Batılı demokrasilerin himayesindeki İsrail ordusunun Gazzeli Müslümanlara yönelik 8 aydır sürdürdüğü kanlı ve barbar saldırılarının, 1967’deki Altı Gün Savaşı’ndan daha vahşi olduğunu o günün ve bugünün tanıkları ifade ediyor.
Bundan tam 57 yıl önce, 5 Haziran 1967’de İsrail savaş uçaklarının saldırısıyla başlayan Altı Gün Savaşı’nın etkileri devam ediyor. Yine batılı demokrasilerin himaye ve desteği ile siyonist İsrail, savaş sonunda Batı Şeria, Doğu Kudüs, Gazze Şeridi, Sina Yarımadası ve Golan Tepeleri’ni işgal etti.
Uluslararası hukuku ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) kararlarını ciddiye almayan İsrail, bugün hâlâ batının himayesinde korunurken, Doğu Kudüs, Batı Şeria ve Golan Tepeleri’ndeki işgalinden vazgeçmiyor. Siyonistler, Gazze Şeridi’ni de 18 yıldır havadan, karadan ve denizden abluka altında tutarken 7 Ekim 2023’te başlattığı saldırılarına ise devam ediyor.
Tel Aviv yönetimi, işgal altındaki Batı Şeria’da her yıl giderek sayısı artan yasa dışı yerleşim yerleriyle kendini bölgede tahkim etmeye ve Filistinlileri kontrol altında tutmaya çalışıyor.
Savaş, İsrail’in saldırısıyla başladı
Siyonist rejim ile bölgedeki Arap rejimleri arasında toprak, deniz, denizcilik ve diğer başlıklarda anlaşmazlıklar giderek derinleşip; Mısır, Suriye ve Ürdün arasında savunma ve güvenlik anlaşmaları, savaşa uzanan yıllarda İsrail’in tehdit algısını da yükseltti.
Mısır, Mayıs 1967’de Tiran Boğazı’nı İsrail gemilerine kapattığını duyurdu. Uzun zamandır yaptığı savaş hazırlıklarının ardından siyonist rejim, bunu savaş sebebi olarak kabul ettiğini duyurdu.
Savaşın ilk kıvılcımı, siyonist savaş uçaklarının 5 Haziran 1967’de Sina’daki Mısır Hava Kuvvetleri üslerine ani bir saldırı düzenlemesiyle ateşlendi. Siyonistler, Mısır’ın güçlü hava filosunu daha havalanmadan bombalayarak yok etti. Eş zamanlı olarak Batı Şeria’ya yönelen İsrail; Beytullahim, El Halil, Cenin, Nablus ve son olarak da Doğu Kudüs’ü işgal etti.
Arap rejimleri ordularının yenilgisi ve önemli miktarda toprak kaybetmesiyle sonuçlanan savaş 6 gün sürdü. “Altı Gün Savaşı”, “3. Arap-İsrail Savaşı” ya da “1967 Savaşı” olarak adlandırılan savaş sırasında yaklaşık 20 bin Arap can verirken, 800 de İsrail askeri yok edildi.
BM Güvenlik Konseyi, Kasım 1967’de aldığı 242 sayılı kararla siyonist rejimin, Haziran 1967’de işgal ettiği topraklardan geri çekilmesini istedi ancak ABD ve batılı demokrasilerin himayesindeki Tel Aviv yönetimi bu kararı bugüne kadar uygulamadı.
Yüz binlerce Filistinli Müslüman yerlerinden edildi
Filistin verilerine göre, Nekse nedeniyle o dönemde Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nde yaklaşık 300 bin Filistinli yerlerinden edildi ve bunların çoğu Ürdün’e göç etti.
1979’da siyonist rejim, koruyucusu ABD’nin himayesinde Washington’da, o dönem Mısır rejiminin başındaki Enver Sedat ile imzaladığı Camp David barış antlaşmasının ardından 1982’de Sina Yarımadası’ndan çekildi.
Üç dinin kutsal mekanlarına ev sahipliği yapan Doğu Kudüs’ü 1967’de işgal eden siyonist rejim, bu bölgelerde kalan Filistinli Müslümanlara tehcir ve yıldırma politikalarını ise uygulamaya devam ediyor.
Kudüs’ü başkent ilan ettiler
Siyonistler, 1980’de Kudüs’ü doğusu ve batısıyla tek taraflı İsrail’in başkenti olarak kabul etti. Son dönemde ABD ve bazı ülkelerin bu kararı tanımasına rağmen uluslararası arenada Kudüs bütünüyle İsrail’in başkenti olarak kabul edilmiyor. Ancak siyonist rejim, uluslararası hukukun aksine işgal altındaki Doğu Kudüs’te “egemenlik” iddiasıyla Filistinlilere yönelik ayrımcı politikalarını sürdürüyor.
Suriye toprakı Golan’ı ilhak ettiler
Uluslararası meşruiyet kararlarına göre “işgal edilmiş Suriye toprakları” olarak kabul edilen Golan Tepeleri’nden çekilmeyi reddeden siyonist rejim, parlamentoda 14 Aralık 1981’de çıkardığı yasayla burayı ilhak ettiğini açıkladı ancak BM Güvenlik Konseyi 17 Aralık 1981’de aldığı 497 sayılı kararla İsrail’in ilhak kararını tanımadığını duyurdu.
ABD her kararına destek verdi
Eski ABD Başkanı Donald Trump, 25 Mart 2019’da imzaladığı başkanlık kararıyla, “Golan Tepeleri üzerinde İsrail’in egemenliğini ABD’nin resmen tanıdığını” ilan etti.
Müslümanlara ait topraklar parça parça İsrail’e verildi
Birleşmiş Milletler (BM), 29 Kasım 1947’deki kararıyla tarihi Filistin topraklarının bölünmesine ilişkin tasarıyı kabul etti. Bu karar doğrultusunda tarihi Filistin topraklarının yüzde 55’inin kurulacak siyonist rejime, yüzde 45’inin ise Filistin’e bırakılması öngörülüyordu. Siyonistlerin 14 Mayıs 1948’de bağımsızlığını ilan etmesinin ardından İsrail-Arap savaşı başladı. Bu savaşın ardından İsrail, başta Batı Kudüs olmak üzere BM kararının dışında yer alan bazı toprakları işgal etti. Bu işgalin ardından tarihi Filistin topraklarının yüzde 68’i siyonistlerde, yüzde 32’si Müslümanlarda kaldı. 1967 yılı ise siyonistlerin egemenliğini Filistin’in yüzde 78’inden yüzde 100’üne yaydığı bir yıl oldu.
Batının himayesinde FKÖ ile anlaştılar
Siyonist rejimin Batı Şeria ve Gazze Şeridi üzerindeki askeri işgali, Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ile, o dönem FKÖ lideri olan Yaser Arafat’la, 1993’te Norveç’te imzalanan Oslo Anlaşması’nın ardından Filistin Yönetimi kuruluncaya kadar devam etti ve anlaşma gereği bu bölgelerde Filistin Özerk Yönetim sistemi uygulanmaya başlandı.
Anlaşmaya göre, 1999’da geçiş döneminin bitmesinden sonra bağımsız Filistin devletinin kurulması, siyonist rejimin Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nde işgale son vermesi gerekiyordu ancak İsrail sorumluluklarını yerine getirmeyerek Batı Şeria’daki Yahudi Yerleşim birimlerini daha fazla güçlendirme yoluna gitti. İşgal altındaki Batı Şeria’da yaşayan Filistinliler, 57 yıldır İsrail ordusunun uygulamalarıyla karşı karşıya.
Siyonistlerin takındığı bu tavır üzerine barış süreci bozuldu ve siyasi müzakereler durdu.
Filistinli Müslümanlara ait toprakların yüzde 85’ini gasp etti
Bugün Batı Şeria’daki işgalini ve Gazze Şeridi’ne yönelik ablukasını sürdüren İsrail, 27 bin kilometrekarelik tarihi Filistin topraklarının yüzde 85’ine el koymuş durumda. Filistinliler ise bu alanın sadece yüzde 15’ini kullanabiliyor.
Gazzeli Filistinliler, İsrail’in 5 Haziran 1967’de başlattığı, Batı Şeria, Doğu Kudüs, Gazze Şeridi, Sina Yarımadası ve Golan Tepeleri’ni işgal ettiği savaşın yıl dönümünde AA muhabirine açıklamalarda bulundu.
Bugün yaşananlar 1967’den daha vahşi
Nekse’nin canlı şahidi 80 yaşındaki Muhammed Beyan Abdulvehhab, “(Gazze’deki) mevcut savaş, diğeriyle karşılaştırılamaz. Bugün yaşadığımız şey, savaş değil; soykırımdır.” dedi. Emekli öğretmen Abdulvehhab, “Okullarda öğrencilerimize (Büyük Felaket)Nekbe’nin ve Nekse’nin hikayesini anlatır, kaybettiklerimize üzülürdük. Ancak bugün yüzbinlerce Filistinliyle birlikte yaşadığım yerinden edilmeyi, şahit olduğumuz binlerce kadın ve çocuğun öldürülmesini Filistin davası tarih boyunca görmemiştir.” diye konuştu.
Siyonist saldırıları nedeniyle Gazze kentinden Mevasi bölgesinin Han Yunus’ta kalan kısmına göçen ve derme çatma bir çadırda yaşayan Abdulvehhab, “Evlerinin enkazı altında kalan çocuk, kadın, yaşlı ve gençlerin vücutlarının parçalarını gördük. İşgalci İsrail ordusu, Gazze’deki her şeyi yerle bir etti, artık hiçbir şekilde yaşamaya uygun bir alan yok. Bu 1948 ve 1967 savaşlarında olmadı.” ifadesini kullandı.
Abdulvehhab, Gazze’de Filistin direnişinin daha önce görülmemiş bir şekilde İsrail ordusuna büyük kayıplar verdirdiğinin de altını çizdi.
“Bazı binalara İsrail bayraklarının asıldığını görmek yürek parçalayıcı”
Altı Gün Savaşı’nın diğer bir şahidi 77 yaşındaki Muhammed Rıdvan, Gazze’deki saldırıları öncekilere göre “en şiddetli” şeklinde niteledi. Rıdvan, “Daha önce yerinden edilme, göçe zorlanma ve ölüm yaşadık ancak bugün yaşadığımız öldürme vahşeti, kanlı saldırılar ve intikam için yıkım durumunu hiçbir zaman yaşamadık.” dedi.
Siyonist rejimin Gazze’ye saldırıları ve yıkımının 1967’deki işgaline benzediğini söyleyen Rıdvan, “İsrail askeri araçlarının şehrimizin sokaklarında dolaştığını, bazı binalara ve yerleşim yerlerine İsrail bayraklarının asıldığını görmek yürek parçalayıcı.” ifadesini kullandı.
İsrail silah zoruyla Filistinlileri sürüyor
Filistinli 59 yaşındaki kadın Maha Selame, mevcut savaş ile Nekse arasındaki benzerliğin Filistinlilere karşı yürütülen “etnik temizlik” olduğunu söyledi. Gazze’de birçok kez yerinden edilmenin ardından Deyr el-Belah’ta bir çadırda yaşayan Selame, “İsrail, Gazze ve Batı Şeria’yı işgal ettiği savaşlarda, Filistinlilerin evlerinden, topraklarından göçe zorlanması yoluyla işgal altındaki topraklarda kasıtlı olarak demografik değişiklikler gerçekleştirdi. Filistinlilerin silah zoruyla yaşadıkları bölgelerden başka bölgelere göç ettirildiği bugün de aynı şey yaşanıyor.” şeklinde konuştu.
Filistinli kadın, bazı Filistinlilerin Gazze’nin dışına göç etmek zorunda kaldığını ve evlerine dönememe korkusu yaşadıklarının altını çizdi.
Tüm yaşananlar 1948’in devamı
Fethi Ebu Merzuk (63) ise Gazze Şeridi’nde bugün gerçekleştirilen saldırıların, siyonist rejimin 1948’de Filistin halkına yönelik başlattığı yaklaşımın ve imha savaşının devamı olduğunu belirtti. “İsrail, uluslararası hukuku ve kararları umursamadan, Filistinlileri öldürerek, Filistin’e ait bölgeleri yok ederek Filistin davasını tasfiye etmeye ve topraklarını çalmaya çalışıyor.” diye konuşan Ebu Merzuk, “İsrail’in bu saldırılarda, ister kanlı katliamlarla topluca öldürerek, ister kasten ve sistematik olarak evleri ve altyapıyı yok ederek, ister de Filistinlileri aç ve susuz bırakarak soykırım belirtileri göstermekten vazgeçmediğini” ifade etti.
Ebu Merzuk, siyonistlerin 1967 yılında İsrail’in Filistin köylerini yıkıp, bölge sakinlerini kaçmaya ve tahliye etmeye zorladığını aktardı. Siyonist rejimin, Filistinli Müslümanlara karşı her gün katliamlar gerçekleştirdiğini ve aileleri toplu halde öldürdüğünü” belirten “Ebu Merzuk Gazze’ye saldırıların Filistinlilere karşı en sert ve şiddetli sadırılar olmaya devam ettiğini” söyledi.
Gazze dışına çıkmayı reddeden Ebu Merzuk, önceki trajedileri yaşamak istemediklerini bu sebeple Gazze’yi terketmeyeceklerini anlattı.
Yağma ve hırsızlık
Gazze kentinden zorla yerinden edildikten sonra Deyr el-Belah şehrinde çadırda yaşayan Ruba Muhammed (26), ise siyonist ordu güçlerinin bir akrabasının mücevherlerini ve parasını yağmaladığını ve çaldığını söyledi. Filistinli kadın, “Tarih tekerrür ediyor. Parayı, toprakları, tarım ve su kaynaklarını çalmaktan çekinmeyen İsraillileri Filistinlilere yaşattığı şey buydu.” şeklinde konuştu.
İsrail gazetesi Maariv, işgal ordusunun Gazze kentindeki Filistin Bankası’nda bulunan 200 milyon şekel Filistin fonuna el koyduğunu ortaya çıkarmıştı. Gazze’deki hükümetin medya ofisinden ocak ayında yapılan açıklamada “İsrail ordusunun 7 Ekim’den bu yana Gazze Şeridi’nden yaklaşık 25 milyon dolar değerinde para ve altın takı çaldığını” açıklamıştı.
İsrail, Müslümanlara ait kaynakları sömürüyor
Filistinlilerin “Nekse” (Toprak Kaybetme Günü) adıyla andığı 1967’deki Altı Gün Savaşı’nın 57. yılında İsrail, Gazze Şeridi’ne doğru genişlettiği Arap topraklarındaki işgalini sürdürüyor.
İsrail, 5 Haziran 1967’de başlattığı savaş sonunda Batı Şeria, Doğu Kudüs, Gazze Şeridi, Sina Yarımadası ve Golan Tepeleri’ni işgal etmişti. Filistin resmi verilerine göre, Nekse’de 300 bin Filistinli işgal altındaki Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nden zorla göç ettirildi, büyük çoğunluğu Ürdün’e göçmek zorunda kaldı.
Tarihçiler, siyonist rejimin işgal ettiği bölgelerdeki su ve ekonomik kaynakları sömürdüğünü, bu şekilde ekonomisine katkı sağladığını belirtiyor.
7 Ekim’den bu yana gece gündüz kan döküyor
Gazze Şeridi’ne 2006’dan bu yana sıkı bir abluka uygulayan siyonistler, 7 Ekim 2023’te başlattığı şiddetli hava saldırıları ile 27 Ekim 2023’te giriştiği karadan işgalini devam ettiriyor.
İsrail’in 7 Ekim’den bu yana Gazze Şeridi’ne düzenlediği saldırılarda en az 15 bin 328’i çocuk, 10 bin 171’i kadın olmak üzere 36 bin 586 Filistinli şehid edildi, 83 bin 74 kişi yaralandı.
Enkaz altında halen binlerce şehid olduğu bildirilirken, halkın sığındığı hastane ve eğitim kurumları hedef alınarak sivil altyapı da tahrip ediliyor.
Nüfusu 2,3 milyon olan Gazze Şeridi’nde yerinden edilen Filistinlilerin sayısının 2 milyona ulaştığı biliniyor.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *