin hacmi ve güvenli aktarım gerekliliği nedeniyle gizli tutulduğu belirtildi.
İran istihbaratının tüm belgeleri “güvenli yerlere” ulaştırdığı bildirildi
İsrail medyası endişeli
İsrail medyası, el-Meyadin’in kaynaklarına atfen, İran’ın İsrail projeleri ve nükleer tesislerine ait binlerce belge ele geçirdiğini vurguladı.
Bu gelişme, bölgedeki artan gerilim ortamıyla eşzamanlı olarak yayımlanırken, ABD merkezli Newsweek sitesi de İsrail ile İran arasında doğrudan çatışma riskini artıran beş kritik işareti gündeme taşıdı.
i24 News: Ciddi güvenlik açığı
i24 News, İran istihbaratının stratejik tesislere ait videolar, fotoğraflar ve hassas belgeleri elde ettiğini duyurdu.
İsrail işgal rejimi açısından ciddi bir güvenlik açığına işaret eden medya kuruluşu ise daha fazla detay ve belgelerin yayımlanmasının beklendiğini açıkladı.
İran Milli Güvenlik Yüksek Konseyi’nden İsrail’e uyarı
İran Milli Güvenlik Yüksek Konseyi Sekreterliği, Siyonist İsrail’e karşı yürütülen başarılı istihbarat operasyonuna dair açıklama yayınladı.
Açıklamada, ”Bu büyük istihbarat başarısı ve elde edilen belge hazinesi, İslami düzenin düşmanların çıkardığı yaygalara karşı yürütüğü akıllı, gizli ve cesurca eylemlerin önemli bir parçasıdır.
Bu belgelere ulaşmak, Siyonist rejimin ülkenin nükleer tesislerine olası saldırısı halinde İran’a rejimin gizli nükleer tesislerine ve ekonomik ile askeri altyapısına yönelik derhal ve orantılı bir biçimde karşılık vermesine olanak sağlamıştır.” ifadesine yer verildi.
Milli Güvenlik Yüksek Konseyi’ne göre, Siyonist hedefler listesi İran Silahlı Kuvvetleri’nin masasındadır ve herhangi bir saldırı durumunda rejimin gizli nükleer tesisleri hedef alınacaktır.
İran güvenlik kaynakları, Siyonist İsrail’in nükleer tesislerine ilişkin binlerce stratejik belgeye ulaşıldığını ve belgelerin güvenli şekilde İran’a getirildiğini duyurmuştu.
İsrail’in tarihi yenilgisi: “Stratejik belge hazinesi” İran’a nasıl ulaştı?
İran istihbaratı, geniş kapsamlı bir operasyonla İsrail rejiminin nükleer programına ilişkin strarejik belgeleri ülkeye getirmeyi ve güvenli yerlerde incelemeyi başardı.
İsrail güvenlik çevrelerine göre, söz konusu belgeler, İç Güvenlik Bakanlığından, nükleer programla ilgili sunuculardan ve “Hakirya”dan (Tel Aviv’de bir semt: İsrail rejiminin güvenlik ve askeri kurumlarının ana merkezi) ele geçirilip İran’a aktarılmış olabilir. Gölge Savaşı’nda elde edilen büyük zaferin İsrail güvenlik kurumunda büyük bir deprem yarattığı söyleniyor ve hatta Şin Bet-Mossad başkanlarının görevden alınması mümkün. Belki de bu yüzden İran İstihbarat Bakanı Seyyid İsmail Hatib hassas belgeleri “Siyonist rejimin stratejik belge hazinesi” olarak nitelendirdi!
Gri alanda dengeyi değiştirme
İran ile Siyonist rejim arasındaki “gölge savaşı”nı değerlendiren analistler, ana gücü ‘’direniş ağı’’ olan İran’ın İsrail’e karşı “ateş çemberi” stratejisi yürüttüğünü savunuyordu. Öte yandan Siyonist rejim, 20. yüzyılın sonlarından bu yana durumu kendi lehine çevirmek için İran’ın nükleer programına karşı sabotaj, bilim insanlarına suikast, nükleer meselesine gündem yaratma ve belge çalma gibi eylemlere başvuruyordu. İki taraf arasındaki çatışmalar İran’ın nüklee meselesinin yeniden gündeme getirilmesi ile Aksa Tufanı operasyonunun meydana gelmesiyle zirveye ulaştı. Bu arada Washington-Tel Aviv’de savaş yanlısı gruplara bağlı düşünce kuruluşları ve medya organlar, İran’ın yeni dönemde “nükleer caydırıcılık” kartına başvuracağını ve İsrail’e karşı dengeyi sağlamak için başka kozu olmadığını iddia ettiler! Ancak, zamanın geçmesiyle bu iddianın boş olduğu kanıtlandı. Bu karmaşık savaşta İran’ın son istihbarat hamlesi, Tahran ile Tel Aviv rejimi arasındaki güç dengesini bir kez daha değiştirdi. Tahran, İsrail’i kontrol altına almak için Lübnan, Batı Şeria ve Gazze sınırlarındaki müttefiklerini güçlendirmeye devam ederken, ülkenin istihbaratı de işgal altındaki toprakların derinliklerinde operasyonel yeteneklerini göstererek işgalcilere karşı yeni bir cephe açabildi.
İran’ın istihbarat operasyonunun mesajı şudur: Tahran’ın İsrail’deki önemli isimleri veya hayati öneme sahip noktaları hedef almaya karar vermesi durumunda geriye kalan tek şey “zaman ve yer”i seçmek olacaktır! Başka bir deyişle, son istihbarat operasyonundan sonra, işgal altındaki Filistin’deki hiçbir stratejik hedef ulaşılamaz veya imkansız bir konu değildir. Artık Tahran ve Tel Aviv arasındaki güç denklemi değişmiştir ve İran’ın Siyonist rejime saldırmak için yeni imkanları vardır.
Tel Aviv depremle sallandı
İsrail yetkilileri, güvenlik kurumları, düşünce kuruluşları ve basınından gelen ilk tepkiler “inkar etme”, “alaycı yorum”, “şüpheyle yaklaşma” veya “sessizlik” oldu. Siyonist analistler İsrail’in en hassas belgelerinin İran’a ulaşmasını hazmedebilir. Son sekiz on yılda, İsrail casus servisleri çok sayıda suikast, sızma, sabotaj veya belge çalma operasyonu gerçekleştirerek işgal rejiminin hayatta kalmasına büyük katkıda bulunmuştu. İsrail casus servisleri rejiminin kuruluşundan bu yana düşmanlarına ve rakiplerine ciddi darbeler indirebilmiştir. Örneğin, Mossad’ın Arap dünyasındaki bilim insanlarına yönelik suikast eylemleri, Irak ve Suriye gibi ülkelerin nükleer programlarını engelemiştir.
Şimdi, Aksa Tufanı savaşının ortasında, İranlı istihbaratçılar geniş kapsamlı, karmaşık ve benzersiz bir operasyonla İsrail’in askeri-güvenlik kurunlarının derinliklerine sızmayı ve Tel Aviv rejiminin istihbarat gücünü devirmeyi başardılar. Ortadoğu uzmanları, İran’ın önümüzdeki haftalarda İsrail’in strarejik belgelerini kademeli olarak yayınlaması halinde işgal altındaki topraklarda kriz yaşanacağına inanıyor. Uzmanlara göre Siyonist İsrail casusluk servisi Mossad şefi David Barnea görevden alınabilir veya istifa edebilir. Tahran, bu tarihi ifşayı doğru kullanarak, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın yardımıyla İran’a karşı tetik mekanizmasını harekete geçirmeye çalışan Avrupa-Amerikan cephesi üzerindeki siyasi-güvenlik baskısının seviyesini artırabilir.
Sonuç
Daha önce tarihçiler ve analistler, Mordechai Vanunu’nun Dimona nükleer programını ifşa etmesini rejimin tarihindeki İsrail istihbarat servislerinin en büyük yenilgisi olarak nitelendirmişti. ancak bugün İsrail’in daha da büyük bir hezimetinden bahsedebiliriz. Aksa Tufanı savaşının ardından İran istihbaratı büyük bir operasyonla Siyonist rejimin hassas merkezlerine sızmaya ve Mossad, Şin Bet ve Aman’a karşı güvenlik dengesi yaratmaya karar verdi. Şimdi Tahran’ın elinde İsrail’in hayati nükleer tesisleriyle ilgili en az 7 gigabayt hassas belge bulunuyor ve bu da tesislerin konumu, tesislerin gücü ve işgal altındaki topraklardaki hayati hedeflere saldırmak için saldırı yetenekleri hakkında daha doğru bir değerlendirme yapmasına olanak sağlar. Siyonist rejimle istihbarat savaşında İran’ın böyle bir başarıya ulaşması, yıpratma savaşı sürecinde denklemleri değiştirecektir ve aynı zamanda İran’ın Batı Asya bölgesindeki güvenlik pozisyonunu ve Direniş Ekseni’ni de güçlendirecektir.
(MEHR NEWS)
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *