Uluslararası Adalet Divanının (UAD) siyonist rejimin, Filistin’de işgalci olduğuna dair açıkladığı danışma görüşünün ardından Türk Dışişleri Bakanlığı yayımladığı mesajda, “İsrail, Filistin topraklarındaki mevcudiyetini bir an önce sona erdirmeli ve yol açtığı zararı tazmin etmelidir.” ifadesini kullandı.
Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamada, Uluslararası Adalet Divanının (UAD) İsrail’in Filistin’i işgaline ilişkin açıkladığı danışma görüşünde, İsrail’in Filistinlilere yönelik “işgal ve zulüm politikası” uygulamakta olduğunun hukuki olarak teyit edildiği hatırlatıldı.
Açıklamada şöyle denildi:
“Uluslararası Adalet Divanı, bugün (19 Temmuz) açıkladığı istişari görüşünde, İsrail’in Filistinlilere yönelik işgal ve zulüm politikası uygulamakta olduğunu hukuki olarak teyit etmiştir.
Söz konusu görüşte de belirtildiği üzere; İsrail, Filistin topraklarındaki mevcudiyetini bir an önce sona erdirmeli ve yol açtığı zararı tazmin etmelidir.
Uluslararası toplum, İsrail’in hukuk dışı uygulamalarına son verilmesi için kararlı ve güçlü bir tavır takınmakla yükümlüdür. Türkiye, istişari görüşe yazılı ve sözlü katkı sağlayarak Uluslararası Adalet Divanı’ndaki sürece destek vermiştir. Halen Gazze halkına uygulanan ve soykırıma varan fiiller dahil, Filistinlilere karşı işlenen suçların cezasız kalmaması için çaba göstermeye devam edeceğiz.”
UAD’nin danışma görüşü
Uluslararası Adalet Divanı (UAD) Başkanı Lübnanlı Yargıç Nawaf Salam, halka açık oturumda, siyonist rejimin, işgal ettiği Filistin topraklarındaki uygulamalarının hukuki sonuçlarına ilişkin danışma görüşünü açıkladı.
UAD, İsrail’in Filistin’i işgalinin hukuki sonuçlarına ilişkin “danışma görüşü verme yetkisi olduğunu” belirtti. Divan, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulundan gelen sorunun hukuki bir soru olduğunu ve bu soruya ilişkin danışma görüşü vermemesi için geçerli neden bulunmadığını kaydetti.
Mahkeme, görüşü istenen konunun, ABD ve İngiltere gibi ülkelerin iddia ettiği gibi iki taraflı değil, tüm BM Genel Kurulunu ilgilendiren ciddi bir mesele olduğunu ve bu sebeple “İsrail tarafının rızasının alınmasına gerek olmadığını” aktardı.
Divan, işgal altındaki Filistin topraklarının parçalanmış ayrık bölgelerden değil, Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Gazze’yi de içeren, tek bölgesel birim oluşturduğunu tespit etti.
İsrail’in, Gazze’de dahil Filistin topraklarında işgal gücü otoritesini kullandığını kaydeden Divan, İsrail’in Gazze üzerinde etkin kontrole sahip olmaya devam ettiği ve bu nedenle Gazze’de işgalci güç konumunda olduğunu bildirdi.
Divan, İsrail’in işgal ettiği Filistin topraklarındaki yükümlülüklerinin, savaş hukukuna ilişkin Cenevre Sözleşmeleri ve uluslararası teamül hukukunu kapsadığını vurguladı.
UAD, Oslo Anlaşması’nın, işgalle ilgili kuralları ve İsrail’in yükümlülüklerini “ortadan kaldırmadığı” tespitinde bulundu.
İşgal kavramının geçici durum olduğunu belirten UAD, işgal süresinin uzunluğunun, işgal edilen toprakların hukuki statüsünü değiştirmediğini kaydederek, İsrail’in Filistin topraklarındaki ilhak uygulamalarının “hukuka aykırı” olduğunu ifade etti.
Ayrıca, İsrail’in işgal ettiği topraklardaki yerleşim politikalarının Cenevre Sözleşmesi’ni ihlal ettiğinin altı çizildi.
Danışma görüşü nedir?
Birleşmiş Milletlerin temel yargı organı Divan’ın görevleri arasında ilk olarak, devletler arasında ortaya çıkan hukuki ihtilafları uluslararası hukuka uygun şekilde çözmek, ikinci olarak da kendisine yönlendirilen hukuki konularda danışma görüşü bildirmek bulunuyor.
BM organları ve faaliyet alanlarıyla ilgili olması şartıyla BM yetkili kuruşları uluslararası hukuka ilişkin konu hakkında UAD’den danışma görüşü isteyebiliyor, devletler ise Divan’dan danışma görüşü isteyemiyor.
UAD bu meselede İsrail’in, işgal ettiği Filistin’deki politikaları ve uygulamalarının hukuki sonuçlarına ilişkin bağlayıcı olmayan danışma görüşünü açıkladı.
Danışma görüşünün bir etkisi var mı?
UAD’nin verdiği danışma görüşleri her ne kadar bağlayıcı olmasa da birçok devlet ve kuruluş tarafından dikkate alındığı ve verilen görüşe uygun hareket edildiği öne sürülüyor.
Danışma görüşleri, ileride açılabilecek benzer konulardaki davalarda Divan’ın ne yönde karar verebileceğini de gösterirken, danışma görüşü aleyhine hareket eden devletler açısından politik baskı aracı olarak kullanılabiliyor.
Divan’ın, İsrail’in Filistin topraklarında inşa ettiği duvara dair 2004’te verdiği danışma görüşünde, duvarın hukuka aykırı olduğunu tespit etmesinin ardından birçok devlet ve şirketin, söz konusu duvarın inşasına katkı sunmaktan imtina etmesi, İsrail’e sattıkları inşaat malzemelerinin duvarın yapımında kullanılmaması şartı koyması dikkati çekiyor.
Yine UAD’nin 22 Temmuz 2010’da, uluslararası hukukta bir devletin tek taraflı olarak bağımsızlık ilan etmenin yasaklanmadığı yönünde verdiği danışma görüşünün ardından, Kosova’nın bağımsızlığının meşruiyeti arttı ve bağımsızlığını tanıyan devlet sayısı çoğaldı.
UAD’nin görüşünün, işgalin uluslararası hukuka aykırı olduğu yönünde olması durumunda, bunun İsrail ve diğer ülkeler açısından getirdiği sonuçları da tespit etmesiyle, İsrail’in Gazze’de ve diğer Filistin topraklarında uyguladığı ihlallerin sonlandırılması yönündeki baskının artması bekleniyor.
Buna ek olarak, İsrail’e askeri, siyasi ve mali destek veren ülkelerin de uluslararası toplum tarafından bu desteklerini sonlandırmaları yönünde gelecek çağrıları yanıtlamak zorunda kalmaları öngörülüyor.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *