İzzet sahibi bir insan bir şeyleri körü körüne, sıradan bir alışkanlık, eskilerden kalma bir adet diye şuursuzca tekrar edip duramaz. Ne dediğini bilmek ve gereği gibi olmak, davranmak zorundadır. Nitekim sözün kıymetini ve sorumluluğunu hatırlatıp salık veren Zümer suresi 38. ayet, Rabbine iman etmiş bir müminin tarifini yapmaktadır…
“Andolsun ki onlara: ‘Gökleri ve yeri kim yarattı?’ diye sorsan, elbette “Allah’tır” derler. De ki: Öyleyse bana söyler misiniz? Allah bana bir zarar vermek isterse, Allah’ı bırakıp da taptıklarınız, O’nun verdiği zararı giderebilir mi? Yahut Allah bana bir rahmet dilerse, onlar O’nun bu rahmetini önleyebilirler mi? De ki: Bana Allah yeter. Tevekkül edenler, ancak O’na güvenip dayanırlar.” (Zümer suresi, 38. ayet)
Yüce Allah kendi hakimiyetinin ve hükmünün mutlaklığını beyan ederken ahlaki bir ilkeden bahsedip onurlu bir duruşun nasıl olacağını izah etmekte. Eğer yeri ve göğü Allah yarattı diyorsanız bunun mantıksal sonucu da ona tam bir teslimiyettir. Adeta sözün kıymetini ve sorumluluğunu hatırlatıp salık veren bir ayet karşımızdaki. İzzet sahibi bir insan bir şeyleri körü körüne, sıradan bir alışkanlık, eskilerden kalma bir adet diye şuursuzca tekrar edip duramaz. Ne dediğini bilmek ve gereği gibi olmak, davranmak zorundadır.
Nitekim devamında yaratan Rabbine iman etmiş bir mümin tarifi yapmaktadır ayeti kerime. Her şeyin hakimi olan Allah’ın emrini kim, hangi varlık, hangi düşünce engelleyebilir? Hem yaratan Allah deyip de hem de O’na tâbi olmamanızı yüce Mevla kabul edebilir mi? Hatta ve hatta Allah deyip ona şirk koşacaksınız, kendi ellerinizle var ettiğiniz putlara, ideolojilerinize, lider ve öncülerinize, sınırlı aklınızın ürünü bilime tapacaksınız öyle mi?
Tüm bunların Allah ve O’nun salih kullarının nazarında hiçbir kıymeti yoktur. İman edenler için esas olan hayattır ve bu hayatın bir yakin olan/dünya hayatı bir de sonsuz olan ahiret hayatı vardır. Dolayısı ile mümin dünya hayatını esas kabul edemez. Onun geçici olduğunu, kalıcı olanın Allah katında olduğunu bilir ve ona göre yaşar. Rahmanın kendisini görüp gözettiğini bilir ve Allah’ın kendisi için dilemiş olduğu rahmet ya da zorluğu hiçbir şeyin engelleyip değiştiremeyeceğini çok iyi bilmektedir.
Bu hakikatin farkına varamayanlar dünyada da ahirette de rezil olmaya ve acıklı bir azaba mahkumdurlar. Tevhidden uzak her türlü yaşantı insanı hürriyetten, izzet ve şereften mahrum edecektir. Sömürülmekten, kölelikten, kullanılmaktan, onursuzca yaşamaktan insanı İslam kurtaracaktır.
Çünkü iman edenlerin tek güvenip dayandığı, Mevlası ve Velisi yalnızca ve yalnızca Allah’tır.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *