Paspaslar ve Örümcek Ağları

Paspaslar ve Örümcek Ağları

Gittiğim her şehirde camilere uğruyorum. Farklı işlemeler, farklı taşlar, farklı halılar fakat kadınlara ayrılan bölümler pek değişmiyor. Bazısında mabedin tümü tertemiz ve herkes için hazır oluyor. Fakat bir kısmında ana alandan ayrı köhne köşeler, yapıdan bağımsız küçük odalar ya da bodrum kat…

Aysu Arslantürk

İlk kez camiye gidiyorum. İbadet etmek için ilk kez. Yoksa farklı şehirlerdeki camileri gezip görmüşlüğüm var. Avluya giriyorum, çok heyecanlıyım. Karşıma biri dikiliveriyor.

Kara bakışlı çok iri yarı bir adam, sanki üzerinde kokuşmuş zerreler uçuşuyor. Adamın bana yol vermesini beklemeden yanından geçiyorum. Geçiyorum sanıyorum, peşimden ayrılmıyor. Elinde şıngırdayan anahtarlar var. Sanırım cami görevlisi bu.

“Bayanlar cumaya gelmez.”

Kuran’da Cuma Suresi, 9. ayetin; “Ya eyyuhellezine amenu / Ey iman edenler” diye başladığının ve kadın-erkek tüm inananların bu emrin altında olduğunun farkında değil. Olabilir.

“Ne münasebet beyefendi, kadın erkek tüm inananlar cuma namazına davetlidir,” diyorum.

Öylece bekliyoruz.

Durum böyle olunca ekliyorum, “Diyanetin fetvası var?”

Belli ki Allah’ın sözlerinden habersiz ya da O’nun emirlerini dinlemiyor, belki bağlı olduğu kurumun sözünü dinler de yolumdan çekilir.

Bir süre daha karşılıklı duruyoruz ve geri dönmeyeceğimi anlıyor. İbadet etmeme izin vermiş olmalı ki takibinde geniş kanatlı cümle kapısını ve gösterişli giriş merdivenlerini geride bırakıp yapının yan tarafına doğru hareket etmeye başlıyoruz. Kolu bozuk bir kapıyı zorlayarak açıyor, buyur demiyor. Kolun ahı gitmiş vahı da gitmiş, herhâlde camiye hiç bağış gelmiyor. İçeri girerken kapının kolu elimde tam tur dönüyor. “Bu bozuk,” diyorum. Sırıtıyor. Biraz sallanıyor, ayakkabılarımı çıkarıp çıkarmadığımı kontrol ediyor ve sonunda gidiyor.

İçerideyim. Kadınlara ayrılan kısımda kimse yok. Kalan alanda -ki caminin yaklaşık yüzde doksan yedisini kapsayan bir alan bu- erkek cemaat yavaş yavaş yerleşiyor. Kendime halı yıkama malzemeleri, paspaslar, elektrik süpürgesi ve kırık taburelerden kalan bir yer belirlemeye çalışıyorum. Bu tozun pisliğin içini mi uygun görmüşler kadın vatandaşa? Neye göre arka kapılardan malzeme odası gibi bir yere alınıyorum? Anlamak mümkün değil çünkü İslam dininde kadın ve erkeğin aynı ortamda bulunmasını yasaklayan bir emir yok. Kadının toplum yaşamında bunu gerektirecek herhangi bir kısıt yok. Müslüman kadınların toplum içinde tanınıp rahatsız edilmemeleri adına almaları gereken önlemler sıralanıyor; dışarıda oldukları her anlarında, Müslüman kadınlar olarak tanınıp yaşayabilmeleri adına bu emirler hak bilgi ile sunuluyor. Zuhruf Suresi 44. ayette de Kur’an-ı Kerim’deki esaslardan kesin olarak sorumlu olduğumuz bildiriliyor. Allah’ın yazılı ve eskimez dini İslam’a dayandırılabilecek bir karar değil o zaman bu. Nur Suresi’ni de yeni okumuşum, 61 numaralı “Dostlarınızın evlerinde yemek yemenizde de bir sakınca yoktur. Bir arada veya ayrı ayrı olarak yemek yemenizde de bir sakınca yoktur” ayetini de gayet iyi hatırlıyorum. Ben bu başörtümü takıp, bakışlarımı ve yürüyüşümü kendimi en iyi taşıyabileceğim şekilde, kuşlar çiçekler beni rahatsız etmesin diye mi düzenliyorum? Ahzab, 59 emri ne için iletiliyor? Cuma başlıyor. Paspaslara, örümceklere ve bana ayrılan alana yerleşiyorum. Namaz tamamlanınca, avludaki bir bankta bekliyorum. Cemaatin yaşlıları dağılıyor. En son dilenciler de çekiliyor.

Merdivenlerden yukarı tırmanıyorum. Caminin üst katında beni gençten bir çocuk karşılıyor. İmamı göreceğim, diyorum. Söyleyeceklerimi hazırlayacak vaktim oldu. İmam, süzülerek geliyor. Dingin bir adam, gülümser bir suratı var. “Merhaba, yardımcınız beni cumaya almak istemedi,” diyorum. Lafımı devam ettiremeden, “Merhaba kızım, hadsizlik etmiş lütfen kusuruna bakmayın,” diyor. “Bir daha böyle bir şey olmayacak, lütfen istediğiniz zaman gelin,” diye de ekliyor. “Peki,” diyorum, “Yalnız diğer hanımları soğutabilir.”

“Cahillik etmiş, ben onunla konuşacağım, benim özrümü kabul edin,” diyor. Durum böyle olunca, teşekkür edip çıkıyorum. Çıkmadan gözüm caminin içine takılıyor; temiz halılara, avizesine ve pırıl pırıl öğle güneşini içeriye akıtan renkli camlarına bakıyorum. Bayanlar cumaya gelmezci adamdan ve inanan kadınlar için ayrılmış toz içindeki ufacık alandan imam adına utanıyorum. Cami; sevindiğinde, bunaldığında, evlendiğinde, boşandığında, hastalandığında, iyileştiğinde, kaybettiğinde, çoğaldığında, mabedinde olmak istediği her anında, vatandaşı karşılamak; onu kapıları açık, tertemiz, hazır bir hâlde beklemek için değil mi? Ne için cami?

Sonraki gidişlerimde, cami görevlisi tıslayarak yetişip kolu bozuk kapıyı açıyor. Gelip gitmeme alışmıyor ama kulağı bükülmüş, beni görünce her seferinde selam vermeden önüme düşüp içeri alıyor. Zaman geçtikçe adama kızmaz oluyorum, zaman geçtikçe iyiden iyiye kızmaz oluyorum. Bazen tüm gözler üzerimde oluyor, bazen de kimse beni görmüyor. Halısı bir nebze daha temizlenmiş, taburelerin bir kısmı kaldırılmış kuytuda birkaç kez daha bulunuyorum.

Bir süre sonra seyahatlerim sıklaşıyor ve bu sefer gittiğim her şehirde camilere uğruyorum. Farklı işlemeler, farklı taşlar, farklı halılar fakat kadınlara ayrılan bölümler pek değişmiyor. Bazısında mabedin tümü tertemiz ve herkes için hazır oluyor. Fakat bir kısmında ana alandan ayrı köhne köşeler, yapıdan bağımsız küçük odalar ya da bodrum kat, cemaatin bir parçası olan kadınlara uygun görülüyor. Dolayısıyla ben toplanma (cuma) emrini yerine getirmek adına orada olsam da ne bir camide olduğumu ne de insanlarla bir arada olduğumu anlayabiliyorum.

“İnanan erkekler ve inanan kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyiliği öğütler, kötülükten alıkoyar, namazı dosdoğru kılar, zekatı verirler. Allah’a ve O’nun elçisine itaat ederler. İşte böylelerine Allah merhamet edecektir. Kuşkusuz, Allah, Aziz’dir (mutlak güç sahibi); Hakim’dir (hikmet sahibi, bilgelik ve adaletle yöneten).”

(Tevbe Suresi, 71. ayet meali)

Bu ayet öyle bir yok sayılıyor ki mesele yalnızca caminin neresinde olduğum da değil, nasıl karşılandığım da ayrı bir acıklı hâle geliyor. Ya sanki yanlışlıkla kıraathaneye gelmişim de erkeklere özgü müthiş özel bir toplantıyı bölüyormuşum gibi davranılıyorum ya da girmemin yasak olduğu bir yere zorla girmeye çalışarak erkeklere rahatsızlık veren bir canavarmışım gibi aniden kaçışıyorlar benden. Genç yaşlı bir araya geleceğiz, ayetleri konuşacağız, dini daha iyi anlayacağız; mümkün değil. Aynı mahallede yaşayan insanlar olarak gündemimizi ortaya koyacağız; o dükkan açmış, bunun eşi hastalanmış, şu çocuğunu evlendirmek istiyor; beraber konuşulacak. Yok, mümkün değil. Allah toplanın diyorsa toplanılacak, bir arada olunacak; bu inananlara kesin bir emir! Hayır, bir selam vermek, selam almak bile mümkün değil.

“Size selam verildiği zaman, daha güzeliyle selamlayın veya aynısıyla karşılık verin. Allah, her şeyi hesaba katar.”

(Nisa Suresi, 86. ayet meali)

Bir süre sonra evlilik günüm yaklaşıyor. Resmi nikaha ek olarak camide de bir tören yapabilmek için bizim imama başvuruyorum. Hemen -biraz da sıkılarak- resmi nikahımın belgelerini görmeden dini nikah törenini yapamayacağını belirtiyor. Çok fazla mağduriyet yaşanıyormuş. Bununla mücadele etmek için ciddi bir çaba harcıyor, selam üzerine olsun. Tabii ben de ısrar etmiyorum. İki gün sonra nikah cüzdanımla oradayım. Ayetler okunuyor, dualar ediliyor, benim için özel bir an. Sakin ve sade, çok güzel.

Bu yazdıklarımın sekiz senesi var ve hâlâ camilerde değişen bir şey yok. Geçen sefer erkek cemaatin bir tanesi dalmış, geldiğimi görmedi. Adamcağızı karga tulumba kaldırıp benden uzaklaştırdılar ve aramıza da alelacele bir perde çektiler. Aklıma, seneler önce ilk defa toplumumun inanan kimseleri ile bir araya gelmek için camiye gittiğim günler geldi. Umarım bu yazı ve taşıdığı sorunlar eskiyip gider. İnanan erkekler, inanan kadınlara tavırlarında yüzlerini Allah’ın eskimez dinine çevirirler. Güler yüzlü, kısık bakışlı, güvenilir insanların, dengeli kalabalıkların bir araya geldiği güzel günlerimiz olur.

“‘Rabbinin rahmetinden sapmışlardan başka kim ümit keser?’ dedi.”

(Hicr Suresi, 56. ayet meali)

Ben tabii zamanında camideki dini tören için şahit getirmem gerektiğinden de habersizim. Öyle olunca bu görev etraftaki herhangi bir insana kalıyor. Tahmin edin kime? Ta kendisi: bayanlar cumaya gelmezci.

Beni rahatsız edip geri çevirecekti, onun yerine hayırlara vesile oldu. Ona da selam.

***

Bahsi geçen ayetlerin Diyanet İşleri Başkanlığı mealleri:

Cuma Suresi, 9. ayet meali:

“Ey iman edenler! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah’ın zikrine koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır.”

Zuhruf Suresi, 44. ayet meali:

“Şüphesiz bu Kur’an, sana ve kavmine bir öğüt ve bir şereftir, ondan hesaba çekileceksiniz.”

Nur Suresi, 61. ayet meali:

“Köre güçlük yoktur, topala güçlük yoktur, hastaya da güçlük yoktur. Kendi evlerinizde veya babalarınızın evlerinde veya annelerinizin evlerinde veya erkek kardeşlerinizin evlerinde veya kız kardeşlerinizin evlerinde veya amcalarınızın evlerinde veya halalarınızın evlerinde veya dayılarınızın evlerinde veya teyzelerinizin evlerinde veya anahtarlarına sahip olduğunuz evlerde ya da dostlarınızın evlerinde yemek yemenizde de bir sakınca yoktur. Bir arada veya ayrı ayrı olarak yemek yemenizde de bir sakınca yoktur. Evlere girdiğiniz zaman birbirinize, Allah katından mübarek ve hoş bir esenlik dileği olarak, selam verin. İşte Allah, düşünesiniz diye ayetleri size böyle açıklar.”

Ahzab Suresi, 59. ayet meali:

“Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına söyle, bedenlerini örtecek elbiselerini giysinler. Bu, onların tanınıp incitilmemelerine de daha uygundur. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.”

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *