Rusya destekli HDK ile ABD destekli Sudan Egemenlik Konseyi arasındaki savaş bir yılı aşkın süredir kanlı ve yıkıcı bir şekilde sürerken, savaşın kısa vadede bitmesi de mümkün görülmüyor.
Sudan’ı takip eden uluslararası ilişkiler uzmanları, 15 Nisan 2023’te Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Abdülfettau el-Burhan ile Yardımcısı ve Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) Komutanı Muhammed Hamdan Dagalo arasında iktidar paylaşımı temelinde çatışmalara neden olan Sudan iç savaşı ile ilgili AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
Sudan Afrika’nın yeni Suriyesi haline geldi
Milli Savunma Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Özkan, Sudan iç savaşının kimsenin kimseyi yenemediği bir çıkmaza dönüştüğünü söyledi. Savaşın kısa vadede bitmesinin olası görünmediğini ifade eden Prof. Mehmet Özkan, Sudan’ın “Afrika’nın yeni Suriyesi” haline geldiğini belirtti.
Mehmet Özkan, Sudan’da taraflardan birinin askeri üstünlüğü ele geçirmesi ile sorunun çözümünün mümkün olabileceğine dikkat çekerek, “Bir tarafın bu savaşta üstünlük sağlaması sonrasında kapsamlı bir yapılanma ile bu sorun çözülebilir gibi görünüyor. Sudan’da savaş sonrasında kaç Sudan oluşacağı hatta sınırların nasıl çizileceğinin konuşulduğu bir süreç başlayacak gibi görünüyor.” şeklinde konuştu.
Küresel siyasetin sıcak gündeminde Sudan’ın nasıl bir sürece evrileceğini kestirmenin son derece zor olduğunu dile getiren Mehmet Özkan şöyle devam etti:
“Küresel siyasetteki ilginin Filistin, Asya ve Ukrayna’ya kaydığını görüyoruz. Dolasıyla Sudan’a uluslararası ilginin oluşması kısa vadede zor görüyor. Afrika’nın farklı ülkelerinde son yıllarda askeri darbeler ve güvenlik sorunları Sudan sorununa bir Afrika merkezli çözümün ortaya çıkmasını mümkün kılmıyor. Sonuç olarak Sudan’daki kriz her geçen gün daha da derinleşerek kronik hale geliyor. “
İç savaş tam anlamıyla bir trajediye dönüştü
Sudanlı eski büyükelçi ve akademisyen Sanaa Hamad el-Awad el-Biyli ise Sudan ordusu ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasındaki iç savaşın başlamasının üzerinden bir yıl geçtiğini hatırlatarak, özellikle başkent Hartum ve Darfur bölgesindeki şehirlerde altyapı, eğitim, sağlık, ekonomi ve toplumsal yapının sistematik olarak yıkıma uğratıldığını söyledi. İç savaşın Sudan’da tam anlamıyla insani bir trajediye dönüştüğünü ifade eden el-Biyli, şöyle konuştu:
“Bu çok farklı türden bir trajedi. Başkentin 11 milyondan fazla nüfusu var. Milislerin geniş çaplı öldürme, yerleşim alanlarını bombalama ve rastgele tutuklama yöntemlerini kullanması sonucu 8 milyondan fazla insan yerinden edildi. Bu savaşta yerinden edilen milyonlar ve öldürülen binlerce insandan daha kötüsü var ki o da 6-7 yaşındaki kız çocuklarından tutun 60-70 yaşındaki kadınların uğradığı taciz, tecavüz. Binlerce kadın ve kız çocuğu milislerin kontrol ettiği bölgelerden kaçmak zorunda kaldı.”
El-Biyli, Birleşmiş Milletlerin (BM) Geneina kentinde sadece bir haftada 15 bin kişinin öldürüldüğüne dair verilerini paylaşarak, Arap olmayan kabilelerden oluşan ülke nüfusunun yarısından fazlasının ise komşu ülke Çad’a göç ettiğini aktardı.
HDK’nin ordu ile girdiği çatışmanın taraflar arasındaki “güç mücadelesi” şeklinde yorumlanmasının doğru bir okuma olmadığını ifade eden el-Biyli, çatışmanın uluslararası standartlara göre orduya bağlı askeri bir grubun mevcut yapıya isyan etmesi şeklinde tanımlanması gerektiğini öne sürdü.
HDK’nin ABD ve Fransa gibi Batılı ülkeler, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi bazı Arap ülkeleri ve İsrail tarafından da desteklediğini savunan el-Biyli, “Sudan’da yaşananlar, Amerikan işgalinden sonra Irak’ta yaşananların bir tekrarı gibi görünüyor ancak burada olay mezhepsel değil aşiret temelinde gerçekleşiyor. Çünkü devlet üzerindeki kontrolü sıkılaştırma planı, ordunun bu aşiret milisleri tarafından değiştirilmesini gerektiriyor. Bu aşiret güçleri gelecekte söz konusu ülkelerin hırs ve istekleri doğrultusunda kullanılacak nitelikli askerler sağlayacaktır.” değerlendirmesinde bulundu.
Taraflar hiçbir uzlaşma zemininde buluşmuyor
Orta Doğu Araştırmaları Merkezi (ORSAM) Kuzey Afrika Çalışmaları Uzmanı Dr. Kaan Devecioğlu da ordu ile HDK arasındaki çatışmanın ülkeyi hem ekonomik hem de toplumsal bir kaosa sürüklediğini ifade etti. Kaan Devecioğlu, ülkedeki en ciddi ve öncelikli sorunun insani yardım olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
“Tarafların anlaşarak insani yardımın sağlanması için güvenli bölgeleri ve yolları oluşturması gerekiyor. Uluslararası toplum insani yardım konusuna yoğunlaşmalı. Birleşmiş Milletler İnsani Yardım Koordinasyon Ofisine (UNOCHA) göre Sudan’da insani yardım ihtiyacı 2,7 milyar dolar fakat bütçe 150 milyon dolar. Dolayısıyla ivedilikle BM’nin ve diğer uluslararası ortakların yoğunlaşması gereken konunun bu olduğu kanaatindeyim.”
Sudan’daki iç savaşın sona erdirilmesi için tarafların hiçbir uzlaşma zemininde buluşmadığına dikkat çeken Kaan Devecioğlu, “Taraflar uzlaşmaya varmak istemiyor. Ancak Sudan’da insani kriz de her geçen gün derinleşiyor. Dolayısıyla öncelikli olarak tarafların müzakere masasına oturtulması için diplomatik baskı artmalı ve aynı zamanda insani yardım için girişimler artmalı.” ifadelerini kullandı.
“HDK milisleri 21. yüzyılın Moğolları”
Sudanlı araştırmacı, Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Mayada Kemal Eldeen, Sudan’da devam eden çatışmaların özellikle başkent Hartum’u çok ciddi etkilediğini belirterek, HDK milislerinin evleri, bankaları ve çeşitli kurumları yağmaladığını, binlerce sivili öldürdüğünü ve yüzlerce kadın ve kız çocuğunun tecavüze uğradığını söyledi.
Dünyada savaşın olduğu hiçbir bölgede bir başkentin Hartum kadar yağmalanmaya ve yıkıma sahne olmadığını belirten Mayada Kemal Eldeen, “HDK milisleri 21. yüzyılın Moğolları gibi. Milisler, Hartum’da her tür yağma, işkence ve aşağılama yöntemini kullanarak başkenti hayalet bir şehre dönüştürdü.” ifadelerini kullandı.
Sudan’daki iç savaşın benzeri görülmemiş bir insani krize yol açtığını dile getiren Mayada Kemal Eldeen, 45 milyon nüfusa sahip ülkede 18 milyon kişinin gıda kıtlığı ile karşı karşıya bulunduğunu, ülkede yaklaşık 25 milyon kişinin insanı yardıma muhtaç olduğunu, insani yardım için 2,7 milyar dolara ihtiyaç olduğu açıklansa da bunun yüzde 5’inden azının finanse edilebildiğini kaydetti.
Mayada Kemal Eldeen, “Savaşın sona ereceğine dair henüz bir belirti yok. BAE, milislere desteğini devam ettirdiği sürece savaşın sona erme olasılığı yok. Bu savaş yıllarca sürebilir.” dedi.
2019’da başlayan süreç
Mayade Kemal Eldeen, 2019’da Ömer el Beşir’in yönetimden uzaklaştırılıp hapse atıldığı 10 Nisan darbesinin ardından AA muhabirine şu açıklamalarda bulunmuştu:
Arap baharının etkileri ve 30 yıllık Ömer el-Beşir hükümetinin yıpranmasının Sudan’ı bu sürece taşıdığını anlatan Eldeen, “Arap baharı ile Mısır, Libya, Tunus ve Cezayir’de rejimlerin yıkılmasını hedef alan hareketler Sudan gençliğini de etkiledi. Sudan muhalefeti bu durumdan faydalanarak ve sosyal medyayı çok etkin kullanarak protestocuları sokaklara toplamayı başardı. 30 yıl süren ve gittikçe yıpranan el-Beşir hükümetinin pasifliği bir nevi geldiğimiz noktanın haritasının çizilmesine yardımcı oldu. Ayrıca el-Beşir hükümeti daha önce benzer olaylar yaşadığı için kendine fazla güvenmiş olabilir. Bu yüzden yeterli önlem alınmadı.” diye konuştu.
Sudan’daki protestoların arkasında dış destek faktörünün azımsanmayacak kadar ciddi olduğunu vurgulayan Eldeen, şu ifadeleri kullandı:
“Göstericiler ve muhalefet yurt dışından mali destek aldı elbette. Protestolar yabancı medyada birinci haber olarak geçti. Sosyal medya ise olayları çoğu zaman abartarak, çarpıtarak, gerçek gibi yansıttı. Bu abartılı algı operasyonu olayların çığırından çıkan düzeye taşınması sağlandı. Bu olayda aslında bir nevi medyanın var olmayan bir şeyi nasıl gerçekleştirdiğini gördük. Öte yandan İsrail, Sudan’da protestoları açıktan destekledi. ABD’li ve İngiliz diplomatlar, gerek sosyal medya üzerinden gerek meydanlarda göstericileri ziyaret ederek açıktan destek verdi. Meslek Erbabı Birliği liderleriyle görüşmeler gerçekleştirerek destek vereceklerini söylediler. Al Jazeera ve Al Arabiya haber kanalarının da bu süreçte olumsuz rol oynadıklarını düşünüyorum.”
Eldeen, el-Beşir hükümetinin Sudan’daki sorunlara çözüm bulmak için siyasi anlamda birtakım değişikler yapmaya çalıştığını ama medya desteği olmadığı için yeterince topluma anlatamadığını kaydederek, şunları aktardı:
“Protestocuların taleplerine karşılık verilmeye çalışıldı aslında, el-Beşir hükümeti kabine değişikliğini gerçekleştirdi. Ekonomi de iyi işlemeye başlamıştı ama bunu topluma yansıtacak ve ikna edecek medyası yoktu. Dolayısıyla insanların hükümetten rahatsızlık duyması devam etti. Sokağa inen insanlar, el-Beşir sonrasında ne olacak sorusunu düşünmeden, alternatif aramadan sadece ‘teskutu bes’ (düşsün yeter) mantığı ve sloganıyla hareket etti. Ayrıca el-Beşir hükümeti daha önce benzer olaylar yaşandığı için kendini fazla güvenmiş olabilir. Bu yüzden yeterli önlem almadılar.”
Mayada Kemal Eldeen, el-Beşir’in tam bir siyaset ve devlet adamı olduğunu, Sudan’ın ekonomik ve siyasi anlamda en zor süreçlerinde çözümler üretmeye çalıştığını anlatarak, el-Beşir sayesinde bölgede barışın sağlandığını dile getirdi.
Eldeen, komşu ülkelerde gerçekleşen askeri darbeler gibi Sudan’da gerçekleşen darbenin de ülkenin ekonomik ve siyasi sorunlarını çözemeyeceğini, ülkeyi daha da kaosa sürükleyeceğini kaydetti.
Sudan nasıl iç savaşa sürüklendi?
Kaan Devecioğlu, Sudan’ın son 5 yılda yaşadığı süreci şöyle özetledi:
Sudan, 2019’da Ömer el-Beşir’in devrilmesiyle başlayan siyasi bir geçiş sürecine girdi ve bu süreç, 2023 yılında da iç çatışmalar, siyasi krizler ve uluslararası müdahale çağrılarıyla devam etti. El-Beşir’in devrilmesinin ardından kurulan Egemenlik Konseyi, sivil ve askeri üyeler arasındaki güç paylaşımı anlaşmazlıkları sebebiyle istikrarsız bir dönem geçirdi. Konsey, 2019’da imzalanan Anayasa Belgesi ile kuruldu ve 2024 yılına kadar demokratik seçimler yapılması planlandı. Ancak bu süre zarfında ekonomik krizler, iç siyasi gruplar arası anlaşmazlıklar ve bu grupların yabancı aktörlerle olan ilişkileri, Sudan’da siyasi dengenin sağlanmasını zorlaştırdı.
2021 yılında, Egemenlik Konseyi’nin askeri üyeleri tarafından sivil üyelere yönelik gerçekleştirilen bir müdahale, sivil Başbakan Abdullah Hamduk’un ev hapsine alınmasına ve hükümet krizine yol açtı. Bu durum, sivil ve askeri gruplar arasında daha derin anlaşmazlıkların oluşmasına neden oldu. Darfur ve Port Sudan gibi bölgelerden gelen kabile ve tarikatlar, askeri yönetimi destekleyen mitingler düzenleyerek 25 Ekim darbesini tetikledi. Darbenin ardından Hamduk, siviller arasında bölünmelerin yaşanmasına ve protesto gösterilerinin artmasına sebep olan bir anlaşma ile yeniden başbakanlığa atandı.
Hamduk’un 2022’nin başında istifa etmesiyle siyasi tutuklular, iç siyasi gruplar arası anlaşmazlıklar ve arabuluculuk süreci Sudan’ın iç siyasetini meşgul etti. Uluslararası ve bölgesel aktörlerin desteklediği bir arabuluculuk mekanizması aracılığıyla, sivil ve askeri taraflar arasında 30 aylık bir siyasi geçiş dönemini öngören bir siyasi bildirge (Siyasi Çerçeve Anlaşması) imzalandı. Ancak bu bildirge, tamamen sivil bir yönetime geçilmesi talebiyle yapılan protestolar ve imzalanan anlaşmaları reddeden siyasi gruplar tarafından kabul görmedi.
15 Nisan 2023 tarihinde, Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Abdülfettah el-Burhan ile Yardımcısı ve Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) Komutanı Muhammed Hamdan Dagalo arasında iktidar paylaşımı temelinde çatışmalar patlak verdi. Bu çatışmanın arka planındaki ana nedenler arasında Dagalo’nun Ekim 2021’deki müdahalesini bir yanlışlık olarak değerlendirmesi, diplomatik toplantılar için sivil kıyafetleri tercih etmesi ve Rusya’dan HDK için askeri helikopterler istemesi gibi adımlar, el-Burhan’la arasındaki gerginliği körükleyen olaylar oldu. Bununla birlikte, Aralık 2022’de imzalanan Siyasi Çerçeve Anlaşması kapsamında HDK’nin Sudan ordusuna dahil edilme sürecinin ne zaman ve nasıl gerçekleşeceği konusundaki görüş ayrılıkları, mevcut çatışmanın ana sebeplerinden biri haline geldi.
Çatışmalar, ekonominin daha da kötüleşmesine, binlerce insanın ölümüne ve milyonlarca insanın yer değiştirmesine yol açtı. Uluslararası toplum, taraflara ateşkes ve müzakerelere geri dönme çağrısı yapsa da çatışmaların çözümünde belirgin bir başarı kaydedilemedi.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *