Hindistanlı akademisyen Sayandeb Chowdhury, Hindistan hükümetinin desteklediği propaganda filmlerinin son yıllarda ülkedeki Müslüman karşıtlığını artırdığını, bu manada son 3 ayda 12 filmin gösterime girdiğini belirtti.
Hindistan’daki Krea Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde Doktor Öğretim Üyesi Sayandeb Chowdhury, AA muhabirine, Hindistan hükümetinin Bollywood sinemasını siyasi amaçları için kullandığı değerlendirmesinde bulundu.
Hindistan hükümeti tarafından desteklenen propaganda filmlerinin Müslümanları hedef aldığını dile getiren Chowdhury, “Bu filmler Müslümanlara karşı korku yaratmayı amaçlayan sistemin parçası. Bu sayede Müslümanları şeytanlaştırarak siyasi gündemin parçası haline getiriyorlar ve bu ‘tehlikeli düşman’dan faydalanmak istiyorlar.” görüşünü paylaştı.
Chowdhury, Hint film endüstrisinin geçmişe dayandığını ve önceden filmlerin hümanist olduğunu anımsatarak, son on yılda Hindistan Başbakanı Narendra Modi hükümetiyle birlikte durumun değiştiğini ifade etti.
Başbakan Modi yönetimindeki hükümetin açıkça Hinduizm’i desteklediğini belirten Chowdhury, “Modi yönetimindeki hükümet çok açık şekilde Hindu çoğunlukçu ve bunu gizlemiyor. Hindistan, Endonezya’dan sonra dünyanın en büyük ikinci Müslüman nüfusuna sahip ama hükümetin başlıca düşmanı çok sayıdaki Hindistanlı Müslüman.” diye konuştu.
“Modi hükümeti bu filmlerle Müslümanları ‘tehlikeli düşman’ olarak gösteriyor”
Başbakan Modi’nin başında olduğu Bharatiya Janata Partisinin (BJP) kendisini Hinduizm’in koruyucu olarak gördüğünü vurgulayan Chowdhury, şu görüşleri dile getirdi:
“Mevcut hükümetin Hinduların oylarını toplamak için kullandıkları yöntemlerden biri, Hinduların Müslümanlar tarafından tehlikede olduğunu söylemek. Modi hükümeti bu filmlerle Müslümanları ‘tehlikeli düşman’ olarak gösteriyor. Yüzde 80’lik Hindu kesim nasıl yüzde 18’lik Müslüman kesim tarafından tehlike altında olabilir? Aslında kimse bunun cevabını bilmiyor ama sürekli anlatılan ve satılmaya çalışılan hikaye bu.”
Chowdhury, Hindistan hükümeti tarafından desteklenen propaganda filmlerinin Müslümanlara karşı korku yaratmayı amaçlayan sistemin parçası olduğuna dikkati çekerek, sadece filmlerin değil televizyonun ve sosyal medyanın da propaganda amacıyla kullanıldığını ifade etti.
Medya sayesinde Hindistan hükümetinin tarihi yeniden yazmak istediğini vurgulayan Chowdhury, Hindistan nüfusunun çoğunun filmlerin gerçek olduğuna inandığını belirterek, şunları ekledi:
“Haber ve propaganda birbirinden farklı şeyler, haber yoluyla yapamadığınızı sinema yoluyla yapabilirsiniz. Gerçeklerle kanıtlayamadığınız şeyleri kurguyla yapmaya çalışırsınız. Müslümanlara karşı gerçeklerle bir şey kanıtlayamıyorsanız, onları kurgu yoluyla karalayacak filmler yaratmanız yeterli. Nüfusun bir kısmı bunun gerçekleşmiş olduğuna inanacaktır. Eğitimli ve bilgili olan pek çok insan bile inanmaya meyilli.”
“Bu filmlerle Müslümanları şeytanlaştırarak siyasi gündemin parçası haline getirmek istiyorlar”
Hindu propagandası yapması ve İslamofobiyi yayması gerekçesiyle Müslümanlar tarafından protesto edilirken Hindistan hükümeti tarafından açıkça desteklenen 2022’de vizyona giren “The Kashmir Files (Keşmir Dosyaları)” ve 2023’te yayınlanan “The Kerala Story (Kerala Hikayesi)” adlı belgesel filmlerin etkili olduğuna değinen Chowdhury, filmlerin belirli aralıklarla yayınlanması ve mesajı açıkça vermesi nedeniyle insanların artık propaganda filmlerini fark etmeye başladığını belirtti.
Chowdhury, 1990 yılında Keşmir’de Hinduların soykırıma uğradığını iddia eden “The Kashmir Files” ve Hindistan’da 32 bin kadının DEAŞ’a katıldığını iddia eden “The Kerala Story” adlı belgesel filmlere ilişkin şu değerlendirmede bulundu:
“Bunlar başarılı propaganda filmleriydi, bu şekilde onlarca film var. Bu filmlerle Müslümanları şeytanlaştırarak siyasi gündemin parçası haline getirmek ve ‘tehlikeli düşman’dan faydalanmak istiyorlar. Filmlerde Müslümanlar açıkça şeytanlaştırıyor ama gerçek bu değil. Kerala Hindistan’da küçük eyalet ve sol görüşte, bu yüzden Kerala’yı karalamak zorundalar. Kerala’daki kadınların DEAŞ’a katılmak için evlerini terk ettiklerini ve dolayısıyla Hindistan’ın düşmanı olduklarını söyleyerek bunu yapıyorlar.”
“3 ayda bunlara benzer 12 film vizyona girdi”
Hindistan’da 19 Nisan’da başlayan ve yaklaşık 1 milyar seçmenin oy kullanacağı genel seçimlerin 1 Haziran’da sona ereceğini anımsatan Chowdhury, “Benim gibi binlerce kişi bunun son düzgün seçim olduğunu düşünüyor ve son 3 ayda bunlara benzer 12 film vizyona girdi. Propaganda filmleri ile seçim sonuçları arasında kesin ilişki olduğunu söylemek zor. Kimse çıkıp ‘Bu filmi izledim ve bu yüzden Modi’ye oy verdim.’ demeyecek. Ancak filmlerin seçimlerde vizyona girmesiyle anlıyoruz ki Hindu çoğunlukçular, oylarda filmlerin etkisini görmeyi bekliyor.” yorumunu yaptı.
Chowdhury, iktidar partisi BJP ve bağlı olduğu RSS (Hindistan Gönüllü Organizasyonu) yapılanmasından ve Hindutva ideolojisinden bahsederek, BJP’nin varlığının Müslüman karşıtı duygulara dayandığının altını çizdi.
Hindistan’ın pek çok kimliği barındırdığını anımsatan Chowdhury, Müslümanların Hindistan’daki en büyük azınlık olduğunu ve pek çok insanın kendisini tehdit altında hissettiğini vurgulayarak, sözlerine şöyle devam etti:
“Her zaman çeşitliliğe sahip olarak bir arada yaşıyoruz. Bu çeşitlilik sayesinde varız, çeşitliliğe rağmen değil. Ancak sürekli bu çeşitliliği yemeye ve İslamofobi, korku, partizanlık ve kaos ortamı yaratmaya çalışıyorlar. Son derece üzücü olan şeyse, İslamofobi sayesinde Hintlilerin hayal gücünü ele geçirdiler.”
Başbakan Modi’nin hayatı boyunca RSS propagandacısı olduğunu dile getiren Chowdhury, “Modi’nin bunun dışında herhangi bir eğitimi yok. Hayatı boyunca RSS propagandacısı oldu. Önceki BJP liderleri biraz eğitim almış, duyarlılık sahibi kişilerdi. O ise çok soğuk kalpli ve açık şekilde İslamofobik bir adam. Yani onun yönetiminde İslamofobiden kaçış yok.” diyerek sözlerini tamamladı.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *