Sudan’da ‘siyasi çözüm’ için ‘ılımlı İslamcılar’ sürece dahil edilecek

Sudan’da ‘siyasi çözüm’ için ‘ılımlı İslamcılar’ sürece dahil edilecek

Sudan savaşına müzakere edilmiş bir siyasi çözüm bulunabileceğine dair görüşler, bölgesel ve uluslararası hareketlerin faaliyete geçmesi ve ardından çözüme yönelik bir proje belgesinin sızdırılmasıyla yeniden hareketlendi.

Sudan Ordusu ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasında devam eden çatışmalara rağmen savaşın durdurulmasına ilişkin tartışmalar, bu sürecin savaşın devamını desteklemekle suçlanan feshedilmiş Ulusal Kongre Partisi de dahil olmak üzere hiçbir siyasi gücü dışlamaması gerektiğine dair artan sesler ışığında, savaşı takip eden siyasi sürecin niteliğiyle bağlantılı hale geldi. Peki, Sudan krizine siyasi bir çözüm, İslami Hareket’ten suç işlememiş ya da ‘saf’ veya ılımlı İslamcı olarak tanımlanan eski rejim figürlerinin katılımını içeriyor mu?

Reddetme ve ılımlılık

Ümmet Partisi Genel Başkanı Mübarek el-Fadıl el-Mehdi, savaşın bitmesini bekleyen siyasi diyalog için henüz çok erken olduğunu belirterek, “Sudan halkının tamamen farklı olduğunu ve savaştan sonra çok şiddetli olacağını bildiğimden, devrimden sonra duruma hâkim olan tüm kavramları ve liderleri havaya uçuracak sürprizler bekliyorum” dedi. Bir sonraki geçici sivil hükümetin, yeniden yapılanma, ekonomik inşa ve barış gibi zorluklarla yüzleşebilmek için deneyimli siyasi ve profesyonel yetkinliklere sahip bir ulusal birlik hükümeti olması gerektiği çağrısında bulundu.

İslamcıların şu anki durumunu en zayıf halleri olarak tanımlayan el-Mehdi, “Eski Cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir’in grubundan eski muhafızlar artık reddediliyor. Ancak el-Beşir döneminin liderlerini ve mevcut aşamanın geride bıraktığı geçmişin bir parçası olarak kabul edilen Ali Osman Taha, Nafi Ali Nafi ve diğerleri gibi o aşamadaki önde gelen liderleri reddeden ılımlı İslamcı akımlar var. Bununla birlikte, Aralık Devrimi’ne katılan İslami Hareket’ten bir gençlik hareketi ve eski dışişleri bakanı İbrahim Gandur liderliğindeki bir başka ılımlı hareket var. El-Beşir’in kendisine sadık olanlardan kurduğu ve iktidarın bir kolu olarak gördüğü harekete ve onun şimdiki genel sekreteri Ali Karti’ye gelince, gençlik ve ılımlı akımlar bile buna karşı çıkıyor” dedi.

Hazırda bekletme

El-Mehdi, İslamcıların ‘kış uykusunda olduğunu ve liderlerinin çoğunun Mısır’ın başkenti Kahire’de bulunduğunu, ancak Ali Karti grubunun gençlerini geri kazanmak için seferberlikten faydalanmaya çalıştığını’ söyledi. El-Mehdi sözlerini şöyle sürdürdü:

“Güney Sudan savaşında eğitim alan ve savaşan el-Bera bin Malik Tugayı’nın geri kalan üyeleri ordunun yanında gönüllü olarak savaşırken, bazıları kişisel olarak savaşa katıldı. İslamcılarla mutlak ya da kişisel bir husumetimiz yok. Halk Kongresi Partisi, Reform Hareketi ve Gençlik Hareketi ile muhatap oluyoruz. Ancak reddiyemiz el-Beşir liderliğindeki rejime ve uzun yıllar süren iktidarı boyunca işlediği suçlara odaklanıyor. Çerçeve Anlaşması’nı yaratan ve geçiş dönemi otoritesinin Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri (ÖDBG) Merkez Konseyi grubuna devredilmesi ve ordunun dışlanması için baskı yapan Batılı ve bölgesel güçlerdi. Sivil Demokratik Güçler Koordinasyonu’nu (Tekaddum) yaratan, HDK ile Addis Ababa Anlaşması’nın imzalanmasını sağlayan ve halen Manama Platformu aracılığıyla onu siyasi ve askeri sahneye geri döndürecek bir çözüm için baskı yapan ve aynı zamanda Tekaddum’un Cidde Platformu’na katılımını kabul etmesi için ordu liderliğine baskı yapan aynı güçlerdir.”

‘Bu diyaloğun tüm yelpazelerden İslamcıları içermesi doğaldır’

Siyasi analist ez-Zemzemi Beşir ise beklenen siyasi sürecin ‘HDK ve Tekaddum’un katılımını içereceğini, bunların arasında daha önce hükümete karşı savaşan silahlı hareketlerin sembollerinin de yer alacağını’ açıkladı.

Ez-Zemzemi, “Bu diyaloğun tüm yelpazelerden İslamcıları içermesi doğaldır. Zira bunlar Batı ve Arap dünyası tarafından geniş kabul gören ve terörist ya da tehlikeli olarak sınıflandırılmayan gruplardır. Siyasi çatışmalar ve geçiş döneminde katılımdan dışlanma, Sudan’ın mevcut savaşının en önemli nedenleri arasındaydı ve şimdi aynı hataların tekrarlanmaması gerekiyor. Siyasi dönüşümler ve geçişler yaşayan ülkelerin çoğu, kimin yöneteceğini seçmek için doğrudan seçimlere gidiyor. Ancak bu aşamada bazı küçük güçler ve partiler tarafından seçimlerin reddedilmesi, onlardan korktuklarını gösterir” ifadelerini kullandı.

Ez-Zemzemi Beşir’e göre bu nedenle, ‘tüm siyasi güçlerin dışlanmadan siyasi olarak çalışmasına yer açmak önemlidir ve siyasi partiler daha önce Ulusal İslami Cephe lideri Hasan et-Turabi’yi devirmek için birleşmişlerdi.’

Siyasi analist, önümüzdeki siyasi sürecin geçiş döneminde hiçbir tarafı dışlamadan, hatta HDK ile birlikte savaşa katılan kabileleri de içine alacak şekilde kapsayıcı olmasını bekliyor. Zira herhangi bir tarafın denklemin dışında bırakılması ülkeyi yeniden kargaşaya sürükleyebilir.

Minni Arko Minavi, X platformunda savaş sonrası dönemin İslamcılar da dahil olmak üzere kimseyi dışlamayan bir diyaloğa tüm Sudanlıları dahil etmesi gerektiğini yazdı. Minavi, “Sol eğilimli olmama rağmen, Sudan’ın yeni temeller üzerine inşa edilebileceği kapsamlı diyaloğa İslamcıların da katılması gerektiğine inanıyorum” ifadesini kullandı.

Tekaddum reddediyor

Tekaddum, ordu ile HDK arasında savaşı sona erdirecek bir anlaşmaya yönelik siyasi çözüm taslak önerilerini içeren belgeyle herhangi bir bağlantısı olmadığını açıkladı. Tekaddum Sözcüsü Alaaddin Nakd, belgenin Manama’da ordu ve HDK arasında varılan anlaşmanın bir kısmını içermesine rağmen yanlışlıkla Takaddum’a atfedildiğini belirtti. Belgenin altıncı paragrafında barış sürecinin temelleri, başlangıç tarihi ve güvenlik düzenlemeleriyle ilgili yanlışlıklar ve çelişkiler içerdiğini kaydeden Nakd, “Güçlerin geri çekilmesi Manama’daki tartışmalı konulardan biriydi. Bu da belgenin tamamının uydurma olduğunu gösteriyor” şeklinde konuştu.

Riskli uzlaşma

Bu atmosferde uluslararası ilişkiler profesörü Faruk Mubeşşir, sızdırılan belgenin ordu ile HDK arasında bazı bölgesel ve uluslararası çevrelerde hazırlanmakta olan bir anlaşma taslağı olabileceğini göz ardı etmedi. Mubeşşir, “Tehlike, ordunun daha önce reddettiği, Sudan Ordusu Komutan Yardımcısı Korgeneral Şemseddin el-Kebaşi ile HDK’nin ikinci komutanı Korgeneral Abdurrahim Daklu (Hamideti) arasındaki Manama Anlaşması’nda yer alan hususların çoğunu benimsemiş olmasında yatıyor” diyerek, ordu komutanlarının tutumunun değişmesinde bölgesel ve uluslararası baskıların etkili olduğunu öne sürdü.

Mubeşşir’e göre sızdırılan belgenin ciddiyeti, ‘iki taraf arasında, Ulusal Kongre Partisi’nin yeniden sahneye dönmesini reddeden sivil devrimci güçlerin dışlanması karşılığında İslamcıların yeniden sahneye dönmesine fayda sağlayacak bir anlaşmaya varılması’ fikrinde yatıyor. Mubeşşir ayrıca, sızdırılan çözümün özünün sivil-asker ortaklığına dayandığını ve önceki ortaklık deneyiminin sonuçlarına bakmadan sürdürülebilir ulusal çözümler üretemeyeceğini belirtirken, belgenin savaş suçları işleyenler için mutlak dokunulmazlıklar içermesinden bahsederek, hesap verebilirlik ilkesini tamamen göz ardı etmesini eleştirdi.

Askeri otorite

Sudan Halk Kurtuluş Hareketi-Devrimci Demokratik Akım lideri Yaser Arman ise Korgeneral Yaser el-Atta’nın iktidarın sadece seçilmiş bir hükümete devredileceği yönündeki açıklamasının, savaşın İslamcıların ve üst düzey subaylar arasındaki müttefiklerinin iktidarı yeniden ele geçirmesi için yapıldığını ortaya koyduğunu söyledi. Herhangi bir ateşkes müzakeresinin siyasi süreçten ayrılması gerektiğini belirten Arman şu ifadeleri kullandı:

“Siyasi süreç çatışmanın iki tarafına bırakılmamalıdır. Aksi takdirde güç ordunun eline geçecek, halktan ve Aralık Devrimi’nin uygarlık ve demokrasi sloganlarından uzaklaşacaktır. Şu anda savaşı, siyasi süreçle ilişkilendirmeden, sivillerin ve ÖDBG’nin aktif katılımıyla durdurmak için birlikte çalışmalıyız, onlardan soyutlanarak değil.”

Arman, “İslamcıları sırtında taşımayan ve kararlarını kontrol etmeyen ulusal bir ordu inşa etmeden ülke istikrara, demokrasiye ya da kalkınmaya ulaşamayacaktır” değerlendirmesinde bulundu.

Sudan’daki iç savaş

Sudan Ordusu ile HDK arasındaki savaş, Nisan 2023 ortalarında başkent Hartum’da patlak verdi ve hızla Sudan’ın batısındaki Darfur ile Kordofan’a, El Cezire’ye ve ülkenin merkezindeki Sennar eyaletinin dış mahallelerine yayıldı. Birleşmiş Milletler’e göre söz konusu savaş, 14 binden fazla ölü, sekiz milyondan fazla yerinden edilmiş insan ve nüfusun yarısından fazlasının kıtlığın eşiğinde olduğu ülkenin altyapısında büyük bir yıkım bıraktı.

Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.

(Kaynak: Şarku’l Avsat)

Sudan’daki çatışmalar neden küresel önem taşıyor?

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *