Toplumun dışında bir varlık: Yüzüme bakan deliler

Toplumun dışında bir varlık: Yüzüme bakan deliler

Mengüşoğlu’nun “Yüzüme Bakan Deliler” şiiri toplumun normlarına uymayan, farklı yaşayan insanlarını anlatıyor. Şair, bu insanları “deli” olarak nitelendirerek hem onlara bir saygı gösteriyor hem de onların toplum tarafından dışlanmışlığını vurguluyor.

Muhammed Işık

Metin Önal Mengüşoğlu’nun “Yüzüme Bakan Deliler” adlı şiiri, toplumsal normlara meydan okuyan bireyleri ve onların toplumdaki yerini eleştirel bir bakış açısıyla işliyor. Bu dikkat çekici şiir, sembolizm ve görsel imgelerle zenginleştirilmiş bir dil kullanarak toplumun belirli beklentilerine uymayan, sıra dışı bireyleri tasvir ediyor.

Şiirin ana teması “Sokaklardan deliler geçti” ifadesiyle başlıyor. Burada “deliler” toplumun belirli normlarına uymayan, sıra dışı davranışlar sergileyen bireyleri temsil ediyor. Mengüşoğlu bu kişilerin görünümlerini lâme yıldızlar, dore düğmeler, madalyonlar gibi görsel imgelerle betimleyerek onların toplumdan farklılığını vurguluyor.

Şiirdeki “üniforma” ve “kıyafet” metaforu, bireylerin benzer giyim tarzlarıyla toplumun beklentilerine uymaya zorlandığına dair bir eleştiri sunuyor. Bu kıyafetler adeta herkesin giydiği birer üniforma gibi bireylerin kişisel ifadesini kısıtlıyor.

Gözle ilgili metaforlar duyarsızlık ve tepkisizliği temsil ediyor. “O gözleri hiç titremeyen ahbaplar” ifadesi, toplumun, bu farklı bireyleri duyarsız bir şekilde karşılamasına işaret ediyor. Göğüs kapılarındaki “kaygısızlık” ise, toplumun bu bireylerin duygusal dünyasına yabancı olduğunu vurguluyor.

Şair, yağmurun gelip korkuları alması ifadesi ile değişimi ve arınmayı sembolize ediyor. Bu, belki de toplumun normlarına uymayan bireylerin gerçek renklerini gösterme ve özgürlüklerini kazanma sürecini temsil ediyor.

“Sokaklarda su olmuş akmışlardı” ifadesi ise delilerin özgürlüğünü ve değişimini simgeliyor olabilir. Su, akıcılığıyla ve dönüştürücü gücüyle toplumun sınırlamalarını aşma potansiyelini temsil ediyor.

“Yüzüme Bakan Deliler” şiiri toplumun normlarına uymayan, farklı ve özgür yaşayan insanları anlatıyor. Şair, bu insanları “deli” olarak nitelendirerek hem onlara bir saygı gösteriyor hem de onların toplum tarafından dışlanmışlığını vurguluyor. Şiirde, delilerin sokaklarda nasıl dolaştıkları, ne giydikleri, ne yaptıkları ve nasıl baktıkları ayrıntılı bir şekilde betimleniyor. Şair, delilerin kullandıkları nesneleri de sembolik olarak kullanarak onların hayatlarının anlamını ve sırrını ortaya koymaya çalışıyor. Şiirin sonunda, yağmurun delilerin korkularını alıp götürmesi, onların toplumun baskısına maruz kaldıklarını gösteriyor. Şiir, toplumsal eleştiri ve ironi içeren bir dille yazılmış. Şimdi “Yüzüme Bakan Deliler”i okuyalım:

Sokaklardan deliler geçti
Omuzlarına lâme yıldızlar takmışlardı
Göğüslerindeki düğmeler dore
Garip madalyonlar iri tesbihler
Kehribar kibrit kutuları tabakalar
Sokaklardan deliler geçti
Işıkta parlayan nesneler geçti
Dürülmüş bükülmüş gazeteleri
Püro gibi ağızlarına takmışlardı
Bronz büstün önüne ulaşınca
Lüküs cigaralarını yakmışlardı
Köylerin kasabaların ve şehirlerin
Herkesin delileri bir örnek
Kılıklarına kıyafet olmuş
Ne varsa palto ceket hep üniforma
Anlamsız derinlikler içeren yüzleriyle
Dönüp dönüp yüzümüze bakmışlardı
O gözleri hiç titremeyen ahbaplar
Göğüs kapıları kaygılara kapalı
Deliler, tenleri hiç buruşmayan komşular
Sokaklardan deliler geçti
Yanlarında tereddütsüz sallanan ellerinin
Lâstikten çekiciyle bir ömür boyu
Bakışlarını çivileyip çakmışlardı
Cepleri dolapları gardropları
Dopdolu kutularla ahşap ve karton
Oradan toprağa bir sır bırakmışlardı
Sokaklardan deliler geçti
Sonra bir yağmur alıp götürdü korkularını
Eridi renkler sırmalar üniformalar
Küçük renkli gölcüklere kaldı sokaklar
Delilerse hâlâ işin keyfinde
Sokaklarda su olmuş akmışlardı

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *