“Kime Kulluk Ediyorsunuz?”

“Kime Kulluk Ediyorsunuz?”

Hz. İbrahim’in sorusu hakikaten konuya kafa yormuş, bu manada canı yanan kaygı dolu bir vicdanın, temiz bir fıtratın sorusu kesinlikle. Muhakkak ki insanlık her daim birlikte yaşayıp toplumlar oluşturmuşlardır, kıyamete kadar da böyle devam edecektir.

“Hani o, babasına ve kavmine: ‘Siz kime kulluk ediyorsunuz?’ demişti.” (Saffat suresi 85. ayet)

Rabbine tertemiz, selim bir kalp ile yönelen tek başına ümmet olabilmeyi muazzam bir şekilde tatbik etmiş, her türlü putu (hem fizikî hem zihinsel/kalplerdeki) kırmayı mükemmel derecede uygulamış bir rasulden Hz. İbrahim’den insanı sarsan bir soru “siz kime kulluk ediyorsunuz?” Rabbinin lütfuyla hakikati bulmuş ve Rabbine en güzel bir şekilde teslimiyetin timsali bir nebinin “akledin!”diye haykırışı. Yahut küfre ve şirke saplanmış bir topluma tiksinerek sorulan bir soru, “siz Allah’ı ne zannediyorsunuz ve nelere tapıyorsunuz?”

Hz. İbrahim’in sorusu hakikaten konuya kafa yormuş, bu manada canı yanan kaygı dolu bir vicdanın, temiz bir fıtratın sorusu kesinlikle. Muhakkak ki insanlık her daim birlikte yaşayıp toplumlar oluşturmuşlardır, kıyamete kadar da böyle devam edecektir. Birlikte yaşamanın gereği her toplum kendi değerler bütününü oluşturmuştur. Sözlü yazılı ifade edilen yahut edilmeyen toplumsal kabuller, insanların aile, ekonomi, siyaset, ictimai ve ilmi hayat başta olmak üzere tüm yaşantılarında etkindir. Tüm bu bütüne “Gelenek” diyebiliriz. Her toplumun geleneği farklı farklıdır ve amaç varlığın devamıdır. İşte bu geleneğe getirilen bir eleştiridir bu soru.

Toplumsal geleneği belirleyen en temel unsur kesinlikle toplumun inancıdır. Neye iman edip kime kulluk ettiğidir, geleneğin şekillenmesinde belirleyici olan. Gelenek zamanın ve mekanın getirmiş olduğu gerçekliklerle yüzleşmek zorundadır. Bu yüzleşmenin gereği hem ferdi hem toplumsal olarak karşılaşılan meseleleri hallederek, varlığın devamını sağlayabilmektir. Varlığı da fiziki ve manevi olarak iki yönlü düşünebiliriz. Varlığın fiziki yönü maddi ihtiyaçları kapsarken manevi yönü ise “anlamlı” bir ilişkiler bütünü, düzen arayışıdır. İslami geleneğe baktığımızda bu durum dinin alanına girer ve din ile şekillendirilir.

İşte Hz. İbrahim (as) kendi toplumuna bu minvalde bir itiraz getirmektedir. Hakikatten uzak kendi nefsinizin, yaratılmış ve sınırlı olan aklınızın uydurduğu, inşaa ettiği putlara ilahlara mı tapıyorsunuz? Ve bu inanç doğrultusunda oluşturduğunuz toplumunuza mı değer addediyorsunuz? Taptıklarınız da toplumunuzda yok olup gitmeye ve hüsrana uğramaya mahkumdur.

(Venhar)

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *