Jeopolitik Strateji Uğruna Yok edilen Gazze ve İnsanlık…

Jeopolitik Strateji Uğruna Yok edilen Gazze ve İnsanlık…

“Filistin halkı, müslüman olmanın haysiyeti ile örtüşen bir kahramanlık destanı yazmaktadır. Bu da onları temsil liyakati olmayanların temsil makamına getirilmesine rıza göstermeyeceği anlamına gelecektir. Halklar ve iktidarlar arasındaki bu derin çatlak giderek büyümeye devam edecek görüntüsü vermektedir.”

Abdulaziz Tantik / Her Taraf

Tek dünya sisteminden çoklu dünya sistemine geçiş süreci yaşanırken, ortaya çıkan jeopolitik stratejiler uğruna küçük ölçekli ve büyüme istidadı taşıyan savaşlar çıkarılmaktadır. Ukrayna Rusya savaşı ve İsrail’in Gazze’de uyguladığı soykırım buna örnek iki olgudur.

ABD kendi liderliğini yok edecek bir sürecin durdurulmasını veya yavaşlamasını sağlama babında yeni stratejiler geliştirmekte ve hem Ukrayna Meselesinde, hem de İsrail Hamas olayında taraf oluşunu en yüksek sesle ifade ederek Avrupa Birliğini de yanına alarak kendi liderliği konusunda oluşacak bir zaafı giderme konusunda kendince hamleler yapmaktadır. ABD ve İsrail, ucu kendilerine dokunulmadığı sürece o halklar, yapılan siyasi hamlelere sessiz kalmaktadırlar. Ucu kendi çocuklarına dokunduğu zaman ise tepkilerini yükselterek o adımı geri almaya yöneltmektedirler. İktidarlarını etkileyen bir halk söz konusudur. Mali kaybı ise liderliğin sürdürülmesindeki zorunlu harcama olarak görmektedirler. Buna her iki ülkede de ciddi itirazların varlığı bilinmektedir. Ama her yerde olduğu gibi iktidar olmanın psikolojik üstünlüğü ile yürüyüş devam ettirilmektedir. Tabi bu konuda adı ‘Küresel Sermaye’ olan bir gücün verdiği desteği unutmadan bu tasvirin anlaşılması doğru olmaz!

Ortadoğu’da ‘Yumuşama’ hamlesi İsrail ile İslam ülkeleri arasındaki gerilimi bitirmek ve iş birliğini güçlendirme adına yapılmıştı. Bu aynı zamanda bir ABD hamlesi idi… Hamas, bu hamleyi çok güçlü bir şekilde Yedi Ekim saldırısı ile zora soktu, hatta paçavra olarak atılmasına yönelik çok güçlü bir psikolojik hamle yaptı. Bu noktada İslam ülkelerindeki halk ile iktidarlar arasındaki derin uçurumu bir kez daha görme imkânı bulduk. İktidarını despotça ortaya koyanların ülkelerinde sessizlik olmakla birlikte genel kamuoyu Gazze meselesinde Filistinlilerin yanında yer alarak desteklerini açıkça belirttiler. Protestolar, İslam ülkelerinden batılı ülkelere de sıçrayarak Hamas’ın elini güçlendirdi. İsrail için çanlar çalmaya başlamıştı. Amerika ve Avrupa ülkelerinde protesto yasağına rağmen insanların sokağa çıkması ve birçok farklı toplumsal kesimden yapılan çağrılar, protestolar, kırk güne varan bir vahşete dur demenin psikolojik vasatını inşa ettiği gibi politik adımların atılmasına yönelik yoğun bir baskı oluşturmaya devam ediyor. İsrail içinde oluşan mevcut tepkiler ve protestolar, Netanyahu’nun evinin önünde meydana gelen protestolar, hükümet içi çatışmaların gündeme düşmesi… Kırk gün boyunca insanlık dışı vahşice saldırılar, iki atom bombası ağırlığında mühimmatın çocuk, kadın ve hastaları öldürmesine rağmen, Filistinliler yerlerinde durmakta ve kıpırdatamamaktadır. Bu da İsrail iktidarının yanlışa yanlış ile devam etmeyi mümkün kılmakta ve atılacak yanlış adımların kapısını aralamaktadır. ABD ile İsrail arasında oluşan strateji ayrılığı da kendini göstermeye devam etmektedir.

İşte böyle bir süreçte İslam Ülkeleri İş Birliği toplantısı yapıldı. Ki bu birlik Filistin meselesi üzerine kurulmuş bir birlikti… Elli yedi ülke bir araya geldi ve ortaya çıkan sonuç tam bir fiyasko… Ciddiye alınacak herhangi bir uyarı yapılmadığı gibi, yaptırıma dair bir sonuç da çıkmadı. Hadi bıraktık müdahaleyi, siyasi ve ekonomik ilişkileri bile kesmeye yanaşmayan bir toplantı sonuç açıklanması ile birlikte ABD tezine güç verecek bir madde ile de desteklendi. Filistin meselesinin resmi sözcüsü ve muhatabının FKÖ olduğu maddesi tam bir fiyasko ve Filistin meselesinde İslam ülkelerinin gerilediğinin ilanı gibi durmaktadır. Öldürülen Gazze ve direnen Gazze ve Hamas olduğu halde siyasi temsiliyetin FKÖ ye verilmesi İsrail’in yaptığı soykırımı meşrulaştıran bir hamle olarak kayıtlara geçecektir. Bu çok büyük bir uyanıklıktır. Hiçbir şey yapmayan İsrail ile ilişkilerini derinleştiren, sesini çıkarmayan, olan bitene karşı kısık sesle bir şeyler söyleyen, yanlış anlamaya mahal bırakmayan bir söylem tutturan kişi Filistinlilerin katledildiği bir zeminde siyasi temsilci olarak görülmesi ve bunun devamına onay verilmesi, İslam ülkelerinin hala bağımsızlığı konusunda ciddi şüpheler üretmesine neden olmuştur. ABD ve İsrail karşısında bu kadar edilgen bir tutum alan bu devletler ve iktidarlar, bir güç değişiminde karşı güç karşısında da aynı tavrı sergileyeceği için müslüman halklar hep ezilmeye, horlanmaya ve öldürülmeye maruz kalmaya devam edecektir demektir.

Filistin halkının tek meşru ve haklı temsilcisi şu an İsrail karşısında direnen direniş gücünün ortak iradesi olmalıdır.  Hamas bu iradenin somut bir tezahürü olarak öne çıkmaktadır. Filistin halkı, müslüman olmanın haysiyeti ile örtüşen bir kahramanlık destanı yazmaktadır. Bu da onları temsil liyakati olmayanların temsil makamına getirilmesine rıza göstermeyeceği anlamına gelecektir. Halklar ve iktidarlar arasındaki bu derin çatlak giderek büyümeye devam edecek görüntüsü vermektedir. Bu saldırılar devam ettikçe, Müslümanlar katledildikçe ve iktidarları sessizliklerini korudukları sürece halk ile iktidar arasındaki derin çelişki yüzünden sürekli bir müdahale ile karşı karşıya kalma durumu oluşacaktır.

İslam ülkelerine liderlik yapacak olan ülkenin liderliğinin bu temel gerçeği bilerek hareket etmesi elzemdir. İsrail devletine yöneltilecek bir yaptırım geliştirilmedikçe bu mesele halklar ve sivil düzeyde kalacak ve daha çok insan kanı dökülecektir. Bu dökülen kanların kahır ekseriyetinin ise çocuk ve kadın oluşu da kayda değer olacaktır. Türkiye’nin Filistinlilerin resmi sözcüsünün FKÖ oluşuna şerh koymaması gerçekten bir stratejik hatadır. Her ne kadar BM tarafından bu kayıt konulmuş olsa da İslam ülkeleri Gazze katliamında gördüğü üzere BM fonksiyonunu yerine getirememektedir. O zaman onun koyduğu bir maddeyi kabullenmek neye işaret eder? Dünya Sistemi karşısında bu kadar küçülmek demek, özgürlüğünü hala eline alamamış olmak demektir. Bu da halkın manevi boyutunu zaafa uğratmak anlamına gelecektir.

Açık ve yüksek sesle Hamas ve direniş ekolünün Filistinlilerin resmi ve haklı bir temsilcisi olduğu tezi yüksek sesle gündemleştirilmelidir. Çocukların kanlarının yerde kalmaması adına ve İsrail devletinin müslüman halklara karşı kendini üstün görme pozisyonunu geriletme ve İsrail’in siyasi iktidarının, masonların, siyonistlerin aşağılık bir konumu ihtiva ettiğini gösteren bir işaret olarak tüm Filistin’de sadece Hamas ve Direniş mücahitleri temsilci konumuna resmi olarak geçirilmelidir…  Uluslar arası sisteme de bu dayatılmalıdır ki müslüman halklar kendilerine güven kazandıracak bir pozisyon kazanmış olsunlar.

Müslüman halkların kendi gelecekleri adına Filistin’de tek bir temsilcinin var olduğunu ve bunun Hamas olduğunu ilan ederek yeni protestolar yapması ise Müslümanların geleceği konusunda önemli bir hamle olarak orada durmaktadır. İktidarlar ve halklar bu meselenin neresinde duracaklardır, bekleyip göreceğiz…

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *