Bir tek insan; çabası dönüşen, gayreti genişleyen, / Omzunda seçme yüküyle zamanda sıçrayan…
Aysu Arslantürk
Dalı kırılan bitkinin öte yanından sürgün vermesi,
Sincabın kovuğuna çekilip bir başına doğurması,
Ne zaman yağacak sorusuna doğru hızla ilerleyen
Elektrik yüklü koca koca bulutlar.
Kökten suyu çekiş, yukarı, en uçtaki dala kadar,
Tek tek her bir kursağa, hepsi birden doyana kadar,
Sonra tatlı rüzgârdan bir itiş, karşı dala varana kadar,
İleri en ileri, yeniden acıkana kadar.
Çabayı bunlarla sevdim. Ancak insan, yalnız insan;
Bu kadar atom, bu kadar hücre, bünye arasında çınlayan
Bir tek insan; çabası dönüşen, gayreti genişleyen,
Omzunda seçme yüküyle zamanda sıçrayan.
Çünkü bu titrek kara balçığın bir özgür iradesi var.
Ona bırakılan boşlukta hareket eden bir direnç,
Hazır yıllarının içini dolduran bir seyyar.
Bu kadar dürtü, güdü arasında cebbar.
Yedim sindirdim çabasından mayasından,
Sonra tıngırdattı duydum, mırıldandı dinledim.
Dizdi takındım, ördü giyindim, serdi yayıldım.
Alaz aklıyla hareketli bir gayret, insan.
Yazarın Notu:
Hadi bugün bu şiirime beraber bakalım. Yukarıda okuduğunuz şiir, öncelikle doğanın parçalarında süregelen gayreti ve çabayı ele alır. Doğanın varoluş biçimi, bazı zamanlar insanlarda (İngilizcesi awe olarak tabir edilen) derin bir hayranlık ve bununla iç içe geçmiş bir saygı hissi uyandırır. Allah’ın iyice bakmamızı, derinden gözlememizi ve bozguna karşı korumamızı emrettiği dünyamızla bizlere sunduğu bir ilham, bir örnek bu. Ve elbette yukarıdakinde olduğu gibi birçok şiire de konu oluyor.
Allah’ın kudreti, gözetimi ve desteği canlıları gözlediğimizde ortaya düşüyor. Bu gözlemle ortaya çıkan örnekler, insanın çabalarının da çeşit çeşit olması gibi (Leyl Suresi, 4. ayet) oldukça zengin. İlk kez doğum yapacak bir kadının vücuduna, sağlığına dair korkularını; kasımda verdiği meyvelerle yerlere kadar eğilen, tüm dalları yay gibi gerilen ve şekli tamamen değişen bir ayva ağacının ocakta yeniden dimdik ayağa kalktığını gördüğünde bertaraf olabileceği bunun bir örneği mesela. Ya da zorlu bir işe girişmeden önceki çekincelerin; avını bulana kadar gökte adeta sabit kalan, tek tüy oynatmadan tarlaları rahatlıkla gözleyebilen bir doğanı görünce yıkılması bir başka örnek. Bu konuda okurda canlanan imgeleri, onlardan gelecek kişisel örnekleri hayli merak ediyorum.
İlk dörtlüğe bakarsak burada potansiyeli izliyoruz. Aksiyona geçmenin tam öncesinde ya da tam bu sırada gereken çabayı okuyoruz. Bitkinin sürgününde, sincabın doğumunun başlamasında, yağmurunu boşaltmadan önce hızla hareket eden bulutlarda bunu görüyoruz.
İkinci dörtlükte kohezyon kuvvetiyle yer çekimine karşı koyarak topraktan yapraklara kadar tırmanan su ile aksiyon başlamış oluyor. Bir ağaçta geziyoruz mesela. Kuş yavrularının hepsi, gelişene kadar tek tek besleniyor. İlk uçuş denemelerini ve sonrasında tüm yediklerini yakan uzun uçuşlarını okuyoruz. Böylece anlatıcı doğanın elementlerinde rastladığımız çabayı, gayreti işaret etmeye devam ediyor. Fakat anlatım eksiltmeli, okuyucu çağrışımlar açısından ilk dörtlüğe nazaran burada daha geniş bir alana sahip.
Sonrasında ise insana geçiyoruz. Son üç dörtlükte insanın dahil olduğu doğadan, tüm bunlardan ayrı tutulduğuna dikkat çekiliyor. Çünkü parçası olduğu doğanın hiçbir elementinin yüklenmediği vahyi içgüdü olarak bulundurmak yerine dışarıdan alma sorumluluğu ile insanın çabası, gayreti dünya yaratıklarında bulunan her çaba ve gayretten ayrılır. Bu bilinçle, açıp sersek bir kilim kadar büyük bir yer tutabilecek bir korteksle, hem kötülük duygusunu hem kötülükten sakınma yeteneğini özgür iradesinde barındıran bir bedenle var olan insanı bu şiir de diğer canlılardan ayrı bir yere yerleştiriyor. Son dörtlükte de takip ettiğimiz işte bu insan; ekosentrik (doğa merkezci) veya antroposentrik (insan merkezci) tutumlardan ziyade, Kuran’dan bildiğimiz gibi diğer canlılarla benzer fakat ek olarak doğadan faydalanan, üreten, ortaya koyan yani bunlardan nimetlenen insan.
Şiir yazma işi ilginç. Birden akla düşene direnç göstermek gerekiyor. İnanan şair, takvasını koruması için elinde bir elekle kelimelerini dikkatle seçmek zorunda. Durumun iki tarafında da bulunduğum için konunun önemini anladım. İman etmeden önce de şiir yazardım. Eserlerdeki sorumluluğum, estetik kaygı ve kendi nefsi ahlakıma uygunluk ile sınırlıydı. Sonrasında söylediğimiz her sözden, yaptığımız her davranıştan sorumlu olduğumuzu idrak etmemle işler değişti. Önce sudan çıkmış balığa döndüm tabii. Sonrasında tahmin edeceğiniz üzere su aktı yolunu buldu. Yazıda ve şiirde ortaya koyduğum fikirlerin hak bilgiyle çelişmeyecek şekilde temellendirilmiş olmalarına gayret ediyorum, elimden geldiğince. İşte bu da benim çabam. Bu çaba, her vadide şaşkınlık içinde dolaşan şairlere dönüşme korkusuna dayanıyor (Şuara Suresi, 225. ayet).
Peki bu tutumu biraz örneklendirelim. Bunun için şiirde insanı tanımlarken geçen kavramların dayandığı ayetlere bakıp bu ayetleri hatırlamış olalım. Böylece bu ay, insan olmayı bir de birlikte değerlendirmiş ve belki de bunu kutlamış olarak vedalaşalım.
Omzunda seçme yükü(1)yle zamanda sıçrayan.
Çünkü bu titrek kara balçığın(2) bir özgür iradesi(3) var.
Ona bırakılan boşlukta(4) hareket eden bir direnç,(5)
Hazır yıllarının(6) içini dolduran bir seyyar.(7)
Bu kadar dürtü, güdü(8) arasında cebbar.(9)
1. Ahzab, 72. ayet meali: “Biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, sorumluluğundan korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalimdir; çok cahildir.”
2. Hicr 26. ayet meali: “Ant olsun biz insanı kuru bir çamurdan, şekillenmiş kara balçıktan yarattık.”
3. İsra, 15. ayet meali: “Her kim doğru yolu izlemeyi seçerse, bunu kendi iyiliği için yapmış olacaktır. Her kim de yoldan saparsa, bu kendi kötülüğüne olacaktır; kimse kimsenin suçunu taşıyacak değildir. Ayrıca, biz bir peygamber göndermedikçe azap etmeyiz.”
4. Enam, 148. ayet meali: “Müşrikler diyecekler ki: ‘Allah isteseydi ne biz ne de babalarımız ortak koşardık; hiçbir şeyi de haram yapmazdık.’ Onlardan önce yalanlayanlar da öyle demişlerdi de sonunda azabımızı tatmışlardı. De ki: ‘Yanınızda bize açıklayacağınız bir bilgi var mı? Siz zandan başka bir şeye uymuyorsunuz ve siz sadece yalan söylüyorsunuz.’”
5. Hud, 115. ayet meali: “Sabırlı ol! Çünkü Allah, güzel iş yapanların ödülünü zayi etmez.”
6. Enbiya, 35. ayet meali: “Her canlı ölümü tadacaktır. Bir deneme olarak sizi iyilikle ve kötülükle imtihan ederiz. Siz ancak bize döndürüleceksiniz.”
7. Enam, 32. ayet meali: “Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Sakınanlar için ahiret yurdu elbette daha hayırlıdır. Hala aklınızı kullanmayacak mısınız?”
8. Şems; 7,8,9. ayetler meali: “Nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillendirip ona kötülük duygusunu (fücur) ve kötülükten sakınma yeteneğini (takva) ilham edene ant olsun ki nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir.”
9. Müzzemmil, 19. ayet meali: “Şüphesiz bu bir öğüttür. Dileyen Rabbine giden bir yol tutar.”
1 Ahzab, 72
2 Hicr 26
3 İsra, 15
4 Enam, 148
5 Hud, 115
6 Enbiya, 35
7 Enam, 32
8 Şems; 7,8,9
9 Müzzemmil,19
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *